Kadınları Anlamak Gerekir (mi?)
Kadınları anlamak gerçekten gerekli mi? Hayatta ilişki kurduğumuz her insanı veya eşyayı gerçekten anlıyor muyuz? Gerçekten buna mecbur muyuz?Sorularım size garip geliyordur eminim. Fakat ben kadınlarla anlaşabilmek için, onları mutlaka anlamam gerektiğini düşünmüyorum. Bu, onları anlamaya çalışmadığım anlamına da gelmez. Ama onları anlayamadığım zamanlarda da onlara karşı anlayışlı olmam gerektiği anlamına gelir.Anlamak kelimesini, duyumsamak olarak kullanırsak, bir kadının neden yüksek sesle düşündüğünü hiçbir zaman duyumsayamadım. Evet, mutlaka bunun bilimsel sebepleri vardır. Ama erkeklerin çoğuna, yüksek sesle konuşmak garip gelir. Yani bir insanın sizinle konuşuyor gibi görünüp-gerçekte kendi kendisine konuşuyor olması ilginçtir.Fakat nedenini anlamasam da bir kadın yüksek sesle düşünüyorsa dinlerim. Aslında diyalog kurmak istemediğini, sadece konuşmak istediğini farkına varırsam, ara sıra soru sorar ve sadece başımı sallarım. Benden beklenen budur. Olayın kimyasını çözmeye çalışmam.Bir kadın, eşinin mutfakta bir şey bulamayışını, gözünün önündeki eşyayı göremeyişini anlayışla karşılamıyor mu? Kocasının bir türlü bulamadığı gazoz açacağının orada eşinin gözünün önünde olduğunu görüp-sevecenlikle gülümsemiyor mu? “Seni anlamıyorum, bunu nasıl görmezsin?” diye sitem ediyor mu?Kadınları anlamaya çalışmaktan vazgeçip-onların bizlere var olduğumuz günden beri yaptıklarını yapalım: Onları oldukları gibi kabul edelim diye düşünüyorum.Fakat gerçekten anlamamız gereken bir şey var:Kadınlar erkek egemen bir toplumda yaşamalarının veya yapılarının gereği şifreli konuşurlar. Ahmet Altan der ki: “Bir kadın size “üşüdüm” derse ya gerçekten üşümüştür veya “bana sokul” demek istiyordur veya her ikisidir.” Artık hangisi olduğuna karar vermek, sizin becerinize kalmış. İster ceketinizi verirsiniz, isterseniz hem ceketiniz verirsiniz ve aynı zamanda ona sevecenlikle sarılırsınız. Veya sadece ceketi verir, uzaktan “yakışmış mı?” diye bakarsınız!Ama yanınızdaki kadın “neden bana sokul!” demiyor da “üşüdüm” diyor? Ben de tam olarak bilmiyorum. Çok kafa yormaya da gerek. Bu, iletişim psikolojisine girer. Merakı olan ayrıca öğrenir.Anlamadan anlayış göstermek, çoğumuza dürüst bir tavır hissini vermez. En iyisi anlayışlı olmak, boş zamanlarımızda da anlamaya çalışmak derim.www.radyocu.com
yorumlar
Üstad bir gün restoranda yemek yerken bir bayan yanına yaklaşarak ona bir sorusu olduğunu söylemiş, ama anlatması çok uzun sürmüş. nihayet üstada “bilmiyorum sorumu anlayabildiniz mi ? ” diye sorduğunda cevap şöyle olmuş:”hayır hanımefendi sizi anlamadım. ama kocanızı artık çok iyi anladığımı söyleyebilirim”
Antidepresan’ın yorumu da güzel yazı da güzel..evet bizi anlamayın çünkü biz her zaman ‘üşüdüm’ demeye devam edeceğiz.. acı ama gerçek.
Selamlar,Yorumlarınız için teşekkür ediyorum.Antidepresan, restoranda detaylı bilgiyi veren kişi bir erkek de olabilirdi. Uzun uzun konuşan ama konuya bir türlü gelemeyen o kadar erkek tanıyorum ki!Darjeeling, aslında sadece kadınlar şifreli konuşmazlar. Her insan duruma, mizacına veya şartlara göre şifreli konuşabilir. Bu tavır geçici de olabilir sürekli de. Meselâ ben bir eğitimci olarak insanları, özellikleri gençleri kırmaktan çekindiğim için çoğu kez mesajı şifreli veririm. Sözgelimi “ne güzel! Paylaşacak çok şeyiniz var! Belki sınıftaki diğer arakdaşlarınızın da ilgisini çeker. Konuştuğunuz şeyleri bizimle de paylaşır mısınız?” gibi. Bunun anlamı: “konuşmalarınızı bizimle de paylaşmayacakssanız lütfen susun!” demektir. Ben kadınların herşeyi açıkça söylemeyişlerini “ürkeklik” olarak görmem, bu tavrı aslında çok da zarif bulurum. Gerçekten yalın mesajlar karşısında erkeklerin ne kadar kırılgan oldularını onlardan iyi bilen yoktur. Ne demişler: “Sert, görünen şeyler, kırılgandırlar da.”Kendimden biliyorum!
