Başarılı olmak ve başarı motivasyonunuzu korumakiçin dünyaca ünlü devlet adamı,bilim adamı,sanatçıve düşünürlerin sözlerinden bir derleme hazırladımve söz sahiplerinin de hayat hikayelerine ulaşabilirsiniz.”Zafer,’Zafer benimdir’ diyebilenindir.Başarı ise,’Başaracağım’ diye başlayarak sonunda ‘Başardım’diyebilenindir.” M.Kemal ATATÜRK“Engeller beni yenemez. Her engel sarsılmazkararlılık karşısında yıkılır.” Leonardo da VINCI“İstediğinize ulaşmıyorsanız,bu onu ciddi olarakistemediğinizin önemli bir işaretidir.”Rudyard KIPLING“Başarılı olmak için kendi kararlığınız,başka herhangibir şeyden daha önemlidir.” Abraham LINCOLN“Uygulanmadıkları sürece iyi fikirlerin iyi düşlerdenfarkı yoktur.” Ralph Waldo EMERSON“Yoğun istek sadece olanaklarını değil,kendiyeteneklerini de yaratır.” Eric HOFFER“Geçmişe üzüntü içinde bakmayın.O geri gelmiyor.Zekice mevcut anı iyileştirin.O sizindir.”H.Wadsworth LONGFELLOW“Başarının sırrı amacın değişmemesidir.”Benjamin DISRAELI“Önemli olan soru sormaya devam etmektir.”Albert EINSTEIN“Zeki bir adam bulduğundan daha fazla olasılıkyaratır.” Francis BACON“Zeki insanlar deneyimlerinden ders alır.Süper zekiinsanlar diğer insanların deneyimlerinden ders alır.” John BYTHEWAY“Bilgiye yapılan yatırım daima en çok faizi kazandırır.” Benjamin FRANKLIN“Eğer geliriniz yaşamınıza uymuyorsa,yaşamınızıazaltmayın,gelirinizi artırın.” Henry FORD“Para paranın tohumudur ve bazen ilk kuruşukazanmak ikinci milyonu kazanmaktan dahazordur.” Jean Jacques ROUSSEAU“Soran beş dakikalığına ahmaktır,sormayansonsuza kadar ahmak olarak kalır.” Çin Atasözü
BAŞARILI OLMAYA DAİR…
| 18 October 2008 11:11
abraham lincoln albert einstein atatürk başarı başarılı olmak başarının sırrı benjamin franklin bilim adamı çin çin atasözü devlet adamı düş eric hoffer fikir francis bacon geçmiş gelir henry ford hikaye jean jacques rousseau leonardo da vinci motivasyon para rudyard kipling sanatçı uncategorized zafer zeki insanlar
yorumlar
Bitti.Yoktur diyemem,elbette, bir sonbahar günü rüzgarda savrulmuş kuru bir yaprağın ya da kapı önünde salına salına uçan bir poşetin bir anlamı vardır ve bu anlamı ya da bundan anladıklarını anlatmaya çalışanlar olmuştur. Elbette iki çift göz birbirlerine daha önce başka hiç bir yere, hiç bir göze ve hiç bir şeye bakmadıkları gibi bakmış, altı milyar insan, Afrika, Kanada, Galler, Bask, İnegöl, Uzungöl, Yassıçayır, Hindistan, Tac Mahal, penguenler, günün çorbası, sıcak havlu, duş, lavaş, patatesli omlet, otomatik kilit, aşk, kibrit, ezgi, burcu, ben, arno, güneş orada yaratılmış, cennetin çiçekleri orada açmıştır..Görmedim diyemem.Kitaplar yazılmış, besteler yapılmış, öyküler anlatılmış, methiyeler düzülmüştür.Ne zaman ki yağmur yağmıştır, bir yerlerde zehirli zehirsiz pek çok mantarlar çıkmış, küçük kayaların güneş görmeyen yanlarında orman rengi yosunlar sakin, loş, uyurken ya da bir yılan, toprak rengi yazın içinde kuma gömüp başını kıvrılmışken