bildirgec.org

akıl hakkında tüm yazılar

Bana akıl lazım, kalp değil

ilterisk | 26 May 2011 17:09

Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var, biraz kafamı duvarlara vurmaya ihtiyacım var, biraz ruhumu bedenimden arındırmaya ihtiyacım var, biraz seni düşünmeye ihtiyacım var, biraz da seni düşünmeye ihtiyacım var.

Hep doğru bilinen bir yanlışı öğrendim bugün; ben aslında iki kişiyi birden seviyorum. Aradayım birine gitsem diğerini özlüyorum, diğerine gitsem onu özlüyorum. Biri daha güzel, daha alımlı, nazik, biri daha anlayışlı, daha kalbi büyük, daha cana yakın.

Mutlu olmak için…

zarifce | 25 May 2011 17:07

İnsan kibirli olmaz, alçak gönüllü davranırsa kendini abartmamış olur. Tüm acizliği ile her şeyin üstesinden gelebileceğini düşünmez, çaresizlik tuzağına düşmeden her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarmaz, her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale getirmez, diğer insanları ezerek kendinden uzaklaştırmaz, iyiliği karşılık beklemeden yapar yaptığı iyilikle mutlu olur, tek başına mutlu olunamayacağını bilir, çevrenin mutluluğu için gayret gösterir, ölümden korkmaz bunun yerine ölüm gerçeğiyle yüzleşmeye çalışır, kendine yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine öfkesinin dinmesini bekler, söyleyeceklerini tartarak söyler eleştirinin keskin bir bıçaktan farkı olmadığını bilir, daima menfaatini düşünmez adil olur, hiçbir zaman yeise düşmez, paylaşmayı bilir, küçük çıkarları için kimseyi ezmez, başkalarına güvenmek için kendisi güvenilir olur, bencil olmaz tebrik ve takdir etmeyi bilir, yalan söylemez, iyi bir dostluğun paha biçilemez olduğunu unutmaz, önyargılarla hayatı kendine ve başkasına zehir etmez, bilmediği konuda yorumda bulunmaz, merhameti elden bırakmaz, kendini övmez övülmekten hoşlanmaz, sözünde durur, inancını diri tutarsa mutluluğun kapısını aralamış olur.

Saçı uzun aklı kısa!

Cali Kusu | 06 April 2011 18:27

Yağmurun verdiği huzurla birlikte, üstüne bastıkça taşları oynayan kaldırımda şemsiyemi açtım yürüyordum. Ne hikmetse bu gün bu yol boştu. Adım atacak kadar boşluk olmayan yol bu gün boştu. Takılmadım fazla, şemsiyemin uçlarından akan yağmur damlalarına dalıp gitti gözlerim. Hafif soğuktu hava. Ama üşümüyordum. Aksine bir ateş vardı tam da sol yanımda. Birazda ağrıyordu aslında. Sanki…
Köşeden gelen sesler duymaya başladım. Büyük uzun binalar görüş açımı kapatıyordu. Bu yüzden sadece sesleri duyabiliyorum. Tuhaf bir durum… Çünkü bu, bu onun sesiydi. Yanında benim sesime benzer bir ses. Samimi ve neşeli…
Yüreğime gökyüzünden düşen bir şimşek çakıldı kaldı sanki.

ULO( unidentified lying objects)

witamin | 08 November 2010 09:13

Hiç üşenmedim muhteşem paint harikası bu resmi sizler için çizdim.Akşamüstü gördüğüm akla zarar manzarayı anlatmamın başka yolu yoktu doğrusu.Olay oyun parkında geçiyor.Bir parkta görebileceğim son ilginç olayın ; döner kaydırağa sıkışmış11-12 yaşlarındaki çocuk ve az aşağısında ezilme korkusuyla bağıran 6-7 yaşlarındaki diğer çocuk olduğunu düşünürken bu akşam saat 4 sularında daha ilginciyle karşılaştım.
Şekli incelersek Homo sapiens olduğunu ilk görüşte anlayamadığım biri bayan diğeri erkek iki varlık çocukların oynaması için tasarlanmış bu köprülü kaydırakta( ya da kaydıraklı köprü) kaykılmaktalar.Kaykılırken sarılmakta hatta resmettiğim üzere düğüm olmaktaydılar.Öyle ki ayaklı başlı yatıyorlardı desem de doğru olur,biri diğerini kucağına almış ya da diğerinin omzuna çıkmış desem de.Tam olarak ne olduğuna 3 saniyede karar vermek zor tabi.Bunu neden orada yaptıklarına karar vermek daha zor.
Etrafta kaydıraktan kaymak için gezinen , bekleşen çocukların zaten kısıtlı olan tatillerinde oyundan mahrum kalmalarına mı yanayım,gördükleri bu manzarayı örnek alıp nerede ne yapılacağını ne yapılmayacağını bilmeyen insanlar olma ihtimaline mi yanayım bilemedim.Sesimi hiç çıkarmadan oradan öylece çekip gittim.Döndüğümde şükür ki oradan kalkıp banka oturmayı akıl edebilmişlerdi.Ya da kovulmuş da olabilirler bilmiyorum.Yolda görsem tanımam kendilerini ne halleri varsa görsünler.Yazıyı okuma ihtimallerini de göz önünde bulundurarak bir sessiz mesaj bırakıyorum tam buraya” Bi daha orada ya da başka oyun parkında oyuncakları işgal halinde görmeyeyim sizi.Bu defa özel hayata saygı adına çekmedim fotoğrafınızı sadece robot resimlerinizi çizdim ama bi dahakine hiç acımam sanal alemde rezil ederim haberiniz olsun!”

