12 Eylül 1980 sabahı annemle babam uyanmadan, o zaman işim zannetiğim toprak evimi yapmaya sokağa çıktığımda bana; yani baldırı çıplak el kadar çocuğa “evine dön lan it” diyerek dipçiğiyle vuran asker abiyi her 12 Eylül’de olduğu gibi bugün de “saygıyla” ve “hürmetle” anıyorum!
yorumlar
annemin 1952 ve kardeşimin 1988 doumgünüdür…
1980de anneannemin eve urayan subay ve iki askeri evden çocuk uyuyo hadi bakiim diye azarlayıp “pardon teyze” dedirttiği gündür.
fenerbahçede 2 gün önce yan binadaki restoran çalışanlarının askerleri dövüp gönderdiği ve bu sabah balkondan bakınca tüm garsonların kollarının sarılı olmasına şaşırarak kocaman gözlerle baktığım gündür.
belki de güzel olmayan tek istanbul sonbaharı o yıldı!
Ve babam gibi karayollarında şoför olarak çalışan bir adamın , hiç kimse dışarı çıkamazken, yollarda nasıl rahat rahat dolaştığına bir anlam verememiştim.
-Hadi yavrum kalk, bak darbe olmuş..
-Ya anne uyucam ben daha, kandırıyorsun
-Kalk bak radyoda söylediler, generaller konuşuyor
-Tamam kalktım.
ajanstan müjdeli haberi almış olan ananemi ışıltılı gözleriyle bulduğum gündür. Evimiz Gültepe (sol) ile Mecidiyöy’ün (sağ) ortalarına denk gelen bi yerlerdeydi ve iki taraftaki abiler her gece mermi değiş tokuş ederdi. Ananemin, uykusunu bölen bu seslerden sonsuza kadar kurtulduğu için mutlu olduğunu düşünüyorum 12 Eylül sabahı.
mahallemiz faşist ama okul muhiti kominist. arada bir tane cadde var ayrıcı. biraz aşağıda da büyük bir tarla var (ateş deresi denir oraya). koministler-faşistler orada buluşup çatışıyor, sabah erken saatte gidip çatışmadan artan kovanları toplayıp oyuncak yapıyoruz kendimize.
annem hasta o günlerde, yataktan kalkamıyor. okula gitmeden gene erken kalkıp kovan toplamaya karar verdik. mehmet amcanın bakkalından hasan mutlucan türküleri yükseliyor ama anlam vermiyoruz, daha önce ihtilal görmemişiz. caddeye vardık, arabalar yerine bi iki tank var, yol bomboş ve bi sürü asker. biri çevirdi bizi “ne işiniz var lan burada. ihtilak! oldu gidin evinize” dedi. kovanları bile alamadan eve döndük köskös. annem çatlamış meraktan. cep telefonuda yok tabi naapsın kadın?
“ihtilak (belki biz yanlış anladık, asker ihtilal demiştir. ama aklımda öyle kalmış, bunuyorum galiba) ne?” dedik annemize. “ihtilal o” dedi annem “başbakanı hapse atmışlar, yeni başbakan asker amcalar oldu”.
o gün bugündür ne siyasetle, ne politakayla ne de askeri operasyonlarla! ilgilenmiyorum. yıl dönümü olarak annemin artık ayakta olmasını kutlamayı tercih ederim.
11 Eylül
Okulun kalan kısmını başka bir şehirde yatılı olarak okumak için evden ayrılmamdan bir kaç gün öncesidir. Şubat tatili için eve döndüğümde, duvarlardaki, sokaklardaki sloganların hiçbiri yerinde yoktu. İstanbul nasıl efendi bir şehir olmuştu ya, her şeye nasıl bir nizam, intizam gelmişti…
Koca İstanbul’u slogan üstüne slogan yazılmış, kırmızı-mavi-siyah yağlı boyaların fışkırdığı şizoid duvarlarıyla bırakmıştım da, 3 ay sonra döndüğümde memur lojmanı haliyle bulmuştum. 3 ayda adam etmişlerdi şehri. “Vay anasını be” demiştim, “Site yöneticisi eli zopalı bi kişi çıktı ha”!
Evet epey güldüm önce ama sonra şöyle bir durup düşününce feci halde üzdü beni ülkemiz gerçeklerinden bu kadar kopuk olman. Nerde yaşıyosun sen abi? 12 Eylül gibi bir trajedi ile 11 Eylül gibi muhteşem bir günü nasıl karıştırabildiğini çıkartamadım sahiden. Yuh diycem oha diycem ve üzüldüm aynı platformda buluşmamıza diycem.
3.5 yaşındaydım.. evimizin karşısında paris bilardo salonu vardı (Adana da Sular da) karşı komşumuzun 2 oğlu orada takılırlardı balkonda oyun oynarken bi araçtan orayı taradıklarını görmüştüm.annem hamile haliyle beni balkondan kaptıgı gibi eve soktu..bi kere de bişi dağıtmaya gelmişlerdi annem kapıyı açmadı. babam evde çok nadir olurdu.yaşanılmayası günler..
Öncelikle “muhteşem bir gün” demekle ne demek istediğini anlayamadım. Fakat kesinlikle haklısın bende kendime “oha” dicem ama nasıl böle bir yanlışlık yaptığıma. Bu yazıya ahkam girmek isterken orada ne işim varmış acaba. Uslubuna kırılmadım desem yalan olur. Bir anda ne yaptığımı görüp kızarmamda cabası.
ters çevir o ikisini, muhteşem gün 12 Eylül, trajedi 11 Eylül olsun.
Ah be dostlar; Demokrasi işte böyle gereksiz bir rejimdir. En demokratımızın biraz canı acıyınca başlar “ama”larımız. Bize cuntalar, bize kurtarıcılar gerekir. Sanki bizi bu duruma getiren darbeyi, yapmak isteyenlerin kendileri değilmiş gibi bir de kurtarıldık edaları yükseltiriz.
“Asmayalım da besleyelim mi?” diye ikinci bir şans bile tanınamamış memleket okumuşlarını çürüten, 16-17 yaşında çocukları asan bir ecdadın evlatları oluruz birdenbire. Sonra bunları söyledik diye yargılanırız bir daha… Evet sesimizi çıkarmadığımız sürece darbeler olmaz, yaşarız böyle inim inim…
Evet Afrika’da aç kalanlar yüzünden ölenlerin olması bu duruma başkaldıranların suçudur, evet şimdi Irak’a saldırıcak bir Amerika, halkını inat uğruna ölüme iten Saddam, Irak halkının, Amerika halkının suçudur. Evet şimdi seçime gidip “seçim ahlaksız” bir ülkede seçeceğiniz yönetim, kablo netin anlaşma dışı indirilmiş hızları, artırılmış fiyatları, %46 vergilerimiz hep bizim suçumuzdur. Tepemize binmeliler, biz susmalıyızdır zaten. Konuşursak, kavga edersek doğrularımız uğruna birileri gelir ve bizi kurtarır!
Ne kadar anarşistse de, Hala kurtarılmamış olanlarınıza selam olsun….
babam gurbetteymis. biz bebegiz tabii. askerler gelmis evi aramaya falan annem bizi divan’ın altına falan saklamıs. nerede bu evin erkegi demişler annem durumu anlatmıs. dikmişler kapı önüne iki asker 3 gün beklemisler. ortalık sakinlesmis. bir cay içip gitmişler. sağolsunlar…