Sovyetler Birliği ile ilişkilerimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan eskidir. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Sovyet Kızıl Ordusu Doğu Anadolu’dan kendiliğinden çekilmiş, Rus Çarlığı döneminde İngiltere ve Fransa ile birlikte yaptıkları Osmanlı topraklarının paylaşımını karara bağlayan gizli Sykes-Picot Antlaşması’ndan vazgeçilmiş ve Lenin tarafından dünyaya açıklanmıştır. Milli mücadele boyunca Sovyetler Birliği’nden Anadolu’ya silah, para ve altın akmıştır. Resmi Sovyet verilerine göre 1920-1922 yıllarında:39.000 tüfek, 327 makinalı tüfek, 54 top, 63 milyon fişek, 147.000 top mermisi ile doğu sınırlarından eski Rus Ordusunun bıraktığı askeri malzeme sevkedilmiştir. “Jivoy” ve “Jutkiy” adlı iki avcı botu hibe edilmiştir. Sovyet Hükümeti, Ankara’daki iki barut fabrikasının kurulmasında yardımcı olup fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammadde sağlamıştır. Sovyet diplomatik misyonu 200 kilo külçe altını ve iki parti halinde toplam 10 milyon altın Ruble’yi Türk Hükümeti’ne teslim etmiştir (Kaynak: Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçiliği)Mustafa Kemal cumhuriyet kurulduktan sonra, Kurtuluş Savaşı’ndaki yardımları nedeniyle Sovyetler Birliği’ne olan vefa borcumuzu sözleriyle ifade ettiği gibi Taksim Meydanı’na dikilen Cumhuriyet Abidesi’ne Kızılordu kurucularından General Frunze ve Sovyetler Birliği Türkiye Büyükelçisi S.İ. Aralov’un figürlerinin de eklenmesi için direktif vermiştir (bkz: Cumhuriyet Heykelleri).İlk tekstil fabrikalarımızın kurulmasında Sovyet parası ve katkısı vardır. Sovyetler 1932-1938 yılları arasında ilk Beş Yıllık Kalkınma Planımızın hazırlanmasında ve finasmanında destek vermişlerdir. Sovyet tarım uzmanları Çukurova’da pamuk tarımını konusunda inceleme yapmışlar, Sovyetler Birliği’nden makine ve teknisyen getirilerek Kayseri ve Nazilli’de ilk basma fabrikaları kurulmuştur.
Mustafa Kemal’in ölümü ile denge politikaları unutulup eski bir ittihatçı hastalığı olan Alman hayranlığı nüksedince Sovyetler Birliği ile gerginlik başlar, 1925’te imzalanmış olan Dostluk Anlaşması 1945’te geçersiz ilan edilir. Stalin yönetimi, Kars/Ardahan’ı ve Boğazlar’da üs kurma hakkı talep eder. Türkiye, 1948’de Marshall yardımını alması ve 1951’de NATO’ya üye olmasıyla ABD’nin dümen suyuna girer.
Stalin’in 1953’te ölümüyle Sovyetler’in Türkiye’ye karşı talepkar politikaları sona erince süper güçler arasında yeniden bir denge politikası izleme şansı yakalanır. 1959’da Sovyet kredisi ile Çayırova Cam Fabrikası’nın temelleri atılır. (Burada sormak lazım, acaba ABD sadık müttefiki Menderes’i bu bu fabrika yüzünden mi ipten almadı?)
25 Mart 1967 yılında (1. Demirel Hükümeti) Türkiye ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan Ekonomik-Teknik İşbirliği Anlaşması ile Sovyetler Türkiye’ye 200 milyon dolar tutarında kredi sağlar. Bu kredi ile ülkemizin önemli ağır sanayi tesisleri inşa edilmiştir: İskenderun Demir Çelik Tesisleri, Seydişehir Alüminyum Fabrikası, Aliağa Petrol Rafinerisi, Bandırma Asit Sülfürük Fabrikası, Artvin Levha Fabrikası. 24 Aralık 1972’de İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın büyütülmesi, 5 Haziran 1979’da Orhaneli Termik Santrali’nin kurulmasına ilişkin kredi anlaşmaları yapılmıştır. (Başka bir soru: Hadi Ecevit’in ABD ile arasının iyi olmadığını biliyoruz da, 1980’de Sami Süleyman Gündoğdu Demirel’i Zincirbozan’a bu ağır sanayi tesisleri mi götürmüştü acaba?)Sovyetler’in yıkılmasından sonra da Rusya ile ticari ve ekonomik ilişkilerimiz devam eder, Mavi Akım da Mesut Yılmaz’ı bitirir.
Tarihin ülkemizi getirdiği bu kavşakta, güneydoğudaki problemi çözmezsek problem bizi çözecek gibi görünüyor. Yakın tarih kime ne kadar güvenmek gerektiği konusunda az çok fikir veriyor. ABD’nin sadık mütteği rolünü şimdi RTE üstlenmiş durumda, ABD’den tokat yemiş eskiler ise diğer tarafta (Süleyman ile Mesut). Our boys’un pabucu damda diye postal yalayıcı Deniz desen bunalımda.Bağımsızların söylediklerini iyice bir dinleyin lütfen, bölgenizdeki bağımsız adayın ismini öğrenin, sonra pusulada şaşırmayın.