bildirgec.org

istasyon hakkında tüm yazılar

PowerMat kablosuz şarj istasyonu

Lorilleux | 23 June 2010 13:51

Kablolardan kurtulun!
Kablolardan kurtulun!

Teknolojinin gelişimiyle artık imkansız dediğimiz fikirler bile gerçek olmaya başladı. Bu fikirlerden biri cihazları kablosuz şarj edebilmekti. PowerMat adlı ürün ile yapmanız gereken tek şey şarj etmek istediğiniz cihazı şarj istasyonun üstüne bırakmak.

Sony ucu
Sony ucu

PowerMat, bugün iPhone, Blackberry ve Nintendo DS üzerine yoğunlaşmış olsa da Sony, Samsung, Nokia, LG, Sony Ericsson ve Apple markalı ürünlerin de şarj istasyonlarına uyabilmesi için fiş uçları üretiyor.

iPhone, Blackberry ya da Nintendo DS’inizi şarj etmek için yapmanız gereken verici kılıflarını cihazlara giydirmek. Daha sonra cihazları şarj istasyonuna koyduğunuz an şarj etme süreci başlamış oluyor. Diğer çihazları şarj etmek içinse uygun uçları cihazlara takıp ardından cihazları şarj istasyonuna bırakarak kablosuz şarjın keyfini çıkartabilirisiniz.

KADINLAR CAMİDE NEDEN NÖBET TUTUYOR?

keremx | 17 February 2010 18:16

Cami mi, baz istasyonu mu?
Cami mi, baz istasyonu mu?

KADINLAR CAMİDE NEDEN NÖBET TUTUYOR?

AYLIK 1000 DOLAR GELİR / Bir GSM şirketi kapınızı çalsa… Evinizin çatısına baz istasyonu kurmak istiyoruz dese… Aylık 1000 dolar teklif etse… Ne yaparsınız? Cazip teklif değil mi? Ancak Mahalleli rahatsız olacak… Tepki gösterecek… Hatta baz istasyonunun kurulmaması için kapınızın önünde eylem yapacak. Basına açıklama yapılacak. Kanser olmak istemiyoruz, diye slogan atılacak… Karar vermek zor değil mi? Bu durum İnegöl’de az yaşanmadı. Türkiye’nin bir çok kentinde de yaşananlar aynen böyle..

Tereddüt

pilli pati | 28 October 2009 10:12

Kaleden aşağı doğru salına salına iniyoruz. Yol, parke taşlı ve biraz eğimli. Fenerin yanından geçerken denizden yansıyan güneş ışınları gözümüzü alıyor. Güneş gözlüklerimi saçlarımdan kurtarıp takmaya çalışırken yazdan artmış bir günün tatlı esintisi altında böyle bir manzarayı izlemek bir anda ruhumu bir tür serbest kalma isteği ile dolduruyor… Sırtımda bir anda kanatlar çıksa, havalanıp uçsam, ne güzel olur!

