Yazokuluna kalan üniversite öğrencisinin klasik espirisidir;”yazokulunu kazandım” ya da ”başarımdan dolayı yazın da okulda kalmamı istediler”.Üniversite yıllarında yazokuluna kalmak bir tatil gibiydi bizim için.İzmir‘de deniz kenarında beş yıldızlı devlet yurdu,ekmek babadan su devletten geçinip giderdik.

İzmir Atatürk Öğrenci Yurdu
İzmir Atatürk Öğrenci Yurdu

En zor olanı İnciraltı‘ndan o sıcakta Buca semtine gitmekti.Bir tek otobüs direk giderdi o da 270.
270 numaralı otobüs tam bir felaketti yurt öğrencisi için.

Buca’ya varış en az bir saat sürer.Bir arkadaşınızı bekliyorsanız arka arkaya geçer ama 270 bekliyorsanız bir türlü gelmek bilmezdi.Otobüsün içi kışın buz gibi yazında cayır cayır yanardı.Yağmur yağarsa tam bir çileye dönüşürdü yolculuk.Trafik kilitlenir ve eski ikarus otobüslerin körüklerinden su damlardı.İşin garip tarafı bu otobüslerde ”cep telefonunuzu kapatınız” işareti vardı ama bilgisayar donanımını andıracak en ufak bir parçası bile yoktu.Telefonda konuşmanız ya da arkadaşınızla sohbet etmeniz imkansız çünkü içerdeki gürültü düzeyi sürekli duyma bozukluğuna yol açacak cinstendi.Her durakta sürekli ”ilerleyin,arkalara doğru,sağlı-sollu yanaşın,otobüsün arkası da aynı yere gidiyor” muhabbeti eksik olmazdı.Şoförle kavga edenler olurdu;kimi şoförün tarafında,kimi şoföre karşı.İnciraltı durağında sabah sekiz otobüsü öğrenci ile dolardı.İnciraltı kavşağında Tıp Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri iner,iki durak sonra da Ekonomi Üniversitesi öğrencileri inerdi.Tam bir yer bulduk oturalım dersiniz ama öyle acele yok!Ata caddesinde Kabristan adında bir durak vardı ve Buca ya da Bozyaka SSK Hastanesine gidecek yaşlılar o saatte kabristan durağında hazır beklerlerdi.Durağın ismi kabristan,binenlerin yaş ortalaması 65. Otobüste oturan öğrenciler ön taraftan yer vermeye başlarlar ve bir bakmışsınız en arkada bütün öğrenciler ayakta,yaşlılar oturuyor ve yaş ortalaması otobüste 23’ten 45’e yükselmiş.Kabristan durağında yaşlıları görünce ”mezarlıktan izin almış” diye gülerdik.
Gün geldi bünye o yola dayanmadı ve Buca’da ev tutalım dedik.Üniversiteye dört dakika yürüme mesafesinde müstakil bir ev tuttuk.(Daha doğrusu arkadaşlar tuttu ben de hazıra kondum) Altı boş,üstü yok,yanlar boş;tam öğrenci evi çünkü sesten birinci derecede rahatsız olacak kimse yok.

Evimizin tam karşısı aile evi ve iki kızları vardı.Kızlar sarışın,yeşil gözlü,ortalama 1.70 boyunda oldukça güzellerdi.Sarışın oldukları için biz onlara ”civcivler” derdik. Ama yine de temkinliyiz çünkü sokakta herkes akraba, biz hem deplasmandayız hem de öğrenciyiz.Arkadaşlar alışveriş yaparken iri yapılı bir kasap dayı bunları yanına çağırmış.”Falan evde kalan öğrenciler sizler misiniz?” diye sormuş.

Kasap Dayı
Kasap Dayı

Arkadaşlar evet,orada kalıyoruz demişler.”Benim iki yeğenim sizin tam karşınızdaki evdeler,perdeleri açıp evde donla atletle gezmeyin!” demiş,”yoksa sizi burada barındırmam” diye de eklemiş.”Civcivler de bizim eve bakmasınlar,bakmazlarsa görmezler” deseydiniz diye uzaktan ve işkembe-i kübradan salladım ama kasap dayı yaşça büyük,saygıda kusur etmemişler.Sonra çay söylemiş buyurun oturun demiş.Satıraltı çay keyfi yapmışlar.Biz zaten öncelikle kendi rahatımız için tül perdeyi kapalı tutuyorduk ama kasap dayı işin içine girince,güneşliği de gece gündüz kapalı tuttuk.

yaz hapsi
yaz hapsi

Şimdi düşünün;dört tane erkek,sanki namusumuza halel gelir endişesi ile perdeler kapalı,bununla birlikte balkona atletle bile çıkmıyoruz.Bir yazokulumuz da kasap dayının zûlmü altında, kapalı perdeler ardında geçti.Eee sen otel gibi yurdu bırak eve çık,olacağı bu…Kaynak: sinjob