bildirgec.org

çocuk hakkında tüm yazılar

düş yakamdan örümcek adam

nazokiraze | 19 May 2009 10:35

Oğlumu karnımda taşırken kuzenimle yemege çıkmıştık, sonrasında bir alışveriş merkezinde gezdik, baktım kız harıl harıl oyuncaklar, boyalar falan alıyor yegenlerine hepsi de Spider Man figürlü, bunlar ne be dedim, sorma dedi Örümcek Adam olan herşeye deli oluyorlar mecbur alıyorum sevinsinler diye, yer gök Spider Man.

Kör olasıca Örümcek Adam bu kış benim yakama yapıştı, oğlum 3 yaşını doldurunca aklı ermeye başlayınca önce bir oyuncak Örümcek Adamla başlayan maceramız bugün benim çıldırmama kadar devam etti ki sanırım daha sürecek.

Oğlum Spider Man oyuncaklarını keşfedeli mutlu etmek için sürekli Örümcek Adam arabası, boyası,defteri falan almaya başladık bu kış, başlamaz olaydık, Spider Man Spider Man’i çeker misali araba çorabı, kukla kazagı, donu, tişörtü beraberinde getirdi. Bilgisayarda yüklenmedik oyunu, izlenmedik çizgi filmi,youtube videosu bırakmadık. Artık arkadaşlardan bile Spider Man figürlü giysiler gelmeye başladı.Öcübek adam, öcübek adam diye üstümüze saldırması da cabası, neyse ki uçucam diye tutturmuyor.

Spermbankası caiz mi?

makaleci | 13 May 2009 14:00

Evlenmeden önce beraberliğin henüz sorgulanmaya devam ettiği bir toplumda şimdiki tartışma konusu bu…

Kimi biçare kimselere göre bir imkan, ihtimal anne olma sebebi görülebilen tıptaki bu keşif şimdi usulca gündeme taşınıyor…

Kimi dini görüşler bu işin zina ile eşdeğer olduğunu söylüyor…

Kimi psikologlarda çocuğun ileride bu işe ne diyeceği konusunda yani vereceği tepki konusunda karamsarlar. Yani en azından bir çocuğa şu kişi senin babandı ama vefat etti veya bizi terk edip gitti deme imkanı varken, anlatacak hiç bir iyi ya da kötü hikaye olmaksızın sen sadece bir kimsenin çocuğusun o kadar, aramızda hiç bir hukuk yoktu demek travmatik olabilir görüşü hakim.

kenar mahalle çocukları

lucky soul | 07 May 2009 11:39

Kenar mahalle çocukları…
Hepsi kendi alemine akmakta…
Halleri duman ama farkında bile değiller, çünkü dumandan göz gözü görmüyor.
Boş zamanlarında güzellikle uğraşıyorlar.
Ama zamanları hiç dolu değil…
Gelecek asla gelmeyecek onlar için.
Ya da habersizce gelip geçecek yanıbaşlarından. Onlar farkına bile varmadan.
Sırayla düşücekler su dolu bir kovanın içine.
İşte onların geleceği düşme sıralarından ibaret..
Onların dertleri, tasaları hiç olmadı. Onlar hep sıcak, onlar hep hareketsizdi.
Ne onlar kimsenin umurundaydı, ne de kimse onların…
Bir ortaköy bulmuşlardı aralarında…
Tüm dünyanın ciğeri onların elindeki torbadaydı. Her nefeste biraz daha kirleniyor, her nefeste biraz daha güzelleşiyordu.
Onlar için acı yoktu. Onlar için acı harman yerinden ibaretti.
Onlar korkmazdı da ama korkutmazdı da…
Çünkü onların alemi farklıydı.
Herkes akamazdı alemlerine… Ya onlar bırakmazdı içeri, ya da başkaları beceremezdi girmeyi…
Çok görünmelerine karşın çok azdılar içerde, herkesin bildiğinin aksine.
Onların korunmaya da hiç ihtiyacı yoktu.
Hepsi çokta kralıydı alemin..
Kralları yoktu yüreklerinden başka…
Silahları ise bazen bir cam parçası, bazen bir sustalı…
Ama onlar hep dumanaltı..
Kenar mahalle çocukları….

Kaç kişiyim ben?

Galanthus | 04 May 2009 18:08

Hepimiz bölünmüşüz sanki.

Hepimiz ayrı bir yerde, ayrı bir yere, belkide ayrı kişilere ait. Gerçekten bu şekilde birilerine, bir yerlere ait ait olmak zorunda mıyız? Ya da bu içimizdeki bölünmüşlüklerin hepsinin aynı bedene, aynı zihine hatta aynı ruha sahip olması sizce de saçma değil mi?

Benim içimde kimler kimler yok ki.