İlişkide Akıllılık ya da Çocuklaşmak

astral | 02 October 2010 11:19

Her yere onu da taşımak istiyorum. Biliyorum olur şey değil. Hatta saçma.

Arkadaşım ‘Gelsene gezelim’ dedi. Hiç canım çekmedi. ‘Şudur budur’ dedim, kapattım konuyu. Ama o olsa yanımda, giderim, giderim; o zaman canım ister.

Biliyorum, bunların hiç biri mantıklı değil. Sanki o olursa sohbet çok güzel olacakmış, o olmazsa onca yıllık arkadaşımdan sıkılacakmışım gibi. Ben ‘onu istiyorum’ ve ‘sadece onu’ istiyorum, aslında durum bu. Arkadaşlarımı onsuz çekemememin nedeni de bu.

“ma”sa”de” üçlemesi 2

aktifparanoya | 03 July 2010 14:12

Üçüncü saatin sonunda pc bana göz kırpmaya başlamıştı. Zaman geçtikçe kolaylaşacağını ve alışacağımı düşünürken zorlaşıyordu. Can’ın bana seslenişini duymamaya çalışıyordum ama Ece’nin sesi taaa içime işliyordu. Bugün sahil kenarında yürüyüş ve ardından denize girecektik. Onun bebeksi tenine dokunacaktım ve mutlu bir şekilde uyuyacaktım. Güneş batmak üzereydi. Bu ilk günden sayılmalımıydı? Henüz gün ışığı odamı aydınlatırken bu sevdadan vaz mı geçmeliydim? Üç saatin üstüne eklenen dört saat ve çöken karanlıktan bahsetmek bile istemiyordum. Ara ara Ece’yi, ara ara kavuşacağım zenginliği ve çoğunlukla o parayla Ece’yle neler yapacağımızı düşünüyordum. Bu dakikalar geçmiyor da diyemezdim. Masade’de hayal kuruyor muydu? 40 yıl neyin hayali kurulabilirdi ki. Akıllı olarak düşünmemek gerekiyordu, sonuçta o aklı kaçık delinin tekiydi. 40 yıl hiçbir şeye özlem duymamış mıydı? Sorular sorular… Hepsinin cevabı benim için çok basitti ama Masade gibi düşününce ulaşılması imkansız bir uçurum gibiydi. İnsan neye mecburdu? İşte anahtar soru buydu. Aslında onu karısı orda tutuyordu, eğer evet eğer yemek götürmezse çıkmak zorunda kalacaktı ve tekrar hayatın akışını görünce o köhne evi istemeyecekti. Hayır hayır bu kadar basit olamaz. Onca insan bunu düşünmemiş olamaz. Karısı bunu kesinlikle düşünmüştür. Hatta baktı ki çıkmıyor bu yüzden yemek götürmek zorunda kalmıştır. İlginç bir aşk ama Masade’den ne beklenebilir ki. Kirbit kutusu büyüklüğündeki eve playboy kızlarını atarak zaman geçirecek değildi ya. Leyla Mecnun, Ferhat ile Şirin’den ilham alacaktı tabi. Ben onları da anlayamamıştım aslında. Ece için ben böyle olabilir miydim.? Hayır elbet… Bir Ece giderdi ve “E”lif”, “C”eren”, “E”zgi” üçlemesini bulurdum. Henüz elde etmediğim para beni değiştiriyor muydu yoksa…. Ece’de böyle düşünürdü elbet. Düşünür müydü? O zaman beni sevmiyor. Bir türlü kafamı toplayamıyordum. Saat kaç olmuştu? Bakmalıyım… Hayır belki Masade’nin de saati yoktur. Evet kesinlikle yoktur. Takvimle arası olmayan biri saati ne yapsın ki. Masade söyle amacın ne? Ne yapmaya çalışıyorsun? Bu eziyet neden? Buldum…Masade, sen sadece günah çıkartıyorsun. Kendine bile kabul ettiremediğin bir yara bu. Ama tecavüzcüler, anne katilleri, hırsızlar, imansız Yahudiler dünyada cirit atmakta. Sen ne yapmış olabilirsin bu kadar kötü? Hayır.. Bu böyle olmayacak. Bu soruların cevapları sadece sende Masade.Saate bakmadan pencereden sıvışmamı ve bahçe çitlerinden atlayışımı hatırlıyorum. Yolun yarısına kadar ayakkabı giymediğimin farkında bile değildim. Evin kapısının önünde belki 5 dakika bekledim belki 3 saat bunu ben bile bilmiyordum ama çok uzun beklemiş gibiydim. Sanki 40 yılı bir kapı önünde geçirdim ve aslında içerde ben vardım ve Masade hep özgürdü.Anlamsız