Anlaşılması güç olan meseleler insanlara anlatılmak istendiğinde, anlatılmak istenen durumun bir temsil ile akla ve anlamaya yaklaştırılması eskiden beri kullanılagelmiş bir yöntemdir.En başta Rabbimiz bize gönderdiği Kur’an-ı Kerim’inin ayetlerinde bu metodla anlaşılması zor bir çok hakikatı ders veriyor. Ve en cahil adamdan en zeki ve alim adama kadar herkes Kur’an-ı Kerim’i anlayabiliyor. Ve eskiden beri bir çok ilim adamı da bu yöntemi kutsal kitabımızdan esinlenerek eserlerinde kullanmışlar.İnsanların bir kısmının, belki de çoğumuzun aklına kader ile ilgili yada dünya ve ahiret alemleri ile ilgili yada bu alemlerin nasıl döndürüldüğü ile ilgili sorular gelmiştir. Merak ettiğimiz bu konular ise akla sığıştırılması oldukça zor olan derin meselelerdir. Koca kainatın evrilip çevrilmesi çok büyük bir meseledir. Aynı şekilde kader ile ilgili mevzular çok derindir. Bir çok ilim adamı veya filozof bu derinliklerde kaybolmuşlar, kimi aklını kimi imanını yitirmiştir. Bir kısım din alimi ise “Akıl bu konuları idrakten acizdir, akıl bu yolda gidemez, sadece inanmak gerekir, ispat edilemez.” diyerek işin içinden çıkabilmişlerdir.Bir iki yıl önce büyük bir ilim ve fikir adamının telif ettiği eserinden bir bölümü hem okuyup hem de okuduğum cümleler üzerinde düşünüyordum. Okuduğum cümleler yukarıda bahsettiğim dünya ve ahiret alemlerinin mahiyeti ve birbirine göre kıyaslamaları anlatan cümlelerdi.Meziyetlerimi anlatmak için değil, kendimi tanıtmak için söylüyorum ki: Ben bilgisayar programlama ile ilgili çok çaba sarfetmiş, ve çeşitli tarzlarda bir çok yazılımı geliştirmiş birisiyim. Bahsettiğim eseri okurken yazılım dünyası yada sanal alem dediğimiz yazılım alemiyle ilgili çok güzel bir temsil hatırıma geldi. Ve onu unutmamak için gecenin geç olmasına aldırmadan hemen yazdım. Temsil, okuduğum eser diline uygun olarak biraz Osmanlıca oldu fakat bir tercümesini burada paylaşmak istiyorum.Evet, örneğin oyun programı yazan bir yazılım uzmanı bir kaç aşamada oyunu vücuda getirir.Birinci aşamada: oyunda kullanacağı nesneleri tasarlar. Bunların şekillerini, renklerini, büyüklüklerini, tasalayıp çizer. Örneğin oyunda kullanacağı karakterler, ağaçlar, binalar, silahlar v.s.
İkinci aşamada:Oyun içerisinde bu çizdiği nesnelerin yapabileceği hareket ve olayları programlar. Örneğin tasarlanmış bir adamın yapabileceği bir kaç hareket vardır. Yürümek, koşmak, zıplamak. Bunların dışında bir hareket yapması düşünülmemişse gerekli çizimler yapılarak bu üç hareketini oluşturacak program kodları ayrı ayrı yazılır.
Üçüncü Aşamada:ise şekilleri, renkleri, miktarları ve diğer özellikleri tayin edilip çizilen ve yapabileceği bir kaç hareketler de programlanarak oluşturulan oyun nesneleri arasında cereyan eden oyun kuralları programlanarak vücüda getirilir. Örneğin yürüyen adamın duvara çarpması ve buna bağlı olarak düşme hareketinin gerçekleşmesi. Burada tasarlanmış adam nesnesi yürüme ve düşme hareketlerini yapıyor. Ama oyun kurallarına bağlı olarak. Yani “yürürken duvara çarpması durumunda düşmesi” bir oyun kuralı olduğundan işleyen bu kurala bağlı olarak düşme hareketini yapıyor. Bir başka örnek daha vermek gerekirse, oyunda bir adam elindeki silahı ateşlerse karşısında ona doğru yürümekte olan bir canavarı öldürmüş oluyor. Bu şekilde nesneler, yapabilecekleri olaylar ve cereyan eden kurallar birbiri içine geçmiş ve oyun vücuda gelmiştir.
