bildirgec.org

nazi hakkında tüm yazılar

Ötenazi

| 01 June 2011 19:24

Ötenazi kelimesi Yunan dilinden gelir. İyi ölüm, merhametli ölüm olarak tarif edilir. Ötenazi, hasta bir insanın yaşamının acısız bir yolla sonlanladırılmasıdır.

Geçmiş yıllarda, tüm dünya’da ötenazi hakkında çok fazla tartışma oldu. İsviçre, Belçika, Hollanda gibi ülkelerde, bazı ötenazi türleri yasaldı. Diğer ülkelerde olduğu gibi yasadışı mahkemelerde ötenazi uygulamasını yapanlar cezandırılmazdı.

Picasso’nun Savaşa Karşı Savaşı: Guernica

24black mamba24 | 16 August 2010 13:37

Pablo Picasso
Pablo Picasso

İç savaşın İspanya’yı kasıp kavurduğu günlerde, sanayide gelişmiş ülkeler, sanat gösterileri yapmak ve sanayi, tarım gibi çeşitli alanlarda ürettikleri ürünleri pazarlamak amacıyla, büyük bir dünya fuarı düzenleme hazırlığı içindeydiler.

1937 yılında düzenlenecek olan bu uluslararası serginin yedincisi Paris’te düzenlenecekti. İspanya Halk Cephesi Hükümeti sorumluları da, o sıralarda Fransa’da ve Paris’te yaşayan pek çok ünlü İspanyol sanatçıdan sergiye katılmalarını istediler. Picasso da bu sanatçılar arasındaydı. Ondan, İspanya Pavyonu için bir duvar resmi yapması isteniyordu. Picasso bu isteği kabul etmiş ve hazırlıklara başlamıştı. Konuyu henüz netleştirmemişti, ta ki tarihe kara bir leke olarak geçen 26 Nisan 1937 gününe dek. Almanya‘da Hitler yönetiminin başa geçmesi, birçok ülkede olduğu gibi, İspanya’nın da kaderini etkilemişti. 1933 yılında İspanya’da kurulan sağ koalisyon hükümetine Faşist İtalya ve Nazi Almanyası büyük destek veriyordu. Bu yönetime karşı, halk ayaklanmalar başlatmıştı.

Francisco Franco
Francisco Franco

Ayaklanmaların ve grevlerin doruk noktasına vardığı 4 Ekim 1934’te, General Franco’nun emriyle askerler halkın üzerine saldırdı. Beş bin işçi öldü, kırk bin kişi tutuklandı ve bu yöntemlerle direniş bastırılmaya çalışıldı. İspanya’nın demokratik güçleri “Barış, Özgürlük ve Yaşam Koşullarının Düzeltilmesi” istemiyle toplanarak Halk Cephesi’ni kurdular. Sol partilerin oluşturduğu Halk Cephesi, 1936 seçimlerini kazandı. Buna karşın sağcı partiler Milliyetçi cephede birleşti. Milliyetçi Cephe’nin kışkırttığı subaylar darbe hazırlığına girişti. Sonuçta binlerce insanın yaşamını yitireceği iç savaş başladı.

Nazi Almanyası, İspanya’da savaşmak ve eğitim yapmak amacıyla General Hugo Sperrle komutasında, 25.000 dolaylarında asker, subay ve özellikle pilot gönderdi. Ayrıca en az 546 milyon altın mark ile çok sayıda ağır bombardıman ve keşif-taktik uçakları yolladı. Bu parasal yardımın, 381 milyonu bu ordunun, çekirdek bölümünü oluşturan “Legion Condor” adlı yeni tip bir hava gücünün örgütlenmesine ayrıldı. Yeni silahlar Bask Bölgesi’nin en eski ve kutsal kenti Guernica‘da denenecekti.

YETERİ KADAR BÜYÜK BİR DALGA TÜM DÜNYAYI YUTABİLİR

sahaf1976 | 02 August 2010 13:30

İnsanoğlu haddinden fazla savaş gördü, binlerce yıldır haddinden fazla kan ve gözyaşı aktı diye düşünenlerden misiniz? Artık birinci, ikinci dünya savaşı gibi kitlesel kıyımların olmayacağına mı inanıyorsunuz?

