bildirgec.org

bencillik hakkında tüm yazılar

Neden

Chat Noir 1 | 07 February 2011 16:48

Yaşam bu kadar güzelken,
Üzülmek neden?
Ömür bu kadar kısayken,
Ağlamak neden?
Herkesi yaratan birken,
Bu sevgisizlik neden?
Herkesin birbirine ihtiyacı olduğu sırada,
Bu yalnızlık neden?
Herkes bu kadar bencilken,
Bu duygusallık neden?

Güliz Ardilli / İstanbul / 1997

Egoistlik iyi bir şey değil

zarifce | 21 September 2010 14:12

İnsanı, yaratılanlar içerisinde sadece insanlar anlar. Her insanın bir sorunu vardır ayrıca gerek aile gerekse iş hayatında üstlenmek zorunda kaldığı bir sorumluluğu da vardır. Kim istemez ki maddi ve manevi sıkıntılar içerisinden kurtulup refah içerisinde yaşamayı. Evet birçoğumuz bunu isteriz. Belki bilerek beklide bilmeyerek bu refahı isteriz. Tabii ki insanın refah içerisinde yaşamını idame ettirmesine bir itirazım yok. Ama refaha ulaşan insanın halen kendisi istemediği halde sefalet içinde bulunanları unutmasına ne demeli? “Bana ne kardeşim herkes kendisinden sorumlu” deyip bir çırpıda işin içerisinden çıkmak mı yoksa “Neticede hepimiz kardeşiz. Ben refah içerisinde yaşarken ve Allah bana bunca malı ve mülkü vermişken sefalet içindeki kardeşlerime bir yardımım dokunsun” diye bir şeyler yapmaya çalışmak mı daha iyidir.Günümüz insanlarının çoğu egoist bir yaşamı tercih ediyor. Bizim atasözümüz olmadığı halde yıllarca bize atasözü diye yutturulan “bana değmeyen yılan bin yaşasın” mantığı ile bir yere varamayız. Bu topraklarda yaşayan insanlar olarak, renk, ırk, dil, din ayrı yada aynı hiç fark etmez bulunduğumuz konumun hakkını vermemiz lazım. Yukarıda söylediğimiz gibi kimisi zengin kimisi fakir olabilir. Zengin üzerine düşen vazifelerini yerine getirirse yani vergisini hakkıyla verir, malından bir kısmını zekatı olarak dağıtırsa zannediyorum ki ülkede fakir diye bir şey kalmaz. Fakir olan da “nasıl olsa birileri yardım yapıyor böyle de hayatımı sürdürürüm” demeyip elinin erdiği ve gücünün yettiği kadar çalışmaya devam ederse hem zengine, hem ülkesine, hem de kendisi ve ailesine bir katkı da bulunur. Unutmayalım ki ömrümüzün her anında ayrı bir sınava tutuluyoruz.Teşekkür ederim.

ORMAN

mavilikler | 05 August 2010 15:34

Neden sürekli gelmemi istiyorsunuz? Yanınıza… Hayır! Gelmeyeceğim! Ben iyiyim burada.

Gülüşünüz, yüzünüzdeki beni düşündüğünüzü, böylelikle de kendiniz dışında herhangi birini düşünebileceğinizi gösteren, bu yüzden de kendinize duyduğunuz nedensiz hayranlığa bir dayanak kazandırdığı için sizi çok mutlu eden o endişe ifadesi bu sefer kandıramayacak beni.

Belki gerçekten üzülüyorsunuz. Kendinizle barışmanızı sağlayacak bir araç değil yalnızca yüzünüzdeki ifade. Ama ben oraya gelirsem biliyorum, şu an gerçek de olsa her şey bir yalana dönüşecek. Yine kendinize dönecek, burnunuzun ucunu göremeyeceksiniz.

