logosunu değiştirirken tanıdık başka iki logoya oldukça benziyordu. Logoları değişti ama yozlaşmaları bitmedi … Geçen akşam Reality Show tanıtımında şöyle bir alt yazı geçti, defalarca : “İki şizofren kardeş ve onların şizofren arkadaşları arasında yaşanan olaylar!..” Bu nasıl bir patavatsızlık ve vurdumduymazlıktır ! Aslında birçoğunuza komik gelecek belki . . . Ben de ilk başta çok güldüm ama sinirim bozuldu, hatta bugün shockhaber’de de => olarak bahsi geçiyor. Bu satırları yazan kişinin şizofreni ile ilgili en ufak bir bilgisi var mıdır acaba ? Şizofreninin tanımını yapabilir mi ? Ya da hiç bir şizofren görmüş müdür ?TV karşısında bu satırları okuyan insanlar arasında çok yakınları, sevdikleri, anneleri veya babaları bu tedavisi olmayan hastalığın pençesinde olan insanların duyguları ve düşünceleri sorumluluk sahibi bir yayıncı ve yayın kurumu hiç mi önem aşımamaktadır ? ShowTV gibi Türkiye’de televizyonculukta çok önemli yapıtaşı olan bir kurumun bir denetim mekanizması yok mudur ? Alt yazıları ilgi ccedil;ekici ve dikkat celbedici yapmak uğruna geçilemeyecek hiç bir sınır yok mudur ?Trabzon – Fenerbahçe maçında kafasına koparılan koltuk parçası gelip, yaralanan kız çocuğu için, ” beyni patlayan kız çocuğu saçlarından kanlar süzülürken az sonra ” diye alt yazı geçilebilir mi ?Türk Televizyonculuğunun geldiği son nokta buysa, o nokta bir sürü değer bittiği için konulmuştur.
yorumlar
aslında bunu sadece show tv ile sınırlandırmak yanlış; hangi biri normal ki ? al birini vur ötekine durumu ve gerçekten içler acısı….izlemiyorum aylardır hiç birini…
televizyonun ne olduğuna kanaat getirmek gerek bence. teknolojik anlamda; görüntülü ve sesli telsiz kitle iletişim aracı olarak tanımlayabiliriz belki ama bugün (ve çok öncesinden bu yana) televizyon sadece iletişimi mi sağlamaktadır?
bahsi geçen kanaldan, “Türkiye’de televizyonculukta çok önemli yapıtaşı olan bir kurumun” diye bahsederken ne demek istediğini tam olarak anlayamadım. eğer, teknik açıdan bahsediyorsan evet, sayılı kanallardan biri. ancak televizyonculuktan bahsediyorsak orada durmak gerek. dediğim gibi, “televizyon kitlelerin afyonudur”. bize neyin önemli olduğunu öğretir, ne yapılması, neye inanılması, naslı görünülmesi, nasıl konuşulması gerektiğini vs. gösterir. yayın yaptığı toplumun değerlerini oluşturur. bu yönetici katmanındaki kişiler için çok önemli bir silahtır. burada “anti-televizyon örgütü”nün basın sözcüsü(!) gibi konuşmak istemem ama bu böyle.
karşımıza bir şeyler koyuyorlar ve hepimiz bunu bir şekilde yutuyoruz, milyonlar olan bitenin farkında olmadığından olduğu gibi kabul ediyor, karşısında gördüğü gibi olmaya çalışıyor, bir kısım tepkisiz kalırken, kimileride (senin gibi örneğin) bir eleştiri geliştirmeye çalışıyor. bir şekilde meşgul ediliyoruz bu sayede. bu şekilde düşünüyorum çünkü; ne zaman bu gibi sorunlardan bahsetsek, “kardeşim onca dert varken şimdi bununla uğraşılır mı?” diyorlar. bunu derken, orwell’ın deyişiyle big brothers’ın karşımıza ufak gibi görünen sorunlar koyup bizi “ufak bunlar uğraşmaya değmez” fikrine ulaştırdıktan sonra bu sayıyı arttırıp, binlerce sorun karşısında çaresiz kalmamızı sağlamaya çalıştıklarının farkında değiller pek tabii.
sonuç itibariyle, karşımızda herkesin sayfalarca konuşabileceği, ancak hiç birimizin çözüm getiremeyeceği binler var, show tv de bunlardan biri.
