bildirgec.org

kuşak hakkında tüm yazılar

BULANTI

il mare | 03 March 2010 09:41

Bugün seni kim seviyor,öğren.
Kaç kişi gezinmiş saifanı,tıkla hemen.
Ne zaman öleceğini mi merak ediyorsun,doğru yerdesin…

Ali sana gül yolladı,

Veli sana sarıldı,

Ayşe ayıcık gönderdi,

Fatma da öpücük.

Bu mesajı 15 kişiye yolla,

Yollamazsan…

nası akrostişş yaptınız öleee???
nası akrostişş yaptınız öleee???

Flash tv, sabah kuşağını bilmiyorum.Öğleni de.

Akşama doğru bir curcuna,şarkı türkü. Bi taraflarını, parıldayan aptal elbiselerin içinde sallayan boya kutusu hatunlar… Kolbastı vardı bi ara her açtığımda,şimdilerde yok gibi.. Mide bulantısı sebebi.
Daha geç vakit;bir adam.Bir de kadın..Rastgeldiğim vakit hep böyleydi yayın.
Yapma bir sızlanış kadında. Gözlerindeki yapma acı,sadece bağırdığında.Kasıyor ya kendini;gözlerindeki o ifade de işte,kasmaktan.Yaş falan da yok zaten.
Susuyor sonra bir ara,nefes alıyor az. Yoruldu çok,dinlensin biraz. Susmak televizyonda haramdır,günahtır. İşte tam da burda araya giren küfürler,avuçları kaşındırırrr.. Hatırr hatırrrrrr…

KUŞAKLAR ÇATIŞMASI

teacher07 | 20 May 2008 15:07

“Günümüzün gençleri öyle umursamazlar ki; ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı olmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler, kurallara boş veriyorlar. Çok duygusuzlar, beklemesini bilmiyorlar.” Demiş yüzyıllar önce Hesiod diye bir düşünür. Her zaman erişkinler, gençlerden dert yanmaktadır. Sorumsuz, saygısız,öğütlere kulak asmayan , kendi doğrultularında giden bir nesil olarak görürler. Gençler de erişkinleri; geri kafalı, tutucu kişiler olarak görürler. Gençleri anlamazlar. Çıkarcı ve iki yüzlüdürler diye yargılarlar. Nerde bizim gençliğimiz nerde şimdiki gençlik diye dert yanan yaşlılar, kendi gençliklerini unutmuş görünürler. Onlarda gençken aynıydılar oysa

Dönmedolap

Ouija | 18 December 2006 20:54

Kuşak kuşak boğazımıza sarılan halkaların boyunduruğunda yaşamaya çalışıyoruz günleri. Ölmek bile daha sahici sanki sevmekten. Sahip oldupumuz ve sırtımızı yasladığımız gerçek duvarların yıkılmasına rağmen bizden beklenen ayakta kalma zorunluluğu ayıp değil de ne? Yoksa hiç sahip olmadık da hepsi kocaman iri bir şaka mıydı? Her durakta biraz daha aşağı inen bir vasıta mıydı içinde oturduğumuz vagon? Bizse bir yere gidiyor sanmıştık kendimizi. Gerçeğe de kimse alıştırmadı bizi. Aniden ev kıyafetlerimizle, pijamalarımızla, dağınık saç, bozulmuş makyajla kalakaldık sokağın ortasında. Karşı pencerede görüp de el salladığımız, O da bize el sallayınca sevindiğimiz insanın kendi aksimizden başka bir şey olmaması yüz kızartıcı bir suç sanki. İşin kötüsü herkes farkındaymış da bıyık altından gülmelerle seyretmişler seni kıs kıs… hep günün gelmesi ve devranın dönmesi umudu ile göğüs gerdik günlere. peki umut kalmayınca nereye varacak bu işin sonu? Sığındığımız metaforlar ve kurduğumuz şifreler çözülünce ne olacak peki? Bunca cevapsız soruyla nasıl başa çıkacağız, derken yeni bir soru cümlesi kurmak da hazin tabii. Kurduğun ve gizli anlamlarla bezediğin cümlelerin öğelerine ayrılması, ayrılabilmesi gibi biraz da. Hep senin kurdukların ve dönmedolap. Çok uzun bir yol katedersin, gidilmemiş değildir o yollar, görmüşsündür; alçaktan, yakından, uzaktan, yüksekten, altmış derece, onbeş derece, görmek istediğin ve görebileceğin her şeyi. Oysa bir anda duracaktır herşey ve biletini kestirdiğin ilk nokta, başlangıç noktan, bitiş noktandır aynı zamanda.

