bildirgec.org

hatıra hakkında tüm yazılar

Belleğe temizlik gerek!

admin | 29 March 2011 14:08


Hatıralarla dolu eski eşyalarımızı atmakla,onlardan gerçekten kurtulabilirmiyiz ? Eski anılarla dolu bir sandık mesela,geriye bakmamak için bir daha,atmalımıyız onu da ?O zaman gerçekten çeker gider mi tüm hatıralar ? Bellekte bir temizlik yapsak daha faydalı olmaz mı ki?

Üç Mucize

Chat Noir 1 | 03 February 2011 10:09

Sizlerle paylaşmak istediğim enteresan bir anım var. Ben mahallemizdeki sokak köpeklerine hemen hemen her gün bir saatimi ayırarak yiyecek götürüyorum. Mahallemizdeki kasap, fırın ve bir iki restoran ile konuştum ve bana artan ekmek ve kemikleri veriyorlar. Bende onlara götürüyor ve yakınımızdaki açık yeşil alanda veriyorum. Sokak köpekleri dediğime bakmayın. Onlar benim çocuklarım gibi. Hepsinin bir adı var. Hepsini çok seviyorum. Onların yanında huzur buluyorum, hafifliyorum. İçim ısınıyor, sevgiyle doluyor. Bir gün, hatırladığım kadarıyla bundan üç dört sene önceydi, yiyecek taşıdığım pazar arabası ağzına kadar doluydu. Üstelik ayrıca büyük çöp torbası büyüklüğünde bir torbanın neredeyse tamamı da fırının verdiği ekmekler ile doluydu. Ağaçlık yol kenarından yürüyordum. Fazla insanın geçmediği bir yoldu. Kalabalık olmayan, sakin bir yol.

YAZ PIRLANTA KAZAN

admin | 27 December 2010 14:30

Yeni yıla girmeden önce hepimiz şansımızı çeşitli yollarla deneriz. nedeni; yeni yılın şans getireceğine inandığımızdandır. hiç oynamadığımız kadar şans oyunu oynarız ve almadığımız kadar piyango bileti alırız.

sokak

emrouisen | 26 November 2010 14:33

Sokak, geçilen yer kadar geçmişte kalan duyguların canlandığı mekanlardır aslında. Hepimiz ayrı sokakların yolcusuyuz fakat adı hep aynıdır: sokak. Bir düzen içersinde giden caddenin, bir sokak kadar ayrıntıyla insan yaşamını daha sıcak yansıtamayacağı yegane yerdir. Komşuluklar, aşkları ve sevdaları ya da en azından selam verdiğimiz birinin varlığı ile dolan bardağın boşudur. Onlara verilen isimlerle şanları ve şöhretleri hak etmişlere ödülü işte tam da bu sokaktır çünkü ismi artık farklıdır ve artık o sıradan bir sokak olarak kalamayacaktır. İşte bu yüzden her çağın yükünü ustalıkla yürütmüş oldukları bu insanlığın ve tüm canlıların sunduğu ödüldür geçtiğimiz bu daracık tatlı yollar.
Bir zamanlar sokak iken cadde olan yollara karşı, sokak özelliğini zamana boynunu eğmeden taşıyabilen yolları görürüz ki insanlığın kattığı bir değer ile asla yok olmayacak ve tarihi dokusu bozulmak istenmeyecektir. Belkide nice yollar zamanla yıkılan evlerin üstünden süreceği yollarla geniş geçiş alanları olurken bu kadar yolların birbirine girdiği duygusuz bir şehre anlam katacak böylesi bir sokağa hep gereksinim olacaktır kim bilir. İnsanlığa olmasa bile birbirinden farklı her bir insana yine birbirinden farklı bir sokak vardır. Hatırlayabilen için farklı, unutan içinse çoktan sadece isimsiz sıradan bir geçiş yolu olarak kalan bu daracık yolları takip ettikçe göreceksiniz ki bir insanın tonla düşüncelerini savurduğu bir yerden bir başkası hiçbir şey düşünmeden geçmiş ve biri için silinmeden diğeri için daha yazılmamış bir kağıdın beyaz yüzü gibi kendini temize çekebilmiştir sokaklar. İşte sokak böylesi bir anıdır: geçtiğiniz yol da bir sokak olabilir vardığınız bir durak da.
Her sokağa doğa, mevsim ile kendi rengini katar. Ağaçları, kuşları börtü böceği olmayan bir kentin sokağı nasıl mevsimin yaşansa dahi görülemeyeceği siyah beyaz hayatlardan ibaretse onları bütünleyen canlılığı bozan yine parçası olan bu topraktan ayrı tuttuğu betonlardır. Mevsimler, penceresi açılan evin dünyaya bakarken ki ilk yüzü ise sokaklarıyla; ağacı dallarıyla yeşil gösterense yapraklar, şehirlerin rengini işte ayrıntılarıyla girip çıktığımız bu sokaklar taşıyacaktır yine ve her zaman.

