Zengin bir Alman ailesinin çocuğu Sophie Scholl… Hitler’in gençlik kamplarında eğitim gördü. Yahudi değil. Polonyalı, Çingene, komünist, sosyalist hiç değil. Sadece gangster olarak gördüğü Nazi Partisi’ne ve onun ırkçı savaş çığlıkları atan devletine karşı. Barıştan yana…Yeni yetmeliğinde Almanya’da 9-10 Kasım 1938’de Kristallnacht (kristal gecesi) ile Yahudilere yönelik zulme tanık oldu. 7 Kasım günü, ailesine Naziler tarafından işkence edilen 17 yaşındaki Polonyalı bir Yahudi gencin, Paris’teki Alman Büyükelçiliği’ndeki bir görevliyi vurmasının ardından, bu olayı bahane eden Naziler, tüm Almanya çapında Yahudilere yönelik saldırılar düzenlettiler.Bir gecede 1350 sinagog yakılıp yıkıldı. 90’dan fazla Yahudi öldürüldü. 30 bin Yahudi toplama kamplarına gönderildi. 7000 Yahudi iş yeri, binlerce ev yağmalandı.

Yağmalanan binaların cam kırıklarının görüntüsü nedeniyle geceye “Kristal Gecesi” dendi. Alman hükümeti, bu olaylardan Yahudileri sorumlu tuttu ve “kırılan camların karşılığı” olarak Alman Yahudilerini 1 milyar mark tazminat ödemeye mahkum etti.

Alman Sağlık Bakanlığı Irk Araştırmaları Bölümü tarafından 1936 yılında hazırlanan bir doktora tezi, Çingeneleri “Saf Alman ırkının korunmasına karşı büyük bir tehlike” olarak tanımlıyordu. 14 Aralık 1937’de bir kararla Çingeneler, “iflah olmaz suçlular” olarak ilan edildi ve Alman toplumundan temizlenmeleri kararı alındı. 1938’den başlayarak Naziler tarafından avlanıp toplama kamplarına gönderildiler.

Sophie, yükselen faşizme, ırkçı ve Almanlaşmış devlet anlayışına karşı susmadı, susamadı… Beyaz Gül hareketi ile birlikte kardeşi Hans ve arkadaşları ile Münih Üniversitesi’nde dağıttıkları bildiriler nedeniyle tutuklandı.Sözlerinin yanına bir beyaz gül bırakan bu gencecik insan sorgulara yanıt olarak, “Biz, sözlerimizle savaştık,” dedi.22 Şubat 1943’te asıldılar.
Sadece bildiri dağıttıkları için… Alman olmalarına rağmen, ırkçılığa, her türlü ayrımcılığa karşı çıktıkları; bireyleri tek tek kendileri ile hesaplaşmaya çağırdıkları için… Savaşa ve Nazizm’e karşı düşüncelerini yazıp dağıttıkları için, vatan haini damgasıyla Nazi iktidarı tarafından katledildiler.Nazizm sadece Alman halkının değil bütün dünyanın ayıbıdır, yüz karasıdır. Bu vahşete seyirci kalan, anlaşmalarla uzlaşan ve uzak duran; ırkçılığa, faşizme, anti demokratik uygulamalara ve savaşa, milyonlarca insanın toplu katliamına, toplama kamplarına HAYIR demeyen her birey, her halk sorumludur insanlığın bu büyük utancından.Sophie, ‘Bugün burada yargılandığımız yerde yarın siz olacaksınız,‘ diyor…
Son söz olarak… Doğru diyor!Sophie’nin sesini duymayan, o asılırken susan dünyanın utanç belgelerinden biri de Fransa’daki Natzweiler – Struthof Toplama Kampı.

Çok film izledim, pek çok fotoğraf gördüm İkinci Dünya Savaşı’nı ve başka savaşları anlatan, ama hiçbiri Natzweiler’deki barakalar, krematoryumun fırını, ölüm koşusunun çimenleri, hücreler ve revir denilen buzlu beyaz karolar gibi bağırmamıştı yüzüme. Ben fotoğraf çekemedim. Oraya, o vahşete, o sessiz ölümün sesine nasıl dayandığımı bilemeden gezdim.

Bilet alarak girdik bu ölüm dünyasına… Oysa ayak bastığımız yer bir müze değildi, bir utanç fotoğrafıydı. Acıların bedelinin hiçbir sözle ifade edilemediği gerçeküstü bir yerdi orası.

Pek çok isim, pek çok belge… Belge ismini veremeyeceğiniz, gözlerinizin bakış olduğu için kalbinizden utandığı yazılar, tutanaklar, fotoğraflar…

Kampın ünlü katil komutanlarından Josef Kramer yargılanırken: “Hiçbir vicdani rahatsızlık duymuyorum, ben askeri emirleri (80inci madde) yerine getirdim,” diyor.