amerikan yapımı uyduruk macera filmlerinde verilen mesaj “amerikadan yana olursan kazanırsın” mesajı verilirken, dizi filmlerde, hep ortalamanın çok üstünde bir geliri olan ailenin “yeni bir koltuk takımı”, “daha iyi bir araba”, “kolejde okuyan çocukların harçlıklarının dolara endekslenmesi” gibi temalar işlenir. bunun yanında çok sevdiği r&b, rap, pop kıl yün şarkılarının kliplerinde, uçuşan elmaslar, g-stringler, otomobilleri izleyen yurdum evladı, hemen ardından, ana haber bültenlerinde izlediği “amerika ırak’a özgürlük getirdi”, “yapılan araştırmalara göre, avrupada bir kişinin geliri bizimkini havada katlarmış”, “birazdan tayyip attan nasıl düştü onu izleyeceğiz” haberleri ile bir güzel yoğurulur. tabii tüm bunlar yapılırken elden geldiğince edilir içine türkçe’nin. en sonunda bu medya yavrusu, hafif.org’a gelip, burada binlerce örneğini görebileceğin zırvaları yapar. haklıdır ama, böyle görmedimi cici?
not: bu blog blog olmamış bence.
Türkiye’de hiç bi zaman hiç bi konuda, ‘bundan daha aşağılık bişiy olamaz’ demeyeceksin; fena halde yanılırsın. Şovtv’deki program da, geldiğimiz son nokta. Zira yarın da ‘arkadaşımız canlı yayında bu gece yine bi çocuğa tecavüz edecek; bizden ayrılmayın’ anonsu geçecekler.Amex’in dedikleri doğru ama, gelinen vahşet noktasına işaret etmek ve bu konudaki diğer aşağılık örnekleri sergilemeye vesile olması bakımından… Artı 1
show tv yi artık ciddiye almıyorum.Karar Anı facialarına da izin verdi zamanında bu kanal.
hala böyle televizyon kanallarını seyrediyor musunuz? neden boşu boşuna seyredip üzerine boş boş konuşuyorsunuz.Hayvanlar insandan daha iyidir.
Blog anasayfadan gitti, ilginç bu benim hatam değil herhalde ?Moderasyondan çıkmış yazı edit edilince tekrardan moderasyona mı giriyor ?Benim bildiğim, moderasyon dahilinde edit yapıldığında oylar sıfırlanıyor.Neyse yine de özürdilerim, bir daha oylayacaksınız artık .
Benimkinden daha iyi bir yazı olmuş orası kesin, sap ile samanı birbirinden ayırmışsın.
Benim yazdığım biraz aceleye geldi belki ondan sıradan gibi gözüküyor. Ancak içimden geldiği gibi önce ShowTV’ye şikayet mektubu yazdım ve sonra yazdığımı biraz düzenleyip blog olarak girdim, yazı başlangıçta blog olarak düzenlenmemişti.
Bu blog, blog olmamış belki ama günlük olarak giremezdim, e makale de değildi. Mimlenecek bir sayafası da yoktu, bu halde tek çare blog olarak girmekti. Format’a mümkün olduğunca uydurmaya çalıştım.
Şu paragrafın çok önemli
karşımıza bir şeyler koyuyorlar ve hepimiz bunu bir şekilde yutuyoruz, milyonlar olan bitenin farkında olmadığından olduğu gibi kabul ediyor, karşısında gördüğü gibi olmaya çalışıyor, bir kısım tepkisiz kalırken, kimileride (senin gibi örneğin) bir eleştiri geliştirmeye çalışıyor. bir şekilde meşgul ediliyoruz bu sayede. bu şekilde düşünüyorum çünkü; ne zaman bu gibi sorunlardan bahsetsek, “kardeşim onca dert varken şimdi bununla uğraşılır mı?” diyorlar. bunu derken, orwell’ın deyişiyle big brothers’ın karşımıza ufak gibi görünen sorunlar koyup bizi “ufak bunlar uğraşmaya değmez” fikrine ulaştırdıktan sonra bu sayıyı arttırıp, binlerce sorun karşısında çaresiz kalmamızı sağlamaya çalıştıklarının farkında değiller pek tabii.
Ve de çok doğru. Paralel görüşlere sahibiz, bu ahkâmı okudun mu bilmiyorum, belki daha açıklayıcı ve yazdıklarımı yargılarken daha geniş bir açı ile bakmana yardımcı olur.