Üç Boyutlu Yaşamak…

karuma76 | 30 July 2010 11:57

Geçen hafta sinemadaydım. Girerken birer gözlük verdiler. Ama bana hiç yakışmadı. Aslında etrafımdaki herkese yakışmadı. Taktık gözlüklerimizi ve beklemeye başladık. Ne göreceksek? Bir ara gözlüklerimi çıkardım ve etrafıma baktım. Filmi bulanık görmeye başladım. Hemen taktım gözlükleri tabii. Takmamla yanımdan geçen okları yakalamaya çalışmam bir oldu. Sanki yanımızda gibiydi herşey. Ya da biz onların yanına gitmiştik. Film boyunca biz de onların içinde yer aldık, ve film bitti…
Sonra düşünmeye koyuldum. Biz gerçekten üç boyutlu yaşıyor muyuz ki, üç boyutlu seyredelim. Sonra hayatın üç boyutunun ne olabileceğini düşündüm. İlk boyut bendim. Ben olmazsam hiçbir şey olmazdı herhalde. Tabii bu düşünceyi biraz egoist buldum. Fakat hayatın gerçeği bendim. Karakterimle, duygularımla, paylaşımlarımla, iyilerimle, kötülerimle ben! İkinci boyut Sevgi olmalıydı bence. Yaşamayı, eşimi, işimi, ailemi, çocuklarımı kendimi sevmeliydim. Kalbimin en önemli besin kaynağı sevgiydi. Sonra beni aldım ve içine tıka basa sevgi doldurdum. Şimdi eksik olan parçayı bulmak kaldı. Fakat ilk denemem başarısızdı. Hep günlük işlere kayıyordu aklım. Nasıl geçineceğim, nasıl para kazanacağım, ayın sonunu nasıl getireceğim falan…
Ama bunların hiçbiri ruhumu doyurmadı. Sadece geçici düşünce akımı olarak geçip gittiler. Şimdi bir daha bakalım profilimize. Bizi aldık, içini sevgiyle doldurduk. Peki neden! İşte tam o sırada içeri biri girdi.
“Canım,nasılsın? Günün nasıl geçti?”
Bana, bize, herkese gereken üçüncü şeyin ne olduğunu anladım. Sevgimizi paylaşabileceğimiz, gösterebileceğimiz birileri gerekiyordu. Bazıları için hayat arkadaşı, bazıları için SEVGİLİ…
Şimdi ben de üç boyutlu yaşıyorum hayatı ve çok mutluyum… Sinemada okları yakalamaya çalışan ben, şimdi eşimle birlikte mutluluğu yakalıyorum…

ekme

astral | 21 March 2010 12:00

Yıllar önceydi. Hiç de içim acımamıştı. Gayet mutluydum. Ardımda birini üzdüğümün ne farkındaydım belki de ne de umrumdu…

Şimdi içimin acıdığı anlar var. Derdim derdi değil. Bunun ötesi de var. Kendi eğlencesini aralıksız anlatıyor, ben kederden ölürken… ‘Bunların beni üzeceğini hiç düşünmüyor mu?’ diyorum… Sonra ‘Neye, neden üzülsün ki?’ diye ekliyorum, yine kendim… ‘Ben umursamış mıydım?’ Gayet de keyifli yıllardı.

Evde acayip bir kavga kopuyordu. Bu sefer kesin ayrılacaklar dediğimiz zamanlardı. Çektim gittim, yıllarca. O, o evde yalnız kaldı. Derdim mi oldu, dert mi edindim bunu? O zaman on beş yaşındaydı en fazla. Konuşacağı birincil insandım ve çekip gidecek kadar da umarsızdım.

EN ÇOK KENDİMİ SEVİYORUM

sonbahar kizili | 07 March 2010 13:40

Bencillikle suçlanıyorum çoğu zaman sevdiğim adamlar tarafından. En çok kendini düşünüyorsun sözcüğünün dilimize ya da yüreğime en doğru tercümesi “en çok kendimi seviyorum” demek belki de…

Ben en çok kendimi seviyorum. Ne kadar da yanmaya hazır gibi dursam da bir aşk aleviyle, en çok canımın yanmasından korkuyorum. Önce can elbette… Ben seviyorum kendimi… Adını aşka yakıştırdığım onlarca isimden daha fazla. Kendim için yaşıyorum aşkı da sevdayı da. Aslında çoğu zaman bir ihtiyacın- sevme ve sevilme ihtiyacının- dürtüsü zorluyor beni. Kapıma kadar gelen aşka tekmeyi basamıyorum bu yüzden ve belki kendimi ondan daha çok sevdiğimden ve hatta tüm hayatım boyunca daha çok seveceğimi bildiğimden adam akıllı bağlanamıyorum kimseye…

ÖZGÜRLÜK

mavilikler | 15 January 2010 11:16

Farkında mısınız? Yanlış giden birşeyler var sanki. Çok büyük bir ihtimalle farkında değilsiniz. Çünkü farkında olsanız, zaten sürdüremezsiniz daha fazla, bu yanlış gidişi. Durursunuz benim gibi… Böylelikle devam edip etmemek için vereceğiniz karara, yeterli olacak zamanı verirsiniz kendinize… Ve benim gibi görürseniz herşeyi; içerisinden çıkıp gidişin, ona dıştan bakabilirseniz, siz de yürümeye devam etmekte zorlanırsınız benim gibi.

Çünkü dışarıdan bakınca görmemek için, görme işlevine sahip olmaması gerekir gözlerinizin. Çünkü o kadar belirgindir ki herşey! Bir dolu çelişki vardır öncelikle. Haksızlık, insan doğasına aykırılık, insafsızlık vardır.

DOSTUM…! BU SERZENİŞİM SANA…

| 18 December 2009 12:46

Bunu nasıl yaptık birbirimize.Kardeş diyordun bana; sımsıkı bağlarla yürüyorduk çizdiğimiz yolda omuz omuza…Nasıl olur da bozulurdu dostluğumuz…!
Bütün bunların cevabı var bu yazıda.Sana haykırışım var…!

Biri girdi hayatıma dostum.Sanki benim ruhumdu.Cennetimdi.Yanında derdimi tasamı unuttuğum tek insandı.Annemdi.Babamdı.Kardeşimdi.Sevgilimdi.Dostumdu…Birbirimize öyle yettik ki; küçük dünyamızda tek biz olalım istedik.

