bildirgec.org

alkış hakkında tüm yazılar

KONUŞMA YASAĞI

mavilikler | 11 August 2010 10:02

Bir gün için konuşmak yasak olsa… Diğer her şey tıpatıp aynı kalsa ama. Sabah yataktan çalar saatin sesiyle kalksan yine, hemen banyoya geçsen. Güzelce bir duş alıp gelsen kendine.

Kendinle başbaşa geçirdiğin bu süreçte konuşmamak hiç zorlamasa da seni, ‘diğerleri’ görünmeye başladığında boğazın isyan etmeye başlasa hemen… kendisi yoluyla dışarı çıkmaya uğraşan bir şeyi serbest bırakmasına izin vermen için sürekli zorlasa seni. Ama sen ısrarla kararlılığını sürdürerek o şeyi geri göndermesini söylesen ona. Hatta bir aracıya gerek duymadan direkt o şeye söylesen: “Kes sesini!” diye…

Herkes senin kadar kararlı olsa bu yasağa uymaya… İnsanlar bir günlüğüne sussa. Evden çıkıldığında komşuya rastlansa ve alışkanlıkla söylenen kuru bir ‘günaydın’ olmadan, sadece gözlerle günaydınlaşılsa. Gözler işin içine girince, gerçek bir dilek olarak ulaşsa bu ‘günaydın’ o komşuya. O da aynı dileği gönderse gözleriyle. İlk kez iki komşu güne bir diğerine iyi dileklerde bulunmakla başlamış olsalar böylece. İlk kez gerçekten gözgöze gelseler.

Sokrates’in Son Gecesi ve ötesi…

il mare | 07 January 2010 10:57

-Ne kadar aptalsın ki bir kitap bile yazmadın düşüncelerini belgelemek için;şu baldıran zehrini içip öldükten sonra sen,yokolacaksın”

-Ben kitap yazmadığım için aptal değilim;çünkü kitaplar yakılabilir.Ama beni dinleyen insanların tümünü yakamazsınız.Beni dinleyen insanlar,ben öldükten sonra benim düşüncelerimi taşıyacak ve benim söylediklerimi yorumlayacaklardır.Ve ben onların ekledikleri yorumlarla sonsuza dek yaşayacağım.Beni öldürerek ölümsüzleştirmek istiyorsunuz!!!

Zehri içirmek için üçüncü horozun ötmesini bekleyen gardiyanın karşıt bir görüşü üzerine devam eder Sokrates:

Bir doğuM güNü Hediyesi

TeMoR | 22 November 2009 11:18

kendin olmak gibi
kendin olmak gibi

Gerçek olan içinde bulunduğun günü yaşıyor olman.kendini, saçlarını, ellerini, nefes alıp verişini hissediyor olman.gerçek olan koşabildiğin, hareketi hissederek, içindeki coşkuya şahit olman..
bulanıklaşmadan her günün kokusunu ayrı ayrı içine çekerek, zamana dokunabiliyor olman…sen gerçeğin içindesin ; sadece kendini hayatın ritmine bırakıp,kendi dansınının tadını çıkarman dileğiyle…

Duyayı en cok gokyuzunden sewerdın, eger uçmayı bılseydın
düşünsene normal olan herseyden uzaksın
ahlak kurallarından
trafık ısıklarından
malıye bakanından
ıssızlık korkusundan
kosedekı bakkaldan
en cokda duraganlıktan uzaksın..
herkes donuyor..sen donuyorsun
herkes ucuyor
sen ucuyorsun..daha ne kadar heycanlı olabılırkı
hıcbıseye takılp suruklenme derdın yok..cunku dusme derdın yok..
ucmaktan bahsedıyorum bebek
yercekımınden uzaklasmaktan

ŞAK ŞAK ŞAK ŞAKKK!!!

admin | 06 March 2009 08:57

Seçim mi? Neyi?

Son birkaç aydır birileri, birşeyler ,bir tonlar, bir sözler giriyor evlerimize,artık rahatsız da olmaz olduk hiçbirşeyden,herşeye alıştırılma süreci bu seçim süreci, güzel vaatlere,umutlu olmaya çalıştırılmaya,ondan da çok karamsarlıkların devam edeceğine inandırılmaya, yoldan geçen arabaların içerisinden yankılanan yüksek sesli şarkılardan şu sıralar daha az rahatsız olmaya, annelerin babaların o çok istediğimiz şey karşısında hep olumlu ama hep havada yaklaşımlarına,hoca öğretmen arasındaki,anne baba ya da abla kardeş arasındaki ağız dalaşlarına,saygısızlığa ve bunun alkışlanmasına,her gün daha normal görünmesine,tüm farklı renklerin oluşumundaki aslında aynı renk tonlarının görmezden gelinip, her bir rengin kendi başına bir farklılık olduğuna inandırılmaya çalışılmasına ve nihayetinde ya kırmızı ya pembe ya da mavinin seçilmeye zorlanmasına,ona,buna,şuna aa lışş tıı rıll dıkk… İkili harflerle uzattığım sözcüğün yıllarr yıılıı geçerliliğini koruyup hala devam eden sürecin elbet bir gün yok olacağını düşünme isteğinden doğan bir di li geçmiş zaman eki,…dık. Kendi alışkanlıklarımızı kendi kendimizin oluşturacağı ya da herhangi bir alışma sürecini gerektirecek farklılıklara doğru doğacak günü beklemek gene de zevkli,o güneşin sahiplendiği günün başlangıcında mevcut olamayabileceğimiz düşüncesine rağmen. Bundandır tüm çocukları sevmem…

