İçerilerden bu sayfanın yolunu bulabilmiş,sıyrılmış bir ışıkla yazıyorum kalbimden çıkanların gözümle ilişik olmadığı cümlelerimi.Işığa gerek duymadan da yazabiliyormuşum,içimdeki karanlığın sayfalarla uyumunu hayranlıkla izleyerek.Nasıl da kolaylıkla yolunu buluyor kalem,her zamanki gibi iki kelimenin arasına standart mesafeyi koyabiliyor,satır başları düzenli;fakat alt alta iki satır arasındaki boşluk biraz fazla gibi sanki,korkuyor olmalıyım birşeyleri birbirine karıştırmaktan,bu karışıklıkta üst üste binerek kendi kendilerini yok etmelerinden.Ama bu korkunun sayfamı daha düzenli yapmayacağını biliyorum,ki ben korktuğum şeyleri hiçbir zaman güzel yapamıyorum.Falan fistan işte…Koca bir sene geçmiş,mevsimlerin saklambaç oyununda ebe olma sırası yaza gelmiş,herkes saklanmış da bir o kalmış ortada, nasıl da haberim yok,duymamışım.Gene yaz gelmiş,gene buradayım.Her bir önceki yıla göre,nasıl da istemeyerek…Burdan her gidişimi hatırlarım saklanan aylar birer birer çıkarlarken ortaya,oyun bitmek üzereyken.Bu hatırlamalardır herhalde bu kovalamaca döngüsünü hızlandıran gözümde.Belli,geçen yaz ben de katılmışım ki oyuna biraz da farkındasızca,ilk de ben ebe olmuşum hatta,arkamı dönüp bıkmadan usanmadan saymışım,saymışım ki saydıkça daha da çabuk geçmiş ,bu yaz daha çabuk gelmiş..Herşeyi,her ayın her gününü ve içine kattığı herkesi şu yolda,az ilerde,denizde,sağda,solda saklandıkları yerden ustalıkla çıkardığımı da bilirim,tek birinde çok zorlandığımı da…Ve nihayetinde en son onu bulup yerinden çıkardığımı da,ortaya çıkacağı zamandan da adım gibi emin olmanın verdiği tatlı bir umutla…Sonunda ‘oh’ dediğimi,bulduklarımı oyun bile olsa kaybetmek istemediğimi,bir daha asla ebe olmak istemediğimi falan,hepsini hatırlarım işte.Hatırlarım,hatırlarım da beni gene ebe yaptılar.Kimseler yok ortada,ben de yokum aslında.Gene arkam dönük,gene sayıyorum;fakat bittikten sonra gözüm bakmıyor hiçbir tarafa,aramıyorum kimseyi,hiçbirşeyi,geçen yaz zar zor o kadar arayıp bulduklarım bu minik oyun tarafından değil de hayat oyunu tarafından ortadan kayboldu şimdi.Ne kadar arasam bulamam bilirim,hoş bulmak da istemem artık,hayatla başa çıkamam çünkü,birileri kulağıma fısıldasa da saklanılan yerleri,gidip de bakamam,takatim yok artık,sıkıldım bu oyundan…Arkamı dönüp sayıyorken aslında,sayıyormuş gibi de yaparaktan,o saklananların birileri tarafından bulunmasını da dilerim elbet.Her neredelerse onlar,yakınlarda birilerinin rastlaması işte,belki de çoktan rastlaştılar biryerde..Onlar bulsun,ben sıkıldım,üst üste sobelerin gelmeyen sonlarından,ne kadar bulsam da bitmeyecek bu oyundann…Şimdi bir oyunum yok,eksilen günlerle beraber sobelediğim günlerin,şeylerin verdiği mutluluk geride kaldı,bu yaz,bu yükü üstüne almadı.Şimdi her günüm aynı…Şikayetçi de sayılmam çok,biri arkamdan sobelicek kaygım hiç yok.Yalnız ortada fena olan;yola,sağa,sola bakarken ve her bir köşeye,şuraya saklanmışlar mıydı diye bakarken geçen yazı hatırlamam.Bir anda hayali o oyuna dalar gibi olmam,yürürken burda saklanan var mıydı diye sorup durmam,bir telefon ahizesinin deliklerine bilee,ve maalesef tüm izleri önümde bulur gibi olmam.Bu oyun alanına gelirken,aslında yanıma,beyin hücrelerimden yapma ‘biri spreyi’ de almıştım,nolur nolmaz diye,olur ya ortaya çıkmayıp belki de saklanmaktan memnun birşeyler vardır diye hala kuytu bir yerlerde..ELMA dersem çık,armut dersem çıkma’larda hiç söylenememiş bir elma ihtimalince..Evet,çıkıyorlar bir bir karşıma,tahminimin yanıltmadığı köşe başlarında,’Biri spreyi’ mi fısfıslıyorum hemen,can yakmadan sindiği yerden çabuk çıkarandan;ama tarihi geçmiş olacak ki çok etkili olmuyor,saklananlar biraz yerlerinden kımıldıyor ama oldukları yerden çıkmıyor.Neyse,bir yaz daha geldi işte.Şu anlatım bozukluğuna sahiplik eden ‘içimde ne bir şevk ne bir heves’ cümlesi hep belleğimde.. Ben elimde ‘biri spreyi’m,köşe bucağa uğruyor,birileriyle boğuşuyorum.Eskiden hayal ettiklerimi içimde yaşıyorum!