Böyle olmanızın iki sebebi vardır.

Birincisi; bir sistem olarak kapitalizm ve emperyalizm üzerine, sosyoloji, ekonomi, politika, psikoloji, kültür vs disiplinler üzerine yeterli donanımınız yoktur.

İkincisi ise Todd Strasser’in romanından uyarlanan, senaryosunu aynı zamanda filmin yönetmeni de olan Dennis Gansel’in Peter Thorwarth’la beraber yazdıkları The Wave’i izlememiş olmanızdır.

Söz konusu film 13 Aralık 2007 tarihinde Tiyatro Don Kişot çatısı altında Kenterler Tiyatrosu sahnesinde Şakir Gürzumar rejisiyle türk tiyatro izleyicileri ile de buluştu.Romanı tiyatro oyununa uyarlayan Alman yazar Reinhold Tritt, Türkçeye çeviren ise A. Naki Öner. Tarih öğretmeni Ben Ross’u Levent Ülgen canlandırırken, karısı rolünde Ayçe Abana buluştu seyircilerle. Okul müdürünü ise Metin Coşkun ve Faruk Akgören dönüşümlü olarak oynadılar. Bu deneyimli ekibe öğrenci rollerinde ise, Ekin Türkmen, Çetin Güner, Serdar Yeğin, Ayşegül Alpak, Onur Dikmen, Duygu Eren, Ece Özdikici, Fatih Sönmez, Serhan Süsler ve Serhat Teoman yer aldı.

Biz tekrar filme dönelim…Almaya’da bir lise’de geçer hikâyemiz…Sıra dışı öğretmen Rainer Wenger (Jürgen Vogel) kısa süreli verilecek olan destek derslerinden anarşizm konulu olanı vermek ister öğrencilere. Zaten filmin başlarında bile evlenince uysallaşmak zorunda kalmış olan bir anarşist olduğunu başarılı bir biçimde aktarıyor izleyiciye…Gelgelelim Rainer’in istediği konu gıcık kaptığı klasik standartlardaki bir öğretmen tarafından alınınca, Rainer’e de Otokrasi üzerinde ders vermek düşer. Bir hafta sürecek olan bu dersi vermek zorunda kalan Reiner diğer öğretmene olan kıskançlığını bastırıp otokrasi dersini de elinden geldiğince iyi vermeye çalışır. Ancak daha ilk gün öğrencilerin dikkatini çekmeye çalışırken yaşanan konuşmalar. Son derece sıra dışı bir sürecin yolunu açar.

Nuit et brouillard (Gece ve Sis) (1955)

gorcun | 29 July 2010 17:11

Nuit et brouillard, 1955 yılında çekilmiş 30 dakikalık kısa belgesel filminin orijinal adı. Türkçe’de Gece ve Sis anlamına gelmektedir. Filme adını veren bu kelimeler de Almanların II. Dünya Savaşında direnişçilere karşı uyguladıkları operasyonın adından geliyor. “Nacht und Nebel” adını verdikleri operasyonda gece yarısı evlerinden alınan Nazi karşıtları sorgulanmak üzere toplama kamplarına gönderiliyorlardı. Daha sonra bu kavram Nazilerin toplu yok etme planlarının bir simgesine dönüştü.

“Nuit et brouillard”, Fransız yönetmen Alain Resnais tarafından yönetilmiş çarpıcı ve şok edici görüntülerle dolu II. Dünya Savaşında gerçekleştirilen soykırımın adeta canlı bir kanıtı. Toplama kamplarından kurtulmuş olan yazar Jean Cayrol ve besteci Hanns Eisler’in de yapım ekibinde bulunması belgeseli daha da etkili kılan unsurlar arasında. Belgeselde renkli çekilmiş Auschwitz ve Majdanek’te bulunan toplama kamplarındaki görüntülerin yanı sıra arşivden alınmış siyah-beyaz video ve fotoğraflarda mevcut.

