Çocukluğumu zamane çocukları ile kıyasladığımda “amma salakmışız” diyorum kendi kendime…
Şimdi hangi çocuk bu şakalaşmaları yapar ve komik bulur allahaşkına !
İşte aklımda kalanlardan bazıları;
– saatin kaç?harrrt diye kol ısırılır- eti kemik geçiyooo
– şişe desene- şişekıkırdayarak- git duvara işeeee
– ne söylersem geneyim de tamam mı?- Tamam- Amerika- Geneyim- Almanya- Geneyim- Çin- Geneyim- Çingeneeee, çingeneee
– oynasana ya- yağ bakkalda, hanım oturakta, sevgilin 5.durakta
– gidelim mi ?- nereye ?- boklu dereye
– olm, öğretmen yarın yazılı yapcakmış- yemin et- ederim- kuyruk salla
Yerde bulunan bir şeyi ilk önce almak için yaşanan itiş kakış sonrası, ganimeti alamayan diğerine ağlak vaziyette;- yerden alan yer köpeğiii, yerden alan yer köpeğiii
– altın ne renk ?- sarıııı- kih kih kih
alçak sesle- abslwıepowwlkkdkqldqi- ne ?- zırrrrt Erenköy !
– jsdşlewdşlekwiiw- neeey ?- ney deil zurnaaa
VE,küsünce el uzatılarak yapılan küs ve barış işareti
3 kişiden az olmamak şartıyla kol kola girilerek yapılan, önümüze gelene bi tekmeee
Annecilik, babacılık oyunu ( dikkatinizi çekerim evcilik değil),
Herkesin evden bişeyler getirdiği, apartman boşluğu ya da kapı önlerinde yapılan piknik
Hatıra defterlerine, “bana bu kalbin kadar temiz” ve “sepet sepet yumurta” girişiyle yazılan satırlar,
Oyun oynayalım mı? sorusu daha ağızdan çıkarken; “biriiimmm, ikiyiiim” diye jet hızla kalkan parmak
23 nisanda bayramdan dönerken, tezgahta bulunan külahları görüp, “dondurma çıkmııışşş” diye haykırmak,
Solo-test de karşı tarafı yenmekten duyulan mutluğun hiç bir şeyle eş olmaması.
Ahhh çocukluğum, saf, salakça da olsa bunları yapmaktan aldığım keyfi bugün hiçbir şeyde yaşayamamak ne acı…