Bu arada yapmaya çalıştığım bir eleştiri getirmeye çalışmak değildi, baştan sona bütün sistem de tartışılabilir ancak şu konumda sadece limitin gerçekten çok açıkça aşıldığı bir durumdan faydalanarak, özelden genele doğru gitmeyi sağlayacak bir yapıtaşı değil ancak kaldırım taşıydı.
Söylediklerimi, söylemediklerimle görecelendirdiğinde susan ve düşünmeyen çoğunluğa göre “yapıcı ve sonucu olmayacak eleştiri“sini haketmediğini göreceğini umuyorum.
“İzlemiyorum bunları” diye bir şey mümkün değil, izlemesen de bir şekilde karşına çıkıyor. “Beğenmiyorsan izleme!”Nereye izlemiyorsun? Adam gözüne sokuyor…
tokatta az önce korkunç bi olay oldu, ayrıntıları bültenimizin sonunda vericez diye bişey duymuş idim ben zamanında.
ben izlemiyorum, cevremde izlemeyen bir cok arkadasim da var. acmazsan o salak kanallari; nasil sokacaklar gozune?
Senin izleyip izlememen kriter olamaz. Bu konudaki kriter, ilgili kanalın paralı olup olmamasıdır. Ulusal yayın yapan açık kanallar, dünyanın her bi tarafında sıkı kurallara tabidir. Zira bunlar bedavadır ve çoluk çocuk herkes izleyebilir. Ancak peytivi vaziyetinde durum değişir.
“ev-vet! ha-yir!”lik bir durum yok burada sevgili babysevenhundred. kriter mriter degil ki. guldum ben yine senin (ayh! size, sen dedim! rahatsiz olduysaniz lutfen bileyim.) su cocuksu inadina. tabii ki benim izleyip izlememem -ki ben kordona dolanmis hayatimi, cigdem (cekirdek mi?)yiyerek ve dari (ama asla misir degil) disleyerek gecirmekteyim, bunu da biliyoruz- tabii ki kriter olamaz. lutfen ustume gelme, bu gece de olmaz, basim agriyo.
Geçiniz bu izlemiyorum ayaklarını. Önemli olan senin izleyip izlemediğin değil. Millet izliyor, izletiliyor. Sen olayın farkına varmışsan, diğerlerini de uyandır ki bir işe yarasın. Çekirdek çıtlatarak nereye kadar?
reyting reyting.. türk medyasının engin yaklaşım gücü. altyazılar yazanın ruh halini yansıtıyor. demiştir aklıevvelin biri “şöyle kanlı canlı bir yazı olsun seyirci bizim kanalda donsun kalsın ” diye.. o babdan yani. yiyen çok olduktan sonra.
Yaklaşık 8 yıldır evimde televizyon yok. Herkese öneriyorum ama kimse beni dinlemiyor.Ayrıca sevgili pHx kardeşim, “ShowTV gibi Türkiye’de televizyonculukta çok önemli yapıtaşı olan bir kurumun” ifadesi üzerine biraz daha düşünseydin keşke..
televizyon karşında eğer haber yerine, magazin, magazin yerine fişın tivi seyretmek istemiyorsan,
olmadık yerlerde hayvan, olmadık yerlerde cinayet sahneleri de seni bayıyorsa, hatta kusacak gibi oluyorsan,
tam bir dizi bitti derken, arkasından yeni bir türki dizi başlıyorsa,
hiç elini sürme kumandaya, kapalı kalsın..
bu kanal yayına başladığında adını yine bir realitişovla duyurmuştu. onda da “kendisine tecavüz eden babasını bıçakla doğrayıp nasıl yedi” gibi haberler vardı. e hal böyle olunca türk televizyonculuğunun geldiği son nokta diyemeyiz ki bi arpa boyu yol gitmemişiz zaten.bi de sanırım şov tivi bu işi kendine misyon edindi. hani diğerleri de çok kötü ama şov bi başka.