Fazlasıyla şaşırmış ve gecikmişliğinde, etraftaki ağacı, börtü böceği de şaşırtmış yaz artığı bir günden bahsediyorum size. Arlanmazcasına bizim de kanımıza giriyor. Birden arkadaşım “Buralarda yatır varmış, gidip yerini bulalım” diyor. Yol üzerindeki satıcılara başka işimiz yokmuş gibi, en önemli işimiz buymuş gibi, mütemadiyen yatır soruyoruz. Neredeyse her tezgaha. Hepsi satacakları tülbent ve dağ otlarının derdinde. “Daha aşağıda” diyorlar da hiçbirisi tam yerini söylemiyor, ne hikmetse. Aslına bakılırsa üzerimdeki kıyafet gereği yatırı ziyaret edemeyeceğim. Belki uzakta durup onu beklerken, etrafın nefesini tutmuş, sadece kuşlara meydanı bırakmış halinin fotoğraflarını çekebilirim. Tepeden aşağı yol aldıkça artık adımlarımız zorlanmıyor fazla, alışıyoruz eğime ya da eğim de azalıyor belki. Muhteremin ebedi istirahatgahına yaklaştıkça kuş sesleri oldukça nadir çalınıyor kulağa. Bodur ahlatlar beliriyor etrafta. Hala meyve olgunlaştırma peşinde hepsi. Yabani ve pembe renkli çiçekler çıkmış kayaların arasından, bizi izliyorlar. Sarı çiçekler de var. “Mezarlık çiçeği” de denir bunlara. Toprağa çok sıkı tutunan soğanlı kökleri vardır. Burası çok sessiz bir yer. Eski bir mezarlığın içinden mi geçiyoruz? Bana mı öyle geliyor? Ürperiyorum birden. Yakında bir bedesten görüyorum. Yıkıntılarının arasından eğik eski taşlar farkediliyor. Hislerimde yanılmamışım. Hoşlanmıyorum bu sessizlikten, soğuk bir yalnızlık çökmüş etrafa. Ağaçların arasından gördüğüm deniz manzarası İstanbul’daki ada manzarasını hatırlatıyor. Siliyorum çabukça hafızamdan. Uzak bir sahil kasabasındayım ama hafızamdan sildiklerim yerine aniden uzakta başka bir sahil kasabası beliriyor. Burada her yan portakal kokuyor da arada sanki aklıma gelen görüntü yüzünden baskın çıkan yasemin kokuları da dolanıyor. İnsan sırf bir anı yüzünden bir kokuyu anımsayabilir mi? Tereddüt ediyorum ama inatçı tarafım “Yürü” diyor. Attığım adımların tersi istikamete dönüp bir iki adım gittiğimde, dikkatli bakınca görüyorum. Sağımda, eski bir bahçe çitinden sıkılmış da bir de o çitin yanındaki ağaca tutunmuş. Sarılmış da sarılmış ona. Orada idame ettiriyor yaşamını. Kokusuyla bu çevreden kırk yılda bir geçecek kim varsa, mevsim bu zamanlar, sarıp sarmalıyor bulabildiği herkesi.

Ayastefanos (Yeşilköy)

nazokiraze | 05 October 2009 17:01

Rumca Άγιος Στέφανος’ olarak yazılan Ayastefanos (Aziz Stefan) Cumhuriyet dönemi Yeşilköy ismini almıştır.Dışarıdan genellikle zenginlerin oturduğu semt olarak bilinse de aslında Yeşilköy semti İstanbul’un yerlilerinin en fazla oldugu semtlerinden biridir , son yıllarda her ne kadar her yerde oldugu gibi burada da kalabalıklaşma olduysa da , yine de Yeşilköy İstanbul’un diğer semtlerine göre daha nezihtir, evleri, halkı, esnafları ile daha sakin bir havası vardır.(eski Yeşilköy)

yeşilköy 50 yıl lisesi (eşimin doğdugu sokakta yer alır)
yeşilköy 50 yıl lisesi (eşimin doğdugu sokakta yer alır)

Bizans hatta Genç Roma dönemine kadar uzanır Yeşilköy’ün geçmişi, o dönemler yazlık amacıyla kullanılan ikametgahların oldugu belgelenmiştir. IV. Haçlı Seferi sırasında Latinler tarafından kuşatılan Yeşilköy Ayastefanos Antlaşması‘na da ev sahibi olan yerdir. Hatta o dönem Rum balıkçı köyü olarak bilinen Yeşilköy’ün bu sebepten adı daha sık duyulmaya başlamıştır .(Yeşilköy’ün yaşlı çınarı Yeranos Balyan)

Talan

pilli pati | 04 August 2009 11:19

Aramadığın her dakikayı birbirine ekleyip sonumu getirecek urganı hazır ediyorum sanki günlerdir… Sabır çok gereksiz bir söz artık. O sınırı çoktan aştım. Müebbetimi konuşalım, istersen. Daha bir evladır.

