ah, kimselerin vakti yokdurup ince şeyleri anlamayakalın fırçalarını kullanarak geçiyorlarevler çocuklar mezarlar çizerek dünyayayitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mıbakıp kapatıyorlargeceye giriyor türküler ve ince şeyler(…)kaba saba, hoyrat, berbat, batak, çatlak bir hayat biçimi içinde ezilmeme uğraşı “demode” ruhlara epey acı vermekte shaika, cpgülen, guddicini.
her manada bir karmaşa, kargaşa, münakaşa hüküm sürmekte… seks kilolarca servis edilmekte…her eve lazım kuryelerle… yapışkan yelelerle… le, le, le!kokmuş “siportif” flulerle…ego savaşlarında her gün yenilen, yerlere serilen bu savaşın liderleri aslında…dinginliği düstur bellemişler bu yoz, yüzeysel, sığ ego seferlerinde harap olmuyorlar.hırçın, haşin bir “ben(cil)lik” savaşında aynı silahları kullanmak, tahta kılıçlarla hayata atılanları zorlayacaktır.ama kazanan baba yadigârı tahta kılıçlar olacaktır her türkirli kumpasa, paspallığa rağmen.hayat sektörünün acımasız, sert, girift, kaygan, kaypak, çarpık çurpuk ilişki zeminlerinde, zemzemlenmiş şefaat ring seferlerinde iş hayatının ve h/iç hayatının arefesinde o eski bayramlardan kalan kırmızı pabuçlarınızı,mavi iskarpinlerinizi ve ruhunuzun pin kodunu kariyer döşeyen stiletto’lara, “corc hog”lara tercih ve transfer ve rehin etmeyiniz… geçiniz… geçirmeyiniz…mabeyn miyiz cumhuriyet kayfelerinde?karton bardakta “türk kahvesi” içenlere karşıfincandan kahve içenler kazanacak bir gün.göreceksiniz…