dingin,elbette bu taraflarda bir yerlerde de birileri bir notaya basmış, bir tele dokunmuş, bir ses vermiştir.Duymadım diyemem..Bu ayki “EnSevdiğiM.”, ne bir sonbahar günü rüzgarda savrulmuş kuru bir yaprağa dair önemli anlamlar içerir ne de yanan kütüphanelerden ilk kurtarılacak’tır.Ancak elbette,yazmadım diyemem….Zamanın birinde çok büyük bir ormanın çok uzak bir köşesinde kocaman bir göl ve bu gölün kenarında bulutlardan da öteye uzanan upuzun kuleleri olan kocaman beyaz bir saray varmış.Bana sorarsanız, nedir diye,ormanla başlar şimdi. Dün de öyleydi. Aslında hep.. Orman, kocaman, göl içinde, derinlerinde.. Orman orman ağaçlar kocaman.. Çünkü çocukluğumun önemli bir bölümü ormanda geçti benim. Uyuyan yılanlar, büyük yaprakların altlarında bulduğum kaplumbağalarla.. Her yağmurdan sonra çok çok hızla her yerde beliren mantarlarla. Kırmızı beyaz benekli, kahverengi kocaman, minik, öyle böyle, bir sürü.. Ve bir gölün yanında. Kocaman olan, içinde balıklar, yosunlar. Sisler çöken gece, kurt sesleri ile. Ve leylekler.. Gelip geçerken üstümden, hatta bazen aralarında.. Ve hatta bir keresinde o kadar aralarında ki, çıplak ayakla yalnız, yağmur yağmış çimlerin üstünde, ormanın içinde bir açıklıkta, onlarcasıyla, ortalarında kendimle, çocuk, kocaman gözlerimle.Bir zaman demişim ki;“Kendimi bildim bileli olmasa da uzun bir süredir,yalnız yatağa girdiğimde kalp atışlarımı dinlerim.”Ve devam etmiş anlatmışım. Bir sürü şey.. sonra şöyle bitmiş sözlerim;“..orada bir yerlerde benim gibi gerçek insanlar olduğunu ve bir gün kalp atışlarımı dinleyemeyeceğimi iyi bilirim. Sanırım bunun için özgürlüğüme düşkün, sevgi dolu, canayakın ve dürüst biri olduğumu söylerler. Damarlarımda bir gram nefret bulunmaz, bulunan da kalbime girdikten sonra tamamen yokolur; Kalbim, nefreti, öfkeyi, kötülük ve sıkıntılarımı kırar, kimsenin göremeyeceği kadar küçük parçalara ayırır..Kendimi bildim bileli olmasa da uzun bir süredir,yalnız yatağa girdiğimde kalp atışlarımı dinlerim.Benim kalbim, pıt pıt pıt diye değil “Dum! Dum! Dum!” diye atar ve bu ses gökyüzünün altında, üstünde, içinde, evrenin herhangi bir yerinde, herhangi bir boyutta, herhangi bir zaman içinde,duyup duyabileceğim en güzel müziktir.”Orman canın kendisidir. Can öyle ayda ya da taşta olmayandır ama taş ormandaysa, altında, arkasında, biraz ötesinde, bir yerlerinde mutlaka hayat vardır, can olan canlı olan birşeyler vardır.Müzikle insan arasında biyolojik bir bağ vardır. Canlıdır. Eğer müziğinizle aranıza başka şeyler girerse, kalbinizle de aranıza girmiş olur. Eğer müziğiniz sizseniz, o müzik candır.Hayatta olan pekçok şeyin insanlarla ilgisi vardır.“Dum! Dum! Dum!”Müziğinizi sizden çalmalarına izin vermeyin….“Ben ordaydımErbabı yalnızlarıYutan kentler biliyorum..”