bildirgec.org

çay hakkında tüm yazılar

AYAZI GETİRENLER

mavilikler | 22 August 2010 14:01

Bana elini uzatır mısın küçük kız? Onu sıkı sıkı tutmama, sıcaklığımı ona geçirmeme izin verir misin? Çünkü bende bol bol var o sıcaklıktan. Yıllarca onu elde etmek için savaştım durdum. Sıcacık yapmak için ellerimi, tüm soğukları savuşturmayı öğrenmeye zorladım kendimi.

Sen çok küçüksün henüz. Bilmezsin. Büyüdükçe çeşit çeşit soğukla karşılaşır insan. Havanın soğuğu onların yanında çok hafif kalır. İnsanların yarattığı, hava koşullarından bağımsız dünyada, soğuklar çok daha fazla sıklıkta yaşanır.

Bir dolu insanla karşılaşırsın. Kimi zaman güneşli bir bahçedesindir. Kimi zamansa ayazın ortasında… Ama ben öğrendim artık, insanların dünyasındaki hava koşulları her ne olursa olsun üşümemeyi. Ayazın ortasındayken de güneşi getirebilmeyi bahçeme…

Sağlıklı ve formda kalmak için hangi gıdalar neden tüketilmeli?

angelism | 21 August 2010 14:53

Gazetelerde, internette sürekli belli başlı gıdaların formda ve sağlıklı kalmaya yardımcı olduğundan bahsediliyor. Ancak hangi gıdanın tam olarak ne işe yaradığı detaylı olarak anlatılmıyor. Yeşilçay zayıflatır, çikolata mutlu eder, fındık her işe yarar gibi genelgeçer bilgiler bence yetersiz kalıyor. Ben de derin bir araştırma yaptım ve gıdalar hakkında duyduklarımızdan çok daha fazlası olduğunu öğrendim.

Evet, anlatılanların çoğu doğru ve birazdan bu gıdaların ne işe yaradıklarını okuyacaksınız. Ancak faydalı olduğuna inandığımız bazı gıdaların da aslında çok da işe yaramadığını ve hatta zararlı olabileceğini göreceksiniz.

Meteor Yağmuru Duası…

firatocal | 16 August 2010 12:22

günlerden perşembe ile cuma arası 12 -13 ağustos 2010 civarları… gece yarısından sonra sahile konuçlanmış durumdayız ailecek… meteor yağmurunu en ön koltuklardan izleyebilmek için erkenden dökülmüşüz sahile …

gece yarısına az kalmış… söylenen o ki asıl gece yarısından sonra meteorlar yağmur gibi yağacakmış… neme lazım , biz bir sürü şemsiye getirdik… önlem önlemdir diyoruz… mazallah , kafa göz yarmak var…

şu insan kalabalıklarını görünce aah ah diyorum , bir dürbün olsa ne para kırardık şimdi… serbest girişimin gözüne gözüne vurmak vardı… neyse , bir dahaki sefere diyor başlıyoruz seyre…

Allah Allah… yahu biz mi yanlış yere oturduk… yoksa öndekiler yüzünden mi hiçbirşey görmüyoruz… lütfen arkadaşlar , oturunda biz de nasiplenelim şu meteorcuklardan… bu güne kadar öldürmeden yaşatmayı başarabildiğimiz içimizdeki çocuğu sevindirelim biraz…

Dertliyim; Ruhuma Hicranımı Sardım da…

Kuduz maymun | 02 August 2010 17:58

Vapur mu bu? Değil. Boğaz turu teknesi. Gümbür gümbür müzikle birlikte geçiyor. Güvertesinde sevgililer var. Boğazdan sıkılmış başörtüleri rüzgardan uçuşuyor; bellerinde de birer el. Bordası alçak oluyor bu teknelerin galiba. Hayri? ‘Evet bordası alçak oluyor abi’. Ha… Bir çay daha alayım. Ne yapacağım ben… Sanki yerim yok şu dünyada. Baksana, herkeslerin yeri var. ‘Yok be Hayri Abi. Kimbilir neler var, sen kendini görüyorsun’. Çay alabilir miyim? Gazete… Gazete var mı? Eski de olsa olur. Okumak için. Masada benden önce oturanlar yapışkan birşey dökmüşler. Çantamı az öteye koyuyorum. Yine de o şekerli şey yapışıyor. Bu kaçıncı çay… Sigara. Arkamda kel, çok iri bir gençten adam var. Sağ yandan, beni izlediğini farkedebiliyorum. Bir yat geçiyor. Borda diyorduk Hayri. Baksana, iki metreden fazla yüksekliği. Suyun üstünde dik duran bir kibrit kutusuna benziyor. Küçük bir Amerikan bayrağı var. Kederli bir güneşli gün ne kötü oluyor. Saçlarım yüzüme yapışıyor.Birilerini arıyorum. Birkaç kişiyle konuşuyorum. Başka biri hiç aramıyor beni. Kimbilir nerededir. Arkamda bir masada iki kişi var. Konuşmalarına kulak kabartıyorum. İki erkek. Ya da en azından biri. Şüpheli durumdaki konuşuyor boyuna, konuşuyor, konuşuyor… Felsefede okuyormuş. Bir annesi varmış. Annesi hep karışırmış. Bu yüzden hep odasında geçirirmiş vaktini. Bir rahat vermezmiş kadın. Ama Nietzche olsun, Dühring olsun… Bir kitap varmış evde o konuda. Çok okuyormuş çok. Öyle okuyormuş ki. Ha, o mu. Kız manyak yaaaa… Annem zaten sevmez öyle şeyleri. Babaannemle birlikte iziyor o diziyi. Babaannemin de hep gofretleri var. Bir kutusu var odanın şeyinde; içinde gofret çikolata. Yoo, ben izlemiyorum da, onlar diziyi şeyederken mecburen ben de yani… Yoksa izlemem ben dizi. Zaten geçen sene oldu öyle. Bir ay böyle odaya kapattım kendimi… (Duydun mu Hayri Abi, odasına kapatmış kendini. Niye acaba) Hiç gazete okumadım, televizyon izlemedim, internet-telefon da yok. Böyle inzivaya çekildim. Bir ay sonra ay baktım gazetede şehit haberleri. Ay vallahi moralim bozuldu. Hani o sıra Pkk şeyetmişti ya hani. Hıı. Hiç okumamak daha iyi. Yok yani tabii insan üzülüyor. Neyse ben felsefe…
Duydun mu Hayri… ‘Duydum Hayri Abi’.
Gitmek vakti gelmiş buradan Hayri. Haydi yürüyelim. ‘Nereye?’ Ne bileyim, Ortaköy’e yürüyelim. Yavaş, çok yavaş yürümeli. Meydanda iskelenin civarında sıcaktan bunalmış yığınla insan var. Banklardan birinde oturacak yer var. Ay şeklindeki bank.
Dört saat boyunca Hayri ile bankta denizi seyredip sohbet ediyoruz. ‘Kalkalım mı Hayri Abi’. Kalkalım Hayri. Gidelim.
Eve gidelim.

