bildirgec.org

müze hakkında tüm yazılar

Lezzetli Kelimeler

bithikotsis | 26 April 2011 11:45

lezzetli kelimeler
lezzetli kelimeler

Mayıs ayında bizlerle buluşacak yeni bir advergame tarzı yarışma, Lezzetli Kelimeler.

Atatürk Orman Çiftliği‘nin (AOÇ) ürünlerini tanıtma amaçlı olan bu yarışmada, başaldığınız zaman yukarıdan kelimeler düşüyor ve siz de bonus topluyorsunuz. Yarışma 17 Mayıs’ta başlıyor. İstediğinizde ateş yazarak kelimeleri yakıyorsunuz, istediğinizde buz yazarak kelimeleri donduruyorsunuz.

Bir kaç güzel yer

nazokiraze | 30 October 2010 12:19

Nesim Levi Bayrakoğlu tarafından 1907 yılında İzmir’de Mithatpaşa’dan Halilrıfat Paşa Caddesi’ne gitmek için 150 den fazla merdiven çıkmak zorunda kalan insanlara kolaylık sağlamak için yaptırılan Tarihi Asansörönceleri su ile çalışırdı, günümüzde ise elektirikle çalışmakta.

Ünlü oyuncu ve müzisyen Dario Moreno’nun doğduğu evin bulunduğu Dario Moreno Sokağı asansörün girişinin bulunduğu yerdir. Genellikle bi dönem Musevi vatandaşların oturduğu Sakız evler ve bu asansör sokağa olan ilgiyi arttırmaktadır. Asansörün mimari anlamda benzeri Lizbon’dadır.

Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından Sultan I. Ahmed’e hediye edilen Alman Çeşmesi Sultanahmet Meydanı`nda yer alır. (Çeşmenin üzerinde Almanya yazan yazı:”Alman Kaiser’i Wilhelm II 1898 yılı sonbaharında Osmanlıların hükümdarı haşmetlü Abdülhamid II nezdinde ziyaretinin şükran hatırası olarak bu çeşmeyi yaptırdı”)

ERNST BARLACH: Bir dışavurumcu

admin | 10 February 2010 16:16

ERNST BARLACH (1870-1938)
ERNST BARLACH (1870-1938) “Modern Çağın Heykeltıraşı”

19. yüzyılın sonunda, dünyanın ve özellikle Avrupa’nın ekonomi, politik ve sosyal boyuttaki hızlı temposuna ayak uydurmaya çalışan insanlar yeni yaşam koşullarını yaratmaya çabalarken dünyaya geldi Ernst Barlach. Devrimler yaratan bilimsel buluşlar, savaşları ve daha fazla hırsı doğurdu bünyesinde.

Barlach tüm bunlara uyum sağlayamadı. Bu büyük değişim yaşanırken, l. Dünya Savaşı‘nın gölgesinde, yaşamak dışında hiçbir kaygısı bulunmayan yalın ve doğal insanlarla buluştu. Onları anlamaya çalışırken, daha iyi bir dünyanın mümkün olabileceğine inandı, onun hayalini taşıdı ve eserlerine inancını taşıdı.

ll. Dünya Savaşı arifesinde ve sırasında bu düşünceleri sansürlendi. 1933 yılından itibaren eserleri arasında yer alan büyük anıtlar ya kaldırıldı ya da yıkıldı, müze ve galerilerdeki yüzlerce eserine el kondu, sanatçının kendisine de “yozlaşmış” damgası vuruldu ve dışlandı.

Ernst Barlach, hayatı boyunca basit ve gündelik yaşamdan dem vurdu. İçki içen, dua eden insanları, peygamberleri, konuşmayan hep suskun kalan insanları, arayış içindeki figürleri, her daim endişelileri, tembelleri, çalışkanları, dans edenleri kısaca tüm insanları anlattı eserlerinde. Alman ekspresyonizminin en tanınmış sanatçısıydı Ernst Barlach.

Meksika Sualtı Müzesi

admin | 07 January 2010 16:08

Meksika Sualtı Müzesi
Meksika Sualtı Müzesi

Meksikada Karaib Denizi’nde hazırlanan dünyanın en büyük su altı müzesinde yaklaşık 400 eser bulunuyor.
Projenin başında Jason de Caires Taylor yer almakta.

Bu müze Mercanlar ve deniz hayatı yaşamını korumak için yapılmış.