Program yazanlar daha iyi bilirler. Bir programın kodlarını editörde yazarsınız ve programınız bittiğinde çalıştırma tuşuna baştığınız takdirde bilgisayar yazdığınız kodları icra ederek çalıştırmaya başlar. Yani bazen saatlerce kod yazıp tasarımını yaparsınız ve bütün bu programladığınız kodları bir tuşla milisaniyeler içinde anında çalıştırıp programı vücuda getirip sonuçlarını alırsınız. Yukarında bahsettiğimiz oyun programında da tasarlanan bütün oyun nesneleri, bunların hareketleri, ve oyun kuralları kodlanıp programlanır ve ilmi planda, kodlar halinde bulunan bütün nesneler ve bunların hareketleri ve oyunda cereyan eden kurallar çalıştırma tuşuna basmakla sanal alemde bir nevi vücut bularak meydana çıkarlar ve çalışmaya, yaşamaya, hareket etmeye ve diğer nesneler ile arasındaki münasebetleri meydana getirmeye başlarlar.Program çalışırken tuşlara bastığınızda nesneleri hareket ettirdiğinizi görürsünüz. Yön tuşlarıyla adamları yürütür, koşturursunuz. Sizin gerçek alemde bir tuşa basmak gibi kolay bir fiiliniz o sanal oyun aleminde bir adamı koşturmak gibi büyük fiilleri meydana getirir. Sizin idarenize girmiş olan o sanal varlıklar bastığınız tuşlara göre düşer, kalkar, parçalanır, ölür, öldürür, kazanır kaybeder vesselam..Bu temsili gerçeğe uyarladığımızda bir kısım insanların inanmadıkları ama bu gecenin sabahı ve bu kışın baharı gibi katiyyen karşımıza gelecek ve bizim oraya gideceğimiz ahiret alemlerinin ve şu an içinde bulunduğumuz dünya aleminin Cenab-ı Hak tarafından nasıl kolaylıkla idare edildiğini ve kudretine hiç de zor gelmediğini anlamak zor olmayacaktır.Evet Cenab-ı Hak bütün alemleri, içindeki varlıklar ve bu alemlerin içinde cereyan edecek olaylar ile beraber ezeli ilminde bilmekte ve ilmi planda var olan bütün o mahluklara zamanı geldiğinde bir “Ol!” emriyle hayat vermekte ve ilim planından varlık alemine göndermektedir. Ayrıca bu varlığın hayat serüvenini dahi ezeli ilmiyle bildiğinden dolayı o varlığın gerçekleştireceği faaliyetleri bir bir yaratmakta ilmi planda olan o hareket, davranış ve faaliyetleri dahi zamanı geldiğinde vücuda getirmekte ve o yarattığı varlığın yaşayıp fonksiyonlarını yerine getirmesini sağlamaktadır.Ayırca tabiat denilen ve bir nevi bu dünyanın oyun kuralları olan hayat kaidelerini dahi vücuda getirmiş ve yarattığı varlıkların bu cereyan eden tabiat kurallarına göre yaşamasını sağlamaktadır. Bilgisayar oyununda duvara çarpan adamın düşeceği gibi, bu dünyada dahi cereyan eden ve Adetullah denen tabiat kanunlarına göre ayağına taş takılan adam düşer.Şunuda belirtmek lazımdır ki: Yaşadığımız alem nasıl sanal aleme göre somuttur, kesiftir. O yazılım alemi bir nevi hayal alemi gibi soyuttur. Bunun gibi bizim yaşadığımız şu dünya alemi dahi ahiret alemine göre hayal gibi, sanal alem gibi basittir. O ahiret alemi gerçek alemin ta kendisidir. Hatta ayetlerde o ahiret aleminin bir senesi bu dünyadaki bin seneye tekabül ettiği ifade edilmiş. İnsanlar uyurken bu dünya ölçüsüyle bir kaç dakikada rüya aleminde bir kaç günlük işleri yapmaları gibi, haşir sabahıyla uyandıklarında insanlara dünyada ne kadar kaldıkları sorulduğu vakit bir gün yada bir günün yarısı kadar diyecekleri ayetlerle sabittir.İşteEy Allah’ı inkar eden adam!Bir aciz adamın bir kaç saat yada bir kaç günde tasarladığı ve programını yazıp ilim planında oluşturduğu bir oyun yazılımını bir tuşa basarak bir saniye bile sürmeyen bir zaman diliminde bir nevi vücut giydirerek o programı icra ettirip çalıştırması fiili gözünün önünde cereyan ediyor ve bunu aklına sığıştırıp o biçare adamı alkışlayıp sena ediyorsun da;Cenab-ı Hakk’ın alemleri, içindeki varlıklarıyla ilmi planda oluşturup bir “Ol!” emri mübarekiyle, bir anda vücuda getirip yaratmasını ve onların yaptıkları fiil ve hareketleri dahi ilm-i ezelisiyle önceden bilip zamanı geldiğinde kader defterinde programlı ve kayıtlı o fiilleri, o olayları, o davranışları , o varlıkları yaratmasını ve dünyada cereyan eden ve tabiat kanunları denilen ve bir kısım bedbahtların doğa ana deyip taptıkları ve bu dünyanın bir nevi oyun kuralları olan, tabiat kanunlarını yaratmasını ve bu alemdeki varlık ve hadiseleri o tabiat kanunlarına göre şekillendirmesini ve bir makine parçasının üretilirken belli ölçülerle ve kalıplarla şekillenmesi gibi bu alemi o manevi kalıp ve plana göre şekillendirmesini neden aklına sığıştıramıyorsun. O biçare programcıyı alkışlayıp sena ediyorsunda, seni ve şu yaşadığın dünyayı ve yaşayacağın ahreti yaratan Zat-ı Zülcelal’e inanmıyorsun. Kainatın yaratıcısına şükretmeyip, hamdü sena etmiyorsun. Bu böyle gitmez. Ya aklını çıkar at. İnsanlıktan istifa et kurtul. Yada iman et huzuru bul…Velhamdülillahirabbilalemin.