Ege ‘ye Karşı Aile Saadeti Tablosu

firatocal | 29 July 2010 18:29

Niyetimiz akşam karanlığı çökmeden denize girebilmek… günün yorgunluğu binmiş omuzlarımıza , bitkinlik hakim… Bir de kanguruda salına salına etrafı seyreden oğlum üzerimde asılı…

Serinlik çıkmış , o sıcak , bunaltıcı hava kaybolmuş… Neredeyse üşütecek bizi…

Haydi Obez misiniz bakalım…

admin | 27 July 2010 14:23

Obezite vücutta aşırı derecede yağ dokusu bulunması durumudur. Geçmiş çağlarda obezite; güç,refah ve sağlık göstergesiyken günümüzde tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Obezite tanısında kullanılan birçok yöntem olmasına rağmen günümüzde tanıda ve sınıflamada BEDEN KİTLE İNDEKSİ (BKI) ve bel çevresi ölçümü önerilmektedir.
Haydi gelin obez misiniz değil misiniz ya da sınırlarda mısınız bakalım.

GERÇEK BİR GÜLÜŞ

mavilikler | 10 July 2010 13:57

“Dudaklarının kenarındaki o alaycı gülüşten minicik bir parça da bana verebilir misin?”

“Vermeme gerek yok ki!” dedi, gülüşünü tüm yüzüne yayarak. “İki ucu yukarı doğru kaldıracaksın. Dudaklarına bu kadarcık da bir söz geçirebilirsin herhalde?”

“Denemedim mi sanıyorsun?!” dedim, neredeyse ağlamaklı. “Ama dudaklar hiç de senin zannettiğin kadar yumuşak başlı değiller. Gülümsemeleri için gerçekten de gülünecek bir şeyler bulmaları gerekiyor. Yoksa hep düz bir çizgi halinde kalmaya devam ediyorlar. Sen bu konuda hiç zorlanmıyorsun oysa. Sanki her şey, dudaklarını yerçekiminin etkisinden bir anda kurtaran müthiş bir gıdıklanma hissi uyandırıyor sende. Bunun sırrını bana da verebilir misin?”

Bir de böyle deneyin

lavinya76 | 23 June 2010 11:17

Çay ve kahve kültürümüzün vazgeçilmezi. Bir çayımı içmeden bırakmam da deriz, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var da..

Her ne kadar çaya, kahveye tat katan beraberinde yapılan sohbet olsa da her ikisini de yalnızken bile büyük bir keyifle içebilenlerdenim.

Kahvenizi nasıl alırsınız? sorusunun son günlerdeki yanıtlardan biri: sakızlı olsun.

Pek çok meşhur cafenin kahve çeşitlerine eklediği yeni lezzetlerden biri olmasının yanı sıra bazı markaların damla sakızlı Türk kahvesi çeşidi raflarda yerini almış durumda..

Çay

deLe | 08 June 2010 13:16

http://www.hanimlar.com/index.php?oku=2681

SESLENMİYOR HİÇ KİMSE

mavilikler | 07 June 2010 16:36

“Gelsene… Evde çayla üzümlü kek var.” Pencereye kaldırdığı yüzünde, boyundan büyük bir bezginlik… Sanki bu çağrıyı yapmamışım gibi…

Çoktan vazgeçmiş gibi çağrılmayı beklemekten… Tekrar sesleniyorum: “Gelecek misin? Hadi, çayın altını yakıyorum. Hem yeğenime aldığım çok güzel bilgisayar oyunları var.”

Hiçbir şey demeden, küskün küskün yaklaşıyor apartmana. Daire numaramı sesleniyorum. İlk gelişi olacak bu çünkü. Kapıya koşuyorum… Otomatı açar açmaz çayı ateşe koymak üzere yöneliyorum mutfağa.