Radyocu arkadaşımız, gerçekten de kadın-erkek tinselliğini çok doğru çözmüş; çünkü kadın ya da erkek ayrımına düşmeden insansoyunun tutum ve davranışları aynıdır, aklın-duyguların cinsiyeti yoktur. Kadın-erkek ayrımı yalnızca cinsellikle sınırlıdır…Ne kadınlara özgüdür çok konuşmak ( neden talkshow’cu lafazanlar erkeklerden çıkıyor?), ne de duygularını dolaylı olarak söylemek ( ki konuşma özürlü erkeklerin çoğu kadınları ya döverler ya da onlara söverler ), birşeylere göndermede bulunmak ya da vara yoğa ağlamak ( çook bir erkek İ.Tatlıses kadar kadınlar ağlıyor mu dersiniz? )…Ve toplumsal yapımız, erkek egemen olduğu sanısında olanlarımız; bu savı ileri sürenler genellikle evlenmemiş olanlardır ya da ülkemizin Doğusu’ndan olup, Batı’daki toplumsal yapıyı bilmeyenlerdir…Çünkü ülkemizin Batısı’nda, özellikle de Rumeli Türkleri’nde anaerkil bir yapılanma vardır, işte bu yapılanmada; ataerkil yapılanmadaki ezilen kadının konumunu erkek için düşünün/düşleyin… Bu yapılanmada kadın hiç de dolaylı söylemez sözünü; doğrudan ve de en arka söyleyeceğini en baştan söyleyerek ve erkekler de herdem sonsözü söylerler; “Peki hatun/hanım” biçiminde…Duyguları, düşünceleri dışa vurum biçimimiz; kesinlikle aile yapılanmamızla ilgili, doğrudan söyleyiş ya da dolaylı söyleyiş bağlamında…İşte bu nedenle anaerkil ya da ataerkil ailelerden gelişler ilişkilerdeki çatışmayı ya da uyuşmayı belirleyici en önemli etken olmaktadır.
kadınları anlamak… ya da tam tersi erkekleri anlamak… hatta selmaelma’nın bakış açısından olaya yaklaşıp insansoyu’nu anlamak diyelim… peki bu tam anlamı ile sağlanabilseydi,her kes birbirini anlsaydı sizce bu dünya daha zevkli bir yer mi olurdu, ya da çekilmez bir yer halinemi gelirdi?insan anlamaz arkadaşlar… veya tam tersi her şeyi anlar… ama tek zaafiyeti şudur ki kendi istediği ve çıkarına gelen şekilde anlamak gibi bir eğilimi de vardır ve tüm sorunların altında yatan gerçek budur.
kadınları ne kadar anlamak zorundayız sorusunu sormalıyız önce kendimize. kadınları anlama ihtiyacını doğuran onları pohpohlamaksa her kadının ihtiyacı olan ama fazla aşırıya kaçmadan verilmesi gereken bir değeri açıklar bize. ve kadınların bu değere olan açlığı kişiye göre değişir. çok güzel görünmek isteyen biri çok anlaşılmak ister. eğer anlaşılıyor da elden birşey gelmiyorsa ben fazlasını artık veremiyorum ya idare et yada ayrılalım demenin can alıcı sorusudur bu aslında. böyle durumlarda erkekler iki ayrılıp; arebeskçe peşinden koşma eğilimi içine girerken bir kısımsa tv ekranın altından çıkan cem uzan gibi daima ileri bakarak iş kovalar. daha doğrusu anlayışlar farklı ise tabiki zorla anlamak gerekmez. bırakın o anlayacağı birisini bulsun.
