Şaşırdı, duyduğuna inanamadı.Yorgun muydu,hayal mi görüyordu,rüyada mıydı yoKSA…İnşaattan kaval sesi geliyordu…On ikisindeydi daha.Babası pazardan getir-mişti.Yepyeni,gıcır gıcır. Ne güzel parlıyordu cilası.Soktu kavalı beline,ağılın kapısını açtı. Çoban sopasıyla hafif hafif sırtlarına dokunarak saydı çıkan keçileri.Akşam döndüğünde de sayacaktı aynı.Yoksa bilemezdi eksikleri,yitikleri.İşaattan kavalsesi geliyordu…Sürdü keçiler; dorukları dumanlı,etekleri çillim çiçek,sabah güneşinin ışıttığı dağların yamaçlarına. Daha onikisindeydi… Nasıl hakediyor koca sürüyü derlerdi tanıdıkları.Korku nedir bilmezdi.Dağlardı meskeni.Ayak basmadığı yer kalmamıştı bu dağlarda. Yazın doruklarında serin nefes almıştı. Kışın eteklerinde kışlamıştı.Nisan yağmurları ıslatmıştı yamaçların da iliklerine kadar.Kuş tüyü gibi yağan karın büyüsünü yaşamıştı eteklerinde.Tavşanlar fırlardı önünden bazen. Boyundan uzun sırtındaki çifte. Çekerdi aniden tetiği. Ah yine gitti derdi önceleri..Sonra ona iyi atıcı dediler, attığını vurduğu için.İnşaattan kaval sesi geliyordu…Dağların başı dumandı.Etekleri çillim çiçek…Yamaçlarında yol aldı sürünün peşinde.yaşını göstermiyordu,ufak tefekti. Bugün silahını almamıştı yanı na.Belindeki kavalın üstündeydi eli hep.Düşmesindi, kırılmasındı… İleriki tepeyi gözlü-yordu. Oraya varsa sürü gözünün önünde olacaktı.İstediği gibi inceleyecekti kavalını.İnşaattan kaval sesi geliyordu…Çantasını çıkardı , koydu yanıbaşına.Eli kavalının üstündeydi hala.Heyacanlıydı, kıpır kıpırdı yüreği.Önce güzel bir inceledi,ağzına götürdü, üflemeye başladı. Olmadı dedi, yavaş üfledim. Hızlı-ca üfledi. Yine olmamıştı.-olmadı, olmadı dedi seslice…Yüreği yandı birden.N e hevesle çıkmıştı tepeye…Yandı yüreği fırında gibi.Fırlatıp atmak istedi. Tepede sürüye tuz verdikleri yaşlar vardı.Buraya tuzla derlerdi. yassı düzgün taşlar üzerinetuz ekelerler, hayvanlar oradan yalayarak yerlerd.kavalın bir ucunu taşa koydu, bir ucunu da yere.Kaldırabildiği taşı aldı, önce göğsüne, sonra başının üstü kaldır dı…İnşaattan kavalsesi geliyordu…Birden bıraktı taşı elinden, kavalı yerden aldı.Yüzüne götürdü. Dudaklarına değdirdi.Okşadı,okşadı, okşadı…Körpe ak kuzusunu sever gibi sevdi.Kaca kulaklı oğlağı kucaklar gibi kucakladı. Bir yaşındaki kardeşini öper gibi öptü.Çalanlar analarının karnında mı öğrendiler dedi. Büyük birsevgiyle yerleştirdi beline kavalını. yürüdü sürününüpeşine. Sürü uzaklaşmıştı.Çok geç medi, günler sonra karşı yamaç-tan odun çeken oduncu dayı bağırıyordu:-Yaşa be yörüğün oğlu yaşa!Gözlerinin içi gülüyordu. gururluydu…İnşaattan kaval sesi geliyordu…Dede , dede ! diye dokundu omuzuna to-run.-Sofra hazır, yemek yiyeceğiz.Uykudan uyanır gibi oldu.İrkildi. Karşı inşaatta ustalar mola vermişlerdi. Koca şehrin ortasında rahatsızlık olmasın diye ; türkü söylemeyi yasakladıklarını duymutu biryerlerde.Yanağından iki damla yaş süzülüp , sakalın-da asılı kaldı. İnci tanesi gibi…İnşaattan kaval sesi geliyordu…
yorumlar
güzel bir hikaye, aklıma fareli köyün kavalcısı geldi.. Karadeniz’li olunca dağlar hep ilk sırada oluyor. Antalya’ dağlarına bakıyorum taş yığını, yeşilliken ağaçtan eser yok.
@akoni öyle deme çok güzel yeşillikler de var antalyada. yeşille beraber, tarih ve doğal güzlliklerde var. doğa harikası mesala köprülü kanyon.
@aRRoGaNTe HoMbRe köyde hiç dağa çıkma gibi bi şansın oldu mu bilmiyorum? Ben bi kaç kez çıktım. Ama bir kez çıkarken yolumuzu kaybettik, etraf o kadar sık ağaçlıktı ki sıkıştık kaldık, yiyeceklerimiz tükendi. Geceyi olduğumuz yerde konaklayarak geçirdik. Sürekli ateş yakmıştık, nöbetleşe uyumuştuk ve sabahın ilk ışıkları ile yola devam etmiştik inanılmaz güzel bir macera yaşamıştık. Resimlerde güzel bir anı olarak kaldı. Antalya’da olsaydım dağda ki resmimizi eklerdim..
@akoni, esenkıyı zaten acayip bir yer. evler ormanın içinde. dedemlerin ev de baya yukarıda bir yerdeydi. o eve inip cıkarken dedeme ve buyuk halaya (kızkardesi) hayret ettim, o yaşta nasıl cıkıyorlar buraları deyü. ama balkona cıkıp manzarayı seyredip de havayı derin derin icine cektiginde, sadece bu an icin bile inip cıkılır buralar diyorsun..yazıyı begendim..eline saglık @teacher07.
