bildirgec.org

müzisyen hakkında tüm yazılar

Şebnem Ferah

queennothing | 13 May 2011 09:22

Queen, Heart gibi grupların şarkılarını çalarak Türkiye’nin ilk kadın rock gruplarından Volvox’un kurucusu olan Şebnem Ferah, Türkiye’de rock müzik denilince akla gelen sayılı isimlerden. Müzikal kariyerini basit ve net bir şekilde “15’imdeyken gitar çalıp şarkı söylemek benim her şeyimdi. O heyecanımı hala kaybetmedim” cümleleriyle tanımlayan ve hala müziğini icra etmeye devam eden Ferah, kariyerine altı stüdyo albümü, bir konser DVD’si, sayısız düet ve yüzlerce konser sığdırdı.

Makedonya’nın başkenti Üsküp’ten Yalova’ya göç eden Ferah Ailesi’nin son üyesi olarak 12 Nisan 1972 senesinde dünyaya gelen Şebnem, babasının ve ablasının müzikle ciddi anlamda ilgilenmesinden etkilenerek solfej derslerine; kendince şarkı söyleyip, mandolin çalmaya başladı. O zamanlar eğlenmek için yaptığı bir şey olan müzik, Bursa’daki Namık Sözeri Lisesi’ne yazılıp yatılı okumaya başlayınca hayatının amacı haline geldi. İlk defa ailesinden uzak kalan genç kız, seneler sonra hislerini “…Ailem beni öyle bir güven içinde büyüttü ki, bir adada yalnız başıma kalsam bile hayatta kalacağıma inanırdım.” diye ifade etti.

Omar Rodríguez-López

SemiGodSix | 24 February 2011 19:11

Omar A Rodriguez-Lopez
Omar A Rodriguez-Lopez

Günümüzün en üretken ve yaratıcı müzisyenlerinden biri olan Omar Rodriguez-Lopez 1975 Puerto Rico doğumlu. Enstrumantalist, besteci, yönetmen, aktör, prodüktör olmak üzere bir çok farklı alanda çalışmaları bulunmakta.

Omar Rodriguez-Lopez’in isminin duyulmasında en büyük katkı, kurucusu ve gitaristi olduğu The Mars Volta sayesinde olmuştur. Lopez’in müziği genel olarak füzyona dayalı. Projelerinin büyük bölümünde latin müziğinin, özellikle perküsyonun etkisi ağırlıkla hissediliyor. Fakat hiçbir tarza uymayacak ve tamamen deneysel işleri de var. Bu işlerine ise en son örneği Red Hot Chilli Peppers gitaristi John Frusciante ile ortak çıkardığı albüm.

Yaşayan Bir Efsane, Günümüzün En Büyük Müzik Dehası John Zorn

SemiGodSix | 15 February 2011 15:01

John Zorn sahnede
John Zorn sahnede

John Zorn 1953 yılında New York şehrinde doğmuş ve hala çalışmalarının önemli bölümünü bu şehirde devam ettiren bir sanatçı.

Güncel Avant-Garde müziğin önemli isimlerinden olan sanatçı aynı zamanda bağımsız bir plak şirketi olan Tzadik Records‘un da sahibi. Ürettiği müziğin; serbest cazdan noise rock ve punk’a, klasik cazdan oriyental çingene müziğe kadar geniş bir skalası var. Aslen saksafonist olan Zorn, sahibi olduğu Tzadik Records‘un Book Of Angels serisinin bazılarında sadece besteci olarak, Mr. Bungle‘ın ilk albümünde prodüktör olarak da karşımıza çıkıyor.

Franz Joseph Haydn

queennothing | 31 January 2011 11:12

31 Mart 1732 tarihinde tekerlek yapımcısı Mathias Haydn ile aşçı Maria’nın oğulları olarak Rohrau, Avusturya’da dünyaya gelen müzisyen Franz Joseph Haydn, Ludwig van Beethoven‘in hocası ve onlarca senfoninin besteleyicisi olarak müzik tarihine geçmiş büyük bir müzik adamıdır.

