bildirgec.org

hülya koçyiğit hakkında tüm yazılar

Şellâle (2001)

queennothing | 01 February 2010 09:47

Sinemacı Semir Aslanyürek‘in yazıp, yönettiği 2001 çıkışlı sinema filmi “Şellale” (The Waterfall), güçlü kadrosuyla dikkat çeken başarılı bir yapım. Filmde Türk Sineması‘nın güçlü isimlerinden Hülya Koçyiğit, Aykut Oray, Tuncel Kurtiz, Fikret Kuşkan, Ali Sürmeli, Enis Aslanyürek, Nurgül Yeşilçay, Ege Aydan, Savaş Yurttaş, Ezel Akay ve Canan Hoşgör yer alıyor.

Türkiye’nin geçmişine baktığımızda, 1960 senesinde güçlü bir olayın cereyan ettiğini görürüz; askeri müdahale, darbe. Siyasi boyutu bir tarafa bırakmayı başarırsak, her birimizin gördüğü tek gerçek, sayısız insanın ölmüş olduğudur. ‘Darbe’den yaklaşık 2 ay önce, Antakya’nın mütevazı bir kasabasında yaşayan insanların hayatını konu alan film, gerek ekonomik, gerek politik kriz yaşayan bir aileyi ve ailenin küçük erkek çocuğu Cemal’in hayal dünyasını irdeliyor. Farklı partilere mensub olan babası ve amcası arasında kalan küçük Cemal, her şeyden soyutlanarak kasabaya yeni yapılan Harbiye Şelalesi’yle arkadaşlık kurmaya başlar. Kasabada yaşayan insanların kırık düşlerinin dinleyicisi haline gelen bu şelale, Cemal ve kızkardeşinin fantastik buluşma noktasıdır.

Ustalar Geçidi; Hicran Sokağı

nazokiraze | 08 January 2009 14:16

Bu hafta sonu bir film izledik ismi Hicran Sokağı afişinde Türkan Şoray, Cüneyt Arkın vardı. Son dönem filmlerinden ama hiç duymadım diye söylenerek izlemeye başladım filmi. Filmin gerek senaryosu gerek yonculuklar beni hiç tatmin etmedi sanki acele çekilmiş dizi tadındaydı, yalnız dikkatimi çeken şey başrolden en küçük role, seyyar satıcıdan, filmin kahramanına kadar hepsi Türk sinemasının emektarlarıydı. Selda Alkor’dan Yusuf Sezgin’e, Süleyman Turan’dan Ahu Türkpençe‘ye, Selma Güneri’ye, Ayla Algan‘dan Pelin Batu’ya Hülya Koçyiğit’e insanı şaşırtacak derecede ünlü oyuncu vardı.Rutkay Aziz, Ezel Akay bile vardı yalnız Türkan Şoray ve Cüneyt Arkın hariç duyan gelmiş gibiydi. O kadar ustayı bir arada görünce vardır bir hikmet diye izledim filmi. Sonuna yakın süpriz olarak Türkan sultan ve Cüneyt Arkın’ıda görünce tadından yiyemedik bu kötü ama iyi filmi.

Film sonrası yaptıgım araştırmalarda dünyada senaryosu en çok film yapılan senarist olarak rekorlar kitabına geçen Sefa Önal‘ın jubile filmi olarak çekildiğini ögrendim. O yüzden di vasat konulu bir filmde bu kadar iyi ustaların oynaması.
Eski Yeşilçam günlerini hatırlatan fakir zengin aşkını, mahalle esnaflarını, yardımı, iyiliği, sevgiyi, ümidi anlatan bu film bir çok sanatçıyı bir arada görmek adına izlenebilir. Müzikler ise Gökhan Kırdar ve Cahit Berkay’ ait.

Kınalı Yapıncak (1969)

behman | 23 December 2008 10:10

Kınalı Yapıncak
8/10
yapım yılı: 1969
yönetmen: Orhan AKsoy
Senaryo: Bülent Oran
oyuncular: Hülya Koçyiğit, Engin Çağlar, Aliye Rona, Hulusi Kentmen
Tür: Dram

Anne ve babasını yangında kaybedince dili tutulan kınalı yapıncak (hülya koçyiğit) bir de üstüne duymaz olur. yangın sonrası teyzesinin yanına gönderilir. fakat teyzesi hanımefendi (aliye rona) zengin ve kibirli bir kadındır. hiç gelemez böyle şeylere ki kınalı yapıncak adımını eve atar atmaz teyzesi tavrını alır. önce örgülü saçlarını bahçe makasıyla kesip atar ve bahçedeki kulubeyi kalması için ona verir. daha sonra kınalı yapıncağa hayvan muamelesi yaparak evde çalıştırmaya başlar. evin küçük oğlunun “asker arkadaşım” diye saçını okşaması kınalı yapıncağın kalbini çalar. teyzesinin dayaklarına maruz kalan kınalı yapıncak’ın tutunduğu tek şey aşkı olur.

