Her sabah yaptığı gibi yine kahvaltıda çayını içerken bir yandan gazeteye göz atıyordu. Günlük yıldız falı bölümüne geldiğinde gözüyle tüm burçları süzerek teraziyi buldu. Yeni bir aşk doğmak üzere diyordu falında. Umutsuzca gülümsedi. Aşkı unutalı uzun zaman olmuştu çünkü. Fallar hep yalan söylerdi zaten.Duşunu aldı. Saçlarını kuruturken neden olmasın diye düşündü. Belki de bir kez olsun doğru çıkardı bu fal. Ama nerden bulacaktı ki bu yeni aşkı? Kafasını salladı aklından geçen düşünceye kızarak. Ne aşkı ya?Giyinip çıktı evden. Bir Pazar gününe sıkıştırılmış bir sürü işi vardı. Kuru temizlemeye verdiği elbiseyi aldı önce. Elbiseyi askıdan alıp hazırlayan adamı süzdü dikkatlice. Hayır, bu kesinlikle olmazdı. Orta yaşta muhtemelen evli, üstelik de garip bir aksanı vardı. Arabasına binip radyoyu açtı. Sibel Can var gücüyle bağırıyordu “lale devri çocuklarıyız” diye. Radyonun frekansını değiştirdi. Ama kafası hala aynı frekansta aynı düşünceleri sollayarak yeşil ışığın yanmasını bekledi.Alışveriş listesi hazırlamak gibi bir âdeti olmadığından tüm reyonları dolaşmak zorunda kalacağı için kendine kızdı. Tüm erkek reyon görevlilerini tek tek süzdü. Çoğu kendinden daha gençti. Bir an orta yaşa gelmiş kadınların çoğunun hissettiği yolun yarısı sendromuna ne kadar yaklaştım diye düşündü. Reyonlar arasındaki aynalarda kendine baktı. Fena sayılmazdı aslında. Birazcık kilo almıştı. Baseni eskiye oranla azıcık daha büyüktü. Biraz da rengi soluktu hepsi bu.Bitki çaylarının olduğu reyonda uzun zaman geçirebilirdi. Adaçayı, papatya çayı, okaliptüs… Hepsinin ayrı yeri vardı hayatında. Yeni bir markanın ürettiği yeşil çay paketini incelerken hemen sağ tarafında papatya çayına uzanan bir el dikkatini çekti. O elin sahibine doğru kaydırdı bakışlarını. Çocuksu bir yüz ve yandan oldukça uzun görünen kıvrık kirpikler. Tekrar baktı her iki eline. Alyans yoktu. Bu iyiye işaret olabilirdi. Uzun zaman susan insanların konuşmak istediğinde kendine yabancılaşan sesiyle pardon, dedi papatya çayı alacaksınız şu markayı tavsiye ederim. Adam derin bir uykudan uyanır gibi şaşkın öyle mi peki teşekkürler, dedi.Ben bitki çaylarıyla çok ilgiliyim. Hangisi ne işe yarar, hangisi ne zaman içilir, hangi marka daha natürel… Hepsini bilirim. Genç adam ne diyeceğini şaşırmış ve illaki verilmesi gereken bir yanıt ararken karşı taraf ikinci bir hamlede bulundu. Aslında bunların en tazeleri aktarlarda satılır, ben fazla dolaşmaya vakit bulamadığımdan buradan almayı tercih ediyorum.Adamın ilgi dolu bakışları tekrar reyona doğru dağılırken son bir hamlede bulunmaktan bir zarar gelmez diye düşündü. Adım Ayşe ya sizin? Mehmet diye gülümsedi adam. Gülümsedi ve memnun oldum bile demeden iyi günler dileyerek uzaklaştı.Kasada tekrar karşılaştılar. Falımda aşk çıkmışmış bak sen ya hani nerde aşk diye söylendi. Tüm alışverişi epi topu iki paket yeşil çayla sona erdiğinden ve artık ne alacağı hususunda hatırında hiçbir şey olmadığından bir an evvel uzaklaşmak istedi oradan. Arabasına doğru ilerlerken az önce tanıştığı adamı gördü yeniden. Adam elindeki küçük paketi bir kadına uzatırken arka koltuktaki bebeğe bir gülücük gönderdi.Aşk buydu işte. Sen küçük bir alışveriş için markete girdiğinde arabada seni bekleyebilecek sevgi dolu bir kadın, yüzük bile takmadan sadakati kalbinde taşıyan bir adam ve arka koltukta neşeyle gülücükler saçan bir bebek.
Onların burcu neydi acaba?Fallar hep yalan söylerdi zaten…