Nano Yuvasına Kavuştu

zabun | 22 June 2006 12:15

Ipod satışlarının yanında, çeşitli markaların Ipod’lar için hazırladığı aksesuarlardan elde edilen gelir, işadamlarının iştahını kabartırken, tasarımcıları da Ipod için aksesuar tasarlamaya itiyor. Söz konusu aksesuarlardan biri de TuneBuckle adlı kemer. Kemerin toka kısmı içindeki yuvaya Nano’nuzu yerleştiriyorsunuz. Ergonomik olup olmadadığı tartışma götürür. Mesela resimdeki modelde tuşlar örtülü kalıyor. Bir başkasında ise ekran örtülü, tuş takımı açık. Bir model daha var iyi ki onda herşey fora. Fiyatı 79.95$.

Plastik Kemer Çağına Girmiş Bulunuyoruz

zabun | 19 June 2006 13:35

Zamanla yıpranmayan, üzerinde delik olmayan, su geçirmeyen bir kemer düşünün, onun adı “branie” den başkası olamaz. DuPont™ onaylı, termoplastik polyester reçine (Rynite®) ile yüksek performanslı elastomerden (Hytrel®) imal edilmiş. Kilitleme mekanizması, kemerin serbest ucundaki ray üzerinde hareket ediyor. Böylece tek hareketle açılan ve kilitlenen bir sisteme olanak sağlanıyor. Serbet uç, sabit ucun içerisindeki yuvaya giriyor. Kemer, birçok tasarım ödülü almış. Çok canlı renkleriyle, giyiminde modern çizgileri yakalamaya çalışanlar için tasarlanmış.

Branie Belt

Varolmadan yokolan bir kuşak!

admin | 26 March 2006 15:50

Son zamanlarda okullarda artan şiddet olaylarını,her gün yaralanan ya da ölen birilerini görmeniz mümkün.Haber bültenlerine katılan M.E.Bakanı Hüseyin Çelik ise, durumu basının abarttığını sık sık vurgulayarak,”Napalım hepsinin başına bekçi mi dikelim.Ailenin ve çevreninde sorumluluğu var.Çocuklar okuldan sonra grup halinde yürüyorlar…” şeklindeki sözleriyle bu konuya müthiş bir şekilde hakim olduğunu gösterdi ve içimize su serpti! Hepimiz ilkokulda okurken sıra dayağı denilen aptalca bir durumla karşı karşıya kalmışızdır elbet.Küçükken sınıfta öğretmen denilen bir kişinin bir çocuğu sırf konuştuğu için ağızı burnu kanıyana kadar dövmesini gördükten sonra mavi önlüğü giydiğim anda ‘suskunluk saatlerim’ başlamıştı.Ben böyle tepki vermiştim,böyle korkmuştum bi de o çocuğu düşününce bugün gördüğüm görüntüler şaşıtmıyor beni.Fransa’da çıkacak olan istihdam yasasına öğrenciler ve işçilerin nasıl el ele mücadele verdiğini gördük.Bütün öğrenciler sokağa döküldüler,ilginçtir ki tam bu sırada Türkiye’deki öğrencilerde sokaklardaydılar. Ama onlar YÖK’e,eğitimdeki uygulamalara,küçük yaştaki çocukların köle gibi çalıştırılmasına karşı değil,’neden bana öyle baktın?,bizim grup sizi döver… gibi kişisel kompleksler ya da bir anlık öfkeler nedeniyle sokaktalar.Ellerinde bıçaklar,bellerinde silahlar hepsi şu meşhur ‘Polat Alemdar’ nidalarıyla meydanlarda kendilerini gösteriyorlar.Noldu bu çocuklara böyle?Biz nerde yanlış yaptık sorusuna kimse cevap bulmak istemez eminim ki, çünkü muhakkak bu olaylara ilişkin bizde suçluyuz.MEB yanlış politikaları nedeniyle,ailleler ise ekonomik durumlarını ortaya attıkları için,bizde bunca yıl okullarda olan olayları,eğitim sisteminde yapılan yanlışları oturup öylece mal gibi seyrettiğimiz için bu soruya cevap veremeyiz.Sosyal bir vaka yaşanıyor,bir nesil yavaş yavaş kendi yolunu! bulmaya başlıyor.40 ve 50’li yıllarda kendini bulmaya çalışan bir nesil ,60’lı ve 70’li yıllarda devrimci,isyancı,haklarını korumaya çalışan gençler,80 ve 90’lı yıllarda ise boşlukta olan kendilerinden öncekiler yapılanlar nedeniyle kendi kabuğuna çekilen bir gençlik,2000’li yıllarda ise artık kendini bulamadan çöken bir gençlik var.Farkında mısınız kültürel,ekonomik,sosyolojik,psikolojik vb. her bakımdan bir kuşak varolmadan yok oluyor,varoluşlarının altında eziliyorlar ama kimse onlara dönüp bakmıyor bile!