Sabah vakti. Otobüse bindim. Hemen muavinin ardındaki koltuğa çöktüm. Muavine;‘Afedersiniz saat kaç?’ dedim.‘Yirmi dakika sonra orada oluruz abla’Demek yirmi dakika sonra orada olurmuşuz. Çevremdeki herkes –bendeniz müstesna- matematik olimpiyatlarına gitmeye hazırlanıyor herhalde. Demek ineceğimiz vakit bana saati söyleyecek, ben de söylenen vakitten yirmi dakika düşüp ilk bindiğim zamanki saati hesaplayacağım.İnince bir taksiye bindim.‘Günaydıııın, ablam!’‘Günaydın.’Ve 5 dakika boyunca beyabimiz karadenizli olduğunu, 65 yaşında olduğunu ama ‘20’ hissettiğini söyleyecek fırsatı buldu. Aslında taksici olmadığını, müzisyen olduğunu söylerken iyice coştu.‘Ben o müzisyenlerden değilim!… Ben var ya. Şu ben, ta Amerikalı müzisyenlerle çaldım Paris’te. Adam hayran oldu. Ben çalmam enstrümanı. Sevişirim. Şehvetle şeyederim enstrümanı. Bak yanlış anlama abla’‘Yok estağfurullah çok iyi anlıyorum sizi’Vapura bindim.Bir aile. Aşağı yukarı 15 kişi var. Enik-encik doluşmuşlar. Ellerinde torbalar, kilimler, halılar, bavullar, denkler, heybeler, bohçalar… Bir tanesi halıyı yere sermiş. Diğerleri de vapurun orta yerine yayılı bu halının üstünde oturuyorlar. Bir genç kadın. Rüzgar çarpmasın diye oturduğu halı üstünde battaniyeye sarınmış. Derken o battaniyenin altından bir velet çıktı bir süre sonra. Uyuyormuş çocuk.Karşımdaki kanepede oturan bir kadın bacağını kaşıyor. Yanındaki adam dişleriyle bıyıklarını çiğniyor. Arkamda ayakta duran bir grup genç var. Ellerindeki simitlerden kopardıkları parçaları martılara atmaya çalışıyorlar. Kucağım simit parçacığı doldu. Yesem mi acaba. Kafama da geldi bir parça.Hasbinallah…
yorumlar
”Ellerindeki simitlerden kopardıkları parçaları martılara atmaya çalışıyorlar. Kucağım simit parçacığı doldu. Yesem mi acaba. Kafama da geldi bir parça.Hasbinallah..”Harikasın, yeseydin keşke, hemde martı gibi havada kapsaydın, ne şaşırırlardı..:))
:))))
Bayılıyorum yurdum insanınaa.:D
vapurda kanepe hee. eheeh enikli-cücüklü aile abartmış biraz.. ehehe
Tahta kanepeler. Başka ismi mi var ki?
hııı! onlar getirmemiş yani kanepeleri.
Yok canım. :)))
Vapur Koltuğu..
kanape mi? kanepe mi? hangisi yenir, hangisine oturulurdu yaa
Sanırım her ikisine de oturuluyordu.Yani birine bilerek, ikincisine kazara olabilir.
Vapurlarda berjer koltuk olsa ne iyi olur. Ya da böyle titreşimli masaj koltukları var. Onlardan olsa.Elimizdeki simitleri de kopararak değil de, bütün olarak atsak martılara.Böyle sigaralara halka atar gibi.Martıların boynuna geçiren Marlboro kazansa misal.
Camel olsun.
Şambriyel ya da can simidi de atılabilir.
🙂 simit daha ucuz olsaydı keşke.
vapur mu dediniz?ben enstrümanda kalmışım. 🙂
Yolcusuna sigara içirtmeyen vapur, vapur değildir. Takadır o. Kayıktır. Hatta saldır.Sigara içilmeyen kahveler mezbeleliktir.Geçende ilk kez nargile içmenin yasak olduğu nargile salonu gördüm.Bir yaşıma daha girdim.
şaka bir yana, seviyorum Türk insanının göçerlik ruhunu hala içerisinde saklıyor oluşunu.ağzına kadar doldurulmuş bavulumsu çantaları ile genç bayanlar; vapura, otobüse sanki dünya turuna çıkacakmış gibi yüklerle doluşanlar; ortaya gamsızca bıraktığı yükünün üzerinden hıdrellez ateşinin üzerinden atlatır gibi insanları atlamak zorunda bırakanlar…
Ada vapurudur o. Çekçek bavullarda gidenini görmüştüm ben. Bu gördüklerin de iyiymiş. Halı aklıma gelmezdi benim. Bu arada yaklaşık bir ay kadar önce bir vapura bindim. Lodos feciydi, hatta tuvalete girdiğimde tutunmaya çalışmaktan sanırım üstüme başıma da sıçradı bir nebze idrar. Neyse, bir garip oldum vapurda. Her yerinde güvenlik görevlisi vardı, kameralar vardı, yalpalıyordu vapur… Çok çirkindi. Bu kadar keyifsiz bir vapur yolculuğu yapmamıştım hiç. Bir de helikopterler de eklenince vızır vızır tepemizde iyice tiksindim bu şehirden, kameralardan, güvenlik görevlilerinden vapurlardan…
Vapurda giderkene sigara içebilmek, o dumanla beraber iyot kokusunu ciğerlerine çekebilmek. Di’li geçmiş zaman kullanmak. Peeh.