Türk filmleri kuşağımda Tatar Ramazan’dan sonra İstasyon’u inceliyorum bizler için.Cüneyt Arkın ( Gırgır Ali) Erol Taş tarafından dönemin ünlü assolisti, milyonların sevgilisi Hülya Koçyiğit’i ( Yasemin) kaçırmak için tutulur. Önce bu teklifi geri çeviren Cüneyt ağabeyimiz gidip Yasemin’i görünce kaçırmaya karar verir. Gırgırına. Erol Taş kötü adamdır bir sürü adam tutabilir istese ancak özellikle Cüneyt ağabeyimizi ister zira o namusludur ve ona güvenilebilir.Yasemin fakirlikten gelmiş ve yıldızı parlamış bunu da sonuna kadar hak etmiş bir kardeşimizdir. Yasemin’in babası kızının etinden, sütünden, yününden ve bilimum uzuv ve kabiliyetlerinden faydalanmaktadır. Yasemin bunun farkındadır ama ne de olsa babasıdır. Zira bir sahnede Yasemin kardeşimiz sahneden taze inmiş makyajını silerken ooo şahane, harika, muhteşem nidalarıyla kendisine övmekte olan ebeveynlerine gayet neşeli ve doğal bir tavırla yalakalar diye hitap eder.Cüneyt ağabeyimiz gazetelere şarkıcı Yasemin yarın kaçırılacak haberini isimsiz telefonlarla yayar ve yasemin’e koruması gibi tanıtır kendini. Göz göre göre kaçırır kızcağızı. Cüneyt ağabeyimiz bu tanıştırma esnasında ben Cüneyt Tarçın deyinde yasemin de sen Cüneyt Tarçınsan ben de Hülya Çokyiğitim diyerek ilkokul esprileri kuşağında adının anılmasını anasının ak sütü gibi hak eder.Sonrası malum stokholm sendromu filan.Filmden bazı sahneleri detaylı olarak inceleyelim şimdi.Cüneyt Ağabeyimiz Hülya Koçyiğit kız kardeşimiz üzeri açık arabası ile kaçırmaktadır ancak hatun kişi olaydan bihaber geziyorlar sanmaktadır. Bu noktada Hülya Koçyiğit ah ahaa arabanıza bayıldım pek havadar diyerek üzeri açık arabayı över. Cüneyt ağabeyimiz ben gırgır okurum çarşaf da çarşaf der. Burada birinci çarşaf Cüneyt Ağabeyin köpek suretindeki can dostu ikinci çarşaf ise dönemin mizah dergisidir.Hülya Koçyiğit kaçırıldığı evde derhal mutasyona uğrayıp o şımarık kız havasından sıyrılır ışık hızı ile Cüneyt Arkın’a aşık olur. Allahtan kendilerine ait olmayan ve sırf kendisi yazlık olup mevsim kış olduğundan boş olması ihtimali üzerine camı kırılarak içeriye girilmiş evde Hülya kardeşimize uygun birbirinden nefis kıyafetler ve hatta Cüneyt ağabeyimizinkiyle birebir aynı converse’ler bulunmaktadır da aşık kız olarak kırlarda takla açabilir, tavuk çalar, bisiklete biner. İki adet bisiklet bulup binerler ve gezerler. O anda kamera uzaktan çekim yapar. Gün batımı ambiyansı yakalanır ve hala inanamadığım replikler telaffuz edilir. Hülya Koçyiğit hür olmak ya da olmamak işte bütün mesel bu der. Hemen akabinde Cüneyt Ağabeyimiz kadın hamlet der.Bu filmde seyirci acımasızca kandırılır. Çayırlarda koşup oynaşmaktan harap ve bitap şekilde eve dönülür. Histerik bir şekilde kıkırdanmaktadır. Hülya Koçyiğit duvara yaslanır Cüneyt Arkın ona yaklaşır aha öpüşecekler dediğiniz anda Hülya birden yere çöker aha oral sex geliyor dersiniz Cüneyt uzaklaşır. Bu sahnede fonda Zülfü Livaneli’den eşkıya dünyaya hükümdar olmaz çalmaktadır. Sürekli bir adrenalin sürekli bir aldanmaca.Bir gün yine dışarıda oynaşıp koklaşmadan yorgun ve ellerinde çaldıkları tavuk olmak üzere eve giren Hülya ve Cüneyt içeride kendilerinin tüm film boyunca seyirciye veremediğini cesurca veren; öpüşmekte olan genç bir çift bulurlar. Cüneyt ağabeyimiz derhal siz de kimsiniz der. Doğru ya kendisi evin sahibidir ve tapu duvarda çerçeveli vaziyette bulunmaktadır. Gençler kendilerinden gayet emin bir şekilde ben Müteahhit Şemsettin’in oğlu ben de mühendis( o ismi hatırlayamadım) bilmem kimin kızı diyerek kendilerini tanıtırlar. Oysa ilerleyen sahnelerde isimlerinin Raşid ve Senem olduğu ortaya çıkacaktır ki bu noktada kendilerine bre deyyuslar bre kişiliksizler baba parasıyla adam olunsaydı pehh pehhh demek istiyorum. Neyse konuyu dağıtmayalım çocukların tanıtımı karşısında Cüneyt Ağabeyimiz direk inşaat yapıyordunuz herhalde der.Çocuklarla angut bir sidik yarışı haline girilir ve bilgi yarışması düzenlenir. