bildirgec.org

tepe hakkında tüm yazılar

HİCRET

il mare | 26 January 2011 09:29

Ne yapmalı…

Tam da böyle burada böylece uzanmalı…
Şu radyoda çalan etnik Çin müziğine kulak verip,
Aklına gelebilecek tüm sorunları teğet geçip,
Uzun zamandır gitmek isteyip de gidemediğin bir yere,
O tepeye gitmeli…
Tek bir çiçek vardır ya hani orda hiçbir mevsimde solmayan,
Hiç bir rüzgarda yılmayan…
Bir dokundun mu rayihası tüm vücudunu saran,
Tüm nezaketiyle sonra,
Maviye kaçan ses tonuyla,
Eğilip kulağına yeşil fısıldayan…

O tepeye gitmeli işte…
O çiçeği bulmalı.
Hani rengi böyle aşklı meşkli, henüz dünyaya gelmiş gibi;
Yaprakları çalgılı çengili,
Kendi şarkılarıyla rakseder gibi,
Eşlik etmesi için rüzgarını dört gözle bekler gibi…

çakallar tepesindeki izler…

nazokiraze | 27 January 2009 09:56

Manisa’da Demirköprü Barajı inşaatı yapılma tarihiydi, zaman 1954-1960 arası dönemdi, Türkiye önemli bir keşfe tanıklık etmeye başlamıştı.
Görenleri hayrete düşüren bu buluntular 1969 da kamuoyuna duyurulmuştu,10- 15.000 yıl öncesine ait oldugu tahmin edilen ilginç ayak izleriydi. Ayak izlerinin bu kadar uzun yıllar saglam kalabilmesinin sebebi ise ıslak çamur üzerindeki izlerin volkan küllerinin sıcaklıgıyla pişmesi ve tugla gibi saglam hale gelmesiydi.(Çarıklar Köyü Nebiler mevkii Çakallar tepesi)

hayatın yankıyla bağlantısı

miss ladybird | 28 December 2008 18:56

Yankı nedir?
Hayat ile alakalı birşeydir yankı. Hayat da aslında yankıdan ibaret değil midir? Siz hayata nasıl yaklaşırsanız O da size öyle yaklaşır. Siz sevgi ile yaklaşırsanız hayat da size sevgi ile yaklaşır…
Bir baba oğul dağa çıkmışlar.Çocuğun ayağı kaymış “aaa” diye bağırmış. Uzaklardan bir ses gelmiş “aaa” diye. Çoçuk şaşırmış. “Baba biri var.” demiş. Sonra Çocuk “sen kimsin?” diyee bağırmış sesi çıktığı kadarıyla.Sonra bir ses gelmiş “sen kimsin?” diye. Sonra çocuk sorusunun yanıtını alamayınca “Sen bi korkaksınnn!” diye bağırmış. Sonra ses yine gelmiş “Sen bi korkaksınnn!” diye… Sonra çocuk bir kez daha bağırmış. “Sen çok kötüsün!” diye.Ses geri gelmiş “Sen çok kötüsünnnn!”.Çocuk cok Şasırmış ve babasına dönerek “Baba neden böyle yapıyor?” diye sormuş.Babası da “Bak dinle diyerek bağırmaya başlamış…”Sen bir harikasınnn!!! ” ses yeniden gelmiş “Sen bir harikasınnn!!!”…Adam bağırmış “Sen mükemmelsinnn!!!” ve ses tekrar geri gelmiş “sen mükemmelsinnn!!!”… Sonra baba oğluna dönerek bunun adı yankıdır oğlum. Hayat da bir yankıdan ibarettir. Sen hayata ne verirsen onu alırsın! demiş…

