Markalar yaşamımızın ayrılmaz bir parçası uzun bir zamandır. Kullandığımız diş macunundan içtiğimiz suya; su ısıtıcısından her türlü mobilyaya ve tabi ki ne giydiğimize… Tüm yaşamımız markalar tarafından kuşatılmış durumda. Yaşamımızın en önemli pratiklerinden biri olan alışverişlerimizi tamamıyla markalar yönetiyor.Uzun zamandan beri hem fiyat hem de kalite açısından en uygun belirli bir markayı kullanmak; yıllardır kalitesi ve müşteri memnuniyeti sayesinde tüm dünyada bir marka olarak tanınmak elbette ki istenen bir durumdur. Öte yandan marka-insan ilişkisinde istenmeyen bir durum vardır ki o da hiç kuşkusuz son zamanlarda insanların gittikçe artan marka bağımlılıkları ve marka takıntılarıdır.Bugün artık hangi markadan giyindiğimiz, hangi parfümü kullandığımız nasıl bir insan olduğumuzdan daha önemli bir hale gelmeye baslamıştır. Oysa ki önemli olan dışımız değil içimizdir. Nasıl bir insan olduğumuz, ne kadar bildiğimiz ve daha da önemlisi topluma ne kadar faydalı bir birey olduğumuz… Dikkatimizi ne giydiğimize değil ne olduğumuza yöneltirsek daha iyi bir insan olmanın ötesinde daha iyi bir toplum yaratma şansı bulacağımıza eminim.
yorumlar
sahip oldukların bir süre sonra sana sahip olur. taylır dördın
markalı yaşamak iyi birşeydir. sürekli alışveriş yaptığınız, yemek yediğiniz, gittiğiniz mekanlarda her zaman iltimas görürsünüz. Size kimse yerimiz yok demez, yapılacak özel indirimler varsa yaparlar, normalde sunmadıkları ufak tefek hizmetleri sunarlar….kişilikle markanın alakası yoktur. markalı giyinerek yer edinmeye çalışan kişideki zaten bir garip kişilik bozukluğudur ki marka olmasa başka bir şekilde var olmaya çalışacaktır. takıntı haline de getirmemek lazım ama ben hayatımın her alanında kendimce güvendiğim markalarla olmayı severim. değişikliklerden süprizlerden hazzetmem. parasını tasarruflu harcamayı bilen kişiliği oturmuş kişinin markalı bir hayatı olmasının çok da sakıncası olmayaccaktır bence. 100liralık kazakta 10 liralık kazakta alınası giyilesidir çok sevildiği zaman.
Ben de, en çok 2. el marka alanlara karşıyım, madem gücün yok, almayacaksın..Paran neye yetiyorsa ona göre giyineceksin hiç olmaz ise mantar a şuna buna maruz kalma, ilk giyen sen ol giyisini….Varsın olmasın markası, hastalık bu..
kıyafetler bahane, kişilikler olmalı şahane…
aynen ve con waynen diyorum makaleci.
con vaynen dediniz de kıymetli coni valkırı hatırladım bi anda
keep walking adamım
bir de coni gitar vardı…
hacı şakir, ahmet sabri tuncer,
eyüp sabri tuncer
oğluna kaldı. kendısı vefat ettıkten sonra.kuru kahveci mehmet efendi de gaymiş bu arada..kuru kahveci memoş dıyorlarmış artık