bildirgec.org

çingene hakkında tüm yazılar

Tony Gatlif’ten Bir Yol Hikayesi: Transylvania

768 | 26 February 2010 14:38

Çingenelerin hayatına hem bir belgesel, hem de bir müzikal tadında yaklaşan dans ve dramla süslenmiş bir yol hikayesi…

Latcho Drom, Exils, Gadjo Dilo gibi birçok başarılı esere imzasını atmış, Cezayir doğumlu Fransız yönetmen Tony Gatlif’in ellerinden çıkmış yine harika bir film.

Bu sefer anlatılan, sevdiği adamı bulmak için yollara düşen ve Transylvania’ya giden Zingarina’nın hikayesi. Asia Argento’nun canlandırdığı Zingarina katıldığı bir pagan festivalinde sevdiği adamın artık kendisini sevmediğini öğrenir, yaşadığı bunalımı atlatabilmek için de her şeye sıfırdan başlamaya karar verir. Yolculuk esnasında “Duvara Karşı” filmindeki rolüyle “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazanan Birol Ünel’in canlandırdığı Tchangalo ile tanışır ve bir aşk yaşamaya başlarlar. Daha sonra ise olaylar gelişir.

Müzikleriyle ve görüntüleriyle olduğu kadar, usta oyunculuklarıyla da seyirciyi kendine hayran bırakan; özgürlüğe, kadına, dansa, müziğe ve Balkanlara dair 103 dakikalık bir kesit…

kenar mahalle çocukları

lucky soul | 07 May 2009 11:39

Kenar mahalle çocukları…
Hepsi kendi alemine akmakta…
Halleri duman ama farkında bile değiller, çünkü dumandan göz gözü görmüyor.
Boş zamanlarında güzellikle uğraşıyorlar.
Ama zamanları hiç dolu değil…
Gelecek asla gelmeyecek onlar için.
Ya da habersizce gelip geçecek yanıbaşlarından. Onlar farkına bile varmadan.
Sırayla düşücekler su dolu bir kovanın içine.
İşte onların geleceği düşme sıralarından ibaret..
Onların dertleri, tasaları hiç olmadı. Onlar hep sıcak, onlar hep hareketsizdi.
Ne onlar kimsenin umurundaydı, ne de kimse onların…
Bir ortaköy bulmuşlardı aralarında…
Tüm dünyanın ciğeri onların elindeki torbadaydı. Her nefeste biraz daha kirleniyor, her nefeste biraz daha güzelleşiyordu.
Onlar için acı yoktu. Onlar için acı harman yerinden ibaretti.
Onlar korkmazdı da ama korkutmazdı da…
Çünkü onların alemi farklıydı.
Herkes akamazdı alemlerine… Ya onlar bırakmazdı içeri, ya da başkaları beceremezdi girmeyi…
Çok görünmelerine karşın çok azdılar içerde, herkesin bildiğinin aksine.
Onların korunmaya da hiç ihtiyacı yoktu.
Hepsi çokta kralıydı alemin..
Kralları yoktu yüreklerinden başka…
Silahları ise bazen bir cam parçası, bazen bir sustalı…
Ama onlar hep dumanaltı..
Kenar mahalle çocukları….

SOPHIE MAGDALENA SCHOLL

neceff | 23 December 2008 09:09

Zengin bir Alman ailesinin çocuğu Sophie Scholl… Hitler’in gençlik kamplarında eğitim gördü. Yahudi değil. Polonyalı, Çingene, komünist, sosyalist hiç değil. Sadece gangster olarak gördüğü Nazi Partisi’ne ve onun ırkçı savaş çığlıkları atan devletine karşı. Barıştan yana…

Yeni yetmeliğinde Almanya’da 9-10 Kasım 1938’de Kristallnacht (kristal gecesi) ile Yahudilere yönelik zulme tanık oldu. 7 Kasım günü, ailesine Naziler tarafından işkence edilen 17 yaşındaki Polonyalı bir Yahudi gencin, Paris’teki Alman Büyükelçiliği’ndeki bir görevliyi vurmasının ardından, bu olayı bahane eden Naziler, tüm Almanya çapında Yahudilere yönelik saldırılar düzenlettiler.