Baş aşağı yarasaların geceyi bekleyişlerini giyiniyorum, derin, huşu içinde. Ötelere dalıp gidiyorum, senle esrirken. Çok bekledim biliyorum. Terminal bir hastanın hücrelerini taşıyorum artık bütün bütün. Zararımı hesabedecek cesaretim de yok çoktandır, bıraktım onu da. Belki de kimbilir seninle beraber yola çıktığım istasyon peronunda. Yıkılma üzerine, eriyip gitme üzerine, dünya, sen, ben üzerine bir sayıklama yaşıyorum bana söz verdiğin her saniye… Sevgilim! Beni bir fahişe sanıyorsun ekranının yansısında. Oysa ben senin ipliğini her gece pazara çıkarıyorum.

Opet Turkcell bedava kontör kampanyasi bedava konuşma süresi

NLPMaster | 14 December 2008 18:02

Opet Turkcell Bedava Kontör Konuşma Süresi Kampanyası
Opet Turkcell Bedava Kontör Konuşma Süresi Kampanyası

Opet Petrol istasyonlarından akaryakıt alışverişlerinde kampanya var.

Bedava Turkcell kontör kazandıran kampanya 28 Şubat tarihine kadar devam ediyor.

Toplamda 100 YTL alışveriş ile bedava türkcell kontür kazanmak isterseniz bu kampanyayı kaçırmayın.

Opet istasyonlarından parolu kart ya da opet kart ile yapacağınız alışverişlerde geçerli olan kampanya hakkında daha detaylı bilgi için aşağıdaki habere bakabilirsiniz:
Opet Turkcell Kampanyası

the station agent

schizophrenia13 | 04 December 2008 15:26

2003 yılında vizyona giren thomas mccarthy filmi the station agent, başarısını ödüllere taçlandırmış bir bağımsız film örneği.
model tren dükkanında çalışan finbar mcbride, dükkan sahibinden miras olarak kalan bir tren istasyonuna hayatının bütün monotonluğuyla taşınmaya karar verir. trenlerin bile uğramadığı bu istasyon ve hareketsiz küçük kasabada edindiği ya da edinmeye mecbur kaldığı arkadaşları, onların hikayeleri minvalli film izleyiciye birşey vaat etmeden mutlu etmeyi başarıyor. peter dinklage ve patricia clarkson‘ı başrollerde izlediğimiz filmin senaryosuda yönetmene ait.

Benzin alırken dikkat!

kalamara | 15 August 2008 13:08

Otogazdan sonra dikkatleri benzine çeviriyoruz. Benzin alırken neden dikkat edilmeli?

Çünkü Sanayi ve Ticaret Bakanlığı toplam 10 ilde 478 adet benzin istasyonundaki sayaçları ( pompaları vs.) denetledi.

Sonuçlarını kamuoyuna açıkladı: Denetimler sonunda toplam 23 sayacın eksik dolum yaptığı ortaya çıktı. Ankara, Konya, Eskişehir, Afyon, İzmir, Uşak, Manisa, Aydın, MUğla ve Antalya’da yapılan kontrollerde marker’ı geçersiz çıkan iki, lisansı olamyan bir istasyon mühürlendi.

İstasyon

mansonilized | 24 March 2008 13:54

Türk filmleri kuşağımda Tatar Ramazan’dan sonra İstasyon’u inceliyorum bizler için.

Cüneyt Arkın ( Gırgır Ali) Erol Taş tarafından dönemin ünlü assolisti, milyonların sevgilisi Hülya Koçyiğit’i ( Yasemin) kaçırmak için tutulur. Önce bu teklifi geri çeviren Cüneyt ağabeyimiz gidip Yasemin’i görünce kaçırmaya karar verir. Gırgırına. Erol Taş kötü adamdır bir sürü adam tutabilir istese ancak özellikle Cüneyt ağabeyimizi ister zira o namusludur ve ona güvenilebilir.