PİYERLOTİ VE MUTLU

cpgulen | 17 August 2008 21:50

İstanbul’da yine sımsıcak bir gün dü.
ev de oturmanın anlamı yok,zaten çatı ısınmış ev hamamvari olmuştu.
İş yerimden adı gibi Mutlu olmayı hak eden bir arkadaşımız evleniyor,akşam toplanıp düğüne gidecektik.
toplanıp hep beraber düğüne gittik,biraz eğlenip tebrıkleri de sunduktan sonra,4 bayan arkadaş hadi beraber bir yere gidip çay içelim dedik.
nereye
nereye
derken
Eyüp’te ki piyorloti’ye gidelim, zaten kandil akşamı İsatanbul’u oradan seyreyliyelim dedik.
ey güzel piyorloti sen ne muhteşemsin
boşuna şiirlere,
yazarlara,
ressamlara
konu olmamışsın.
Her yer insan kaynıyor,tıklım tıklım,sigaramızın dumanı bile havada asılı kalıyor;
birer çay,manzara , sohbet ve her yer ışıl,ışıl
”sana bir tepeden baktım ey azız İstanbul”
boşuna dememişler…
ne güzel bir manzara güzelim İstanbul’um.
Tüm güzellikleri de,çirkinlikleri de içinde toplamışsın,
doyamadım seyretmeye,
hiç birimiz doyamadık sohbete,muhabbete,arkadaşlığa …
ee
vakit gece yarısı oluyor,kalkmalıyım malum evde çocuklar beni bekler.
veda etmeliyim,
arkadaşlarıma siz oturun biraz daha seyreyleyın Haliç’i dedim ve müsade istiyerek mekandan ayrıldım;
her yer insan seli..
ah Mutlu’cum ne sıcak bir gün de evlendin ama olsun
ruhunuz daima sıcak,yürekleriniz daima birbiriniz için çarpsın.
elveda Piyorloti
elveda bekarlık….

İNŞAATTAN KAVAL SESİ GELİYORDU

teacher07 | 26 March 2008 23:34

Şaşırdı, duyduğuna inanamadı.Yorgun muydu,hayal mi görüyordu,rüyada mıydı yoKSA…İnşaattan kaval sesi geliyordu…On ikisindeydi daha.Babası pazardan getir-
mişti.Yepyeni,gıcır gıcır. Ne güzel parlıyordu cilası.Soktu kavalı beline,ağılın kapısını açtı. Çoban sopasıyla hafif hafif sırtlarına dokunarak saydı çıkan keçileri.Akşam döndüğünde de sayacaktı aynı.Yoksa bilemezdi eksikleri,yitikleri.

Everest dağından kaç ölü vücut var ?

mturkmen | 29 January 2008 15:19

Bugünün kaçınılmaz gerçeklerinden birisi – Everestdağından kaç ölü vücut var?
Everest dağı dünyadaki en yüksek dağ. 2002’ye kadar 175 dağcı tepede öldü ve bu ölü bedenlerin çoğu geride bırakıldı. Everest’in kuzey cephesinde en az 41 cesedin bulunduğu rapor edildi.
Bazı insanların yanlarına aldıkları malzemelerin tükenmesi sonucu yolda donarak öldükleri, bazılarının ise çığ tarafından öldürüldüğü söyleniyor.

Deneyimli bir dağcı olan David Breashears o yükseklikten ölü bedenleri çıkarmanın neredeyse imkansız bir görev olduğunu belirtiyor.
12 kişilik bir takımın Tayvanlı bir dağcının ölü bedenini dağdan indirmek için sekiz saat süren mücadelesini tarif ediliyor. Düşük oksijen, aşırı yükseklik, sert rüzgarlar, ve çok sert soğuk hava yolculuğu çok zor duruma getiriyor. Bu yüzden çok az dağcı geride kalan kişileri taşıma işine girişir.
Bazı kişiler ebediyen Everestte kaybolmuştur. 1996 mayısında trajik seferlerden birinde hayatını kaybeden sekiz kişiden ikisi hiçbir zaman bulunamadı. Yerel rehberler dağa çıkarken göreceğiniz dağın çeşitli bölümlerine dağılmış olan ölü bedenlerin yanına gitmemenizi öneriyorlar.
Kaynak

Hırçın Kız…..