1720 tarihinde dünyaevine giren Mathias ile Maria çiftinin oğulları olarak dünyaya gelen Franz Joseph Haydn, 5 yaşındayken kardeşi Michael dünyaya geldi. Anne tarafından 12 kardeşi vardı, ancak sonradan 6’sı öldü. Bir sene sonra Johann Matthias Frank’ın ısrarı üzerine 6 yaşındayken ailesi tarafından müzik eğitimi alması için Hainburg, Almanya’ya gönderildi. Harp çalan babasının koro eğitimi alması için Almanya’ya gönderdiği Haydn, 8 yaşındayken St. Stephen Katedrali’nde korist oldu. Bir kaç sene koroda kalan genç çocuğa daha sonra kardeşi Michael da katıldı. Profesyonel anlamda ilk müzik eğitimini Saray Kilisesi tenorlarından Finsterbusch’dan alan genç Haydn, 13 yaşındayken sesi bozulmaya başladığı için müzik yazarı olmayı tercih etti. İlk operasını 1752’de sergileyen Haydn, 1759’da Kont Ferdinand Maximillian ile tanıştı. Oda müzikleri yazan Haydn, 28 yaşındayken Josepha adında bir kıza aşık oldu. Ancak Haydn aşk hayatında müzikal kariyeri kadar başarılı olamadı. Aşık olduğu kızın rahibe olacağını öğrenen genç adam, Josepha’nın kızkardeşi Anna ile evlendi.

feryada figan

astral | 29 September 2010 14:14

İnfected Mushroom’un, drop- out’u, iş yerimin duvarlarında yankılanıyor. An değişti. Zamanı değiştirmek elimizde kimi zaman.

İşte o anlar bizi ayakta tutuyor. Bazı müzikler, resim gibidir. Alır seni götürür, götütür. Getirmez de üstelik.

Dilimde puslu bir karanfil tadı. Belli ki yaş 17 değil artık. Ne burası o sıcak şehir, ne de gözleri o denli kapalı ve hayallerine kendini asan bir ben var.

Asıldığım hayallerden düşe düşe, düşmemeyi mi öğreniyorum? Belki de hayallerin uygun hayaller olmadığını şimdilerde anlıyorum. Olsun. Öğrendim.

Lena Horne

queennothing | 06 July 2010 12:24

Lena Mary Calhoun, 30 Haziran 1917 tarihinde; anne Edna Scottron ve baba Edwin Teddy Horne’nin kızları olarak New York, Brooklyn’de dünyaya geldi. Gezici tiyatroda oyunculuk yapan annesi ve kumarbaz olan babasının boşanmasıyla Lena, 5 yaşına kadar büyükanne ve büyükbabasının yanında kaldı. 5 yaşında Georgia’ya; annesinin yanına gönderilen küçük Lena, annesinin çalıştığı tiyatroyla seyahat etmeye başladı. 10 yaşına gelince amcası tarafından Fort Valley Junior Industrial Institute’ye yazdırılan Lena, 12 yaşında tek başına New York’a döndü. 14’ünde okulu bırakmaya karar veren Lena, 16 yaşında Harlem’deki Cotton Club’da (bu kulüp hakkında ’84 senesinde bir film de çekildi.) çalışmaya başladı. Burada şarkı söyleyip, dans eden Lena, sıra sıra dizilecek plakların sinyalini daha o yaşlarda vermişti. Cotton Club’dan Broadway’e, Broadway’den altın çağlarını yaşayan Hollywood’a transfer olan Lena, söylediği şarkılarla New York’ta oldukça ses getirmişti.

Yasmin Levy

hurie | 22 June 2010 14:23

Bir insan bir insanı sesiyle nasıl bu kadar çok acıtabilir?Her bir ritmi alıp götürür sizi uzaklara,sözlerini anlamasanız bile size yazılmıştır o şarkı sizi anlatır,hayatınızdan parçalar,izler taşır.Şarkının sonuna ulaşmadan yaşlar süzülebilir gözlerinizden okadar etkileyici,o kadar içtendir Yasmin Levy’nin şarkıları.Bir Yasmin Levy şarkısı dinlediğinizde,anlatacak doğru kelimeleri bulamadığınız,kendinize bile doğru düzgün anlatamadığınız acılarınızın bi anda yüzünüze vurulduğu,ard arda döküldüğü hissine kapılırsınız.Üstünü örttüğünüz,unuttuğunuz,bir daha hissedemem dediğiniz aşkı,tutkuyu tekrar yaşatır size.Ağlayarak şarkı söyler Yasmin Levy,sadece ağlamaz,ağlatırda.Her bir şarkısı bir çığlık,bir ağıttır yanık sesinde.Türk kültürüne ayrı bir yakınlığı,yatkınlığı vardır.Küdüs doğumlu bir yahudi olmasına karşın anne ve babası İzmir doğumludur.Sanatçı,sefarad kültürünü Arap,İspanyol,Roman,Yahudi,Türk,Balkan etkileriyle,ezgileriyle harmanlayıp kendine has bir üslup yaratmıştır.Bu etnik dokuyu grubunda da görmek mümkün.Saz ekibi müziği kadar renkli,müziği kadar yoğun bir çeşitliliği içerir.Türk,İspanyol,Arap…üyelere sahip bir ekiptir.Kemençe,klarnet,gitar,ud,kanun ve hüznün,duygu selinin son noktasına varmıştır.Büyük ihtimalle daha önce hiç duymadığınız bir dille söyler şarkılarını,ladino dili.

