Sovyetler Birliği ile ilişkilerimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan eskidir. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Sovyet Kızıl Ordusu Doğu Anadolu’dan kendiliğinden çekilmiş, Rus Çarlığı döneminde İngiltere ve Fransa ile birlikte yaptıkları Osmanlı topraklarının paylaşımını karara bağlayan gizli Sykes-Picot Antlaşması’ndan vazgeçilmiş ve Lenin tarafından dünyaya açıklanmıştır. Milli mücadele boyunca Sovyetler Birliği’nden Anadolu’ya silah, para ve altın akmıştır. Resmi Sovyet verilerine göre 1920-1922 yıllarında:39.000 tüfek, 327 makinalı tüfek, 54 top, 63 milyon fişek, 147.000 top mermisi ile doğu sınırlarından eski Rus Ordusunun bıraktığı askeri malzeme sevkedilmiştir. “Jivoy” ve “Jutkiy” adlı iki avcı botu hibe edilmiştir. Sovyet Hükümeti, Ankara’daki iki barut fabrikasının kurulmasında yardımcı olup fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammadde sağlamıştır. Sovyet diplomatik misyonu 200 kilo külçe altını ve iki parti halinde toplam 10 milyon altın Ruble’yi Türk Hükümeti’ne teslim etmiştir (Kaynak: Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçiliği)Mustafa Kemal cumhuriyet kurulduktan sonra, Kurtuluş Savaşı’ndaki yardımları nedeniyle Sovyetler Birliği’ne olan vefa borcumuzu sözleriyle ifade ettiği gibi Taksim Meydanı’na dikilen Cumhuriyet Abidesi’ne Kızılordu kurucularından General Frunze ve Sovyetler Birliği Türkiye Büyükelçisi S.İ. Aralov’un figürlerinin de eklenmesi için direktif vermiştir (bkz: Cumhuriyet Heykelleri).İlk tekstil fabrikalarımızın kurulmasında Sovyet parası ve katkısı vardır. Sovyetler 1932-1938 yılları arasında ilk Beş Yıllık Kalkınma Planımızın hazırlanmasında ve finasmanında destek vermişlerdir. Sovyet tarım uzmanları Çukurova’da pamuk tarımını konusunda inceleme yapmışlar, Sovyetler Birliği’nden makine ve teknisyen getirilerek Kayseri ve Nazilli’de ilk basma fabrikaları kurulmuştur.
Mustafa Kemal’in ölümü ile denge politikaları unutulup eski bir ittihatçı hastalığı olan Alman hayranlığı nüksedince Sovyetler Birliği ile gerginlik başlar, 1925’te imzalanmış olan Dostluk Anlaşması 1945’te geçersiz ilan edilir. Stalin yönetimi, Kars/Ardahan’ı ve Boğazlar’da üs kurma hakkı talep eder. Türkiye, 1948’de Marshall yardımını alması ve 1951’de NATO’ya üye olmasıyla ABD’nin dümen suyuna girer.
Stalin’in 1953’te ölümüyle Sovyetler’in Türkiye’ye karşı talepkar politikaları sona erince süper güçler arasında yeniden bir denge politikası izleme şansı yakalanır. 1959’da Sovyet kredisi ile Çayırova Cam Fabrikası’nın temelleri atılır. (Burada sormak lazım, acaba ABD sadık müttefiki Menderes’i bu bu fabrika yüzünden mi ipten almadı?)
25 Mart 1967 yılında (1. Demirel Hükümeti) Türkiye ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan Ekonomik-Teknik İşbirliği Anlaşması ile Sovyetler Türkiye’ye 200 milyon dolar tutarında kredi sağlar. Bu kredi ile ülkemizin önemli ağır sanayi tesisleri inşa edilmiştir: İskenderun Demir Çelik Tesisleri, Seydişehir Alüminyum Fabrikası, Aliağa Petrol Rafinerisi, Bandırma Asit Sülfürük Fabrikası, Artvin Levha Fabrikası. 24 Aralık 1972’de İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın büyütülmesi, 5 Haziran 1979’da Orhaneli Termik Santrali’nin kurulmasına ilişkin kredi anlaşmaları yapılmıştır. (Başka bir soru: Hadi Ecevit’in ABD ile arasının iyi olmadığını biliyoruz da, 1980’de Sami Süleyman Gündoğdu Demirel’i Zincirbozan’a bu ağır sanayi tesisleri mi götürmüştü acaba?)Sovyetler’in yıkılmasından sonra da Rusya ile ticari ve ekonomik ilişkilerimiz devam eder, Mavi Akım da Mesut Yılmaz’ı bitirir.