“Herkes inanılmaz derecede yakışıklı ve ya güzel olsaydı..Medeniyet bu kadar ilerler miydi? Savaşlar olmasaydı ve ya?Savaşlara neden olan her ne varsa, olmasaydı insanda?Hırs bir misal.. Sahiplenme ihtiyacı, sahip olma dürtüsü..Birbirini bu kadar kırar, aldatır mıydı kendini geçmişinigeleceğini şimdi’yi, gerek olur,var mıydı? İnsanı insan yapan değil,insanın insan olduğu için sahip oldukları..Sahip olduklarından bunlara sahip olmasaydı ve sahip olabilmekiçin olsaydı bütün bunlar, daha mı solunabilir olurduk içimize dışımıza?Tersten mi geldim, ne önemi var? MUDER kadar muder’im.Güneş oldum ateşten geçtim ben yuva oldum uzun soğuk kışlarıve karanlık geceleri kendimle yaktım ben. Işık oldum kırıldım,kucak oldum oturdum, kanat oldum gerildim, uçurum oldum uçtum ben.Müzik oldum sustum, aşk oldum öldüm ben.Benden *şimdi* herşey olur.Ne olur? Benden simdi herşey olsa ne olur, olmasa ne olur.Yüzümdeki boşluktan içimdeki karanlığa düşsen ne olur,kendini bulsan güneşimi söndüren ne olur,düşmesen ne, bilsen ne, bilmesenne olur?”“Eğer birileri İncil’i yazmamış olsaydı, İsa nerede olurdu?”Ayakta durduğunuzda, ayaklarınızın altını hissedebiliyor musunuz? Biraz zor. Değil mi? Ellerininizi açtığınızda kocaman, ve kaldırdığınızda havaya, tüm dünyayı saran havayı parmaklarınızda hissedebilmek gibi. İçime çektiğim havaydın sen, nasıl geçtin? Çıplak da olsa o ayaklar, çimen mi beton mu halı mı ateş mi dağ mı deniz mi, zor. Hepsinin birden üzerinde olmak. Ayaklarınla yere basmak ve aslında nereye bastığını, nerede olduğunu, hissetmek.. Dünyanın bütün ormanlarını, aynı anda, toprağı, ne varsa, ayaklarının altında.Üç şövalye, ayakta, zırhları içinde.. Dördüncüsü dizlerinin üstünde, elinde aytaşı. Gece, gökyüzü..“Tyler bazen benim adıma konuşur.Bunu kendime ben yaptım.”Elinizdeki kalemi bırakırsanız, düşer. Aynı güç ayağa kalktığınızda ayaklarınızı yerde tutan şeydir. Arabaya, otobüse, metroya bindiğinizde bindiğiniz taşıtı yolda, siz yatağınızda yatarken sizi ve yastığınızı yatakla beraber uçmaktan koruyan.. Newton’un elması kadar Çorumlu Emine’nin Ali’nin armutunu da, o havayı hissettiği ellerinden bıraktığında yere düşmesini sağlayan şey.. Evrenin, ki ne sınırlarından haberimiz var ne tam olarak ne olduğundan, ne uzaklığından ne yasalarından aslında, tam ve doğru olarak, en temel olaylarından biri. Cisimler birbirlerini çekerler. Aslında Ayşe’ye aşık Ali de (Çorumlu Emine’nin olmayan) Ayşe’yi kendine çekmektedir ama bu ne “sır”dır ne de başka bir şey. Hani şu, “herşey senin elinde”cilerin sırrı elbette burada bahsettiğim, o olmayan diye. Diyorlar ya, “sır sensin”. Sen istersen herşeyi yapar, herşeyi değiştirebilirsin. 