Sirkeci Garı‘ndan bahsediyorum, Eminönü’e giden herkesin önünden geçtiği, İstanbul’un en kalabalık yerlerinden biri olan Sirkeci Garı ve içinden tren geçen bir müze. Evet bu müze nedense İstanbul’da yaşayan Türk’ler tarafından değil de yabancı turistlerce ziyaret ediliyor. Ben geçtiğimiz yıllar kısa bir ziyarette bulunmuştum , dün arkadaş toplantısında arkadaşlarımın orayı gitmeyi bırak duymadıklarını bile ögrenince anladım ki , bu müze fazla tanınmıyor yada ziyaret edilmiyor. Belki de bana bilmeyenler denk geldi, ben herkesin bildiği, gittiği bir yer sanıyordum düne kadar.

Sirkeci’de yer alan İstanbul Demiryolu Müzesi 2005 yılında kurulmuş, yüzelli yıllık eserler sergilenen müzede, bazı demiyolu planlarından Orient Ekspress yemek takımlarına, fotoğraflardan makinist kabinine kadar herşey var kısacası tarih var. Müzede sergilenen şeyler arasında en çok ilgiyi çeken makinist kabini, en değerlisi ise çini bir soba. O zamanlar bekleme salonunu zorda olsa ısıtan yedi çini sobadan biri şimdi müzenin en değerlisi.Müze TCDD’nin 149. yılı şerefine açıldı.Ben çok eski yada değil, az yada çok kullanılmış ne görürsen göreyim, düşünürüm kimbilir kimler neler yaşadı , bu patikadan kimler geçti, belki burada biri can verdi yada bu tabaktan dün yemek yiyen biri yaşamıyor , acaba bu bastığım yere daha önce ünlü biri bastımı mı? gibisinden kendi kendime düşünürüm. Dünyanın en güzel tarih ve kültür merkezi olan Türkiye’de muhakkak her attığımız adımda bir kimbilir neler var diye kafa yorarım. Müzede de çok düşünmüştüm hele birde işin içine yolculuklarla alakalı bir kavram girince insan hayal dünyasını iyice zıvanadan çıkarıyor. Öyle ya acaba kim kimle vedalaştı, kim ailesinden kaçtı, hasta olup tedaviye giden belki yetişemeden ölen, kimbilir kaç kişi trene binerken ağladı, yavrusundan ayrılan anne çok mudur? evden artist olmak için kaçan kızlar ne olmuştur. Tren insana tonlarca fikir verir. Yada ben anormalim.Müzenin bir bölümünde benim hiç hazetmediğim nedense çocuklar kadar büyükler içinde bayılınası bir oyuncak olan trenler var. İstek üzerine bu oyuncak trenler çalıştırılıyor.Ben nedense hiç sevmem oyuncak trenleri zaten bir onları birde palyaçoları sevmem, ikisi de belki küçüklüğümün korku filmlerinde çok kullanılan objeler olduğu için hoş gelmezler bana. Müzede oyuncak tren setleri tam bir şenlik, lokomotiften, kömür vagonuna kadar uzun bir katar.

Sirkeci Demiryolu Müzesine gidenler tren şeflerinin kullandığı şapkaları, tarihi peron saatlerini, Osmanlı dönemi görevlilerin kullandığı eşyaları, gece bekçilerinin saat ve düdüklerini ve tarih kokan 300-400 e yakın objeyi görme şansına erişebilirler. Yerli ziyaretçilerce talep görmediğinden yakınan müze yetkilileri, eşyaların çogunun bağış yoluyla toplandığını belirtiyorlar. Müze haftada 5 gün açık ve ücretsiz.Müzeyi gezerken herkes düşünecektir kimler geldi kimler geçti diye.. Müzede bulunan eşyaları kullananların çoğu yaşamıyor bile. Yolların öyküsü bu müzede.

Sirkeci Garı…kimse kalmadıçantasını çıkınını bavulunu yüklenen çekip gittiyorgun vagonların tozlu camlarına düşen ayazdabir gölgem bir de benve kimbilir hangi kapıda kıstırıpyarısını hala kendine saklayansıska yarım kuyruklu sarı gözlü kara kedibekliyoruz halaneyi beklediğimizi bilmedenşafak sökmektesirkeci garında…

Ceyda Görk’ün şiirinin devamını okumak isteyenler buradan..