Tarihin ülkemizi getirdiği bu kavşakta, güneydoğudaki problemi çözmezsek problem bizi çözecek gibi görünüyor. Yakın tarih kime ne kadar güvenmek gerektiği konusunda az çok fikir veriyor. ABD’nin sadık mütteği rolünü şimdi RTE üstlenmiş durumda, ABD’den tokat yemiş eskiler ise diğer tarafta (Süleyman ile Mesut). Our boys’un pabucu damda diye postal yalayıcı Deniz desen bunalımda.Bağımsızların söylediklerini iyice bir dinleyin lütfen, bölgenizdeki bağımsız adayın ismini öğrenin, sonra pusulada şaşırmayın.
yorumlar
çok güzel bir çalışma tebrikler arkadaşım…Tercihlerimizi düşünüyorum da ,neyse yorumsuz kalsın!!!
Acaba sovyetler babasının hayrına mı yoksa içerideki kankalarının hayrına mı yapmış bu yardımları?Her şey karşılıklı, bu ülkenin başındakiler birilerine birşeyler vaad eder ve karşılıksız da kalmaz. Hiçbir zaman koşulsuz destek verilmediği için de bazen yarı yolda kalırız.Mustafa Kemal dahi sovyetlerle ilişkileri batıya karşı bir koz olarak elinde tutmuştur.
“Ruslar bizi amma da çok seviyorlarmış da bu ABD yokmu ey gidi ne gavurmuş” derditen bir yazı.Halbuki ABDninde Türkiyeye sunduğu bir sürü kıyak vardır.Ancak ne Rusyanın yardımları ne de ABDnin yardımları karşılıksız değildir.Öyle sadece “tamam biz sizdeniz” lafına kanacak kadar enayi de değiller bu dev ülkeler.Neyse bu zaten eskimiş bir konu. Zira bu cephelerin artık hükmü pek kalmadı. Şimdi, cepheler yeniden kuruluyor. Hem yurt içinde hem yurt dışında.
Sovyet yardımlarının sebebi “Ben bu toprakları yiyemedim, onlarda yiyemesindir.” Bizim milletin geçmişten gelen bir hastalığıdır illa birilerine yaranmaya bayılırız biz. Osmanlı döneminde Fransızlara, son dönemlerde ingilizlere. Kurtuluş Savaşı’nda Ruslara, Demokrat Parti’den sonra ABD’ye.Bağımsız adayların ismini öğrenin demişsiniz. Onlarda yaranmıyor bizzat tetikçi niyetine kullanılıyorlar. Benim fikrim.
Yazı gerçekten güzel olmuş, tebrik ederim. Hemen birşey belirtmek istiyorum yalnız kaynak ve kişi isimlerini şu an tam olarak hatırlayamıyorum affedin, en kısa zamanda onları tekrar araştırıp yazarım buraya. Hatırladığım şu ki; Türkiye’nin stratejik konumuna dair bazı ülkelerin idarecilerinin, başkanlarının vs.. söylemlerinin bulunduğu çok güzel bir kitap okumuştum. Ve Çariçe Katerina’nın, Büyük Rusya için öncelikli takip edilecek yollarının “küçük bir listesi!” verilmişti. Vee tahmin edebileceğiniz gibi listenin ilk üç maddesi Türkiye ile ilgiliydi ve hatta ilki sıcak denizlere sorunsuz açılmak için kesinlikle boğazların ele geçirilmesi idi. Benim nedense Rusya denince aklıma ilk olarak bu madde geliyor. Sadece belirtmek istedim..**DÜZELTME** Bahsettiğim kitabı buldum ve gördüm ki maalesef büyük kısmını yanlış hatırlamışım. -maddeler hariç-Kitabın adı L’ART DE LA POLITIQUE, yazarı ise fransız Gaston Bouthoul. Türkçe çeviri ise Sabahattin Eyüboğlu ve Vedat Günyol tarafından yapılan “POLİTİKA SANATI”. Kitabın genel içeriği ise Türkiye üzerine değil birçok filozof ve devlet adamının görüşlerinin derlemesi (ben bayağı üstüme alındığımdan sadece Türkiye’yle ilgili diye hatırlamışım)Ve bu bahsettiğim sıcak denizlere inme politikası neden böyle hatırladım bilmiyorum ama ukala Katerina’ya değil Büyük Petro’ya (nam-ı diğer Deli Petro) ait. Ve bu maddede Türkiye’yle beraber Hindistan’ın da mutlaka elde edilmesi gerektiği belirtilmiş. Çar Petro’ya göre buraları ele geçiren dünya üzerinde mutlak hakimiyet sahibi olurmuş vs.. devamı için kitabı alıp okuyabilirsiniz gerçekten öğretici, yok ben kitabı napayım Petro’nun dedikleri lazım diyorsanız “Büyük Petro’nun Vasiyetnamesi”ni okuyabilirsiniz.
