Otobüsteyim, İstanbul’dan dönüyorum, bir yandan dışarıyı seyrederken diğer yandan televizyondaki haberleri izliyorum. Tanrım, Türkiye yine çok karışık; terör, doğu, kargaşa derken İstanbul’da tek başına yaşayan 82 yaşında bir amca ekrana çıkıyor. Bu amcamın çocukları onu bir Ukraynalı bakıcıya bırakmış. Amca ön cephe ve ikinci katta oturuyormuş. Bu şerefsiz Ukraynalı bakıcı, amcanın kafasına zigon sehpayı kırarcasına vururken, neyse ki açık pencereden ve gelen seslerden komşuları yetişmiş, çocuklarına haber gitmiş ve hastaneye kaldırmışlar, ak saçlı amcamı… O amcamın gözlerindeki şaşkınlık benim gözlerimle birleşti.Eh dünya işte bu kadar kötü ve psikopat misafirlerinde var. Bunu anlamak mümkün değil; senin baban (kötü bir insan dahi olsa) o senin atan. Ne olursa olsun bakıcı tutacak kadar paran varsa kardeşim, kendi evinde gözünün önünde (sen bakamıyorsan) baktırsana…Sevgili babacığım 78 yaşında vefat etti, yaşasaydı şu anda tam tamına 82 yaşında(televizyonda şaşkın gözlerle bakan amca kadar) olacaktı. Neyse, Ankara’ya yetişmek üzereyiz yarım saat kaldı… Haberler devam ediyor fakat ben 2005 yılının haziran ayındayım.CANIM BABAMABen bakardım babacığım sana,Omzumda taşırdım yine de ben,Çocukken sırtında ata bindiğim gibi.Yemeğini kendi ellerimle yedirirdim,Küçücükken, senin bana yedirdiğin gibi.Hastalandığında ateşini ben ölçerdim ve telaşlanırdım,Ateşimi ölçüp, telaşlandığın gibi.Ben bakardım sana babacığım ben,İyice aklaşmış, o gür saçlarını ben tarardım.Ömrünün son nefesinde olduğu gibi,Yanında olurdum babacığım…Haberler bitmiyor ve ölüm haberleri hiç bitmiyor. Eh dünya senin geneline vurursak kaç eder? Bilemem. Önemli değil ki senin için, kaç misafirin geldi ve gitti. Biliyor musun misafirlerin için, önemli senden ayrılmak. Çoğuna çok zor geliyor, kimileride kabullenemiyor. Bana mı soruyorsun, bana göre hava hoş, bu dünyaya geldik ve geldiğimiz yere ( geldiğimiz gibi mi? ) geri döneceğiz. Bütün misafirlerine söyle korkmasınlar, yalnız kötü insanlar korksun!