Size bugünkü yazımda her zamanki gibi yine yeni yineden (olmadı lan bu, ‘yeniden’le bitmesi gerekiyordu. neyse koy g.tune) kayda değer hiçbir şey anlatmayacağımın altını, üstünü, yanını, sağını, solunu, cibilliyetini..(- hiişt hoooop du du duur, naptın hacı sen? – hee, pardon ya gaza geldim yürüdüm gittim.) çizmek istiyorum.(çiz bakalım) Bir de ek olarak bu yazıda diğer yazılarıma nazaran, (onbir ayın sultanı nazaran) daha fazla küfüre yer vereceğim. Neden diye soracak olursanız ki bence sormayın. Adam küfür edeceğim diyor, sen neden diye soruyorsun. Cevabının ne olmasını, nasıl olmasını bekliyorsun? Bence sana da çok pis küfür edecek olm. Sakın sorma, bence yapma böyle bir şey. Ben yerinde olsaydım, yani ben sen olsaydım, hiç böyle bir olaya girmezdim. (noluyoo ya yine?) Küfürden hoşlanmayanlar olabilir aramızda. Ama bu tür eğlenceli yazılarda dozunda kullanılacaksa eğer, (- doz neydi lan? – doz maça olm, oyna sen) ben severim küfürü. Yani bana edilmedikten sonra bana ne ki yaa, değil mi ama..Yok yok, bu bahsettiğim öyle bir şey değil. Küfürleri bir bağlaç olarak kullanma, şahsa yönelik değil de efenim tümceyi hareketlendirme bazında kullanmaktan bahsediyorum. Esasında bariz kıvırıyorum kardeşim. Küfür küfürdür. Pistir, leştir. Sayın aRRoGaNTe neden küfür? Neden mi, şeydeen dolayı, ondan yani. Bulduğum en güzel cevap bu, gerisini siz düşünün. Diyorum ki küfür sevmeyenler, parmak kaldırsın ve izin alsın benden. Onlar çıkabilirler, ‘yok’ yazmayacağım.Şöyle bir okudum yazdıklarımı. Çok pis girmişim ha. Yani iyi bir giriş olmuş demek istiyorum. Halbuki, ben hiç demek istemem. Diyeceğimi derim ben arkadaşım. Demek istemek nedir ayrıca? Dolambaç yapma, açık ol, samimi ol, diyeceğini de sen. Böyle daha çok takdir toplarsın. Giriş falan da yalan esasında.

yok deve
yok deve

Böyle abuk bir yazıda giriş, gelişme, sonuç aramak, deveye hendek atlatmak gibi bir şey. Hiç de öyle bir şey değil aslında. O atasözü orada kullanılmaz.(- atasözü değil o, deyim – çok biliyorsun) Uymadı hiç oraya. Uymazsa da uymasın zaten, çok da zkimdeydi afedersiniz. (dedim ama küfür edeceğim diye, kapatma öyle yüzünü) Deveye sormuşlar, neden boyundan eğri işlere kalkışıyorsun sen hep hacı diye, o da kızmış bana bunlarla gelmeyin demiş. Bunun üzerine tekrar sormuş o şerefsizin evladı muhabir, Babaerenler, hangi nefesi seversin? diye. Deve de hop naptın sen ya, onu git Bektaşi’ye sor demiş. Mına kodumun terbiyesizinde soru bol tabi. Durur mu hiç, bu sefer de senin anan güzel mi? demiş deveye. Deve iyice cozutmuş tabi bu soru karşısında. Dilini kat yapıp dişiyle sıkıştırmak suretiyle dışarı çıkararak, hrspu cocii senin var ya ile başlayan çok pis bir küfür savurmuş ki benim dilim bile söylemeye varmıyor. Muhabir bu küfür karşısında altta kalmak istememiş haliyle. Seni demin kutupayısı soruyordu demiş ve tabana kuvvet hemen kaçıvermiş mekandan.

oo kutup hayırlı işler..!
oo kutup hayırlı işler..!

Deve demişken, deveyi yardan ayıran da bir tutam ottur, onu da söylemeden geçemeyeceğim. Bu da ne saçma lafmış ama ha. Bir tutam ot da olmasa, deve ile yar arasında hiçbir fark yok diyor, burada sevgili atamız. Deve ile yari aynı kefeye koyan bir söz bu. Çok incitici. Şimdiden bana bu atasözünün gerçek manasını açıklayacak olan cingözlere de buradan bacağımı pardon elimi sallıyorum. Bilmiyor muyuz olm biz, dangalak. Ukalalığın lüzumu yok. Biliyorum ben de. Neyin açıklaması yani bu şimdi ha. Bak ya kızdım durup dururken. Dangalak lafım için de beni mazur görün, kızgınlık anında söylediğim efendim şey, nee yaa hiç de görmeyin mazur falan. Mazur ne ayrıca? Allağaaan mazuru. İstediğin gibi gör. Ne yani, sen bana ukalalık yap, bilgiçlik tasla. Sonra vay efendim, aRRoGaNTe bana dangalak dedi. Yap bi daha, yine derim. Hem bu sefer dangalakla falan kurtulamazsın. Senin .zına s.çarım, o derece sıvar geçerim.Hah işte gelişme de bitti. Çok gelişkin oldu maşallah. Sıra geldi efendim sonuç bölümüne. Tabi, sonuç. Neyin sonucu bu şimdi? Ne anlattın da neyi hangi sonuca bağladın diye sormazlar mı adama. Sorsalar da muhatap bulamazlar. Bu muhatap lafını da çoğu insan muhattap diye bilir. Diyorum ya hep, yazılarım hiçbir şeye yaramıyorsa da en azından bir şeye yarar diye. İşte bu şey, o şey. Muhattap değil, muhatap. Çok hakimim güzel türkçemize. Zaten hakim de değil, hakkim. Şaka lan şaka, olur mu öyle şey? Sen de her dediğime inanıyorsun sayın okuyucu. Küfürlü yazacağım falan demiştim ama şöyle bir baktım yazıma, pek de hakkını verememişim küfürün. Son bölümde size saydırayım bari diye içimden geçti fakat olmaz öyle şey deyip, hemen bu uygunsuz fikrimden vazgeçtim. Okuyucu dedim, önemlidir dedim. Velinimettir dedim. Yapma dedim, etme dedim. Zaman oldu ben ne dedim, neler diyorum böyle dedim. (Nedim Saban). Bütün bunlardan sonra aklıma Sezen Aksu’nun bir şarkısı geldi, sonra gitti. Sonra sen gittin, ben bittim, bu şehir bitti.
Tamam tamam, ben de gittim..