Meksika Sualtı Müzesi
Meksika Sualtı Müzesi
Meksika Sualtı Müzesi
Meksika Sualtı Müzesi

Kaynak

Olağandışı Bir Müze “Sherlock Holmes”

yavuz ile | 31 October 2009 15:19

Londra’ya gitme şansı bulabilenlerin mutlaka uğradığı bir müze vardır. Aslında bana göre bir müzeden öte sadece bir sergi. Madame Taussod’un Mumya Heykeller Müzesi (sergisi).
Eğer sizde benim gibi turlarla gezmeyi sevmeyen, kendi kaybolup kendi başının çaresine bakmayı sevenlerdenseniz o zaman sizi çok daha ilgi çekici bir çok süprizle karşı karşıya bulacaksınızdır.
Baker Street merkez Londra’nın en bilindik caddelerinden birisi. Burayı ünlü kılan en önemli olgu ise sanırım Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes öykülerinin değişmez adresi olması. Cadde boyunca ilerlediğinizde müzeyi bulma endişesine düşerseniz etrafınıza bakınıp eski tarz Scotland Yard üniforması giyen bir bir polis bulmanız yeterli. Müzeye girmek istediğinizde sze nazikçe müzeye girmek için yan taraftaki küçük dükkandan bilet almanız gerektiğini söyleyecektir. O küçük dükkan ises ayrı bir fenomen bence. Her müzenin alışılagelmiş hatıra eşyaları satan bir kısmı mutlaka olacak. Ama bu dükkanda sizi 19. Yüzyıl kıyafetleriyle karşılayan genç İngiliz kadınları ve kasada ise o saç ve makyaj stiliyle o dönemden kopmayacağını ısrarla vurgulayan başka bir güzel ve ilginç İngiliz kadını durmakta.
Madame Taussod müzesi 30 poundlar civarında ücret ödemekten kaçtığıma çok seviniyorum buraya gelince. Çünkü sadece 6 pounda daha özgün ve müzeyi andıran bir yapıda bulunacağımı anlıyorum.
Müzeden içeri girdiğinizde sizi eski tarz bir İngiliz evinin yıpranmış merdivenleri karşılıyor. Her basamağını tırmanırken çıkan sesler ve müzenin tenhalığı ürkütüyor. Merdivenler sonunda ise karşıma çıkan ilk odaya girmek isterken karşılaştığım manzara ise daha ilginç. Eski tarz siyah bir elbise ve fötr şapka takmış saçı ve bıyıkları bembeyaz yaşlı bir adam koltuğa uzanmış yatıyor. Bütün dünyadaki özgün mumya heykellerden biri olup olmadığı anlamaya çalışırken hareketsiz beden sessizliği bölen bir öksürükle kendine geliyor.(bu arada bende olduğumda yerde zıplıyorum ) . Gözlerini örten şapkasını kaldırıyor ve “Merhaba ben Mr. Watson, size nasıl yardımcı olabilirim” diyor. Tedirginliğiniz gidermeye çalışıyor ve nereden geldiğinize dair sorular soruyor. Hatta ortamın otantikliğini artırmak için bir parmak yüksekliğindeki bir mumu başka bir mumun üzerine ekleyerek yakmaya çalışıyor. Bu arada elini yakıyor, mum damlıyor ve siz sakince izliyorsunuz bu yarı içkili ama olabildiğince misafirperver beyefendiyi.Herkese yaptığı jesti sizede yapıyor ve onunla birlikte Sherlock Holmes şapkasını takarak e elinizde onun piposuyla poz vermenize izin veriyor.
Müzenin diğer odaları ise Sherlock Holmes hikayeleri ile bezenmiş durumda. Evin her odası özgünlüğünü koruyor. Her noktasında ise hikayelerin yazıldığı döneme ait kanunsuzların eşyaları, aranıyor ilanları, Sherlock Holmes ve karakterlerini heykelleri, hapishane mizansenleri.
Müzede birde her ziyaretçinin imzaladığı bir defter var. Londra’nın her noktasında bir Türk ile karşılaşma olasılığız var iken maalesef defterde sadece birkaç Türk ismi görebiliyorum.
Müze çıkışı ise hediye dükkanına uğruyor ve birkaç hediye alıyorum. Sanırım Londra gezisinin en enteresan notalarından birisi bu müze. Çok duyulmayan ama sizi dahiliklerle dolu Sherlock Holmes hikayelerine yaklaştıran bir nokta burası.