Anne var mesela; alabildiğine merhametli, karıncanın canını incitmez. Dünyanın neresinde olursa olsun, birinin canı acısın, onun da canı acır, savaş olmasın, açlık, susuzluk olmasın, çocuklar çocuk olsun bunu yaşasın ister. Bu dediklerinin hepsinin aynı anda olamayacağını bilese bile , bile bile istemeye devam eder. Tek başına karşıdan karşıya geçen çocukları bile gözünün ucuyla takip, kontrol eder onlarında anasıdır sonuçta. Kedi emziren köpekler şaşırtmaz onu, bilir bu dünyada her zaman merhamete yer olduğunu.

ölüm ve çocuk

taha3045 | 02 May 2009 12:38

Ne zaman ölümü anlar insan? Kaç yaşında öğrendik ölümü, ölümü öğrendikten ne kadar zaman sonra onun gezmeye gitmek, bulutlar tepesinde aşağıyı izlemek, kaybolmak,uçmak olmadıgını kavradık, ben hiç hatırlamıyorum. Kendimi bildim bileli ölüm var hayatımda, ölünce topragın altında kalınacagı, kabir hayatı hep var. Sevilenlerin öldükten sonra geri gelemeyecegini kendimi bildim bileli anlıyorum .
Çocuğun ölümle tanışması

Küçük çocuklar için ölüm geçici bir durumdur, ölen mutlaka geri gelir,çizgi filmlerde de öyle değil midir zaten, Tom’un kafasına kaç kere birşey düşmüştür, Jerry defalarca yüksek katlı evden atlamamış mıydı? yaş büyüdükçe ölüm kabul edilir, gidenin gelmeyecegi anlaşılır ama yakınlarının asla ölmeyecegi düşünülür, ölüm kimseye yakıştırılmaz. Dualar edilir sevdikleri ölmesin diye.

çocuklar için resim yapabilecekleri boyama sayfaları

biSGen | 30 April 2009 18:04

Resim yapmak, çocuk için belki de en geniş anlamıyla kendini ifade ediş biçimidir. Zira bu sayede çocuğun kendi ve çevresi hakkındaki duygu ve düşüncelerini öğreniriz. Resim yapmanın daha pek çok yararlarını sayabiliriz. Söz gelimi; küçük kas gelişimi, bedensel, motor ve bilişsel gelişimi, estetik gelişimi vb…
Bu konuda biraz olsun açıklama arayanlara bu (Bedensel ve Ruhsal Gelişimin En Renkli Sırrı: Resim Yapmak/ Çetin Özbey) ve şu (Okul öncesi çocuklarda resim yapma becerisi kişilik yansıması ifade eder mi? ) linklerdeki yazıları okumalarını öneriyorum. Bir baba, bir eğitimci (her ne kadar branşım farklı olsa da) olarak epey işime yaradı benim.
Madem resim yapmak çocuk için bu kadar önemli/gerekli; anne-babalara, eğitimcilere bu konuda büyük sorumluluk düşüyor demektir.
Paylaşımı seven bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm ve ben de aile geleneğimi bozmayıp elimdekileri (belki de Paulo Coelho’nun “Zahir” kitabında bahsettiği gibi “iyilik bankası”na yatırım yapıyorumdur, kimbilir…) paylaşıyorum.
Görev yaptığım okulda anaokulu öğretmeni olan arkadaşım, oğlum faydalansın diye çocuklar için boyama sayfaları, oyunlar, yap-boz’lar ve daha bir sürü faydalı etkinlik bulunan link yolladı bana. Ben de başka çocuklar da faydalansın diye sizlerle paylaşıyorum bu linkleri…
Merak etmeyin ona bu linkleri bildirgeç’te paylaşacağımı da söyleyip iznini aldım.
Ve ona söz verdiğim gibi; bu yazı, özlem öğretmene ithaftır.

http://www.123coloring.com/
++++

http://www.nationalgeographic.com/coloringbook/archive/
++++

çocukluk yaşta değil baştadır

nazokiraze | 25 April 2009 11:14

Bebeklikten itibaren insanların çogu karakteristik özellikleri belirmeye başlar, büyüyünceye kadar iyice belirginleşir.

Birde bazı şeyler var birbirine bakarak yada bakmayarak öğrenilen mesela yumruk atmayı, dövüşmeyi falan arkadaşlarından, televizyondan biraz da erkek çocuklarda içgüdüsel olan oynama dürtüsüyle gerçektiriyor bir erkek bebek.Veye kız çocuklar bebeklikten itibaren daha yumuşak renkli, cicili bicili şeylere yönelir.

Ama kafamı kurcalayan şeyler var, mesela benim oğlum küçükken benim ve tüm arkadaşlarımın hatta çocukların çogunun o yaşta yaptıgı şeylerden biri olan kremalı bisküvinin ortasındaki kremayı dişiyle kazıyıp iki bisküviyi tekrar üst üste kapatma eylemini nerden öğrendi? Bizim evde bunu yapan yok ki, en son kimbilir kaç yaşında yapmıştık, öyle çok yaşıtı olan arkadaşı da yok oğlumun, zaten koca kış evdeydi nerden biliyor bunu yapmayı, bazı şeylerin tüm çocuklarda içgüdüsel olarak bulundugunu söyleyebilir miyiz?Bakınız bu çok yaygın bir eylem, benim oğlum da yapıyor o halde hepimiz bunu içgüdüsel olarak öğrendik, yürümek gibi, gülmek gibi:)