Aşktı bu.Beni saran sarmalayandı.İlacımdı.Gözünden sakınandı.

Şu renksiz dünyada gökkuşağım, mutlu olduğum tek sığınağımdı.Daha da güzelleştirendi.
Her sarılmasında,her öpmesinde; daha da güçlendim.Her geçen gün daha da doydum yaşamaya,ruhum onunla arındı.Ben oldum…

Büyüdüm…

Büyümek nedir bilir misin ki?

Kim Bunlar : Sihler

dkare | 12 October 2009 15:41

Bencillik,öfke,madde bağımlılığı,hırs ve şehvet bir sih için en önemli düşman diğer adıyla yenilmesi gereken beş şeytan.

Sihlere gelmeden önce sihizm nedir ona bakmak gerekir. sihizm kuzey Hindistanda yaşamış olan on gurunun ögretisinin yer aldığı tek tanrılı inanışlar arasında yer alan bir dindir.
Sihizm oluşturulurken bu on guru bir önceki gurunun ögretilerine yenilerini de ekleyerek bir öncekinin ögretilerini pekiştirmiştir. Aslında bir ruhun on farklı bedende dolaştığına inanılır.Buda on guruyu ortaya çıkarmıştır. Bu Gurular zamanla bazı kriterler belirlemişler. Yapılması ve yapılmaması gereken bir dizi davranış vardır sihizmde.
Bir sih yukarda bahsettigimiz beş kötülükle savaşırken beş silahtan faydalanır. Bunlar tevazu, memnuniyet,şefkat, hayırseverlik ve olumlu tutumdur. Bu beş silaha ulaşmada ise yapılması gerekenler devreye girer. Bunlardan bazısı;

Farkındalık…

onsekizsifirbir | 23 August 2009 16:36

Merhaba;İyi bir giriş yapamayabilirim, hem bilgi dolu da değil yazdıklarım…İki sene sonra nette eski isimlerime bakarken buldum yeniden burayı ve “eski ben” imi. Evet eskimişim. O zamanlar onsekiz yaşında olan ben şimdi yirmiyim, pek bir farkta yok hani. Zaten olay da bu değil, olay benim hala aynı karamsarlıkla ve hatta hissedebildiğim tek duygu -utanarak söylüyorum- öfkeyle yoluma devam etmemde…Bu zaman zarfında -kazara- bir üniversite kazandım… Gitmemek için çok direndim, hala direniyorum. Neyse konu şimdi bu değil, konu şu ki bugün aylardır beni izleyen biriyle tanıştım,uzun süredir kabuğundan çık-a-mayan bir salyangoz gibi dolaşırken birilerinin beni farketmesine şaşırmakla birlikte içten içe güldüm. Yeniden birilerine kendini tanıtma serüvenleri klasik tanışma fasılları geçtikten sonra uzun bir konuşmaya daldık. Biraz zaman geçtikten sonra farkettim ki iki lafımdan biri “sevmiyorum”… Sonra geri dönüp bir baktım tanıdığım bütün insanları doğduğumdan beri tanıyorum, yeni insanlarla tanışmak bana eziyet, hatta onları kendimden uzaklaştırmak için elimden geleni ardıma koymuyorum. En sonunda bana dönüp “neden kendine eziyet ediyorsun, sahi sen neyden mutlu olursun?” dedi.Yemin ediyorum tıkandığımı hissettim, çünkü cevabım yok, cevap veremiyorum. Ben neyden mutlu olurum bilmiyorum. Duraksadım ve ilk defa nasıl mutlu olabilirim bunu düşünmeye başladım, sonra çevremdekilere biraz içerledim, çünkü benim her huysuzluğumu sineye çektiklerini, benim hatalarımı hiçbirzaman bana söylemediklerini farkettim. Sonra en yakınım saydığım bir başka arkadaşımı aradım, ona “bana karşı neden gerçekçi olmadıklarını” sordum. Bana verdiği cevap müthişti ” biz sana sadece sabrediyoruz “dedi. Aman tanrım ben ne yapmışım.Farkındalık; bugün birazda bunu öğrendim, ve yalnızlık,kendimi ellerimle nasıl sürüklediğimi an be an zihnimde canlandırdım. Ve ne yazık ki, bu zamana kadar ne sevmeyi öğrenebilmişim, ne arkadaşlığı, ne dostluğu, ama artık farkındayım, bu bence en önemlisi.
Bu yazdıklarım dünyanın sorunlarından belki de en en en küçüğü, çünkü tamamen bireysel, ama işte benlik öyle birşey ki bazen kendinden başka herşeyi unutturabiliyor. Kimbilir bu zaman zarfı içerisinde bana ihtiyacı olan kaç kişi vardı ve ben hiçbirini görmedim… Bunların içinde bana “sadece sabreden” yakınlarım da vardı elbet. Bir insanın “insan” olarak düşebileceği küçük durumlardan biri, yani başka birisi tarafından “sabredilmek”.