bir hıçkırık ve garip bir boğaz hırıltısı. Bu gözümden akan yaşta neyin nesiydi? Hiçbir insanı bu denli anlamaya çalışmamıştım. İçimde ona karşı anlamsız bir sevgi büyüyordu. Buraya gelip sıyıranların başına gelen şeyde yoksa bunun gibi bir şey miydi? Şimdi kendim için korkuyordum. Boyumdan büyük bir işe mi kalkışmıştım? Kimsenin son zamanlarda cesaret edip giremediği evin kapısında gecenin bir yarısı… Deliriyor muyum? O zaman öyle düşünmüştüm. Ama bu beni korkutmaya yetmemişti.Kapıyı üç kere çalmıştım ya da ben o an öyle sanmıştım belki de ayaklarımın titremesinin sesiydi o. Kapının çıkarttığı gıcırtı dişlerimden de gelmiş olabilir. İnanın bunu net olarak bilmiyorum. Ama onu sırtı dönük koyu bir silüet olarak uyuduğunu çok iyi hatırlıyorum. Ay ışığında saçları grimside olsa bence beyazdı. Zayıf bir o kadar da sıska. Tam bir esir kampı tutsağını andırıyordu. Kıyafetleri eski değildi, ama çok yeni olduğu da seçilmiyordu. Koyu tonlarında görünseler de bu gecenin bir oyunuydu.“Masade kalk, Masade kalk. Uyumak için illa geceyi seçmene gerek yok. “ Her seslenişimde daha sıkı sallıyordum. Birden irkildi ve bana döndü. Korkuyla duvarın köşesine sinişini hiç unutamıyorum. Belki de 40 yıldır bu şekilde uyandırılmamış olmanın verdiği bir boş bulunmaydı. Belki de 40 yıldır ilk kez başkası tarafından uyandırılıyordu. Belki de 40 yıldır uyuyordu. Ne dersiniz… Ben öyle düşünmüştüm…

Fikirsizlik Yazısı

witamin | 15 June 2010 13:58

Öncelikle belirtmeliyim ki bu yazı bir fikir yazısı değil fikirsizlik yazısı.
Küçükken duyardım etraftan “akıl var fikir yok ” sözünü.Tam olarak anlamazdım ama belli ki ikisi farklı diye düşünürdüm.Büyüdükçe anladım ki aklın önemi pek yokmuş fikir olmadan.Aklı olmayan hayvanlar fikri olmayan insandan daha insanmış.Bir kaç örnekle açıklayayım şu “fikirsizlik” olayını;

  • Dün gittiğim yemyeşil çimenler ve tarihi eserlerle dolu alandaki içme suyu çeşmesinin ahırına( ya da yalak), su içtikleri plastik bardakları ve çeşitli çöpleri atmak suretiyle ahırın gider deliğinin tıkanmasına sebebiyet veren insanlar çok akıllıdır fakat fikirden yoksundur.( 5 metre ileride yine 5 er metre aralıklarla çöp bidonları mevcuttur mekanda)
  • Arkanızdan hızla gelen kişinin siz yavaşladığınızda kendisinin aşırı hızından dolayı size çarpıp akabinde “napıyorsunuz ya” şeklindeki sinirli ifadesi şunu gösterir ki kendi hızında gitmenizi isteyecek kadar akıllı , kendisinden bağımsız bir insan olduğunuzu fikredemeyecek kadar fikirsizdir.
  • Babasının bütün mallarını binbir hile ile yiyip bitiren ve 6 kız kardeşine neredeyse hiçbirşey bırakmayan büyük büyük memur emeklisi dayımız akla hayale gelmeyecek hileleri planlayabilecek kadar üstün zekalı,mükemmel akıllı fakat babasının cenazesine çağırıldığına “durumlar müsait değil”diyerek 20 tl si bulunmayacak kadar fakir(!) ve fikir yönünden takdir edersiniz ki yoksundur.
  • Patronun “çayla dolu bardaklarınızı bürodaki çöpe atmayın,çöp devrilince facia oluyor”demesine ve bunu panoya yazmasına karşın aynı saat içinde boş çay bardağımı atmak için yanına gittiğim çöpte ağzına kadar dolu bir bardağın bana bakıyor olması , yaş ortalaması 35 olan bir ortamdaki insanların bardaktaki çayı lavaboya dökmeye gitmeyecek ve çaktırmadan çöpe bırakıverecek kadar akıllı fakat toplumda yaşamayı öğrenmemeyi tercih edecek kadar fikir fakiri olduğunun net göstergesidir.

