Her gün yeniden başlıyorum bu mereti içmeye. Her gün neden bıraktığımı hatırlayıp, tekrar başlıyorum bu hatalar yığınına. Bu kendi yolunda tınlamadan giden hayata, benim mantığımı dinlemeyen umursamaz tavrına hiç bir şey yapmadan bakıyorum. Pişman değilim olması gereken buydu ve oldu. Ama neden nefes alamıyorum? Neden bu kadar canımı acıtıyor soluk almak. İçtiğim su damlaları, bölüp bölüp yediğim ekmek lokmaları neden bu boğazımdaki kılçığı hazmetmeme yardımcı olmuyor artık?Pişman değilim demiştim ama elime her aldığımda o ilkini anımsıyorum. Hani şu kaldırımın kenarına oturup küçük bir kedi yavrusuna elimde meretim, dilimde bin türlü kahrımla konuştuğum günü. Belki kedileri o yüzden sevmiyorum. Çünkü o da nankör çıktı. O da bir zaman sonra çekti gitti. Elimde özgürlüğünü kısıtlamadığım ne varsa, kim varsa hepsi gitti. Gitmeleri gerekiyordu belki de. Öğrenmem gerekiyordu.Peki, öğrendim mi? Bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum. Hiç önemli değil aslında bilmek. Bilsem ne fark edecek ki? Sonuçta her gelen gidecek. Giderken de bana yine dumanlarını tüten, yeni yanmış, öbek öbek kelimeler bırakacaklar. Her defasında yaptığım gibi derin, derin ciğerlerime çekeceğim onları. Gece geç vakitte tövbe edip bırakacağım yaşamak uğruna, sabah yeniden başlayacağım ölmek için.