Anlaşılması güç olan meseleler insanlara anlatılmak istendiğinde, anlatılmak istenen durumun bir temsil ile akla ve anlamaya yaklaştırılması eskiden beri kullanılagelmiş bir yöntemdir.En başta Rabbimiz bize gönderdiği Kur’an-ı Kerim’inin ayetlerinde bu metodla anlaşılması zor bir çok hakikatı ders veriyor. Ve en cahil adamdan en zeki ve alim adama kadar herkes Kur’an-ı Kerim’i anlayabiliyor. Ve eskiden beri bir çok ilim adamı da bu yöntemi kutsal kitabımızdan esinlenerek eserlerinde kullanmışlar.

İnsanların bir kısmının, belki de çoğumuzun aklına kader ile ilgili yada dünya ve ahiret alemleri ile ilgili yada bu alemlerin nasıl döndürüldüğü ile ilgili sorular gelmiştir. Merak ettiğimiz bu konular ise akla sığıştırılması oldukça zor olan derin meselelerdir. Koca kainatın evrilip çevrilmesi çok büyük bir meseledir. Aynı şekilde kader ile ilgili mevzular çok derindir. Bir çok ilim adamı veya filozof bu derinliklerde kaybolmuşlar, kimi aklını kimi imanını yitirmiştir. Bir kısım din alimi ise “Akıl bu konuları idrakten acizdir, akıl bu yolda gidemez, sadece inanmak gerekir, ispat edilemez.” diyerek işin içinden çıkabilmişlerdir.

Bir iki yıl önce büyük bir ilim ve fikir adamının telif ettiği eserinden bir bölümü hem okuyup hem de okuduğum cümleler üzerinde düşünüyordum. Okuduğum cümleler yukarıda bahsettiğim dünya ve ahiret alemlerinin mahiyeti ve birbirine göre kıyaslamaları anlatan cümlelerdi.