ne yazık ki bu ülkede hala çok fazla eğitimsiz insan var, ve bu insanlar sadece çevrelerindeki dünyadan haberdarlar. tabii bir de tv. kaçımızın evinde digitürk, uydu yayını vb var ki? bir çok insanın tv si sadece 5-6 kanal çekiyor,bu insanların büyük bir kısmı da tv yi “tek eğlencemiz bu” diye nitelendirdiğinde olay “tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurtamı tavuktan” sorusunu çağrıştırıyor. seviyesiz kanallar absürd magazinleri, reality show ları gösterdikçe insanlar bunları izliyor, izledikçe reytigler yükseliyor, yükseldikçe yenileri yapılıyor.e bu absürdlükler izlendikçe, diğer kanallar da aynı şeylere başlıyor.kabus gibi ama ben bu kanalların , ve programların asla bitirilmeyeceğini düşünüyorum.50 yıl sonra yine gözümüze baldır bacak,kan revan ,bilimum gereksiz şeyler sokuyor olacaklar.sanırım bir gün çocuğum olduğunda bu kanalları şifreleyeceğim, en azından yetişirken bu saçmalıklardan uzak kalsın
Merak ettim, Şimdi hangisi logo hangisi amblem oluyo? Yurtdışında başka Türkiyede başka. Birisi açıklık getirebilir mi?
amblem, çizim ile yapılan anlatımdır denilebilir kısaca. logo ise çizim ya da yazı veya resim ve yazı ile oluşturulan anlatımdır. dahası için
“Televizyon teknolojisi” ishe yarayabilecek bir aractir. Ses ve goruntuyu ayni anda sunabildigi icin, karsisindaki insanin algilama sekli ne olursa olsun vermek istedigi mesaji – bu mesajin ne oldugunu tartismiyorum – lakkadanak kafasina sokar. Zaten aletin karsisinda oturan da algiya hazirdir, gonullu olarak oturur. Alicilarini acar. Okullarda insanlar alicilarini acamadiklarindan dolayi – hoca kotu, siranda yaninda oturan uyuz, kitaplar cirkin cart curt – ogrenemezler ama televisyonda surekli tekrar gosterilebildigi icin insan hazir oldugu anda onu alabilecek duruma gelebilir.Televizyon denen kutu, ayrica “iktidara sahip” insanlar icin birer sihirli degnektir aslinda. Toplum iktidardakilerin yaptiklarini dusunup sinirlenip onlari devirmemek icin onlerine kisa yoldan une kavusmus, haksiz kazanc saglayan ve adaletsiz yasam suren uc bes itin kopugun – bakiniz playboylar, sozde mankenler, sozde sarkicilar – hayatini gozler onune serip halkin kismen uyutulmasini saglarlar. Adam sinirlenir sisteme ama hincini sistemden almak yerine gidip bu sisirilmis hayati yasayanlara dis biler. Zanneder ki bu ekranda gordugu hayati yasayanlar yuzunden bu haldedir. Cunku zaten uyusmus beyni farkli bir anlayisi sirgulayacak kapasitede degildir.Tuzaga dusmustur insanlar artik. Egitimsiz, sorgulamayan, okumayan merak etmeyen, mutlulugu hep disaridan gelecek kaynaklar ile arayan bir varlik haline gelmistir artik.Suc televizyonun degildir arkadaslar. O teknolojiyi insanlari bu sekilde uyutarak daha fazla kan emmeyi saglamak icin kullananlardadir. Veya goz yumanlardadir diyelim.Son nokta: Televizyon izlemek zorunda degilsiniz, onemli olan budur. “zorunda degilsiniz”
zaten kimse burada bu kutuyu izlemek zorunda mıyız değil miyiz konusunu tartışmıyor. bir de bu icatın neye yaradığı konusunda bizi bilgilendiren arkadaşlara müteşekkir olmalıyız.