Saçıma Göz Kaçtı

bir ben eksiktim | 19 November 2010 11:25

elim kolum sağım solum sobe. bir hababam sınıfı edasında “neler oluyor hayatta?” diye sorgusu sualsiz koştur koştur dinlendirmek istiyorum anılarımı. ne zamandı, hangi ana tekabül ediyordu bilmem ama benim en sevdiğim çiçek bahçeden çaldığım eriklerdi. off onu tuza basıp katır kutur keyifle yemesi yok mu, değmeyin keyfime.

bir gün yolda bulduğum para ile 15 tane eti puf alıp miğdeye indirmeme ne demeli? Üstelik hepsini kakaolu şekerleme kaplamalısından almıştım.

Kelebek…

meflug | 15 November 2010 11:34

Penceremden evime doğan güneşle beraber dışarıya baktığımda, bir kış günü, penceremin önünde duran, solmaya yüz tutmuş çiçeklerimin üstüne konan kelebeğe gözüm ilişti. Üzerinde her renk tonu vardı. Dün gecenin soğuğunu yemiş vücudum titrerken bir anda kelebeğin renklerini farkedince, vücudumun üşüdüğünü hisseden beynim başka bir zamana doğru yol aldı.

Yıllar yıllar önceydi, şehre o yılın ilk karı yağıyordu. Evde yalnız başıma oturmuş, dışarıyı izliyordum, ailemin o gece geç geleceğini biliyordum. Sokaklarda hiç kimse yoktu ve sakin bir şekilde şehir karla kaplanıyordu.

HİSS-İ VUK’U

il mare | 08 September 2010 16:31

‘Beni bu güzel havalar mahvetti’

Biliyordum, hislerin bazen sadece hislerden ibaret olmadığını biliyordum.Dün sabaha karşı uyuyakaldığım o koltuktan kalktıktan sonra kendimi bulmuşluk hissinin gelip geçici sersem bir histen ibaret olmadığını biliyordum. Açık kalmış olan Habertürk’teki evet -hayır tartışmalarına,daha gözlerimi açar açmaz hemen adapte oluşumdan,bunu kendi kendime farkettikten sonraki bilincimin munzur tebessümünden anlamıştım, elimi yüzümü yıkamak üzere banyoya doğru ilerlerken ayaklarımın vücudumu sola çekişine karşı kurduğum dengeden, hemen sonra kendime gelişimden ve izlemeye doyamadığım cami ışıklarına bu sefer çok kısa ama her zamankinden daha uzun bakabilişimden farketmiştim bazı hislerin aslında sadece hislerden ibaret olmadığını…

Oldukça geriye gitmiş olsam gerek.Kendi kendime yettiğim bir zamana.Güneşin yılda sadece bir kere böyle parlayabilip ağaçların yılda sadece bir kez böyle konuşlanıp kokabildiği,dışarısının sesinin yılda sadece bir kez böyle herşeyle ahenkle bütünleşip duyulabildiği zamanı ellerimle sıkı sıkı yakalayabilmiş olsam gerek. Evimin bu kokusu başka hangi zamandan gelebilir ki? Herkesdeki bu haller tavırlar başka ne zamana ait olabilir,ben başka ne zaman bu odada böyle durup böyle hissedebilirim? Avuçlarımda bir zaman var,sıkıca tutuyorum,gözükmüyor zaman, hissediyorum, ama hissetmek de yetmiyor,yaşıyorum. Hisler her zaman hislerden ibaret değilllerdir çünkü.