1 milyon dolarım nasıl oldu kitapları yazanlar gibi. “Ve sonra da bu kitabı yazdım ve o da ne, yıl sonu gelmeden yayınevim bana 1 milyon ödemişti”..Kendin mi çekilirsin salayım mı güneşlerimi ete kemiğe bürünmüş gecenin üstüne?..Yüzde yüz mutluluk, düşünce gücü, kendini bilmenin ve mutlu olmanın elli sekiz kolay ve hızlı yolu gibi. Çoğunun bakınca eşlerinden ayrılmışlar, intiharı denemişler, birşeyler birşeyler daha. Sen kendin ayakta duramazken, nasıl oluyor da elli sekiz yola sokuyorsun be adam beni.Eğer bir Ferrari’yi yeterince hayal edebilirseniz, bir süre sonra kapınızda belirirmiş. Kusuruma bakmayın, o kadar kırmızı değil benim kafam. Ama biliyorum, çiçeğe güzel şeyler söylerseniz güzel açar, büyür serpilir, belki bir Serpil Ulutürk inceliğinde yürümez işler, o derece güzelleşemez ama sözlerin kuşkusuz, “mutlak” bir etkisi vardır. Kelimeler güçlüdür. Suya bile kötü şeyler söylerseniz acır, tadı bozulur. Güzel şeyler düşlemek istemek ve onlar için çaba göstermekse elbette asil bir durumdur ancak “herhalde” herkes sadece hayal ederek ve evrene istiyorum mesajı gönderip koltuğunun kenarını vites kolu yaparak Ferrari sahibi olamaz.Düşmek ayıp, umut da günah değil.. Ama herşeyi nasıl “sen” yapacaksın? O kadar değil ki kontrol senin elinde. Ah elbette kötü şeyler düşünürsen, üzülürsen umudunu yitirirsen herşey daha zordur, daha “kötü” olur ve elbette ki inanç, istemek ve “yapmak” çok önemlidir.. Mücadele etmek gerek, güçlü olmak, kalkmak ayağa ne kadar düşülürse, düşürülürse. Ki, bu arada diyelim ki söyledikleri gibi herşey senin elinde. Evet, yapabilirsin. Ama “nasıl”, ve ben belki bunu anlayabilecek kadar bile yeterli değilim. Anlayamıyorum. Bilenler yapacak ben yapamayacak mıyım?Paramı geri istiyorum!“Eğer evrenin çapı “1 Evren”se, evrenin sabit bir noktadan aynı uzaklık ve düzlemdeki noktalar kümesinin oluşturduğu kapalı eğrisi, yani çemberi, Pi’dir.Eğer evren çemberi, Pi ise, evren sonsuzdur.Pi’nin virgülden sonraki kısmı hiç bir şekilde kendini tekrar etmeden, sistemi ve nasıl devam ettiği çözülememiş bir biçimde sonsuza kadar devam eder. Pi de Evren de,kendi kendini hiç bir biçimde tekrar etmeyen, iki aynı durum yaratmayan noktaların oluşturduğu parçalarla sonsuzluğa uzanır.Eğer evren sonsuzsa;her nokta,evrenin merkezidir.”Nasrettin Hoca’nın eşeğine sorarak değil de biraz daha bilimsel düşünerek ulaşılmış bu sonuçla da görülüyor ki “işte burası” evrenin merkezi. ee şimdi?Anlamadım ki.. Sonsuz da ne demek?Çorumlu Emine’nin Ali’yim ben, bana elmayla anlat, armutla betimle mümkünse.Kimse daha sonraki adımı sormayacak mı? Şaşırıp kaldığımızla kalacak mıyız? Yetiyor mu o şaşkınlığın, o yeni birşeyler öğrenmenin ve bununla şimdi hayata ve insanlara tüm ne varsa, ne dahilse içine her türlü algının tamamen değişebilecek olmasının özgürlüğü?İnsanlar uzak düşüyorlar. Okumaya gidiyorlar, şartlar kendi ülkelerinde daha iyi değil diye, belki sevgilileri ile yolda öpüşemiyorlar diye belki iş bulamayacakları için, belki en yakın arkadaşları bir maganda kurşununa kurban gitti diye belki saçma sapan bir trafik canavarı ailesinden birinin kaybına neden oldu ve daha onbinlerce farklı sebepten “gidiyorlar”. Uzak düşüyorlar. Belki istedikleri müziği yapamadıkları ve asla yapamayacakları için, belki müzik bile yapamayacak, kendi imkanlarıyla birşeyler yapsalar bile onları