Seçim mi? Neyi?Son birkaç aydır birileri, birşeyler ,bir tonlar, bir sözler giriyor evlerimize,artık rahatsız da olmaz olduk hiçbirşeyden,herşeye alıştırılma süreci bu seçim süreci, güzel vaatlere,umutlu olmaya çalıştırılmaya,ondan da çok karamsarlıkların devam edeceğine inandırılmaya, yoldan geçen arabaların içerisinden yankılanan yüksek sesli şarkılardan şu sıralar daha az rahatsız olmaya, annelerin babaların o çok istediğimiz şey karşısında hep olumlu ama hep havada yaklaşımlarına,hoca öğretmen arasındaki,anne baba ya da abla kardeş arasındaki ağız dalaşlarına,saygısızlığa ve bunun alkışlanmasına,her gün daha normal görünmesine,tüm farklı renklerin oluşumundaki aslında aynı renk tonlarının görmezden gelinip, her bir rengin kendi başına bir farklılık olduğuna inandırılmaya çalışılmasına ve nihayetinde ya kırmızı ya pembe ya da mavinin seçilmeye zorlanmasına,ona,buna,şuna aa lışş tıı rıll dıkk… İkili harflerle uzattığım sözcüğün yıllarr yıılıı geçerliliğini koruyup hala devam eden sürecin elbet bir gün yok olacağını düşünme isteğinden doğan bir di li geçmiş zaman eki,…dık. Kendi alışkanlıklarımızı kendi kendimizin oluşturacağı ya da herhangi bir alışma sürecini gerektirecek farklılıklara doğru doğacak günü beklemek gene de zevkli,o güneşin sahiplendiği günün başlangıcında mevcut olamayabileceğimiz düşüncesine rağmen. Bundandır tüm çocukları sevmem…Tüm seçim propagandalarında beni feci halde rahatsız eden büyük bişeyler var,birşeyleri hazmedememe,yakıştıramama duygusu. Bunu hissediyorum çünkü olaylara zaten gereken tepkinin hiçbir zaman verilemediği bizde, gözünün içine baka baka yalan söyleyen,senden tepede duran bir insanın her cümlesinin ardından şakşaklanan eller ve coşku dolu haykırışlar gerçekten rahatsız edici geliyor. Yani insanların,partizanı olduğu birşeylerin yanında olmak hele ki böyle bir rekabet sürecinde,kara gününde eşinin dostunun yanında olmalarından farksız olsa gerek,buna bir itiraz yok.. Yoktu… İtiraz olmazdı ama,karşındakinin seçilmesine yardımcı olunduktan sonra ülkenin sahiplenme süreci sadece yönetenin iplerine bırakılmasaydı eğer… Yönetici idareci demektir. Milyonlarca insanın aynı anda müdahele edip yetkili olamayacağı alanlarda halkın çoğunluğu yerine ve çıkarına bir takım kararlar alarak bir denetleme ve düzenleme mekanizmasını tamamen halk adına yürütme görevidir,böyle olmalıdır.Çünkü bu görevi tek bir kişiye,belli bir kitleye bırakmazsan,milyonlarca ses arasında çıkan karmaşıklığın üstesinden gelemezsin,tarihin toplar tüfekler arasından haykıran çığlıkları şimdinin altında eziliverir. İktidar milyonları toparlamaya bir yardımcıdır yani,kimsenin sahibi,hiçbir halkın,görüşün,dilin,dinin,hiçbir beynin ve ondan çıkabilecek hiçbir düşüncenin sahibi olamaz.Tek birşeyden sorumludur ama,bu da yaşatmaya gerçekten değer bir tarih var ise,onu kesinlikle ve kesinlikle gözardı etmeden,saygının hat safhalarında boğularak ve herşeyin hiç birşeyden olmadığı kadar farkında ve bilincinde olarak,sorumlu bulunduğu bölgeyi,ülkeyi ve içerisinde her kim yaşıyorsa, yönetmek,kendi kendilerine yapamayacaklarından dolayı yardımcı olmak.Korumak,bu görevi zaten yerine