Bence olaya kültürel açıdan bakmak gerekir.Belki Ülkeyi şikayet etmekten hepiniz bıkmışınızdır ancak tüm bunları “ülke çapında” değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.Şahsi fikrime göre,medeni ülke demek,değerleri geleneklere değil mantığa göre düzenlenmiş bir ülkedir.Bulgaristan(1990 a kadar kominist) da doğmuş olmamın ve türk-bulgar kültürünü taşıdığımı düşünüyorum ve budoğrultuda şunu söylemek gerekir:Türkiye mantık toplumu değildir.Bunu ancak Bulgaristan ile Türkiyeyi karşılaştıraraksöylüyorum.Bulgaristandan Buraya ilk geldiğimde Çöl den hoşlanmadığıma karar vermiştim,çünkü türkiye bir çöldür.Aynı şekilde bazıgözlemlerde bulundum.En çok canımı sıkan mantığıma uyduramadığım değerler oldu.Burda bazı insanlara kıro,bazılarınaentel,bazılarına sosyete,bazılarına sanatçı,kaşar,ev hanımı v.s …Ayrıca bu bölünme sonucu herkez birbirinden nefretediyordu,komşuların düşüncesi birçok şeyden daha önemliydi,Racon denen bir takım kurallar vardı,isim den sonra ilk söylenenşey ise futbol takımıydı’dı.Okul’a bir türlü alışamadım çünkü orda öğretilenlerin 5 para etmediğini düşünüyorum.O yüzden bence suçu önce milli kültürde aramak gerekirBu tür kanalların var oluş sebebi izleniyor olmalarıdır ne de olsa,ve tahmin edin bunları kim izliyor?Bulgaristana gelince…Şu an orda 2 ulusal kanal var.1 tanesi devletin diğeri de özel.Ancak ilginç olan bu kanallarda türkiyedekianlamı ile Magazin yoktur,haber bültenlerinde dizi haberleri(!) yok.Şimdi diyebilirsiniz ki bu kanalları izlemek çok sıkıcı olur.Ancak burda da iş kültürde bitiyor,çünkü bulgar kültüründe eylenmek ayıplanmaz.Bar’a,Disko ya gitmek sıradan bir olaydır,herkezin bir sevgilisi vardır(kızın abi’leri namus’u temzileme(!) derdinde de değildir)sex’e “kötü birşey” tanımlaması yapılmamıştır,doğal birşeydir,erkekler kızlara kötü birşey yapma derdinde değildirler.Dolayısı ile herkez hayatı dolu dolu yaşar ve herkez mutludur.Ortalama bir Bulgar ,Ortalama bir Türkten de oldukça fakirdir.Ev kadını kültürü de olmadığından dolayı Televizyon öyle gece-gündüz izlenmez.Özel televizyonda CNBC-E deki dizilerin tamamı yayınlanır bu arada(Friends hafta içi her gün yayınlanır).Verilen ShowTV örneğindeki olaylar ise asla yaşanmaz.Ekran karartıldığını(rtük) ise hiç görmedim.Ayrıca daha 5-6 yıl öncesine kadar Bulgaristan’da TV ler saat 17:00 da yayına başlarlar,bunun nedeni ise kominizim döneminde bu saatlerde evde hiçkimsenin bulunmamasıdır,çünkü kominizim de çalışmamak yasaktır,eğitim süresi en az 11 yıldır.
millet mi salaq, yoksa zorla mı salaq yapılıyor anlamıyorum. HAdi amerikan vatandaşı dötünün rahatından vurdumduymaz oluyor zekası düşüyorda, ulan 170 ülkede 98. sırada olan bize ne oluyor ? anlamış değilim. Sadece show mu ? flash, kanal 7 absürt zambak zombalak zumbalak fitil mertebesinde programlar yapıyor. adam gibi ne bir film, ne bir orjinal dizi var. Topunun toplasan internette bir hafif.org etmezler.
gülüm benim. evetlik hayırlık haller yok diyorsun, evet yok, kesinlikle evet çünkü bu halin cevabı. sen izlemiyorsun (inandık buna) diyelim, hiç izlemiyorsun, hiç bir arkadaşın izlemiyor, ben bile izlemiyorum, baby izlemiyor, hafif izlemiyor… peki geri kalan 60+ milyon’u ne yapacağız?
çiğdem çitletirken yada mısır dişlerken etrafına üşüşenleri? diyelim sen üst insan oldun, içinde yaşadığın toplum ne olacak? belki (belki dedim) senin sevmediğin ama benim sevdiğim ülkemin içindekiler televizyon çocuğu oldukça ben izlemesem ne fayda? izlemiyorsun ama bu ülkede mehmet ali erbil’i tanımamak gibi bir ihtimalin var mı? büyük şehir de yaşıyorken üstelik… (m.a.erbil lafını bir başkası söylemişti bir ahkamda) ne yaparsan yap, toplumun içindesin işte, bunu seviyorsun çünkü, ama onlara bu gece istemiyorum demek fayda etmiyor, baş ağrısına kıç ağrısı ekliyorlar, bir de haber oluyorsun belki o zaman, kafana kukuleta geçirip, yüzünü sansürlüyorlar, ama bulurlarsa, tecavüz görüntülerini reklam arasında veriyorlar. baş ağrısı yetmiyor yani…
sana değil ağrı lafları, kızma.