yazı süper… satır aralarındaki sorgular konusunda gelecek fikirleri de hararetle izleyeceğiz gibi…eski sovyetler birliği’nin kendi tarihinde (sıcak savaş dönemi dahil) hep çevre ülkelere bir istila harekatı içinde olduğunu görürüz. bu durum, soğuk savaş dönemine geçildiğinde ve hatta şimdiki rusya halini aldıktan sonra kendi sancılarını atlatmaya çalışırken bile gözlenmiştir.alışmış kudurmuştan beterdir ve tarihte hiçbir yardımı da kendi menfaatlerini gözetmeden yapmamışlardır. ekonomik yapılanma ve yatırımlar da bunun sadece bir kolunu oluşturur. öyle sessiz ve derinden de değil, geldiklerinde gümbür gümbür görüntü vermeyi de severler.
yahu Allah askina hangi ulke??Rusya, Amerika, Ingiltere veya Israil, hangisi Turkiyeye kendi cikarini gozetmeden yardim etmistir? veya edecektir?
Güzel bir yazi olmuş,geçmişteki mandacilik serüveninde gözleri önüne sermiş,bizler herşeyi pek bir iyi biliriz ama yakın tarihimizi hiç anlatmazlar.Destanlaştirilmiş tarihimizde kaybolmuş insanlarimizin böylesi bilgilere ihtiyaci var.Bugun de ayni mandaci zihniyet devam etmiyormu,su götürmez bir gerçek ki ediyor.Ama bu yazi sayesinde kronolojik olarak dış siyaset ve dinamikleri hakkında pek çok şey öğrendiğimizi söylemek gerek .Yazari serdarsabri yi tebrik ediyorum ve böylesi yazilarin hafifte daha çok yer bulmasi dileğiyle diyorum
Sol görüşlü insanların Amerika’ya “tü kaka” rusya’ya “Da, da.” demelerinden sıkıldım.Emperyalist diyince aklınıza sadece ABD gelmesinden de fena halde sıkıldım.Rusya’nın gerek ithal ikameci ekonomik model döneminde gerekse kurtuluş savaşı ve savaş öncesi dönemde Türkiye ile iyi ilişkiler kurma sebebinin Türkiye’nin arap petrolleri ile arasındaki tek köprü olduğu gerçeğini anlamayacak kadar sığ olduğunuza inanamıyorum.Bu kadar sığ olup amerikan emperyalizmini bu denli sert bir mizaçla eleştirebilmenize de akıl sır erdiremiyorum.