Dansöz – 2001

kadirgunay | 09 December 2008 12:20

Dansöz Afiş
Dansöz Afiş

Derler ki Hz. İsa’ nın çarmıha gerilirken elleri ve ayaklarına çakılan çiviler çingeneler tarafından yapılmıştır. Bunun içindir ki çingeneler ömür boyu lanetlenmiş bir topluluktur. Yerleri, yurtları yoktur. Sevilmezler… Bir kez yıkandıkları suda bir daha yıkanamazlar…

Film bu şekilde değişik bir anlatım ile başlıyor. Tür olarak Drama dense de daha çok masalsı bir anlatıma sahip. Aslına bakarsanız hafif de bir günah çıkarma gibi algılanıyor.

Gadjo Dilo

kirmizifare | 03 December 2008 13:26

Çingene denilince akla hırsız, pis, ahlaksız ve buna benzer bilumum çingeneleri toplumun dışına iten bir sürü kelime geliyor. Kimi zaman “Ne eğlenceli insanlar bunlar, keşke onlar kadar rahat olabilsek..” dememize rağmen kimi zaman da “Çingenelere benzedin” ve benzeri bir sürü cümleyle aşağlıyoruz onları. Ama içimizde hep bi ukte oluyor onların yaşadığı özgürlüğü dışardan izlerken… Kedi ulaşamadığı ciğere mundar der ne de olsa…

Yıllardır toplumların mevcut kurumlarının (hastane, hukuk ve benzeri kamu kurumlarının) kendilerini hep ezmesine ve görmemezlikten gelmesine, görseler de potansiyel suçlu damgasının basılmasına rağmen onları neşelendiren ve hayata tutunmalarını sağlayan en büyük güç nerden geliyor diye sormadan edemiyor insan.

ÜNLÜ VE ÜNSÜZ ÇİNGENELER

keremx | 24 October 2008 10:34

ONLAR DA İNSAN...
ONLAR DA İNSAN…

ÜNLÜ ÇİNGENELER

Onları da Allah yarattı. Onlar da insan. Onlar da bizden biri. Roman vatandaşlardan bahsediyorum. Romanlarla ilgili toplumda o kadar çok yanlış yargı var ki; onlardan bahsederken böyle bir giriş yapmaya ihtiyaç duydum. Romanlardan öyle insanlar tanıdım ki çoğumuzdan daha çok insan ve çoğumuzdan daha çok inançlı..

Şüphesiz Çingenelerin kendilerine has bir yaşam tarzları var. Dünyanın neresine giderseniz gidin, Çingenelerin ortak bir iz taşıdığını görüyorsunuz. Bu izin tarihi köküne bakıldığında; kaynakların çoğu, Çingenelerin Hindistan’dan bütün dünyaya yayıldıklarını işaret ediyor. Binlerce yıldır, farklı zaman ve coğrafyalarda, hiç değişmeden aynı kültür ve yaşam tarzını sürdürebilmiş ender topluluklardandır Çingeneler.

“yetmişikibuçuk millet” deyiminin kökeni

biSGen | 30 January 2008 12:11

osiris
osiris

Dilimizde geçen “yetmişikibuçuk millet” deyiminin kökeni bakın şuymuş :
Tanrı-Kral Osiris’i kardeşi Set’le yetmişiki kişiyi oyuna getirip bir sandığa tıkar, sandığı kurşunla lehimleyip suya atarlar. “Yetmişiki” sayısı üçler, yediler, kırklar gibi mitos’larda kullanılan bir sayı… Türkler, Çingene‘yi horlamak için onları “buçuk millet” sayıp “yetmişikibuçuk” millet ya da “yetmişiki millet” demişler.

ben bu bilgiyi Aziz Nesin’in “Okuduğum Kitaplar” isimli kitabında buldum. (Aziz Nesin , “Okuduğum Kitaplar“, 1. Basım: Ekim 2000. Adam Yayınları. S.211 )Aziz Nesin de çevirisini Bilge Karasu’nun yaptığı D.H.Lawrance’ın “Ölen Adam” kitabından aktarmış.