Dejavuu88 | 14 November 2007 01:59

Hırçın kız kafasını dinlemek üzere çayırlara doğru bir yürüyüşe çıkmıştı.Herşeye “evet” demesi onun hayatındaki dönüm noktalarının en önemli unsurlarından biriydi.”hayır” demek gelmiyordu elinden.Bu onu öyle sarsıyordu ki zaman zaman kendinden nefret etme aşamasına bile varıyordu.Kıramıyordu kimseyi,hemde hiç kimseyi…
Elinde olmayan birşeydi bu,yaradılış meselesi yani.Herşeye rağmen evet demesi,sonucunun iyiye varmadığı,varamayacağını bilmesine rağmen buna yenik düşmesi çıldırtıyordu onu.Ama buna karşıkoyma gücünü bulamıyordu kendinde.Ya da bulmak mı istemiyordu?
Evet orası sonsuza değin bir sır olarak kalacaktı.Hem ailesi için belki de kendisi için bile.Bu ızdıraptan biraz olsun kurtulabilmek için çayırlara doğru bir yürüyüşe çıkmıştı.Orası kendi dünyasından,daha doğrusu onun için kurulmuş,sınırlandırılmış dar bir çerçeve içine sıkıştırılmış bir dünyadan kaçış sayılıyordu.Burası umut dolu bulduğu yegane yerdi.Sevgiyi-aşkı,umudu-umutsuzluğu,sevinci-hüznü,iyiyi-kötüyü buraya odaklamıştı adeta.Herşeyi burada ölçüp tartıyor,kendince bir yerlere yerleştiriyordu.Bir çıkış yoluydu herşeyden ve herkesten.
Gitgide çoğalıp,boğulmak üzere olduğu dünyanın içinden kopuştu.”Fakat unutmak!”
Yo işte o değildi.Birbirinin sınırlarını aşmasada bu iki dünya,tamamen ayrı değil aksine birbirini bütünleyen,tamamlayandı..Yarım saat kadar yürümüştü.Arada sırada ağaçların dallarının arasında esen rüzgarı ve yaprakların hışırtısını dinlemek için duraksıyordu.Aklına dönüp dolaşan düşünceleri geldikçe adımlarını hızlandırıp,koşarcasına tepeye doğru ilerliyordu.Hatırlamak işkence ediyordu yüreğine,kendi benliği altında ezilip kalmaksa bundan da beterdi.Tepeden vadiye doğru bakıyordu ve ancak o zaman evden epeyce uzaklaşmış olduğunu farketmişti.Öyle dalgındı ki bugün,bir türlü toparlayamıyordu kendisini.Hava güneşli olmasına rağmen rüzgar egemenliğini gösteriyordu.Bugünün diğer günlerden farkıysa buraya,yani şu koca gövdeli çınar ağacının bulunduğu tepeye tesadüfende olsa ilk defa gelmiş olmasıydı.Birden şiddetli bir esinti kızı dalgınlığından koparıverdi.Kız üşüdüğünü farketti,hırkasının düğmelerini ilikledi ve bir iki dakika etrafına bakındı.Ne güzeldi burası,iyi ki buraya yürümüşüm diye aklından geçirdi.Ancak aniden duraksadı.”Aptalsın sen,aptal” diye yüksek sesle bağırdı.Ses adeta yankılanmıştı ve kız, dediğini duyar oldu.Yavaşça üzerine bir ağırlık çökmüşçesine yere çömeldi,rüzgardan yüzüne dolanan saçlarını düzeltti.Bu arada gözü elindeki bileziğine takıldı,parlıyordu,şık ve çok zarifti,tıpkı bir zamanlar bunu ona veren delikanlının kız hakkındaki düşünceleri gibi..Kız herşeyin aldatıcı olduğunu düşünüyor,inanmayı artık istemediğini defalarca içinde tekrarlayıp,”aptalsın sen aptal” demekten kendini alamıyordu.Benzi solmuş,gül gibi yanaklarından yüreğinin ta derinliklerinden süzülen gözyaşlarına hakim olamıyordu.Bileğindeki bileziği bir çırpıda koparıp vargücüyle,olabildiğince uzağa fırlatıverdi.Bileziğin savruluşunu izliyordu.Onunla birlikte bitmişti!!Hem kendisi hemde yaşananlar.Kız iki büklüm olmuş,sessizce içini çekiyordu.Yüzünü kapamıştı.Herşey bundan böyle kapanmış,yeni defterler açılmak üzere bekliyordu bezgin kızı!Bilezik o savrulmadan sonra bir ağacın en altına düşüvermişti.Burada hışırtıdan dikkati dağılan genç meraklı gözlerle etrafına bakındı ve ağaçtaki bileziği gördü.İçinden gelen ses ona,onu almasını söylüyordu,ilk başta çekinip fakat sonra merakını dizginleyebilmek için bileziği almaya karar verdi.Ne zarif ve hoş diye aklından geçirdi.Nedense rüzgarın sesi bugün çok hüzünlü geliyordu,acaba..diye düşünmeden nedenini kavrar gibi oldu.Birisi ağlıyordu;derinden,acı dolu,umutsuzca..Sese doğru yöneldi genç delikanlı ve ağlama sesi gitgide yaklaşıyordu.Birden durdu ve yanındaki ağacın arkasına geçip önce bir izlenim elde etmeyi doğru buldu.Pür dikkat kesilmişti.Ağlayanın bir kız olduğunu anlayınca yaptığı hareketin doğru olduğuna inandı.Aniden ortaya çıkıp ”neyiniz var” demek aptalca olurdu…Kızın sesi kesildi ve yüzünü yavaşça göğe doğru kaldırdı.Rüzgar bugüne egemendi.Cebinden bir mendil çıkarıp yüzünü sildi ve doğrulmaya çalıştı.Ayakları uyuşmuş olmalı ki ilk deneyişte başaramamıştı.Fakat daha sonra bir hışımla kalktı ve kendince yüksek bir sesle “Artık ağlamak istemiyorum,istemiyorum” diye defalarca haykırdı.Son bir damla yaş süzülmüştü yüzünden elinin tersiyle sildi.Delikanlı adeta donakalmıştı.Bu tablo mu onu öylesi etkilemişti yoksa kız mı?
Bilemiyordu.
Bildiği birşey varsada oda kızda güzellikle elde edilemeyecek bir çekiciliğin olmasıydı.Kelimenin tam anlamıyla hırçın,saf bir güzellikti ondaki,şıpsevdi biri ona anında aşık olabilirdi.Peki ya kendi?Ne hissediyordu ona karşı,geçici şeyler mi yoksa, tutkulu bir aşkın adımlarımıydı,içinde kıpırdamaya başlayanlar..”Neler düşünüyorum ben böyle” diye içinden geçirdi,saçmaladığını hissetmeye başladı.Bu ani düşünce toparlayışı delikanlıyı hızla ağacın arkasından çıkıp konuşmaya itti adeta.
“afedersiniz,sizi buralarda ilk defa görüyorum,yabancısımısınız buraların?” diye konuşmaya başladı delikanlı…….