– Ezilmiş doğu halklarına örnek olan bir milli mücadeleye, ezilenleri temsil ettiğini söyleyen bir başka devlet elbette yardım edecektir, bunda garipsenecek bir durum yok, mandayla da bir ilgisi yok. İngiltere ve Fransa 1917 Ekim Devrimine kadar Rusya’yı istedikleri gibi kullanmayı başarmışlardır. Yegane isteği sıcak denizlere inmek olan Rusya’yı maymun gibi oynatmış, Osmanlı’yı onlara ucundan gösterip vermemişlerdir. Hafif yazılarımdan bir alıntı:Kıbrıs’ı verdik ama Adakale bizde kaldı…Çünkü Balkanlar’daki eyaletler bir bir isyan etmekte, Rusya Osmanlı’yı hem Balkanlar’da hem de Doğu’da perişan etmektetir. Rusya’nın güçlenmesini istemeyen İngiltere ve Fransa, Kırım’da (1853-1856) Osmanlı’nın yanında Ruslar’a karşı savaşır. İngiltere Gelibolu’ya ilk o zaman asker çıkarır. Böylece Osmanlı’nın zamansız parçalanması engellenir. Paris Antlaşması (1856) ile Osmanlı, Avrupa devletler topluluğunun bir üyesi olmuştur. Avrupa’lı devletlerden büyük borçlar alınmasına neden olan Kırım Savaşı Osmanlı’nın mali olarak da belini büker, Düyunu Umumiye ile sömürgeleşir ve sonraki bir çok nesli de borçlu kılar….93 harbinde (Hicri takvime göre 1293) yani 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında bu sefer Meriç’i geçip İstanbul-Yeşilköy’e kadar gelen Ruslar’la tarihimizdeki ilk Sevr olan Ayastefanos Antlaşması (1878) imzalanır. II. Abdülhamit Ruslar’ı durdurabilmek için İngilizler’e Kıbrıs’ı sunar. Kıbrıs geçici olarak İngiliz yönetimine verilir amma ve lakin İngilizler şartlı olarak girdikleri adayı Ağustos 1959’da Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilinceye kadar ellerinde tutarlar, adada hala bir üsleri bulunmaktadır….Ruslar’dan çekinen Avrupalılar onları Ayastefanos Antlaşmasının yerini alan Berlin Antlaşmasına (1878) zorlarlar.- Mustafa Kemal’in en büyük hüneri, kurtlar sofrasında pragmatik bir politakayı güdebilmiş ve sürdürebilmiş olmasıdır, siyaseti çok iyi bilir ve yapar. İngilizler’e karşı Ruslar’ı, Ruslar’a karşı Fransızlar’ı, Fransızlar’a karşı İtalyanlar’ı kullanabilmiştir. Çerkes Ethem, Yunan ordusu Ankara önlerine geldiği sırada dahi, kendisi cephedeyken Mustafa Kemal’in neden Ankara’da siyasetle uğraştığını anlayamadığını söyler mesela. Mustafa Kemal’in faydacı politikasını anlatan başka bir hafif yazımdan alıntı:Redd-i Miras…Bolşevikler’le görüşülecekse ben görüşürüm diyen Mustafa Kemal, o zamana kadar Bolşevikler’den gelen para ve silah yardımının devam etmesi için Ankara’da Kızıl Ordu’nun efsanevi kurucu komutanı General Frunze ile görüşür, pürüzler giderilir, Rusya’dan yardımlar gelmeye devam eder. Mustafa Kemal, Ethem’le birlikte Yeşil Ordu’yu da fesh ederek bunun yerine Kemalist Komünist Parti’yi kurdurur. İlginç bir not; İslami-Bolşevik Yeşil Ordu’nun kurucuları arasında Kemalist İttihatçılar’dan Cumhuriyet Gazetesi Kurucusu Yunus Nadi (Abalıoğlu) de vardır. Bugün Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Tehlikenin Farkında mısınız?” sorusunun yanıtı o günlerde saklı olmasın !?…- Acaba herşeyi mi, yoksa bilmemiz gereken kadarını mı biliyoruz?İngilizler neden kaybetmezler…J.G.Bennett, I. Dünya Savaşı sonunda İngilizler’in İstanbul’u işgali sırasında yüksek dereceli bir istihbarat uzmanı olarak görev yapar. Mustafa Kemal Samsun’a gitmek için Vahdettin’den olur aldıktan sonra Bandırma Vapuru ile İstanbul Boğazı’ndan çıkarken, İngiliz yetkililer tarafından durdurulup vizelerinin sahte olup olmadığı kontrol edilir. Boğazın kuzeyinden sorumlu olan J.G. Bennett durumdan işkillenir. Gemide Mustafa Kemal’den başka çok sayıda general vardır. Gemiyi beklemeye alarak durumu üstlerine bildirir. Teyit için Vahdettin’e ulaşılır ve problem olmadığı, geminin geçişine izin verebileceği Bennett’a bildirilir….@zalambo senin solak olmadığını biliyordum da, demek Ruslar üzerine oturdukları petrol yerine Arap petrolüne göz dikmişler, bak bunu bilmiyordum.
