amerikan filmlerinde dikkatimi çeken çok önemli bişey var. onlar din adamlarına,dini içeriği olan bi çok şeye (papazlar,incil,rahip,rahibeler vb..) çok önem veriyorlar.mesela bir papaz görünce hemen toparlanıp el pençe divan oluyorlar. bizim yeşilçam filmlerinde ise bizim imamlar ne kadar adi ve namussuz adam grubundalar!bi gariplik yokmu bu durumda sizcede.başka bir gariplikte şudur ki; bizim %99 u müslüman olan ülkemizde nikahları din adamları kıyamazken..onlarda kıyabiliyor..şimdi bu örnekler çoğaltılabilir..en önemli örnek ise işte bu!biz kendi ülkemizde türbanımızla okuyamazken gidip bi başka ülkede okuyabiliyoruz…vs….
yorumlar
yazdıklarına katlımamak elde değil, sanırım müslümanlarda değil türklerde bi gariplik (laiklik elden gitmesin vs…)var
yazdıkların katılmak mümkün değil. ayrıca yazdıkların açık da değil. hangi yeşilçam filmlerinden bahsediyorsun. kurtuluş mücadelesini konu alanları kastediyorsan, elbette o zamanın din adamları yalnızca adi namussuz değil tamamen itilaf devletlerinin çıkarlarını koruyan, ingiliz ajanlarının ve padişahın istanbul hükümetinin adamları tarafından doldurulan kişiler olarak yansıyacaktır. çünkü toplumda lafı dinlenir, saygı duyulan bu kişiler, toplumu etkilemenin garantili yolu olarak görülmüşlerdir.sadece filmlerde değil o zamanı anlatan edebi eserlerde de durum aynıdır.evlilik konusunda da yanlışlarla dolusun. müslümanlıkta camide evlenilmez. imam nikahının da cezai bir yaptırımı yoktur. ancak resmi nikah zorunludur. resmi nikahtan sonra yemin bir imam huzurunda da tekrarlanabilir. hristiyanlarda ise nikah kilisede yapılsa da herşey resmidir.yeşilçamın bu konu haricindeki filmlerinde ise daha çok imamlar ya da din görevlileri değil, namazında niyazında geçinen yada etrafa kendilerini iyi müslüman olarak tanıtan, ancak kapitalist sisteme gayet güzel ayak uydurmuş sinsi bakışlı “hacı amca”lar vardır. örneğin Kemal Sunal ın bir kaç filminde ben durumu böyle hatırlıyorum . fikirlerinde en küçük bir değişiklik bile yaratamayacağımı biliyorum ama en azından şunu söylemeliyim: Türkiye, gelecekte, laikliğin eritilip üç defa “boş ol” denilip boşanılabileceği zamanlara geri dönmeyecektir. (zaten o da daha önce arap kültüründe olmayan osmanlının müslümanlığı içinde doğmuş ve gelenekselleşmiş bir saçmalıktır)
Her iki tarafında ortak buluşması gereken ortak noktalar var.Bir kere müslümanlığın ülkemizde yanlış uygulamalarından dolayı din adamlarından ve hatta Dinimizin gerçek uygulamalarından hızla soğutulmuş ve ona karşı saygıyı büyük ölçüde yitirmiş bir toplum olduğumuz ne yazık ki doğrudur. Yeryüzünde bizim kadar laik bir ülke daha yoktur. Ne güzel söylemiş elisia onlarde kilisede kıyılan nikahın resmi geçerliliği var. Çünkü kiliseler resmi bir kurum. Ve ayrıca orda devlet adamları incile yemin ederler. Rahipler ve papazlar en ateisti için bile saygı deyer toplum adamlarıdır. Ancak bizde laik olması gerekenin devlet olması gerektiği unutularak insanlarda laikleştirilmeye çalışılmıştır. Efendiler insanlar laik olmaz. illa ki laik olması gereken bir kurum varsa o da devlettir.