    Diğer bir durum akılsız fakat fikirli olma durumuna da birkaç örnek vereyim de netleşsin “fikirsizlik” olayı :
    * Hemen her sınavında soruya bir cevap yazdıktan sonra çok da emin olmadığı o cevabı hocanın” son 1 dakika ,cevaplarınızı toparlayın”demesiyle birlikte “aman hoca bakıp ne saçma cevap demesin , bir de bu saçma cevabı okumaya çalışmasın” fikriyle aceleyle silip, cevap yanlış da olsa hocaların birkaç bilgi bulup verdiği 3-5 puanı da alabilme ihtimalini ortadan kaldıran şahıs çok fikirli fakat akıldan yoksundur.

Nokia Geliştiricileri Bekliyor(Calling All Innovators 2010)

ozanTi | 28 May 2010 17:06

Nokia‘nın az önce bir reklamını Zamazing‘de gördüm. Reklam tıklayıp şu adrese yönlendim.
Geçelim nasıl keşfettiğimi…
Yukarıda vermiş olduğum adreste bir yarışma tanıtılmış.Yarışmanın amacı Türkiye için yerel uygulamalar geliştirtmek.Ödüllerse hiç de küçümsenemeyecek boyutta.* Birinciye: 10,000 TL* İkinciye: 5,000 TL* Üçüncüye: Nokia N97 mini* İlk 10’a: Ovi Mağaza’da ücretsiz yayıncı hesabı
Yarışmanın konularıysa şunlar:

son rakamı 5 olan sayıları birbiri ile pratik olarak çarpma

| 24 March 2010 15:43

evet arkadaşlar;
son rakamı 5 sayısı ile biten iki rakamı pratik olarak çarpalım.
1. 5×5=25 (çok basit bir çarpma)
2. 15×15=225 ( iki basamaklı sayıları çarpar iken pratik bir metod:
2’nci soruya örnek verelim:

15×15
burada son iki 5 sayılarının çarpımı hep 25’tir. bu rakamı aklımızda tutuyoruz. ilk 15 rakamının birinci 1 sayısına 1+1 ekliyoruz=2 oluyor.
sonuç: 2 rakamını yazıyoruz ve sonuna 25 ekliyoruz.
cevap olarak: 15×15=225

*bir örnek daha verecek olur isek;
25×25=? rakamlarını pratik olarak çarpalım.
yine 5×5 çarpıyor 25 rakamını bir kenara yazıyoruz. kaldı 2 rakamı bu 2 rakamına 1 sayısını ekliyoruz. (2+1=3) 3 rakamı ile ikinci 2 rakamını çarpıyoruz. 3×2=6
son olarak: 6 bulduk. daha önce de yazdığımız 25 rakamını 6 rakamının yanına yazıyoruz.
cevap: 625

Hayattaki İnsanın Bilgisi

reddear | 09 March 2010 15:38

Karmaşık ve esrarengiz bir varlık olan insan üzerine düşünmeye devam edelim…

İnsan bilgisi üzerine birkaç kelâmda ve biraz yorumda bulunmak isterim.

“İnsanın bilgisi ve aklı sınırlıdır” önermesi üzerine düşüneyim… Hayat üzerinde sonlu bilgilere sahip bir varlıktan bahsediyoruz…

İnsanın bilgisi sınırlıysa, başkalarının aklında, başkaların zihninde olanları, bitenleri bilmesi olanaklı değildir. Kimin ne düşündüğünü nereden bileyim…

İnsanın bilgisi sınırlıysa, insanın ideolojik bilgisi olması şart değildir. Herkes, ideoloji bilmek zorunda değildir. Sınırlı bilgisiyle, hayatını idame ettirmeye çalışır.