Neyse yazı bahane, maksat bağımsızlara destek olmaktı, yazının sonunda lafı oraya getirmek için kıvırdım kıvırdım ancak o kadar bağlandı, idare ediverin.
valla serdarcım, açıkcası, meclis konusunda, gittim bi matbaaya, üzerinde “FUCK YOU” yazan bir mühür yaptırdım. belki seçimlerde kullanırım! açıkcası, şu mecliste adamdan başka herşey var!
ya arkadaş! hiç mi hıyanet ve delalet içinde olan bu avrupa ülkelerinin, amerikanın, rusyanın veya kasıtlı olarak türkiyeye siyasi ve stratejik anlamda saldıran herhangi bir ülkenin başına bir olay gelmez! bunların işi hep rast mı gider arkadaş!
yahu siz hıyaneti dalaleti niçin dişarda arasiniz ki en alasi içimizde hükümet işte,tezkereyi geçirmemein kuyruk acisi ile ve şirin görünmek adina şimdilierde,pkk meselesini tamammen ordunun üzerine yıkmış,siyasi irade ve desteği esirgeyen, bu konuda ordusunu yanliz bırakan bir hükümet,ve biliyormuydunuz bizler IMF le 12 milyar dolar için stand by imzalarken ,ayni hükümet vergi yüzsüzü citibank in 4 milyar dolarlik vergi borcunu 2002 yılında bakanlık emri ile bir gecede sifirladiği ve citibanktan bunun karşiliğinda alinan paralarin AKP ce kullanildiğini.İşte ihanet budur.Rusya,ABD,AB bize ihanet etmiş çokmu.İçimizdeki hainlere bakalim.
yahu nedır ki.. dısarıyla neden ugrasıyoruz içimiz bu kadar kokusmus ve ayak oyunları bukadar çokken biz de bir sürü masumlar ölüyorr..
arkadaşım bu çalışman çok güzel olmuş kutlarım.bir kaç nokta var bu vefa borçunun neden göstereceğimiz pek anlayamadım. Çünkü bize yardım yapmadılar sadece Türkiye’den zaptetiği türki devletlere yardım etmemez karşılığıydı bunlar. yaptığı parasal yardımlarda ilginçtir bu devlette yaşayaşan soydaşlarımızın topladığı paralardı.Bizim kime VEFA BORÇUMUZ olduğu buşekilde daha açık oldu.
“dahili ve harici bedhahlar!”
@serdarsabri çok güzel yazmışsın ellerine dert görmesin.yalnız giriş,gelişme çok hoş giderken sonuç lönk diye belirdi(:
yazı için teşekkürler, sonuç pek anlaşılamasa da!bu arada, yorumların bazıları da süper hani…ya tarih bilinmiyor, ya siyasi perspektif yok, ya da ne bileyim,… dilim varmıyor.yalnızca şu gerçeğin altını çizmek yeterli bence: bölgede üç doğal müttefik var, bunlar tarihte biraz yakınlaştığında sadece bölgenin değil, dünyanın görüntüsünün değiştiğini biliyoruz. ve bilim eğer olacakları öngörense, siyaset bilimi de bu üç ülkenin yakında fazlasıyla yakınlaşacağını öngörüyor.Bu üç ülkenin adını sayınca gülümseyenlerin sayısının az olmayacağını biliyorum. Ama yine de güldüreyim bazılarını: Türkiye, Rusya ve İran.
@serdarsabri ekonomik stratejiden anlamadığın ne kadar belli.kaynağa sahip olmak ile onu tüketmek arasında uçurum vardır.kaynak birden fazla yerde varken kendi merkezi otoritene daha yakın olanı tüketmek şaşkınlıktır. merkezi otoritene daha yakın olan kaynak en son tüketilmelidir. önce dışardaki kaynaklar sömürülüp ardından elindeki gücün katmerlenip çoğalması ve dış dünyayı kendine muhtaç hale getirmektir aslolan.amerika örneğine bakalım. aranızda kaç kişi amerikan hükümetinin amerika sınırları içindeki petrol kuyusu sahiplerini “hacı petrolü işleme, dursun kenarda… sana da şu kadar para veriyorum işlememen için” dediğini bilir.bilmeden de öter konuşur, laf sokmaya çalışır?solak olmadığım konusunda çok yanlış düşünmüşsün.
