“Günümüzün gençleri öyle umursamazlar ki; ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı olmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler, kurallara boş veriyorlar. Çok duygusuzlar, beklemesini bilmiyorlar.” Demiş yüzyıllar önce Hesiod diye bir düşünür. Her zaman erişkinler, gençlerden dert yanmaktadır. Sorumsuz, saygısız,öğütlere kulak asmayan , kendi doğrultularında giden bir nesil olarak görürler. Gençler de erişkinleri; geri kafalı, tutucu kişiler olarak görürler. Gençleri anlamazlar. Çıkarcı ve iki yüzlüdürler diye yargılarlar. Nerde bizim gençliğimiz nerde şimdiki gençlik diye dert yanan yaşlılar, kendi gençliklerini unutmuş görünürler. Onlarda gençken aynıydılar oysaİşte; eski kuşak ile yeni gelişmeler, kitle iletişim araçları kuşaklar arası karşıtlığı, daha da derinleştirmiştir. Eski değer yargıları ve yaşam anlayışı, değişime uğramıştır. Eski kuşaklar, yeniliklere ayak uydurmakta güçlük çekerler. Geleneklere, eski yaşam anlayışına sımsıkı tutunurlar. Çocukları kendilerinin kopyaları olarak düşünürler. Gençlerin başkalığını yadırgarlar. Oysa gençler yeniliklere açıktırlar. Ancak; gelişme dönemi gereği olarak, başkaldırmaya ve bağımsız olmaya çalışırlar. Eskilerin tüm değerlerini yadsırlar. Toplumda kendilerine yer edinme çabasındadırlar. Haksızlığa katlanamazlar. Erişkinler de; gençlere tepeden bakar, yeniliklere kuşkuyla bakarlar. Bu da kutuplaşma doğurur. İşte bütün bunlar, ana baba ve çocuklar arasında ilişkiyi koparır. Bu daha çok baba egemenliğindeki ailelerde belirgindir. Genç evdeki düzeni değiştiremez, toplumsal düzeni değiştirmeye yönelir. Baş kaldırma toplumsal alana kayar. Sağ ve sol uçlarda eyleme; baba baskısı olan ailelerin çocukları daha çok katılmaktadır.Başkaldırma eğilimi her zaman yıkıcı olmaz.İlişkiler kopmamışsa genç,olumlu sonuçlara ulaşabilir. Bilimde, sanatta, toplumsal yaşamda gerçekleştirilen yenilikler, eskiye tepki olarak meydana gelmiştir. Gençlerdeki katkı yapma eğilimi, coşkuyla birleşince yaratıcı sonuçlar doğurur. Genç devamlı arayış içindedir. Engeller çıkınca ya boyun eğer ya da başkaldırıya kendini kaptırır. Bir seçenek de; topluma sırt çevirirler. Sorumluluk almaz, girişim yapmazlar. Gününü gün etmeye bakar, umarsız olurlar. Toplumumuzda, özellikle köylerde delikanlılık kısa sürer. Başkaldırı, efelik dediğimiz davranışlar görülünce genç hemen evlendirilir. Çoluk çocuğa karışınca, sorumluluk üstlenir.Geleneksel yaşama ayak uyduran biri olarak yaşar.Gençlerle barış içinde yaşanabilir mi?Yanıt… Evet! Gençler ve yetişkinler arasında kapatılamaz gibi görünen uçurumun varlığı, karamsarlık yaratır. Ama gençleri anlamak ve onlarla dayanışmak zorundayız. Gençlerin coşkusu, yetişkinlerin durgunluk ve tutuculuktan kurtulmasında yararlı olur. Ama yine de; gençler ne kadar yadsısa da, yetişkinlerden öğrenecekleri çok şey vardır. Kuşakların kopmaması için tek yol, iletişim kurmak ve korumaktır. İletişim kopukluğu, kargaşaya gider. İletişimi başlatmak da yetişkinlere düşer. Gençlik çağının fırtınalı bir dönem olduğu göz önüne alınmalı, gençlerin iniş çıkış gösteren davranışları, bocalamaları karşısında soğukkanlı kalınabilmelidir. Disiplin dikkatli kullanılmalıdır. İlkokul çocuğunda baskı ve ceza ( onaylanmasa da) bir süre için davranışı düzeltebilir. Ama gencin tepkisi sert olabilir. Başkaldırmayı körükleyebilir. Haksız yere atılan bir tokat, evden kaçmaya ya da intihara götürebilir. Gençlere davranış özgürlüğü verebilmek gerekir. Genç zorla hak koparmamalı. Arkadaşlarıyla buluşma, eve biraz geç dönme zamanları kontrollü, yavaş yavaş artırılmalıdır. Arkadaşları yanında bir yer edinmesine olanak verilmelidir. Yoksa evde de ters ve huysuz olabilir.Buna karşılık, her istedikleri de yerine getirilmemelidir. Tepkiden korkup, her istediğine boyun eğmek de yanlıştır. Tatlı sert bir tutum, tutarlı davranmak gerekir. Saç, sakal, giyim gibi konularda sürtüşmeye girmek, genç ve ana baba arasında sorun yaratır. Ana babaya ters düşen düşünce, davranışlar uygun bir dille eleştirilmeli, yanlışlar açıklanmalıdır. Sen ne bilirsin gibi küçültücü söylemlerden kaçınılmalıdır. Gence, yaşına uygun sorumluluk verilmelidir. Tökezleme ve yanılmaları durumunda , aşağılayıcı davranışlardan kaçınılmalıdır. Olumlu davranışları övülmelidir, ancak göklere çıkarılmamalıdır. Başarısızlıkları anlayışla karşılanmalı, oturup nedenleri konuşulmalıdır. Benim gençliğimde diye başlayan söylemlerden kaçınılmalıdır. Ama soru sorarlarsa , en doğru ve içten yanıt verilmelidir. Sık sık ana baba ile söyleşi ortamı yaratılmalıdır.Kaynak: Çocuk Ruh SağlığıAtalay Yörükoğlu