Orta 1. sınıfa gidiyorum, annemin hasta bir annesi yok,her eve gelişimde evde,kapıyı açan o.Kardeşim çok küçük daha,farkında değilim ama.Kardeş o sadece,küçük bir kardeş değil.O da gelir birazdan okuldan,annem ve ben varız şimdilik evde.Sessiz ev,çok sessiz,çalışan bir tv yok,toz alıyor annem şimdi,birazdan yemek hazırlar bana,bir iki tabak sesi anaçlık katar adı ben olan sessizliğe.
Odam küçük olan.Büyük,küçük olan kardeşte.dağınık hep,yararlanamıyor büyüklüğünden,hem nesine gerek onun koca oda.Ama isyanlarımdan çok uzağım şimdi,küçük ve sevimli odama tapıyorum çünkü dibine dek güneşe boyalı duvarları, yüzeyleri ,yan yüzeyleri ,çevresi, alanı.Odaya baktığın vakit gördüğün şey güneş.Dışını hiç yakmıyor ama içini öylesine ısıtıyor ki…Dünyanın böyle bir odası olmalı.
Dört beş saniye camın önünde seyre daldıktan sonra hapşırıyorum arka arkaya üç kez, annemin sesi duyuluyor mutfaktan: ‘Çok yaşa kızım!’.

Sen de gör anne! Sen de! Karşı apartmanın bahçesi dört ördekle dolu,büyümüşler nasıl da, birbirlerini kovalıyorlar güneşin altında,mutlular ördekler,mutluyum.

Futbolu Özlemek İstiyorum…

firatocal | 03 September 2010 12:04

Ramazan ayının en bildik söylemlerinden biridir ‘’ Aaaah ah nerede o eski Ramazanlar ‘’ sözü… Kaybolup giden değerleri hatırlatmak ve geçmişin mutluluk dolu günlerini yad etmek için kullanırız… Minibüslerde ise yer vermeyen gençlere söylenen söze dönüşür bu replik…

Artık futbol maçlarını izlerken de benzer sözler sarf ediyoruz… ‘’ Aaaah aah nerede o futbolunu özlediğim, derbi maçları, görmeyi merakla beklediğim futbol yıldızlarıyla şenlenen hayat…’’ , ‘’ Artık yok ki maçları iple çektiğim gerilim dolu günler… ‘’

Neredeyse haftanın 7 günü, günün 24 saati futbol maçlarını seyrederek geçiyor hayatlarımız… Eğer birçok kadın gibi futbolla aranız yoksa bu bir sorun teşkil etmeyebilir, ama benim gibi futbola aşık ve arkadaşlarıyla beraber maç seyretmekten büyük zevk alan bir erkekseniz , o zaman farklı oluyor…

Meçhul Bir Kadına Adanmıştır…

firatocal | 30 August 2010 11:33

Hüzün diğer adıydı kadının … Hayal kırıklığı ise soyadı … Sicilin den silinmez künyesi … Etine , ruhuna ebedi kazılı …

Aldığı ilk nefes ile kanatlarını yitiren aşk kurbanı melek misali ağlamaklı zümrüt gözleri… Sevgilisinden çok , kaybettiği saf sevgiyi aramaktan yorgun…

Tanrısını terk etmekten bin pişman… Her ayrılık yorgunu kadın kadar bıkkın aşktan…

Sorguluyor günahını… Dalıp dalıp gidiyor gözleri , şimdiden çok çok uzaklarda olan , yitirdiği sonsuz ve el değmemiş günahsız mutluluklara…

Kader , Check up ve Fasulyeden Hayatlarımız… ( 2 )

firatocal | 10 August 2010 12:42

uzun lafın kısası… chek up mühim konu bence… ablama katılmıyorum… ocağın altını kısmak , yada düdük öttüğünde ocağın altını kapatmak benim yaptığım… dedim ya garanticiyim biraz… elimden gelen ancak bunlar… bu arada zeytin yağlı bol domatesli sulu sulu ekmek bana bana yenecek fasulye ne giderdi şimdi… bir de yanında kuru soğan…

yaşamlarımızda böyle birşey… yaptıklarımız onları lezzetli kılmak için çırpınışların ötesine geçmiyor… daha doğru bir ifadeyle ne kadar yırtınsak da geç(e)miyor… kader denilen şeyde sonuçta bir şekilde bir şeylere yeniden ve yeniden acıkacak olmamız…

son noktayı yaşadığımız her anı sanki son dakikalarımızmışçasına yaşarak geçirmemiz gerektiği düşüncesinde koyarak bitiriyorum egeye karşı akşam sahil sefamda… son bir kere daha denize girerek sahip olduğum tüm güzellikler adına Tanrı ‘ ma şükrederek gidiyorum kaderim olan beni mutlu mesut ve bahtiyar eden ailemin yanına…

yürüken Peygamber efendimizin ” sanki yarın ölecekmiş gibi öbür dünya ve sonsuza dek yaşayacakmış gibi bu dünya için yaşa ” sözünü hatırlayarak iç geçiriyorum… ilk kısmını pek takmadan ne de güzel beceriyoruz ikinci kısmı…