islam dini ni arap gelenekleri ağır basarak yaşamaktan vaz geçmediğimiz sürece ve islam’ın felsefesini yoketmeye çabalayıp, engizisyonlarca zedelenmesine göz yumdukça… türkler mi garip müslümanlar mı, anlayamayız… laiklik dinsizlik değil, din işleri ile devlet işlerinin ayrılmasıdır, bu böyle de bilinmeli aksini iddia edenlerin nedenleri araştırılmalıdır… sbaskentli arkadaşım haklı, devletlerin dini olamaz ancak din her insanı tek tek ilgilendiren vicdani bir olgudur, bir amaç değil bir araçtır…. toplumları bu yönü ile ilgilendirir.. işte bu yüzden sömürülmesi en kolay ve en tehlikeli olguyu devlet işleri ile karıştırmamak, öncellikle Allah ile kul arasına girmemek lazımdır…
ayrıca ülkemizi başka ilkelerle kıyaslamak yerine kendi dinamikleri içerisinde değerlendirmek grekir. burasi amerika değildir hollanda da değil.batı da din devleti kurmak isteyen bağnazlar yok. onlar bu konuda daha rahatlar. Kaygı önlem meselesi.
bizde din adamları, imamlar -tabii ki hepsi değil- nasıl hafif önyargıyla bakılmayan insanlar olsun ki? kendilerine tanınan öncelikleri, gösterilen saygıyı maddi çıkarlarına alet etmişler osmanlı’nın son zamanlarından yakın geçmişe kadar, bugün o kadar değil gerçi ama onun yerine bugün o insanların imajına daha da ağır hasar veren bir siyasi durum sözkonusu, trt’ye, thy’ye, aklınıza gelecek tüm devlet ve belediye üst makamlarına konuya ilgisi sıfır olan imamlar atanıyor yani aslında islami görüşlü mevcut hükümet din adamlarının toplumdaki konumlarını yükselteceğine yerle bir ediyor, dolayısıyla dinin, islamın değerini yaralıyor, dar kafalı şaşırmışlar..pekiyi, din adamları avrupa’da da yüzyıllar boyu kendilerine gösterilen saygıyı, tanınan hakları kendi maddi ve makam hırslarına alet etmediler mi? ettiler. neden bugün onlara toplumun bakışı saygılı, toplumdaki yerleri yüksek? çünkü din orada orta çağ’da taban yaptı, battı, çöktü; rönesans, fransız ihtilali ve aydınlanma hareketleri, din kurumları ve din adamlarının devletteki, toplumdaki, günlük hayattaki yerlerini tamamen yeniden tasarladı, buna laiklik dendi. böylece laiklik dini, tüm kurumlarını ve din adamlarını düştükleri istenmeyen seviyeden kurtardı, onu aklın ve ruhun gösterdiği doğru yere koydu; din tekrar saygın yerini aldı ve -önemli olan burası- onu, basit maddi çıkarları (mevki, para, vs.) uğruna kullanmak üzere, konulduğu bu yerden indirmeyi kimse başaramadı ve hatta -ilk zamanların dışında- pek de denemedi.konu tabii ki çok uzun, kısaca bağlamak gerekirse, m. kemal atatürk, aydın düşüncesi ve büyük devlet adamlığı sayesinde hilafeti kaldırıp, türkiye’de bu dürüst din yaşayışını ve işlevsel devlet idaresi sistemini -laikliği- kurmuştur; fakat sonradan devlet yönetimine geçenlerin gaflet, dalalet ve hatta hiyanette bulunması sonucu içinde bulunduğumuz duruma gelindi ve dolayısıyla türkiye rönesans’ını, aydınlanma çağını tamamlayamadı. dini, çıkarlarına alet etmekte olan devletin ve buna memnuniyetle uyan çoğunluğun gidişatına bakılırsa -din değil, islam değil- sistemin yarattığı “frankeştayn din” yakın gelecekte taban yapacaktır. bu, islamı ve imamlarını olması gereken temiz, duru haline getirecektir.işte toplumun tamamında bu temiz din anlayışı (sadece Allah ile kul arasında yaşanan ve islamın kurallarına göre asla gösteriş aracı olmaması gereken ibadet, giyim, vs.’nin tamamı) yayıldığında başörtünüz ile (türban denilen ucube ile değil) okula da, resmi makamlara da gidebileceksiniz.
yoo! bir farklılık yok bence. şeytana tapan ,küçük yaştaki çocuklara cinsel tacizde bulunan yada cematiyle beraber kasabada gizli örgütlenmeler içine giren pederlerlede ilgili çok film seyrettim.tuhaflık, ‘zihniyette’ sadece , ortak olanda bu değilmi zaten:)