anlayabilecek “bilebilecek” insanlara ulaşamayacak diye gidiyorlar. Ayrı düşüyorlar. İnsanlar kaza yapıyorlar, başka birinin kazasına kurban gidiyorlar, hastalanıyorlar. Çaresiz durumlarda kalıyorlar. Doğa bazen, üstüne geliyor insanın, bir sürü felaketiyle. Zaman işliyor. Bugünün fotoğrafı ne ruhu, ne canı, ne sırrı, ne bütün bu konuşmaları ne geçmişi ne geleceği çekebiliyor. Sığıp sığdırabileceği hareketsiz cansız bir kare. İçinde ne olursa. İnsanların hatırlarında kalacakları ve bizler ancak hatırladığımız gibi bilebiliriz olanları. Sonra.. Sonrası daha ilginç, çünkü iki resim arasındaki yedi farktan en bariz olanı, bir sonrakinin “sonra” olacak olması ve bir öncekine asla ama asla hiçbir şekilde dönülemeyecek olması.Belki de bu yüzden “bitti” diye başlamıyor anlatılan hiçbirşey ve işte başlıyoruz diye bitmiyor. Bunu kırabilecek bir şey olsaydı, eminim onların çakma sırlarından daha gerçekçi bir şey olurdu. Ve ben de orada olmak isterdim.Ne de olsa ormanı gördüm ben, oradaydım. Ve insanları. Tüm çıplaklıklarıyla.. ve gördüklerime rağmen, müziğimle benim aramdaki herşeye, herkese, onların hayatlarına güzel şeyler sokan biriyim ben.“Çok güzel şeyler. insanlara anlamlı şeyler sunan biri.Lütfen iyi bakın bana.Çünkü sınırlıyım zaman içinde.Çünkü benim elimde değil, ve sizin de, daha ne kadar daha gerçekleyebileceğim kendimi, burada veya evrenin herhangi bir yerinde.ve yavaş yavaş sindire sindire yiyin beni. Tadımı ala ala.Güzel sürprizler yapan. Hayal ettiren.. bazen hayal bile edemeyecekleri kadarfarklı, hoş şeyler sunan biriyim ben.Hayatları değiştiren..Benim mücadelem büyük bir mücadele. Benim savaşım, herşeyle. Ölümle bile,sadece kalmakla değil hayatta, olmakla burada. Kaybımla eksiğimle,olamadığımla, geri getiremediğimle, benden büyüğümle. hepsiyle.Sevgiyle.. hiç çok sevdiğiniz birini kaybedip eksik kalmadıysanız bunu sizeanlatmam çok zor. Bunu anlamam da.. bunun anlatılması da.Yalnızım ben kendimle. Yalnız değilim ben, mümkün olmayanla.Yine yapacağım. daha önce de yaptım.Hayatınıza, hiç bilmediğiniz, hayal bile edemeyeceğinizgüzel şeyler sokacağım.Altı kez “EnSevdiğiM.” yazdım, dört aydır yoktum, olamadım burada.Hep iyi, başarılı, mutlu,hatta sağlıklı olamayacağım. Hatta bir gün yine, burada bile.Biliyorum. Bildim ben. Oradaydım, döndüm ben.Kaybetsem. Başarısız olsam. Yapamasam da,olacak,Bileceğim, ben. Olduğunu göreceğim. Farkındayım,nasıl ki şu an, olmayanı olmayanla olduruyorsam, bunu,olmadığımda yine yapacağım. Adım sen olacak,kendimi hatırlayıp,beni benden çok daha iyi bileceğim.kalkıp devam edeceğim…Çocukken “şahit olduğum” bir efsane vardı. Üç şövalye, ayakta, zırhları içinde.. Dördüncüsü dizlerinin üstünde, elinde aytaşı. Gece, gökyüzü.. Olanların hepsini hatırlamıyorum. Ormanın içinde.. Yağmur yağmış, zehirli zehirsiz pek çok mantarlar çıkmış, küçük kayaların güneş görmeyen yanlarında orman rengi yosunlar sakin, loş, uyurken ve de bir yılan, toprak