Bugün Öğretmenler Günü’ydü. Ve bunu öğrencilerden ve öğretmenlerden başka hatırlayan oldu mu merak ediyorum. Aslında söylemek istediğim bu değil. MEB bu konuda ne kadar duyarlı? Merak ettiğim bu. Çünkü diğerleri ne kadar konuşsa da sorun çözülmüyor. Çünkü Türkiye’de öğretmenler kaderine terk edilmiştir. Öğretmenler için yaşam mücadelesi vermek, hayatta kalmak herşeyin önüne geçti. Bırakın kadrolu ya da sözleşmeli öğretmenleri, ücretli öğretmenlerin durumu inanılmaz derecede kötü.Bu konuda örnek vermek dünyanın en kolay işi. Keşke böyle olmasaydı. Ne yazık ki böyle: Ücretli bir öğretmen vermiş olduğu ders saati kadar ücret alıyor. Vermiş olduğu bir ders saati karşılığında 5 YTL alıyor. Örneğin bir branş öğretmeni bir ilköğretim okulunda göreve başlıyor. Okulun haftalık ders saatinin 30 olduğu durumlarda (sabahçı-öğlenci sisteminin olmadığı okullarda durum böyle) o öğretmen haftada 20 ya da diyelim ki 25 saatlik ders verebileceği dersler için görevlendiriliyor. Bu, öğretmenin haftada 25×5=100 YTL kazanacağı anlamına geliyor. Yani ayda (okulların tatil olmadığı durumlarda) ortalama olarak 500 YTL kazanması gerekiyor. Fakat herşey öyle göründüğü gibi değil. Hatırladığım kadarıyla; vergidir, sigortadır derken vb. kesintiler ile öğretmenin maaşı 400 ile 430 arasında bir değere denk geliyor. Bir de bu öğretmenin büyük şehirde yaşadığını ya da yaşamak zorunda olduğunu düşünün. Bu öğretmenimizin kira,elektrik,su masraflarını ancak ucu ucuna karşılayabildiğini bildiğimiz için şu soruyu sormak istiyorum: O, yaşamını nasıl devam ettirebilecek? Ne yiyecek, ne giyecek? Yaşamak için su içse bile yeter diyeceğim ama saçmalamanın anlamı yok. MEB, yemeden, ısınmadan, kültürel,sanatsal ya da teknik açıdan ihtiyaçlarını karşılayamadan, kendini hiçbir alanda doyuramadan yaşayan ya da yaşamaya, ayakta kalmaya çalışan birinden nasıl bir eğitim vermesini bekliyor? Karşısında herşeye, özellikle bilgiye aç, parlayan gözleri görünce ne yapacaktır? Yaptığı işi nasıl olurda büyük bir zevkle ve şevkle yapacaktır? Nasıl olur da öğrencisine bunu yansıtacaktır?Kiralar en az 300 YTL’den başlıyor.Sosyal adalet nerede, hukuk nerede, bütçeden kim sorumlu?Hükümet nerede?Bu nasıl insanlıktır, bu nasıl bilimselliktir, bu nasıl Müslümanlıktır, bu nasıl sosyalistliktir, nasıl devrimciliktir, bu nasıl demokratikliktir, bu nasıl insanlıktır? Bu yapılan hiçbir değerle açıklanamaz, bu insanlık dışıdır. Bu zorbalıktır, acımasızca işkenceden geçirmektir, bu duyarsızlıktır, bu söylediklerinin arkasında durmamaktır, bu bile bile acı çektirmektir. Bu eylemsizliktir, bu insana hayvan muamelesi yapmaktır. Bu gericiliktir. Bu karanlık bir dünyaya gidiştir. Bu gelecekte meydana gelebilecek olası sorunların kökünde yatan değer bilmezliktir, kanayan yaradır. Bu tüm hastalıkların başlangıcıdır.Bu bir medeniyetin insana verdiği değerin ölçüsüdür. Bu boş lafların arkasında yatan gerçektir. Bir medeniyetin çöküşüdür.Daha fazla konuşmak istemiyorum!
yorumlar
ülkemiz gelişiyor ve çağ atladık son yıllardaki gelişmelerle, bu yazı 5 yıl önce yazılmış. şimdi biz 5 yıl sonrası yani 2011 yılına gelelim, 2006′ da ücretli öğretmen maaşı 500 tl iken şu anda 800 tl bile olabiliyor, şu dakika itibariyle türkiye’ yi bu gelişim hızıyla bağlasan durmaz, durmak yok yola devam, umarım bu yorumdan 5 yıl sonra yani 2016′ da ücretli öğretmen maaşları aynı performansı göstererek düz hesap 1000 tl’ ye bağlanır, malum uzay çağındayız, öğretmen dediğin de nedir ki, kum gibi, bütün dünyaya yetecek kadar. teşekkürler türkiye…
…
Keşke ücretli öğretmenlik ya da öğretmen maaşları milli eğitimin tek sorunu olsa. Bunu maalesef bir öğretmen olarak söylüyorum. Zaten o saçma sapan sınavı geçemeyeceğimi bildiğim için KPSS’ye girmedim bile, özel bir okulda çalışmayı tercih ettim. Mutlu muyum, aslında sene sonunda k.çıma tekmeyi atarlarsa diye korkmuyor değilim, ama en azından işini önemseyen ve öğrencilerin öğrenmesi için elinden gelen her şeyi yapan öğretmenlerle beraberim. Ve de inanıyorum ki olmayanı oldurmayanı başarıyoruz, hiç öğrenemeyecek çocuklar bile başarılı ve istekli öğretmenlerin elinde temel yaşam becerilerini kazanıyor. (Ve de maalesef buna erişme hakkı yalnızca özel okula parası yeten zengin ailelerde, ya da süper zekalı burslu öğrencilerde.)Fakat stajyerlik kursundaki meb öğretmenlerine bakıyorum, ben bu insanlarla üniversiteden aynı zamanlarda mezun oldum. Hemen hemen aynı müfredatı gördük, eğitim metodlarını, tekniklerini derinlemesine inceledik. Ama bu öğretmen arkadaşlarımın içinde çok sinirlenip bi tane patlattım diyen biri bile var, daha 6 ay olmadı bu kadın öğretmenliğe başlayalı! Aynı üniversiteden mezun olup da devlet okulunda başlayan arkadaşlarım bile derse girip oturup çıkıyoruz diyorlar. Böyle mi olmalı bir öğretmen? Peki Milli Eğitim ne yapıyor? Kendi bile inanmadığı şeyleri sırf zorunluluktan dolayı uyguluyor. Öylesine teftiş yapıyor, öylesine seminer yapıyor, o seminerlerde uykusunu alamayan öğretmenimiz uykusunu alıyor. Eğitimin gelişmesi, çocukların öğrenmesi, o günün sonunda okuldan hayata dair bir şey kazanmış olarak dönmesi kaç öğretmenin umurunda?
15 yıldır bu mesleğin içindeyim…mutlu olana rastlamadım…”hamdolsun” mantığına karşı değilim ama bu özveri ve fedakarlıklar karşısında hamdolsun denecek bi durum yok.::(:(