Anlamadığım sadece ekonomik strateji olsa keşke, yaramı deştin şimdi. Demek, dünya tarihinde sömürüye karşı kurulmuş en büyük organizasyonun asıl amacı Arap petrollerini sömürmekmiş, vay be. 70 sene üzerine oturdukları Bakü petrolleriyle Türkmen gazını sömürmeye fırsatları olmadı heralde, ya da ekonomik strateji bilmiyordu bu keresteler de.Arap petrollerinin kıymetini anlayan Churchill’dir. O zamana kadar Kraliyet Donanmasının savaş gemileri kömürle çufçufluyordu, ne ki kömür ağır bir malzeme olduğundan gemiler yavaş gidiyordu, petrol ortaya çıkınca kömür ekarte oldu.Tekrar edeyim; İngilizler, yegane isteği sıcak denizlere inmek olan Rusya’yı maymun gibi oynatmış, Osmanlı’yı ucundan gösterip vermemişlerdir. Rusya’nın daha çarlık döneminden hevesi Balkanlar’ı ve İstanbul’u ele geçirmekti, o da İngiltere’nin engellemesi ile gerçekleşmedi. İngiltere Rusya’yı Helenler’i kışkırtmak için kullanıp sonra safdışı bıraktı, Rusya’nın Hindistan’a geçiş yolu Süveyş’e inmesini engellemek için genç Türkiye Cumhuriyeti’ni fazla sıkıştırmadı. Mustafa Kemal de bu çatışmaları diplomatik ve askeri bir zafere çevirmeyi başardı. İngilizler kaybetmezler, çünkü yarıştaki bütün atlara oynarlar.
gerek sovyetler zamanında olsun, gerekse bugünkü rusya olsun, gerek cumhuriyetin başında olsun gerekse bugün 90. yılına az kala olsun, rusların türkiyeye en büyük yatırım ve yardımları rus kızlarıdır. daha iyi sonuç verenini henüz görmedim. bu yatırımın tek eksi yönü votkakolik olan rus erkeklerinin benzerlerinin 1 süre sonra buralardada hortlayacak olması. ama değmezmi be yaw.
galiba bu konuda ki yatırma işini, ruslardan ziyade biz yaptık.
hafif.org gibi bir sitede hala aklı bacak arasında olan insanları görmek çok tuhaf.Her neyse konumuza dönelim;Bir Seydişehir’li olarak,Seydişehir Alüminyum Fabrikası’nda staj yapmış ve çalışmış biri olarak şu bilgileri vereyim:Seydişehir Alüminyum Fabrikasının temeli 5 Ağustos 1967’de Başbakan Süleyman Demirel tarafından atılmış,Sovyet firması Tiajpromexport tarafından montajı yapılmış, tam kapasiteyle üretime 1973 yılı Ekim ayında geçmiştir.Seydişehir-Antalya karayolunun 25. kilometresinde bulunan boksit madeni fabrikaya taşınarak alüminyum üretimi yapılmaktadır.Yılda 60000 ton sıvı alüminyum üretilmektedir.Sovyetler Birliği ile yapılan anlaşma uyarınca, fabrikanın inşa edilmesi ve üretime geçilmesi ile birlikte 10 yıl boyunca fabrikada üretilen Alüminyum Oksit (Al2O3) fabrikanın inşa edilmesi bedeli olarak Sovyetler Birliği’ne verilmiştir.Yani fabrika için Türkiye Cumhuriyeti bir kuruş ödeme yapmamış,fabrikada üretilen ürünle bu bedel ödenmiştir.Fabrika bilindiği üzere 2003 yılında özelleştirme kapsamına alınmış ve 2005 yılında satışı gerçekleştirilmiştir.Sovyetler Birliği’nin yani bugünkü adıyla Rusya Federasyonu’nun Türkiye’ye en büyük yatırımı Rus kızları değildir.Ruslar’ın Türkiye’ye en büyük yatırımı ülkemizin bir çok yerinde kurulan sanayi tesisleridir ki bir çok insan o tesislerde çalışarak evine,ailesine ekmek götürebilmektedir.