rengi yazın içinde kuma gömüp başını kıvrılmışken dingin.. duyduğum sesiydi kalbimin. “Dum Dum Dum”.. bütün bunlar.. Ne kadar dum’sa o kadar vardım, bendim, herşeydim.Anlatacağımı söylemiştim kendi kendime, unutmayacağımı hiç, neler olduğunu, neler gördüğümü çocuk gözlerimle, baktığımda ormana.. Anlatacaktım. Hep anlattım. Ormanın kendisini, canı, tüm olanları, insanları, ayı, taşını, aytaşını.. ve bitti diyecektim başlarken, olmayanı olmayanla oldururken, durup susup gülümserken.. Anlatacağım. Bunun, ne bir sonbahar günü rüzgarda savrulmuş kuru bir yaprağa dair önemli anlamlar içerecek ne de yanan kütüphanelerden ilk kurtarılacak olacağını söyleyeceğim gülümseyerek ve herşeyi olduğu gibi anlatacağım.İşte başlıyoruz.MUDER “The One”
Bu güzel yazının güzel yazarına sevgilerlen. Bu da link.
Kulak asmalı evet…………………………………………………………………………………………………. kuruyunca da ütüleyin………………………………………………………………..
Heyt be… Ne güzel şeyler bunlar.. Zamannnnn..
Ha birde başarının sırrının matematiksel olasılığını hesaplamışlar. biraz geyikce ..ama komik. isterseniz bakınız.sakın kızma BUKLET cim sadece olaya espri katmak istemişemm..
BaşarmakBaşarmakHerkesinElindedirÖnemli olanO eliÇok iyiKullanmaktırIşık German Ersoy
BaşarmakIşığa elek tutun,eledikçe eleyinBaşarmak sevdasına kendinizi deneyinCengiz Süslü
Başarıya Giden YolYenilgi,kazanacak olmanın garantisidiryenilmeyi hazmedemeyenbaşarıyı hiç bulamaz, dostum…Kalk düştüğün yerdenbir nefes al derindensil intikam ve nefretiniyürü, hep ileri yürüalnın açık, yüreğin pakhırsını düştüğün yere bırakşimdiden başardın bile bak…!Hala içindekionurlu Delikanlı/Kadın’sınve şimdiden 1-0 öndesinçünkü kendi hırsınıyenmiş durumdasın…BirDeliMuammer Çelik
ehehe.. çok iyidi..:)
kızmadığına sevindim..
başımız bir kez daha göge erecek işte :)))(bir başarılı olunca bir de erfene karışıncık)
wc den somurtadan çıkabilmek bile baarıdır.sahip olduklarımızdan daha azına sahip olanlardan başarılı sayılırız. veya başarmış. daha fazlasına sahip olanlara da allah daha fazlasını versin diyebildim mi olcek bu iş…
yazıyı çok beğendim paylaşım için teşekkürler. başarmak için insanın insan olduğunun farkında olması yeterlidir. fiziksel güç, zeka ve bunun yanında da başarabilmek için önemli olan beyin gücünün de farkında olmak gerekir. şuna inanıyorum; beyin gücü, başarmak için hayata diretmenin , sonunda da istenen sonuca ulaşabilmenin en iyi yaptırım yoludur.
rent a car ankaraaraba kiralama ankaraankara oto kiralamaankara oto kiralamaaraç kiralama ankaralüks araç kiralama ankaralüks oto kiralama ankararent a car ankaralüks araç kiralama ankaraankara otelleriankara otelucuz ankara otelleriankara otelleriankara otelankara butik oteloto kiralama ankaraankara oto kiralamarent a car ankaraankara bmw kiralamabmw kiralama ankara
Bilgiyi beğendim teşekkürler.ilginç bilgiler – ilginç yazılar – ilginç sorular
İlgimi çekmedi desem yalan olur, teşekkürler 🙂komik videolar