getirmeyi müthiş bir tarih anlayışı ve bilinciyle sürdüren organlar ile sonuna kadar dost olmak,asıl amacın gerçekleştiği yerde bir araç olarak devreye girercesine ikincil üçüncül…vs.cil düzenlemeleri yürütmek,içinin kırmızıyla dolu olduğu bembeyaz parseller koyup önüne,zamanın ve birilerinin birşeylerin soluklaştırdığı o beyazı nasıl daha beyaz yaparım diye kafa yormak,tamamen sahiplenici,koruyucu,düzenleyici ve uygulayıcı bir rol üstlenmek işte… Ama en önce neyi yönettiğinin,neden yönetilmesi gerektiğinin,nereden gelip nereye gittiğinin bilincinde olmak.Öylesine adam olmak! Ve evet,herşeye değer bir tarihimiz var,hiçbirşeyinin,üzerine kurulduğu hiçbir anlayışın değiştirilmemesi gerektiğinin tek yönetme şekli olduğu koca bir tarih! Öylesine karakterli bir mücadelenin getirdiği öylesine karakterli insanlar ve ancak karakterli bir liderlikle devam etmesinin olanak olduğu karekterli bir toplum…İşte her ana haber bültenini izlediğimde kafamda yankılananın “karaktersizlik” sinyali olduğunun farkına vardım.Kitleleri elde etmenin yolunu bulmuş Olan’ın, her geçen gün ortaya çıkan foyaların üzerine hiçbirşey olmamış gibi halen söylemlerine devam etmesi,siyasetinin hammaddesini oluşturan bolca çamurdan ona buna şuna bolca fırlatarak,hem içinde bulunduğu süreci,hem de asıl amacın zaten beyazlaştırılmaya hizmet etmesi gerektiği güzel ülkemizi kirletmesi.Her yaptığının en çok kendinin farkında olanların seslerinin çirkinlikleriyle aynı oranda yükselen sesleri,ve işte en hazmedilemeyen,yükselen seslerin kaynağı olan yükselen çirkinliklerin farkında olamayan insanlarımızın bu rezilliğin notalarına elleri ve ağızlarıyla tempo tutması.Seçimden seçime doluşan alanlar,ortada olan kocaman bir amaçsızlık.Geliniyor,destekleniyor,başa getiriliyor,e tamam,işte varılan istenilen hedef. Bundan sonra baş gösterilmese de olur,iktidarda olma süresince yapılanlara,yağmalamalara,görmezden gelmelere adeta bizi ilgilendirmiyormuşcasına gözlerimizi kulaklarımızı kapamak,ama birini seçme hedefini tam anlamıyla yerine getirmek. Bu aklıma,pasta mumu üflemekten pek haz etmeyen babamın,her sene bizim zorumuzla üflediği mumların hemen ardından televizyon başına geçerek birdahaki seneye kadar rahat olacağını düşünmesini getiriyor aklıma. Seçimlerin seneden seneye yapılmadığını düşünürsek,rahatlığın bu kadarı.Tabi hepsinin altındaki en can yakıcı nokta bir dahaki seçime kadar süren sessizliğin atında yatan bir memnun olma halidir ki kötünün iyisi mantığına da alıştırılan biz bugüne kadar olmayanların olduğunu görür olduğumuzda kendimiz ezilmek pahasına da olsa tepeye çıkarmakta birebiriz. Unutmakta,inanmakta,şakşaklamakta… ufff…Çok sıkıldım. İşin kötüsü değinmek istediğim şeye de değinemedim.Daha iyi hitap etmek için kullanılan o kürsünün bence aşağısında kalmaya,yerden konuşulunca aynı hakimiyet sağlanabilse dahi,meyilli gibi görüyorum bizi,canım sıkılıyor.Kürsünün ululaştırılmasına canım sıkılıyor.Ardı arkası kesilmeyen,birşeyleri örtme çabasına karşı aşağıdan yükselip duran seslere,alkışlara,klişe tezahuratlara canım sıkılıyor.Ve araya gireceğinden emin olunan bu sesler için verilen planlı esler…Yokolun hepiniz…