An gelir herkesin aklı mutlaka bacak arasına gider. Bu bir gerçek.Benim de hoşlanmıyor olmama rağmen, hafif.org da bu tabiri kullanabileceğiniz o kadar çok kişi vardır ki, en duygusal veya en gerçekçi yazının ahkamında bile bu kişilerin yorumlarına rastlayabilirsiniz.Benim demek istediğim (eleştirinize ben de dahilsem eğer); Rusya’dan gerek fuhuş amacıyla gerekse de ticaret amacıyla bir çok bayanın gelmiş olmasına rağmen, bütün gelen bayanları bizim aynı karşılamaya tabi tutmamızdır.Bu millet olarak bizim ayıbımız.Yazı ve sizin ahkamınızdan da anlaşılacağı üzere, kimse kimseye karşılıksız yardım yapmıyor. Sovyetler Biriliği’nin bu yardımının sonucunun, Turgut Özal zamanında da sıkça rastladığımız Yap-İşlet-Devret modeline uygun olduğunu görmek hiç de zor değil. Demek ki biz evimize götüreceğimiz ekmeğin bir kısmını (belki daha da fazlasını) 10 yıl (yada daha uzun bir süre) Sovyetler Birliği’ne vermişiz. Ha durup dururken Sovyetler Birliği “size bir fabrika kurayım” dememiştir, biz istemişizdir. Asıl acınılacak durum 1967 yılında dünya sanayi devrimini tamamladıktan sonra bile bizim bir fabrika kuramıyor durumda olmamızdır.
hafif.org gibi 1 sitede hala aseksüel insanlar görmek,… amaaaan sanki çok ahım şahım 1 mekanda görmek filan. kemalist embesillerin oyuncaklığından çıkınca batmış gitmiş boş beleş mekan işte. duyanda bişi zannedicek.hem rus kızlarını duyunca insanların aklı neden hemen nataşalara, sen istiyor duj, verecek 50 dolar daha yörelerine gidiyorki? gidecen, ailesinden allahın emri, peygamberin kavliyle isteyip helalin edecen. bu aralar rus kızlarından çok eposta geliyor, nerden buldularsa beni arkadaş filan olmak istiyorlar. oradan ilhami geldiydi.bence rusların türkiyede en büyük yatırımı ve yatırılmışı rus kızlarıdır. çiş bankası konu harici tabii.
HATESLI, Nasıl ki Türk taahhüt firmaları yurtdışındaki herhangi bir proje için belli bir bedel veya belli bir süre işletme hakkı talep ediyorsa, Tiajpromexport firmasının da böyle bir bedel talep etmesi gayet doğaldır.Sonuçta bu iki ülke arasında ticari bir anlaşmadır.Biz Sovyetler Birliği’nden böyle bir fabrika kurmasını istedik, onlar da şartlarını söylediler ve biz kabul edip anlaşma sağlanınca fabrika kuruldu.İşin özü budur.OGUZ KAGAN V221-Her yerde, her platformda cinsellikten bahsetmek seksüel olmak değildir.Bahsetmemek de aseksüel olmak değildir.Bence insanlar, cinsel üreme organını ağızlarında taşımamalıdır.2-Bir mekanda kalitesiz insanlar çoğunluktaysa o mekan kalitesiz bir mekandır.Tam tersi olarak bahse konu mekanda kaliteli insanlar çoğunluktaysa o mekan da kalitelidir.Mekanlar düşünen,hisseden canlı varlıklar değildir.Mekanları insanlar oluşturur ki mekanın kalitesinin yüksekliği o mekanda bulunan insanların kalitesinin yüksekliği ile doğru orantılıdır.3-Sadece bu sitede değil, özellikle haber siteleri olmak üzere bir çok yerde yorumları okurum.Bu yorumları takip ederken ilginç bir durum dikkatimi hep çekmiştir;Atatürk’e, Cumhuriyet’e Kemalizm’e, Kemalistler’e karşı olanların, gizli ya da açık olarak hakaret edenlerin yorumlarında gayet bozuk bir Türkçe hakim. Sanırım sen de dikkat edersen göreceksin.4-Bu sitede bulunan bir çok kişiye Rus vatandaşı kadınlardan,kızlardan e-posta gelir.Ayrıca yine bir çoğumuza Nijerya’da ki darbe sonrası bankada mahsur kalan 20 000 000 Dolar’ı ülke dışına çıkarmak için de yardım çağrısı gelir.Bill Gates’in servetini herkese dağıttığı konulu e-postalar da gelir.İnsan inanıp iman ederse her şeye inanır.İnanmanın sonu yoktur.
Bilgi için teşekkürlerreklamacaiaçai 1200acai berry
bilgi için teşekkürlerbalon süslemeleribalon süslemebalon süslemesibaloncuuçan balon
Bilgi için teşekkürlerkarin estetigikarin germekarin ameliyati