Uff, bıktım be. Kadınları anlamak, yok ince belli, kadın-erkek ilişkileri, kadınlar ne ister, kadınlar neden ister, kadınlar nerden ister, istemeyen kadın ne istemektedir, çok şey isteyen kadının istemeyeceği şeyler nelerdir, neden kadın, kadın ne demek, üst balkonda bir kadın osurursa uğur getirir mi, erkeğin salçalısı ve kadının falçatalısı, kadının çatalı neden güzel olur, jumbo çatal bıçak seti, ayşe kadın fasülyesi, deryanın intikamı, parçala derya, dünyayı kurtaran kadın, hafif kadın ve hafifteki 538 kadın etiketi, bir erkeğin bir kadına söylememesi gereken sözler-düşünceler, erkeğin kadına söylediği sözlerin kadında uyandırdığı duygusal yakınsamalar ve bunu gelecekteki yansımalarının erkek üzerindeki uyarlamalarının sonsuz hayalkırıklığı ve göreceliliğinin kelebek etkisiyle geçmiş ve gelecek arasında kurduğu kadına özgü mükemmel iletişim. Off be, kusacağım valla………..
kadınlara bir küçük çukulatayı bile çok görenler var, “Mustafalar, Aliler, Ahmetler, Hüseyinler için; Ayşe’ler de tadabilir”
VEDAAAAAT – MUSTAFAAAAAA !!!!diye bağırıyorlar korodakiler… bir ara da FISTIIIIIK! diye bağırıyorlar…dikkatinizi çektimi?
Konu biraz sulandırılmaya sapmış olsa da katkıda bulunmadan duramayacağım; ayrıca bu dini bütünlerin Arap adlı erkekler için ürettikleri( Bursa’nın İznik Gölü’nü kirleten CARGILL belalısının ürettiği yapay şekerlerle “halkolmuş”) ürünlerinde kullandıkları adlar da hep Amerikanca…Adamlar Amerikan-Arap sentezini; ulusumuza uyumlandırma özverisiyle yola çıkmışlar…Gerçi buna karşılık diğer marka da çağdaşlığın simgesi iletileri verme uğraşı içinde…Sözün özü; yalnızca toplumsal değer yargılarımızın yanısıra ( kadın-erkek cinslerine bakışımız anlamında ki erkek doydukdan sonra kadınlar/Ayşeler de yiyebilir iletisi vermek ), “ulusal kimlik bilincimiz” de; tüketim toplumuna mal pazarlamak isteyenlerin elinde oyuncak (Tutucular-dinciler bu markayı, ilericiler-ulusalcılar şu markayı yerler iletisi vermek)…
yiyebilir yok. erkekler yesin, kadınlar tadabilir diyor.çünkü kadının şişmanlamasını istemiyoryada kadınların neyine çukulata deyip ayrımcılık yapıyor,bırak canım kadını ne istiyorsa yesin
FISSSSTIIIIIIIIIIIKK !!!!!!
Selamlar,yorumlarınız için teşekkürler. Fakat son yorumu anlayamadım desem yeridir. :)saygılar
son yorum 27 ocak’tan beri orada duruyormuş, sayın Radyocu! :)))
Pilli Pati,ben de o zamandan beri düşünüyorum zaten. Gene de anlamadım.Saygılar
Allah Allah,Neden hep kadınları anlamak gerek veya neden hep anlaşılmamış, zoru üreten veya zor çıkaran kadınlar ki…Buddhala arkadaşa katılıyorum. Gerçekten sıkıntı verecek bir durum. Zaten eğer hep kadın – erkek , o zordur ve hep erkek alttan alır veya almassada kadın dır dır eder bakışıyla bu iş olmaz. Sen beni, ben seni önce insan ve sonra da iki ayrı insan olarak kabul edip bakarsak, o zaman kimse kimseyi sürekli anlamaya çalışmak veya tatmin etmek için uğraşmaz. Doğamız farklı doğamız. Herşeylerimiz farklı. Fark olmasaydı nasıl tamamlayacaktık parçaları. Genelleme değil ama kadın yapısı itibariyle daha duygusal, daha narin, daha sevgiye muhtaç, eee doğaldır o bir anne adayı yani. Diğer taraftan erkek daha az hassas, daha destek olmak durumunda olan, kontrol eden olmak zorunda olan oluyor hep. Zaten kas gücü olarakta bakarsan zor işler onlarda sayılır. Birbirimizi karşılıklı kabul edelim, farklı olduğumuzu anlayalım zaten gerisi gelir arkadaşlar. Eğer tabanda zaten belli saygı kriterlerine uyulursa sorun olmaz. Ama hep karşıdaki müneccim gibi görülüp aaa tabi o yapacak denirse o zaman vay vay halimize.
Kadın erkek arasında fikir ayrılıkları olabilir ama iştahlar hep aynıdır.(@serdarsabrinin bir sözü ama çok güzel ve sonuç değişmez)
Nephilim,geç bir cevap oldu ama, yorumun için teşekkür ederim.Saygılar