Güzel Çin

rstkn | 08 October 2007 15:20

http://www.zuzafun.com/beautiful-china

hadi bakalim, telaffuz et edebilirsen !?

| 02 August 2007 08:18

[1]Llanfairpwllgwyngyllgogerychwyrndrobwllllantysiliogo
gogoch
ve [2]Taumatawhakatangihangakoauauotamatea
pokaiwhenuakitanatahu
nedir? ne degildir?
[1] ingiltere’nin kuzeyindeki bangor sehrinde bulunan bir koy.

Llanfairpwllgwyngyllgogerychwyrndrobwllllantysiliogogogoch
Llanfairpwllgwyngyllgogerychwyrndrobwllllantysiliogogogoch

[2] bu mekanimizda yeni zelanda daki unlu bir tepenin adi.

Taumatawhakatangihangakoauauotamateapokaiwhenuakitanatahu
Taumatawhakatangihangakoauauotamateapokaiwhenuakitanatahu

simdi bu kadar uzun isme sahip koy,kasaba,sehir,dag,tepe,vs…olur mu yahu? demeyin oluyormus iste.her birinin kendine has hikayesi var.ama burada buna deginmeyi dusunmuyorum.digg‘e dusen bu ve su haberler vasitasiyla haberdar oldugum bu mekanlar hakkinda yapilan yorumlarda bazilari bu isimlerin ilgi ve dolayisiylada turist cekmek amacli olarak verildigini dusunuyor.ilgi / turist cekmek, vs. amac ne olursa olsun boyle bir yerde yasamanin getirdigi buyuk sikintilar olsa gerek.ornegin yasadigin yerin ismini telaffuz edememek veya telaffuz ederken buyuk efor sarfettmek gibi.bu noktada [1] numarali ismin telaffuzunu dinlemenizi ve ardindan tekrar etmeye calismanizi oneririm.diger ismin telaffuzuna ulasamadim malesef.onu sizin hayal gucunuze birakiyorum =))) boyle absurd yer isimlerinin yaninda oldukca sade ve akilda kalici yer isimleride mevcut, bkz.

å
å

not:ben hala telaffuz edemedim tam anlamiyla.edebilen var mi?