APTAL, CİNGANE

haberhaberhaber | 10 September 2007 00:55

Çocukluğumda annemden ve etrafımızdaki komşularımızdan çingenelerin, Kıpti(cimri)hırsız, dilenci, yurtsuz olduklarını makbul insan olmadıklarını duyarak büyüdüm. Tabi benim gibi tüm mahallenin çocukları da.
Yaramazlık yapan çocuklara,
Şimdi çingeneler gelecek seni onlara vereyim de gör, mahalleden uzaklaşma seni çingeneler götürür.
Kardeş diğer kardeşe kızdığında ise,
sen kardeşim değilsin seni cami avlusundan bulduk veya senin annen baban çiğnene buradan geçerken seni torbasından düşürmüşler annemde acıdı seni eve aldı denirdi. Kardeşini iyice gıcık etmek içinde at arabasıyla geçen romanları göstererek bak akrabaların geçiyor denilirdi.
Biraz daha büyüdüğümde ise çingenelerden kız alınıp verilmeyeceğini, erkeklerin askerlik ve polislik yapamayacağını öğrenmek oldu.
Bu bilgilerin üzerine Türkan Şoray ın çingene filmleri (hırsızlık yapan yalan söyleyen) tuz biber oldu.
Bu fikirler bende evlenip iki çocuk olduktan sonra çingenelerin çok olduğu bir ile tayinimiz çıkıncaya kadar devam etti.
Lojmanımız çingene mahallesiyle neredeyse iç içeydi. Çocuklarım bir hafta boyunca bahçede oturup etrafı seyrediyor gelen geçen kızları izliyordu.
Kızım neden oynamıyorsunuz nereye bakıyorsunuz?
Anne burada yasenya yokmuş. Hani burada çok çingene vardı
?(yasenya o aralar televizyonda oynayan bir dizi. Bir subayla çingene kızın aşkı. Kızda fırfırlı ışıltılı elbiseler kollarında bilezikler, saçında kocaman bir gül)
İşte kızım bu giden ablalar yasenya dediğimde ağlayarak içeri kaçmışlardı.
İşe başlayacağım bakıcı gerekti. Mahalleden hemen bir çingene kızı çağırdılar. İşe başladı. Sık sıkta annesi ziyarete geliyordu.
Hayat dolu, neşeli, yokluğu hiç dert etmeyen, varlığa keşke benimde olsun diye kıskançlık duymayan topluca bir hatun.
Zehra Hanım mehtabı isteyen var mı?(bakıcım)

A be mehtabın sevgilisi var.
Ne iş yapıyor?
A be zanaatkârdır.
Düğün ne zaman?
A be daha haskerlik durur.(hastaneye astane, askere de hasker derler.

Mehtabın benden maaşını aldıktan sonra ilk işi kuaföre gitmek olurdu, sadece mehtap mı? Tüm yasenyalar çocuk bakar, pazarcılık yapar, o parayla da kuaföre giderlerdi. Kıyafet, ayakkabı eşya düşkünlükleri yoktu, tek zevkleri kuaför ve rengârenk tokalar.
Baba evinin önünde sokakta tenekeyle ritim tutturur şarkı söyler, kızları karşılarında oynar, baba bununla övünç duyar.
Sevgilileri nişanlıları askere veya başka bir ile çalışmaya gider, yasenyalar sabırla ve sadakatle bekler. Altı yıl boyunca içlerinde yaşadım evimde benimle yaşayan oldu. Bunlarda aldatma, sadakatsizlik ihanet görmedim. Ne erkeğinde ne kadınında.
Hırsızlık mı? Bazı arkadaşlarıma uyup ortalık yerlere veya kıyıya köşeye tuzak para veya ziynet koymadım değil. Bunların hepsi temizlik yapılırken bulunup bir kutuya doldurulup şifoniyerime konduğunu bilirim. Yerde bir iğne de bulsa tenezzül etmezler. Zira onların yarın düşünceleri yoktur. Bu günü doyasıya yaşarlar, bu gün bulup bu gün yerler. Namuslarına çok düşkünlerdir.
(İki bohçacı roman satış yapmak için bir eve giriyorlar, evde kadının olmadığını fark edip çıkmaya çalışırken ev sahibi kapıyı kilitleyip tecavüze yelteniyor. Kadının biri hemen kakasını yapıp orasına sürüp diğer kadına da aynısını yapmasını söylüyör. Adam tiksindiği için kadınları dışarı atıyor. )
Yasenyalar kapı gıcırtısında, yağmur tıkırtısında oynayabilen hayatı doyasıya yaşayan kedileri bile abe miyav diyen Sevgili vatandaşlarımızdır.

Çingene müziği

bafra | 10 June 2007 22:01

http://kucukkarabalik.blogspot.com/2007/06/remedios-silva-pisa-naci-en-alamo.html