Alkış Makinesi

zabun | 27 November 2008 00:26

İngiliz sanatçı Martin Smith egosunu sürekli okşamak isteyenler için elektromekanik bir alkışlama makinesi tasarlamış. Ahşap kaidesindeki düğmeye basıldıktan sonra egonuz fenni bir şekilde tatmin edilmekte. Kazıklanmak isteyenler şuradan buyurun.

Yazıyorum ama Anlaşabiliyor muyuz?

Culture Orange | 26 July 2008 10:56

Malumunuz ucu bucağı olmayan bir alemin,sanal alemin kalifiye elemanlarıyız.

bakınız ve ne demek istediğini anlayınız!!!
bakınız ve ne demek istediğini anlayınız!!!

Her geçen gün katlanarak çoğalan içeriğin barındığı,doğru veya yanlış binlerce bilginin bulunduğu ve bir o kadar da doğru veya yanlış adamın günde yüzlerce kez girip çıkmasından oluşan bir alem. Kanunlar,ki onlar her şeye cevap verebilen insanlığın menfaatini düşünen yüce olgulardır,onlar bile bu garip alem karşısında “delil yetersizliği” “kanun yok” “suç teşkil etmiyor” “şikayetçi olunmamış” gibi garip gerekçelerle yırtmaya yelteniyorlar. Onlar dediğim kanunlar.Bu olayın toplumsal boyutu idi, bir de bunun bireysel boyutta karmaşa içeren yanları var. Misal duygular,bir gülen surat sizin güldüğünüzü ne kadar anlatabilir? 2 surat koyduğumuz zaman uzun süre mi gülüyorduk yoksa çok sesli mi gülüyorduk? Yazılan yazılarıda okurken sadece yazanı gördüğümüz için,yazıyı yazanı envai çeşitruh hallerinden içine sokuyoruz. Sonra kendi anlamak istediğimiz gibi anlıyoruz. Kızan surat atıyoruz!Konuşurken insanın ses tonu önemlidir söylediği şeyi hangi ses tonu ile dile getiriyorsa o derece şiddetlidir. Ama bunun sanal alemin çoğu ortamında mümkünü yok. Tabiki mühendislerimiz bilek güreşi yapabilen bir sanal kol icat ettilerse ses tonunu birebir yansıtan aygıtıda icat eder ve bireysel kullanıcıya sunarlar…
Tabiki kayıt cihazları sesleri organik olarak muhafaza etmiyorlar. Yine organik. Yani elektronik aksamlar içinde kayıt altına alınan ses,cihazın kendi bildiği yoldan ve kısıtlı çeşitlilikteki bir kombinasyondan yayınlanıyor. Nota bilgim olsaydı daha derine iner bir kaç örnek verebilirdim.

Düğün Salonlarında Alkışlatılan Çok Katlı Pastanın Saltanatı

Siradanbiri | 01 September 2007 09:21

Bir Tur Atımlık Saltanatın Olacak Taht Misali Düğün Salonunda
Bir Tur Atımlık Saltanatın Olacak Taht Misali Düğün Salonunda

düğün töreninin ilerleyen saatlerinde,orkestranın asrın buluşu tadında yaptığı duyuru ile arz-ı endam eden genelde 5 veya 7 katlı pastanın, getirilirken ve dahi sahnede tur attırılırken zorla alkışlatılması olayıdır.orkestranın geveze bir elemanı elinde mikrofon olduğu halde buyurur;
”alkışlıyoruz pastamızı” .
sonra gelin-damat davet edilir sahneye bir bıçak darbesi ile tüm katları keserler bir alkış daha,birer çatal yedirirler birbirlerine bir alkış daha…
ibretle şahit olduğum bu olayda, son nokta ise olimpiyat şampiyonu muamelesi yapılan pastanın ,salona meşalelerle gelmesi ve akabinde tüm garsonların etrafında dönerek halay çekmesidir.
tamam emektir elbette saygımız sonsuz emeğe yanlış anlaşılmasın ama neredeyse tapındıracaksınız az sonra midemize gidecek pastaya.