Pop Müziğin Kraliçesi: MADONNA

queennothing | 23 December 2009 11:04

Madonna Louise Ciccone, Sylvio ‘Tony’ve Madonna Fortin’in kızları olarak 16 Ağustos 1958 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri‘nin sakinlik abidelerinden biri olan Michigan, Bay City’de dünyaya geldi. Baba tarafından gelen İtalyan kökeni ve anne tarafından gelen Fransız kökeniyle, ailenin ‘Nonnie’si Madonna, henüz okula başlamadan balerin olmaya karar verdi ve yazıldığı Katolik Okulu’nda balenin yanında ses ve piyano eğitimi de aldı. Madonna‘yı gerçek bir Katolik olarak yetiştirmeyi amaçlayan baba Tony, 1963 senesinin Aralık başında karısını göğüs kanserinden kaybetmesi üzerine, ev işleriyle ilgilenip, çocuklara bakması için Joan Gustafson’u işe aldı. Madonna 14 yaşına geldiğinde babası, yardımcıları Gustafson ile evleneceğini bildirdi ve genç kadın, 1972 senesinde resmen ‘annesi’ oldu. Ergenlik çağlarına denk gelen bu evlilik, babasına olan sevgisini sorgulamasına sebep olmaktaydı ve evdeki yabancı kadın akarşı hiç bir yakınlık hissetmeyen Madonna, babasının dikkatini tekrar çekebilmek için tüm aileyi şaşırtan tavırlar sergilemekteydi. Liseyi Rochester’de bitiren Madonna, okulun amigo kızlar takımındaydı ve o sıralarda aklındaki tek düşünce, dünya çapında ünlü bir dansçı olmaktı.

Şehvetle Şeyederim Enstrümanı Ben!…

Kuduz maymun | 23 August 2009 10:24

Sabah vakti. Otobüse bindim. Hemen muavinin ardındaki koltuğa çöktüm. Muavine;
‘Afedersiniz saat kaç?’ dedim.
‘Yirmi dakika sonra orada oluruz abla’
Demek yirmi dakika sonra orada olurmuşuz. Çevremdeki herkes –bendeniz müstesna- matematik olimpiyatlarına gitmeye hazırlanıyor herhalde. Demek ineceğimiz vakit bana saati söyleyecek, ben de söylenen vakitten yirmi dakika düşüp ilk bindiğim zamanki saati hesaplayacağım.
İnince bir taksiye bindim.
‘Günaydıııın, ablam!’
‘Günaydın.’
Ve 5 dakika boyunca beyabimiz karadenizli olduğunu, 65 yaşında olduğunu ama ‘20’ hissettiğini söyleyecek fırsatı buldu. Aslında taksici olmadığını, müzisyen olduğunu söylerken iyice coştu.
‘Ben o müzisyenlerden değilim!… Ben var ya. Şu ben, ta Amerikalı müzisyenlerle çaldım Paris’te. Adam hayran oldu. Ben çalmam enstrümanı. Sevişirim. Şehvetle şeyederim enstrümanı. Bak yanlış anlama abla’
‘Yok estağfurullah çok iyi anlıyorum sizi’Vapura bindim.
Bir aile. Aşağı yukarı 15 kişi var. Enik-encik doluşmuşlar. Ellerinde torbalar, kilimler, halılar, bavullar, denkler, heybeler, bohçalar… Bir tanesi halıyı yere sermiş. Diğerleri de vapurun orta yerine yayılı bu halının üstünde oturuyorlar. Bir genç kadın. Rüzgar çarpmasın diye oturduğu halı üstünde battaniyeye sarınmış. Derken o battaniyenin altından bir velet çıktı bir süre sonra. Uyuyormuş çocuk.
Karşımdaki kanepede oturan bir kadın bacağını kaşıyor. Yanındaki adam dişleriyle bıyıklarını çiğniyor. Arkamda ayakta duran bir grup genç var. Ellerindeki simitlerden kopardıkları parçaları martılara atmaya çalışıyorlar. Kucağım simit parçacığı doldu. Yesem mi acaba. Kafama da geldi bir parça.
Hasbinallah…