Vapur mu bu? Değil. Boğaz turu teknesi. Gümbür gümbür müzikle birlikte geçiyor. Güvertesinde sevgililer var. Boğazdan sıkılmış başörtüleri rüzgardan uçuşuyor; bellerinde de birer el. Bordası alçak oluyor bu teknelerin galiba. Hayri? ‘Evet bordası alçak oluyor abi’. Ha… Bir çay daha alayım. Ne yapacağım ben… Sanki yerim yok şu dünyada. Baksana, herkeslerin yeri var. ‘Yok be Hayri Abi. Kimbilir neler var, sen kendini görüyorsun’. Çay alabilir miyim? Gazete… Gazete var mı? Eski de olsa olur. Okumak için. Masada benden önce oturanlar yapışkan birşey dökmüşler. Çantamı az öteye koyuyorum. Yine de o şekerli şey yapışıyor. Bu kaçıncı çay… Sigara. Arkamda kel, çok iri bir gençten adam var. Sağ yandan, beni izlediğini farkedebiliyorum. Bir yat geçiyor. Borda diyorduk Hayri. Baksana, iki metreden fazla yüksekliği. Suyun üstünde dik duran bir kibrit kutusuna benziyor. Küçük bir Amerikan bayrağı var. Kederli bir güneşli gün ne kötü oluyor. Saçlarım yüzüme yapışıyor.Birilerini arıyorum. Birkaç kişiyle konuşuyorum. Başka biri hiç aramıyor beni. Kimbilir nerededir. Arkamda bir masada iki kişi var. Konuşmalarına kulak kabartıyorum. İki erkek. Ya da en azından biri. Şüpheli durumdaki konuşuyor boyuna, konuşuyor, konuşuyor… Felsefede okuyormuş. Bir annesi varmış. Annesi hep karışırmış. Bu yüzden hep odasında geçirirmiş vaktini. Bir rahat vermezmiş kadın. Ama Nietzche olsun, Dühring olsun… Bir kitap varmış evde o konuda. Çok okuyormuş çok. Öyle okuyormuş ki. Ha, o mu. Kız manyak yaaaa… Annem zaten sevmez öyle şeyleri. Babaannemle birlikte iziyor o diziyi. Babaannemin de hep gofretleri var. Bir kutusu var odanın şeyinde; içinde gofret çikolata. Yoo, ben izlemiyorum da, onlar diziyi şeyederken mecburen ben de yani… Yoksa izlemem ben dizi. Zaten geçen sene oldu öyle. Bir ay böyle odaya kapattım kendimi… (Duydun mu Hayri Abi, odasına kapatmış kendini. Niye acaba) Hiç gazete okumadım, televizyon izlemedim, internet-telefon da yok. Böyle inzivaya çekildim. Bir ay sonra ay baktım gazetede şehit haberleri. Ay vallahi moralim bozuldu. Hani o sıra Pkk şeyetmişti ya hani. Hıı. Hiç okumamak daha iyi. Yok yani tabii insan üzülüyor. Neyse ben felsefe…Duydun mu Hayri… ‘Duydum Hayri Abi’.Gitmek vakti gelmiş buradan Hayri. Haydi yürüyelim. ‘Nereye?’ Ne bileyim, Ortaköy’e yürüyelim. Yavaş, çok yavaş yürümeli. Meydanda iskelenin civarında sıcaktan bunalmış yığınla insan var. Banklardan birinde oturacak yer var. Ay şeklindeki bank.Dört saat boyunca Hayri ile bankta denizi seyredip sohbet ediyoruz. ‘Kalkalım mı Hayri Abi’. Kalkalım Hayri. Gidelim.Eve gidelim.
yorumlar
Ortaköy aklıma düştü..
Gayet guzel, insan hallerinin tasvirleri..
selam K.Maymun hoşgeldin:)
🙂 Hoşbuldum.Bu yazıyı stres altında yazdım. Kızkardeşim durmadan ‘çay getirsene, abla çay getirsene, hani çay getirecektin, bardağım burada çay getirsene, e hani çay…’ deyip durdu. Neticede yazının başlığı başka telden, seçtiğim fotoğraf ayrı telden, yazının bizatihi kendisi kimbilir hangi telden çalıyor oldu.Ama hakikaten dertliydim o gün yani. Onu yazdım. Çok kederliydim; o kadar olur.
kuduzum maymunum hoş geldin.hayri abi’ye selamlar! ortaköyü özledim ben de. hatta söz bi daha ki sefere kumpir yiyeyeceğim.
başlık yazıya değil de bana cuk oturdu bu arada
Hoşbuldum… Kumpir yersen ben de gelirim. Kumpir iyi fikir.Hayri Abi bizzat benim. Hayri de benim banyo sesim (iç sesim). Bana Hayri Abi diyor sohbet ederken, körolmayasıca.
Başlıkla sen…?Dertli misin leydim? Hayırdır inşallah…?
‘Son kez mi Hayri Abi.’ Son kez evet. Açıklık bir yerde, tarlalar var, tarlalar, tarlalar; uzanıp gidiyor. Elinde bir çiçekle gelmiş. Minicik bir kaktüs. Armağan. Bana getirmiş. Börek varmış burada. Sadece su böreği yaparmış. Çayı çok güzelmiş. Bana bu yeri hep göstermek istemiş. Bir çardakla örtülmüş bu yerde yaşamımda yediğim en güzel böreği yiyorum. En güzel çayı içiyorum. Yüzümde yorgunluğun izleri var. Çizgiler. Keşke daha güzel olsam. Bir akşamüstü. Ona armağanımı veriyorum. Pek konuşmuyoruz. Uzanıp giden ağaçları, tarlaları izliyoruz. Ne de tenha buralar. Hiç ses yok. Arada kulağıma horoz ötüşü, nadiren çocuk sesleri geliyor; uzaktan. Kimseler bilmezmiş pek bu yerleri. İnşallah mutlu olurmuşum. Bu kitabı da benim için almış. Çok sevdiğimi biliyormuş bu kitabı. Bende varmış, olsun; bir tane daha olsunmuş. Onun aldığı.Böyle işte… ‘Güzel anılar bunlar Hayri Abi.’Evet, güzel. İnsanın içini sızlatan güzel anılar Hayri.Aylar sonra bir otomobilin içindeyim. Yakınından geçiyoruz. Çardak kurumuş. Kapanmış börekçi.’Boşver Hayri Abi’.