@teacher, köprülü kanyonu görme şansım oldu gerçekten güzell.. Ama bizim dağlara uzaktan baktığın zaman bile yeşilin her tonunu görebiliyorsun ben onu demek istedim..
@aRRoGaNTe HoMbRe, ben hala bu yaşta çıkmayı düşünüyorum inan ki:))ohvame ve Sultanselim dağlarına ikisine de çıktım..inanılmaz güzel ..
senin yaşında bir şey yok. gençsin daha. dedem 82 yaşındaydı. kızkardesi 74-75 yaşlarında. her yaz gidiyor oraya.
Esenkıyı dediğin Artvin’deki esenkıyı mıdır Arro? (sevsen de arro, sevene kadar arro (:)Ama dehşet yerlerdir oralar hakikaten. Zaten artvin gibi ikinci bir şehir varmıdır, sannetmiyorum. Böyle yılan gibi süzüle süzüle tırmanılarak çıkılan bir şehir. Ama müthiş yeşillik ve dağlık yerler oralar gerçekten.
inşalalh hafif ahalisi olarak toplanır gideriz.. ne olcekkk
ya arro ya merroo..evet artvin/hopa. eski ismiyle abuislah. yoksa bir artvinli daha mı?
@Anthro, Artvin trafik ışıklarının olmadığ tek şehirmiş. çünkü her yer bayır
Yok o kadar da değil. Siz yetersiniz 🙂 Ben Ankara’lıyım, aslen de doğuluyum ama artvin- trabzon arası hayranıyım. Canım da çekti bak şimdi, bahar da geldi. Bir karadeniz kaçamağı mı yapsak?
ben zonguldak dogumluyum. artvin-trabzon arasını da ne yazik ki daha yeni gorebildim, gecen sene. hayran bırakıyor kendisine. tekrar gidecegim.
Ben de Karadeniz turuna katılmıştım bir kere, çok zevkli idi..Otobüste..”Baba de bakim ” fıkrasını anlatmıştım..
Ben şahsen yaz için Artvin-Trabzon (mümkünse Samsun’a kadar) gezmeyi Güney sahillerinin bunlatıcı sıcağına tercih ederim. Zaten özellikle de İsrailli turist bolluğuna şaşmıştım. Tel-Aviv’i Ayder’e taşımışlardı. Güneyden de Adana’dan Hasankeyf ve daha da ileri devam edip Van’a kadar seyahat etmek de bir o kadar keyiflidir. Bir artvin’li olarak bir kez yapman yetmez. Fırsat buldukça bu güzellikleri gezmek gerek. Gezmekle bitmiyor çünkü bu iki hattın zenginlikleri.
@aRRoGaNTe HoMbRe Karedeniz’in bi yarısı zaten Zonguldak’ta doğmuştur ben de dahilll…
Zaten fıkrama da kimse gülmemişti, gezmiş oldum işte, ama akdeniz akşamları ve sahilleri bir başkadır..
Zaten fıkra anlatmasan PBK. Yani biraz fena oluyorum sen espri yaptığın zaman. Otobüstekiler zaten zorlama gülüş atmak zorunda kalmıştır şimdi. Ben de bilumum gülme smiley ve onomatopoeia efektlerini yazmak zorunda kalıcam. Sana ayıp olmasın deeyuuu. :))Yok şaka yapıyorum, o onların kendi odunluklarıdır PBK. Fıkrandan anlamayanları ne ciddiye alıp fıkra anlatmışın sen de kuzum. Gel burda yap esprilerini, biz gülelim. Ben gülemesem de bir gülen çıkar elbet. Sen bize çalış bize.
Ben burda espri yapmıyorum ki doğal halim bu benim..Ama yine de sağ ol..
karadenizi bilmem de artvinlilerin en az yarısı zonguldaklı..;)
Biz zaten komik olanın doğalını severiz. Botoks felan da yaptırma hiç. İyisin, iyi.Bakarsın birgün bende doğal halimle keyif verici olurum. Asylium’da deve güreşi sonrası denizden çıktıktan sonra komiklere sürtündüm baya. Bana da bulaşacak diye umuyorum onun için.
Deve dedin de aklıma geldi bir tur Bodrum da bineyim dedim, Camel Beach te, bir kalkış yaptı inmeme sebep olmuştu..Hey gidi günler..Anthro, demek sende ki kabiliyet oradan..:)
Deveyim, evet. O günkü deve güreşinde üstünde güreştiğin hayvan da bendim. Ama sen de biraz diyet yap PBK’m. Anladık güzel yemek yapıyosun ama illa yaptıklarını yemen mi lazım. Aç kalmıştık o gezide.
Aaa yanlış anladın beni, sen hayvan falan değil şirin bir çocuksun Anthro..Kendine değer ver..
Merak etme PiandBiandKi. Yanlış anladığım, alındığım felan yok. Latifene latife ettim. Bir yerde de heyvan sayılırız yani. Zararsızından yalnız.Bu arada DeviantArt’da anthro diye arattığında anime tarzı yarı hayvan yarı insan çizimlerle karşılaşıyoruz. Anthropos esasında insan (human being) anlamına geliyo ama bu genç ve manyak tasarımcılar anthro dedikleri yaratıkları hayvanımsı çiziyolar. Ya.. bunlar çok möhim mevzular ama akşam akşam hayvanlık etmenin alemi yok. Ondan kısa keseyim.
teacher07 emeğinize yüreğinize sağlık keyifle okudum.
Sağol. :))
sizde sağolun:))