…Boş istasyon peronu önünden uzayıp giden raylara doğru bakıyorum. Nefes alıp verirken ağzımdan burnumdan havaya karışan buharlar, içinde bulunduğumuz ayın henüz ne baharı karşılayan türden ne de kıştan kopmuş olduğunu hatırlatıyor. Güneşin soğukla verdiği müthiş mücadele… Yüzüme vuran ışınlarda hissettiğim ısı ile aniden esen rüzgarın aynı bölgeyi buz kestirişi…Aldanan ağaçlara bakıyorum sonra. “Bu soğukta ne demeye hemen açtınız?” diye konuşmaya başlayacakken, istasyona varan trenin beraberinde getirdiği toz bulutu arasından, aldanışlarına dair ağız tadıyla iki çift laf edemeden, göz ucuyla nisbeten boş bir vagon seçip, biniyorum hemen. Ortama uyum sağladıktan sonra vagondakilerle göz teması kurmaya çalışıyorum. Nafile bir iş bu!Zira vagondakilerin zaten yarıya yakını cep telefonları ile iletişim halinde olmayı seçmişler. Vagon nüfusunun dörtte biri kulaklık takmış, birşeyler dinliyorlar. Birçok insan ya yere yahut camlardan dışarıya bakıyor. Geri kalanlar ise çok şükür; eş, dost, sevgilisinin yüzüne… Vagonda elinde kitap olan sadece bir kişi var. İyi bir seçim, kötü bir zamanlama…”İletişim çağı” dedikleri bu komik zamanların kavramları ve teknolojik tırıvırıları sayesinde farkında olmadan toplum içinde bölüne bölüne, nihayet yalnızlaştırılmış bireyleriz, artık. Nesil kavgalarını bile geçtik, onlar bile iletişim sayılırdı; bizimle aynı yaştaki insanlarla doğru dürüst iletişim kuramadan sefilce devam ediyoruz yolculuğumuza. O kişileri beğenmezsek kolayca iniveriyoruz beraber seyahat ettiğimiz vagonlardan veya onların inmeleri için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Nasıl olsa tüketilecek daha bir sürü ilişki, hazırda bekleyen sosyalliğe aç sürüyle insan kalabalıkları var başka vagonlarda… Mutsuz ve yorgunuz. Kimsenin yüzü gülmüyor. Kimsenin…Sokakta, vapurda, metroda insanların yüzüne bakın. Kimse içten gülmüyor. Zoraki bir yapmacıklık halindeyiz. Kendimiz, maskelerimiz eskidikçe soluğu ekran arkalarında takındığımız yeni maskelerde alıyoruz. Sanal soluk alıp verdikten sonra bir sinema oyuncusunun kırmızı halıda çektirdiği fotoğraf karelerinden bakar gibi bakıyoruz ertesi gün hayata…Aldanan ağaçları görmüyoruz.bu bir pilli patisözüdür!
yorumlar
e iyi de, erkeksen, gülümsediğinde ” TACİZKAR “kadınsan, ” HAFİFMEŞREP ” gözüyle bakıyorlar ama…
Yurtdışında hiç tanımadıklarına, trenlerde, yollarda, ”merhaba” dersin..
bunu gülümseyerek yap bakalım nooluyo…
gülmek yada şuh kahkalar değil, ” gülümsemek ” demişim…
” yok aslında birbirimizden farkımız ” demek isterim yüksek müsaadenizle…
pardene mua uleyn millet aç,borçlu ,harçlı………cinnete 5″ var durumlarında ..bi gülümsememiz eksikti yaneee…millet akşama eve ne götürecem…banka kredimi nasul kapatacam..ohara kredi kartu faizi diye yaşıyo…yerim gülüşü……..mutsuz bir toplumuz kendinizi kandurmayun brehh.Bide merak!!Ne treni bu yaa?Trene binenmi var içimizde?yoksa yazar kurgusumu?Trenden nefret eden Harlem.Bögggggg!!!
Ne yazacağımı bilemedim, kalakaldım öylece, keşke yüzyüze ifade edebilseydim hissettiklerimi…
“biz nasıl bu hale geldik?”bu soruyu düşününce, kendimi bir an ateşi ilk bulan insanlar ile artık uzaktan kumanda sayesinde şöminesini yakan insanları yanyana düşünür buluyorum.sonra, “ne kadar teknoloji?” sorusu geliyor aklıma. tıkanıp kalıyorum.
Buna neolitikten elektronik çağına geçme durumu da diyebiliriz.
Bakın syn Pati!insanı salt teknoloji bu hale sokmamıştır.Dünyanın yarısi cep telefonunu bilmiyor,gene bir yarısı televizyonu..bilgisayar ise sadece gelişmiş ve gelişmek isteyen ülkelerinde var..Dünyanın gene yarısından fazlasında yok.insanları yaşam şartları ve yediğimiz içtiğimiz her şey plastik hale getiriyor…….Hep beraber plastikleşiyoruz.
@harlemsaray, haklısınız. tek başına teknolojinin bir suçu yok muhakkak. muhtemelen şu blogda tartıştığımız sebeplerden daha fazlası etkiliyor insanlığımızı. fakat bizim plastikleştiğimiz kadar dünyayı paylaştığımız ve teknolojiyi kullanmayan ya da bizim kadar kullanmayan diğer toplumlar da bizim hızımızda plastikleşmiyorlardır, sanırım.@aggali, vurguladığın fikir nasıl da ironik!
Teknolojiyi kullanmayan, ilkelleşir..
Biz insanlar basitçe “teknolojik ilkeller”iz
Herkeste bi tedirginlik herkeste bir önemsememe ,bi suçluluk var . Sanki onlara işkence yapmışsınız gibi .. sanki sizi dövecek gibi bakıyorlar . Yüzleri gülmüyor çünkü gülmenizi istemiyorlar .
Pilli pati ye, Patii PatiiTelefonlar bahane, hayat şahane..
Ve bitmesin Bukletler, Buklet gibiler..
aldanan ağaçlara bakıyorum ben de….
coşmuşsunuz! hayrola?bahar geliyor diye mi bütün bunlar? 😛
pıtırcıklamışız yine, bahar çiçekleri gibi!
kendimizi kandırdığımızdan ötürü bu hallerde değil miyiz?
Trende, pencerenin yanında oturuyordu. Başını arkaya atmış, tek bacağını karşısındaki boş koltuğa uzatmıştı. Hareketin hızından pencerenin çerçevesi titriyor, camın arkasında bomboş bir karanlık yatıyor, arada sırada ışık noktaları cama çizgi çizer gibi kayıyordu.
Ben bu yazıyı ve tartışma içeriğini çok tuttum doğrusu.İnsanlar artık yaşıyan ölü olmuş.zombi filminin yeni bölümü türkiyede çekilmeli altınada made in turkey yazılmalı
🙂
:))
iletişelim (ne demekse artık) arkadaşlar