Orhan Pamuk kitabı beklerken fazlasıyla masummuşum….

MerakliKedi | 06 October 2008 13:00

Nobel adaylığı, ödülü alması ve sonrasında çok yazıldı çok çizildi hakkında… Orhan Pamuk benim için önemli bir yazardı. Klasik romanlardan farklı bir tarza geçişimi başlatan, bana farklı bir dünyanın kapısını açan yazardı. Lisenin ilk yıllarında önce Cevdet Bey ve Oğulları ile tanışmıştım onunla. Ardından Sessiz Ev ve tabii ki benim için bir başyapıt olan Kara Kitap ile devam etti tanışıklığımız. Öylesine etkilenmiştim ki kitaplarını bekler olmuştum. Her yeni çıkanı da hevesle alır, okur olmuştum.
Nobel ödülü dönemi özel bir dönemdi. O güne kadar hiç değinmediği konulara girivermişti Orhan Pamuk. Bu konudaki yorumum çok başka. Burası onun yeri değil. Ama şu bir gerçekti ki benim için Orhan Pamuk iyi bir yazardı ve nobel hakkıydı. (En azından ben onun kitaplarını okuduğumda aldığım hazlar nedeniyle kitaplarını yazdığı dönemde diğerlerinden farklı bir yazar olduğunu düşündürmüştü). Sonra kaçışı, gidişi edebiyatçı kişiliğini etkilememişti gözümde.
Masumiyet Müzesi çıktığında bendeki ilk izlenimi bu sefer aradığımı bulamayacakmışım gibiydi. Fazlaca popülerize olmuş, klasik Orhan Pamuk hedef kitlesinin dışına çıkmış bir kitap diye düşünmüştüm. Bir arkadaşım, kitabı özellikle almayı düşünmüyorsam kendisinin verebileceğini söylemişti. Tabi ya, sonra istersem kütüphanem için alabilirdim. Kitabı aldım, okumaya başladım. Geri verdiğim için tam olarak söyleyememekle birlikte kitabın ikinci ya da üçüncü cümlesindeki gramer bozukluğu küçük dilimi yutturuyordu bana. Ama neyse ben devam edeyim dedim. Ettim de… Beş günlük seyahatimde o koca kitabı ve Paul Auster’ın bir kitabını daha bitirdim. Yanlış anlaşılmasın, kitap sürükleyici olduğundan bu kadar çabuk bitmedi. Kitabı yarım bırakmama nedenim, Orhan Pamuk mutlaka bir yerinde Orhan Pamuk’luğunu gösterecek diye düşünmemdi. Onu bir sonraki sayfada bulma umuduyla kitabın son sayfasına kadar okudum. Son sayfayı da bitirdiğimde ise ne elimde, ne içimde hiçbir şey kalmamıştı. Hoş bir nostalji diyenlere Ayfer Tunç’un Müsaitseniz Annemler Size Gelecek kitabını tavsiye ederim. Herhangi bir Türkan Şoray, Hülya Koçyigit, Ediz Hun filmi de işinizi görür. Hem de oldukça kısa zamanda biter. Damağınızda bırakacağı lezzetin aynı olacağından endişeniz olmasın. Masumiyet Müzesi’nde edebi bir eser okuduğunuza dair eşsiz bir lezzet de bulamayacağınıza göre kendinizi kitabı bitireceğim diye paralamayın. Okumamış olmak bir kayıp değil.

İstasyon

mansonilized | 24 March 2008 13:54

Türk filmleri kuşağımda Tatar Ramazan’dan sonra İstasyon’u inceliyorum bizler için.

Cüneyt Arkın ( Gırgır Ali) Erol Taş tarafından dönemin ünlü assolisti, milyonların sevgilisi Hülya Koçyiğit’i ( Yasemin) kaçırmak için tutulur. Önce bu teklifi geri çeviren Cüneyt ağabeyimiz gidip Yasemin’i görünce kaçırmaya karar verir. Gırgırına. Erol Taş kötü adamdır bir sürü adam tutabilir istese ancak özellikle Cüneyt ağabeyimizi ister zira o namusludur ve ona güvenilebilir.