hangi kanaldan veya haberlerden filan bahsediyorsunuz ben anlamiyorum da ayip etmisler yani!ne yapmali? :/ diyelim ki ben üst insan oldum, içinde yaşadığım toplum ne olacak? “oooo!” diyecekler, “üst insan CuL tv izlemiyormus, hadi biz de izlemeyelim!” hem gidip tv binalarini bombalayamayacagima gore, ben izleMEmeye devam edicem. “cocum, sen de izleme cunku soyle iken boyle…” diye anlaticam doga’ya da. herkes kendi evinin onunu supursun simdilik.
hani şehirlerarası yollarda kasabalara, köylere denk gelirsiniz ya. Hatta bazen “ulan bu insanlar burada nasıl yaşıyor?” dersiniz ya. Dün yine onu düşündüm. Bir köyümsü kasabadan gerçerken karşıdan karşıya geçmeyi bekleyen 3 genç kız, o uzun şalvar tarzı kıyafetleri ile düşündürdü bana;
Televoleler bu kızlara ne veriyor? Reyna, Layla, AncelikBaz, o şaşalı kıyafetler, o süslü püslü boyalı yüzler, o arabalar, o ışıklar.
Sonra amerikaya gitmeden önceki halimi düşündüm. Gittikten sonra ise filimlerdekine pek benzemeyen yanlarını görünce, hayal gücümün nasıl çalıştığını anlamıştım.
Bence herkesin atladığı konu asıl problemin özü olmuş.ctrl+f ile bir arastırma yaptım. Reklam kelimesini arattırdım. Sadece ameximes kullanmış. TRT dışındaki bütün kanallar özel kanal olduğuna göre finansal desteği nereden karşıladığını düşünmek lazım… Tabii ki reklamlar!Kalitenin düşmesinin sebebi de reklamlar. Sokakta yürürken bir kaza olursa dönüp bakmanız gibi anlık dikkat edeceğiniz bir konu yeterli reklam için daha fazlası gereksiz çöple doldurulabilir. Anlık dikkatinizi cekecek bir görüntünün arkasından tam televizyona dikkatinizi vermişken giren bir reklam, bir trojanın açtığı porttan içeriye giren hackera benziyor.Kalitenin artmasını istiyorsanız dikkatinizi ve ilginizi ceken şeyleri tanımlamalısınız. Bu çok zor olmamalı değil mi? ;)Öyle hiçte zor değil çocukluğunuzdan beri seyretmiş olduğunuz televizyon size yol gösteriyor.Aslında bu bizden çok gelecek nesilleri etkiliyor. Bizden önceki nesil için ise farklı bir yol izlenmiş, onların zayıf noktaları belirlenmiş. TRT’den sonra otoriteye, kurallara karşı çıkmak çerçevesinde şekillendirilen özel kanallarımız ahlak kurallarını ihlal ettikçe ilgi çekiyor. Çok katı kurallar çerçevesinde yetişmiş büyüklerimiz için ahlak kuralları hafif hafif esnetilmişken, bizim kuşakta iyice laçka edilmiş durumunda çünkü bizim kuşak vurdulu kırdılı filmlerden sonra kan görmek istiyor, tecavüz görmek istiyor. Seyrettiği çizgi filmlerden sonra mistik hikayeler uymak istiyor. Şimdi ki programlar haberler sizi rahatsız etmesinin sebebi onların hala evebeynlerinizi hedef alıyor olması. onların alım gücü var çünkü. Sıra size geldiğinde bu kadar şikayet etmeyeceğinize bahse girerim. Çoktan Angel’iniz Smallville’niz yola çıktı. siz hayal alemlerinde yüzdükçe bu tekne batmayacak.Popüler olan herzaman ürünlerin reklamına davet çıkartacak.Bu savaşta iki tane seçeneğimiz var. Birincisi reklamlarla oynamak. Beğendiğiniz programın reklamlarındaki ürünlere talebi arttırmak ve beğenmediğiniz programların reklamlarındaki ürünleri hem kendiniz hemde çevrenizdekilere yasaklamak. Bunu reklam verenlerin duyacağı şekilde sesinizi çıkartarak yapmak. ikinci seçenek kendiniz için değil çocuklarınız için küçük yaşlarda televizyonlardan uzak tutmak. Babama kızıp televizyonları yasaklamasına kızarken, çocuklarıma bunu yapmayacağım derken ne hallere düştük!