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük müzik topluluğu kimdir ehe ehe bitıls tabi şeklinde bir tetralog gelişir. Cüneyt ağabeyimiz bakar ki olacağı yok ekmek kaç para şeklinde şaşırtmalı sorularla gençleri alaşağı eder. Sonra tavuk pişirip yemek yerler. Gençler stargaze eşliğinde dans ederken Cüneyt ağabeyimizin müdahalesi ile Zülfü Livaneli leylimleyi söylemeye başlar fonda ve tanrım o da ne leylimley de dila hanımdan bozma bir sahne ile dans edilir. ( Ayrıca yukarıdaki sahne olduğu gibi Yılmaz Güney Fatma Girik ‘yarın son gündür’ filminden araktır.) Dans sürerken delikanlı Cüneyt Arkın’a yaklaşıp fazla uzattık ben ayrık işime bakayım manasında abi biz odaya geçiyoruz der. Malum deli kan damarlarda dolaşıp bünyeyi yakıp kavurmaktadır.Filmin bir sahnesinde Hülya Koçyiğit’in babası ve Erol taş kız üzerine pazarlık yapar. Burada çok garip bir şekilde mekan bir yatak odasıdır. Ve Hülya Koçyiğit artık nasıl para kazandıysa babası oturduğu koltuğu sallaması için bir adam tutmuştur. Bunlar muhabbet ederken adam sürekli koltuğu sallar. Gayet ciddi takım elbiseli filan bir adamdır merak eden varsa kıvırcı saçlı gençten bir arkadaştır.Yine başka bir sahnede Hülya Koçyiğit Cüneyt ağabeyimize yumurta yapıp içine beşerden on galon tuz ve biber koyar ve tahmin ettiğiniz gibi bu sahnede Cüneyt Arkın aaa tuzu az olmuş biraz da biber diyerekten ve dahi dublör kullanmayaraktan o iğrenç şeyi yer. Bu sahneyi anma nedenimiz ise o sahnede canımızın feci şekilde yumurta istemiş olması ancak sağ olsun temizliğe gelen yardımcımızın yumurtaları bitirip eksiğe yazmamış olmasından mütevellit yiyememiş olmamızın ruhumuzda bıraktığı derin izlerdir. Ayrıca bir sahnede de ızgara balık yenmiştir, parmaklar şapır şupur yalanmıştır ki bu düpedüz terbiyesizliktir.Bu filmdeki Gırgır Ali tipi çok tutmuştur ve sonrada aşağıda linkini verdiğimiz komedi macera türündeki film çekilmiştir.Gırgır Ali
Burada istasyon filminin filmle alakası olmayan bir afişi var.Yutup adam gibi çalışacaktı da burayı videoya boğacaktım diyerek sözlerime son veriyorum.video 1, video 2, video 3imdb sayfası
yorumlar
anaa ben de nerde bu yazı diyordum. gece çıkmış demek.
Bir menemen sahnesi vardı o kalmış aklımdaYok valla bu ara yediklerimi sayıyorum diye değil, güzel sahneydi onun için.Cüneyt Arkın da heykel gibi adam be
menemen seni andı ondan olacak dej. yumurta kırıyorlardı herhalde o kalmış aklında.
Benim için bu filmin en önemli noktası, Hülya Çokyiğidin kendini kaçıran Cüneyt Tarçın’a yaptığı yumurtaya boca ettiği nah bir avuç dolusu kırmızı bibere rağmen erkekinin sofrasını önüne getirdiğinde nasıl sapsarı olduğudur. Acaba bunun filmin şitokolm sendromunu ilk ele alan dünya filmleri arasında olmasıyla alakası olabilir mi?
heh evet evet benim dediğim sahnede Fahrettin Cüreklibatur’un o müthiş performansı idi.
cüneytin kaçırdığı kişinin santimine göre para aldığı film bu muydu
bir mezura sahnesi canlandı gözümde, acep doğru mudur incir çekirdeği, sanırsam bu film idi.
stockholm sendromu sinema tarihine o ismi almadan çok önce girmiştir aslında ama adını 73te ldığına ve filmde 77 yapımı olduğuna göre türk sineması bu konuda oldukça hızlı davranmıştır.bu stockholm sendromunun daha aktif bir şekilde yer aldığı bir gülşen bubikoğlu cüneyt arkın filmi de vardı. cüneyt arkın ayağını ayı kapanına kaptırıyordu gülşen bacımız da onu ayak üstü ameliyat ediyordu.
evet mezura ile hülyanın boyunu ölçer hülya napıyorsun der boyunu ölçüyorum topuklu bilmem kaç topuksuz bilmem kaç der. hülyada bilsem mantar topuk giyerdim der. cüneyt arkın bunun üzerine ben namuslu adamım mantara para almam der.
Ameliyat derken?
kapana kısılınca kangren oluyordu cüneyt abimiz gülşen de bacağını kesiyor muydu ne. çünkü adada bunlar teknenin motorunu da bozmuş angut gülşen. aynı filmde gülşeni yılan sokunca cüneyt abimiz de bacağını emerek zehri alır erotik macera tadında.
genel olarak yerli filmlerle aram yok:(( ama yazıya baktığımda bunu manson yazmıştır şeklinde düşündüm:)))ilginç başlıklar, konular bulduğun için sağol manson:)
yılan ısırıklı filmin adı neydi ki
Sagolasin manso, sayende bir güzel nostalji yasadim. Harika yazmisin. Ellerin dert görmesin.) Gerci sen eczacisin, cok iyi kremler de bilirsin ama neyse.)))
eyvallah.