“katibim” türküsünün öyküsü

biSGen | 31 January 2008 09:37

Kırım Savaşı sırasında, İstanbul’a gelen İngiliz Ordusunda, İskoç askerleri de vardır. İstanbullular, gördüklerinde kahkahalara boğuldukları kısa etekli İskoçyalılara lakap takmakta geç kalmazlar : “Donsuz asker!

Bir İskoç besteci, halkın alayı üzerine bir marş besteler. Bir İstanbul külhanisi de, genç katipler için yazdığı şiire beste olarak donsuz askerlerin marşını alır. Böylelikle de, ünlü “Katibim” türküsü doğmuş olur.
kaynak: Sunay AkınAy Çiçeği ve Denizyıldız(lar)ı
buradaysa şarkının yine buna benzeyen bir başka hikayesi anlatılmış. yine buradaysa iskender pala tarafından bu hikaye daha da detaylandırılarak anlatılmış.
-+-+-+-+-+-+-+-+-
alttaki linkler ise youtube‘deki çeşitli “katibim” yorumları
Katibim Medley
Bilkent Guitar Trio Katibim Variations(TURKEY)
Devlet Çoksesli Korosu
Sacred Shabbat – Loreena McKennitt
En Güzel Fotoğraflarla İstanbul ( nostaljik ve çok hoş bir aranje )
Houston Turkish Festival 2007 Mehter
Üsküdar’a giderken – Katibim ( ilginç ! )
hülya koçyiğit’le katibim ( bir türk filminden çekilmiş)
akordeonla katibim
“Katibim” by Safiye Ayla ( aah ah )
Osman İşmen Orkestrası Mix

türk sinemasının çıkardığı son yıldız: Müjde Ar

kahramancayirli | 29 October 2007 16:06

türk sinemasının çıkardığı son star kim?

artık eskisi gibi uzun nefesli, uzun vadeli yıldızlardan söz etmek, güç.

türk sineması en son sizce kimi yıldız olarak karşımıza çıkardı?

benim cevabım hazır: Müjde Ar.

keşke “haydi gel bizimle ol”u Pınar Kür ile birlikte ikisi sunsalar sadece. hatta tek başına müjde ar sunsa programı…

en iyi filmimiz-3

kahramancayirli | 25 March 2007 11:31

ÖMER LÜTFİ AKAD / GELİN / 1973
Akad’ın düz ve sade bir anlatımı var. Dolaylı ifadelere başvurmuyor, onun için izleyiciyi yormuyor. Gelin, Akad’ın Göç Üçlemesi’nin ilk filmidir (Düğün ve Diyet, serinin diğer iki filmi). İç göç temasını ele alır. Karakterler tek boyutlu değildir. Kötü insanlar iyi, iyi insanlar da kötü davranabilirler. Akad’ın gerçekçi ve yalın sinema dili, senaryodaki ete kemiğe bürünmüş karakterlerle birleşince inandırıcı bir film ortaya çıkar. Böylece sinemanın en temel işlevlerinden birini yerine getirir: Seyircilere izlediklerinin bir kurgu, bir sinema filmi olduğunu unutturmak. Gerçekçilik ve inandırıcılık iyi bir filmin iki önemli vasfıdır.

fahri doktora bu kadar kolay mı?

moroccom | 19 April 2006 10:13

malumunuz dün tüm haber bültenlerinde vardı. Isparta’da mukim Süleyman Demirel Üniversitesi’nin güzide senatosu bir karar almış ve Türk Sinemasının en önemli kadın oyuncularından olan 4 aktrise (Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, Filiz Akın ve Türkan Şoray) fahri doktora payesi vermiş.

Ulusal çapta tanınan ancak uluslararası alanda hiçbir kabul görmeyen bu kişilere nasıl ödül verildi anlamak mümkün değil. Hadi Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Türkan Şoray’ın birkaç iyi filmi var. Filiz Akın gibi 70’lerde sadece popüler filmlere imza atan birisine doktora verilmesini anlayabilmiş değelim. Üniversite senatosunun fahri doktora verirken ortaya sunduğu gerekçeleri gerçekten merak ediyorum. İşin ilginci bu üniversitede sinema-televizyon bölümüde yok.
Tahmin ediyorum bu ödül sadece üniversitenin magazin sayfalarında ve haber bültenlerinde adı birkaç gün geçsin diye verilmiş. Yoksa ben düşündüm fahri doktora verilme sebebini bulamadım. Umarım üniversite bir açıklama yapar da biz de rahatlarız.
bu arada leman dergisinin bu konu ile alakalı güzel bir üniversite analizi vardı. magazin embesili üniversiteliler hakkında.