Uzaktaki Köprü

warlamb | 30 June 2010 17:00

Yıllar evvel pazar sabahları, Voltran’ın hemen ardından yayına giren western ve savaş filmlerinin en heyecanlılarından birisi “A Bridge Too Far“. 6 Haziran 1944’ün ardından başlayan müttefik ilerleyişi, ne yazık ki ikmal yollarının uzaması neticesinde duraklamıştır. Bu durumda savaşı daha kısa sürede bitirebilmek ve Almanya’yı işgal edebilmek için, çılgınca denebilecek bir manevrayla “Pazar Yeri Operasyonu” (Operation: Market Garden) başlatılır.
Plan gereği 35.000 müttefik paraşütçüsü, Alman hatlarının gerisine, Hollanda’ya indirilecek; bu birlikler köprübaşlarını tutacak ve zırhlı mekanize birliklerinin geçişine imkan tanıyacaktır. Ancak yanlış zamanlama, gelen istihbaratların iyi değerlendirilmemesi, beklenenden üstün Alman mukavemeti ve en önemlisi müttefik generallerinin başarıdan en fazla nemayı alma gayretleri neticesinde operasyon hayal kırıklığı yaratır. Arnhem Köprüsü sonunda ele geçirilir, ancak müttefiklerin verdiği kayıplar inanılmaz boyuttadır.
Film inanılmaz oyuncu kadrosu (Gene Hackman, James Caan, Sean Connery, Anthony Hopkins, Michael Caine…) ile dönemin yıldızlar geçidi gibidir. Aynı zamanda yönetmen Richard Attenborough; kostüm, mekan, techizat vb konularda hiç taviz vermemiş, dönemin atmosferini en iyi şekliyle izleyiciye yansıtmıştır.
Savaş filmleri içerisinde gerek konusu, gerekse de oyuncu performansı açısından incelendiğinde çok önemli bir yeri olan bu film mutlaka izlenmesi gerekenler listenizde yer almalıdır.

Kanserle Oyun Oynayan Bilim Adamı: Sigmund Freud

admin | 30 January 2010 13:36

Sigmund Freud
Sigmund Freud

Doktor Sigmund Freud, tesadüfen ziyaretine gelen özel doktoru Felix Deutsch‘a, ağzındaki küçük şişi gösterdi. Kendince pek önemli değildi bu şiş, ama son zamanlarda onu oldukça rahatsız etmeye başlamıştı. Deutsch, sağ tarafta, damak ile çenenin birleştiği yerdeki şişkinliğin kanser olabileceğini düşündüğünde, elinde olmayarak sarardı, heycanlandı, ne diyeceğini şaşırdı.

Bu olay 1923 yılı Nisan ayında meydana geliyordu. Psikanalizin kurucusu Dr. Freud bu tarihten sonra 1939 yılı Eylül ayına değin yaşadı; 16 yıldan fazla bu hastalıkla korkunç bir savaş verdi. Kendisi ve yapıtlarını mahvedecek her türlü zorluklara, tehditlere, sevdiklerini kaybetmesine, hatta Nazi rejimi yüzünden memleketinden kovulmasına karşın, hiç durmadan çalıştı, ara sıra dayanılmayacak kadar ağır olan ağrılarına rağmen pes etmeden çalıştı.

babi yar katliamı

nazokiraze | 19 October 2009 18:08

Tarihler 29 eylül 1941’i gösterdiginde Naziler’in infaz timi Einsatzgruppen tarafından bir katliam başlatıldı , bahsettigim tarihte ve ertesi gün 33.771 kişi makineli tüfeklerde öldürüldü, toplam öldürülenler ise 60.000. ( Yevgeni Yevtuşenko tarafından yazılan Babi Yar şiiri)

Tarihe Babi Yar Katliamı olarak geçen olaylar Ukrayna Kiev’de gerçekleşmiştir.(Dimitri Shostokovich’in 3.senfoni adlı eseri bu olaya ithaf edilmiştir) Öldürülen yahudilerin uçuruma atıldıgı katliamda Rusya işgal edilirken, Einsatzgruppen adlı Alman SS subayları ve Alman Emniyet Gücü personelinden oluşan birlik ordunun peşinden ülkenin içlerine girerek ırksal düşmanları temizlemeyi amaçlar.(Einsatzgruppen ve Ordnungspolizei birlikleri 1943 yılı bahar aylarına kadar çeşitli ülkelerde bir milyonu geçen yahudi, engelli ve romanları öldürdü)