mezarı yapılan ağaç

massay | 06 October 2009 09:22

Nijer’de 17-22 kuzey enlem dereceleri arasında ve Agadez kentinin doğusunda Sahra’nın mutlak çöl niteliği taşıyan Tenere bölgesi; sessizlik, susuzluk ve yalnızlık toprağıdır.
Tenere, Targui kabilesinin dilinde “apayrı bölge” anlamına gelir. Renkli Nijer haritasında sarı renkle gösterilen Tenere çöl bölgesinin ortasında “Tenere Ağacı” adıyla mavi bir nokta vardır.
İşte bu noktada, bütün kaşiflerin bahsettiği ve yer aldığı çöl bölgesinin tamamında merkezi bir yer görevi yapan, şaşırtıcı bir ağaç bulunmaktadır. Ağacın hemen yanında 1938 kış döneminde bir kuyu kazılır ve dibi 36 metrede bulunan, fazlaca ümit vermeyen bir su kaynağına rastlanır. Söz konusu su kaynağını bulmak için ağacın köklerinin toprak yüzeyinden 33 metreden fazla bir derinliğe indiği anlaşılır. 4 metre boyundaki; kısa, çatallı iki gövdeden oluşan bu ağaç, “acacia albida” diye bilinen akasya ağacıdır.
Şemsiye şeklinde bir tepe çatısına sahip, hafif maviye çalan gri yapraklarıyla kurak mevsim süresince sadece bu ağaç, insan ve hayvan tüm canlılara değerli bir gölge sağlamaktadır. Odunu mükemmel olan bu ağacın, yaprakları ve meyveleri sürülerin güç besin bulunan haftalarda beslenmesine yardımcı olur.

Tenere ağacı artık yok. Yanlış manevra yapanve koyun taşıyan bir kamyon, bu ağacı devirir. Nijer’in başkenti Niamey’de bulunan milli müze, bu efsanevi ağaçtan artakalanları toplar ve ağaca bir kabir yapılır. Ağacın yıldönümünde özel pul basımı yapılır.
Ağacın bulunduğu yere ise, her sonbaharda pası kaybolan metal bir ağaç ve yan tarafına da dikenli telle çevrili üç çalı dikilir. Bunlar herhalde güzel ve yalnız “Tenere ağacı” geleneğini sürdürecektir.

sıradan nesneleri devleştiren sanatçı : Claes oldenburg

nazokiraze | 02 October 2009 14:59

Claes Oldenburg - Free Stamp
Claes Oldenburg – Free Stamp

Amerikan pop-art akımının önde gelen temsilcilerinden Claes Oldenburg aslen İsveç kökenlidir. Hayatımızda yer alan öğeleri gözümüzün içine sokacak kadar büyüterek bir yerde onları alaya alan sanatçı 1929 yılında Stockholm’da doğmuştur.(uzun zamandır bu yazıyı yazmak istiyordum Oldenburg eserlerinin ve sanatçının sıkı bir hayranı olan kızım sayesinde bu sanatçı hakkında sürekli okumak durumunda kaldım )

BEMBEYAZ GECELERİYLE KUZEY’İN VENEDİK’İ ST. PETERSBURG

marjiburcu | 28 September 2009 13:06

Rusya…Hepimiz başkent Moskova’sıyla biliriz daha çok,bembeyaz tenli insanları,soğuğu ve karlı manzaraları da zihnimizin arka fonundadır.İşte St. Petersburg’da bu soğuk,yılın sadece birkaç ayında karın yerden kalktığı ülkede Venedik’i andıran görüntüsüyle içimizi ısıtan bir güzelliğe sahiptir.

Moskova’nın 715 km kuzeybatısında yer alan St. Petersburg,Rusya’da Moskova’dan sonraki en büyük şehirdir.Avrupa ‘da ise 5.büyük şehir olarak bilinir.Muhteşem mimarisi ayrıntıları ve ince işçiliğiyle gözünüzün sınırlarını zorlar.

Adım başı bir müze görürsünüz St.Petersburg’da.Şaşkınlığınızı üstünüzden atamayıp neden bu kadar çok müzeye sahip olduklarını birine sorğunuzda alacağınız muhtemel cevap ”Müzeler bizim en büyük zenginliğimiz”olacaktır.Çünkü burada yaşayan tüm insanlar tarihlerinin zenginliğiyle hep gurur duymuşlardır.