çocuk işçiler: çalışmak için doğmak bu olsa gerek

xerre | 22 April 2009 13:12

çocuk işçilerin tamamen ortadan kaldırılabilmesi için bu konunun görünür olması gerekir. bu amaç uğruna ben son dört yıldır bangladeş‘te çocuk işçiliği üzerine çalışmaktayım.
bu sözler, çocukların çalıştırılmasına dikkat çekmek için uğraşan G.M.B. Akash adlı bir fotoğrafçıya ait.

bangladeş’te çocukların çalıştırılması 1992 yılından beri yasak. fakat unicef‘in (birleşmiş milletler çocukları koruma fonu) raporuna göre banladeş’te halen 14 yaşın altında 6.3 miyon çocuk çalışmakta. ve çok ağır koşullarda çalışan bu çocukların birçoğu aylık 10$’dan daha az kazanıyor.

bangladeş’te çocuk olmak:


Dhaka-2008

11 yaşındaki Jainal, 3 yıldır bir gümüş fabrikasında çalışmakta. sabah 9 akşam 6 arası çalıştığı işten aylık 10 $ kazanıyor.

çocuk ve terbiye

gulsey | 18 April 2009 15:17

Yazımı oluşturacak konuyu bulmak için hiç zorlanmadım. Görüyorum ki bu da beni çok üzüyor, bazı arkadaşlar ağızlarının ayarlarını haddinden fazla bozmuşlar.Terbiye kelime manası olarak; gelişmek, çoğalmak veya büyümek ya da; bir şeyi ıslah etmek manasına gelen kelimeden türemiştir.

İslamda terbiye;Çocuğun dünya ve ahiret hayatına, sıhhatli bir şekilde Kuran ve sünnet ışığında hazırlanmasıdır. Peygamber efendimiz; “Bütün çocuklar müslümanlığa uygun ve elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları hıristiyan, yahûdî ve mecûsî yapar” buyurarak, müslümanlığın yerleştirilmesinde en mühim işin çocukların ve gençlerin iyi terbiye edilmesi olduğunu bildiriyor.O hâlde her müslümanın birinci vazîfesi, evlâdına dînini ve Kur’ân-ı kerîmi öğretmektir. Evlât büyük nîmettir. Nîmetin kıymeti bilinmezse, elden gider. Bunun için pedegoji yâni çocuk terbiyesi İslâm dîninde çok kıymetli bir ilimdir. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

Çocuğu globalleşen dünyada (Çivisi çıkmış daha iyi bir benzetme olacak) hızla ilerleyen teknolojiye karşı yalnız bırakmamalıyız. Başımızdan çekilsin, ev işlerimizi rahat halledelim diye televizyonun başına gözlerini açar açmaz dikiveriyoruz. Bir nevi savunmasız bırakıyoruz. Karakterinin oluşacağı yaşlarda, plak gibi kayda geçtiği sırada, saçma sapan safsataların ortasında bırakıveriyoruz. Sonra da ilerleyen yaşlarda ”a biz daha saftık bunlar cin olmuş” deyip suçu içinde bulunduğumuz çağa atıyoruz. Rahatlıkla işin içinden sıyrılmış oluyoruz. ”Ağaç yaş iken eğilir.”
Atasözümüz hepimizce malumumuzdur.

suç ve ceza.

taha3045 | 16 April 2009 16:22

Biraz geçmişten bahsediyorum, nezarethanelerin henüz çok insani olmadığı, göz altı süresi, bedava baro avukatı, kamera sistemi gibi yeniliklerin uygulamaya geçtiği ama henüz her polis merkezinde uygulanmadıgı dönemlerden.

Oturulacak yer olmayan,buz gibi ama her saniye dolup taşan hiç boş kalmayan nezarethanelerden. Nezarethane ne kadar kötüyse içi o kadar dolu, yankesicisi,kapkaççısı, sarhoşu,hapçısı tıka basa dolu. Kadınlarla erkekler bir araya konmuyor, kadınlar Dolapdere’nin, Kasımpaşa’nın, Hacı Hüsrev’in yankesicileri, hapçıları onlar biraz daha iyi durumda yakınları battaniyelerine kadar getiriyor, gece sabaha kadar yiyip ,içip şarkılar söyleyerek yatıyorlar. Erkek gözaltındakiler sürekli ayakta, kimi öksürüyor kimi sigara istiyor …Alışamamıştım nezarethanelere, hapishane yine insanca ama burası dört duvar taş diyordum. Ama göza almışlar orada kalmayı, duvarlara yazılar kazınmış hala gözümün önünde, kimisi sevgilisinin adını, kimi kendi adını, kimisi kimbilir kaç kere gelmiş her gelişinde tarih atmış. Kemerlerine kadar alıyoruz bu duvarları neyle kazıyor bunlar şaşırıyor insan. Duvarlar da kanla bile yazılar var, bazısı komik bazısı kızdırıyor bazısı güldürüyor.