Bir çocuk ağlıyor içimde. Sanki elinden şekeri alınmış gibi kırgın. Gücü de yetmiyor şekerini geri almaya ama ağladığını hiç belli etmiyor.Uzun zaman önce içimdeki çocuğu bağladım. Kimse onu kırıp, incitemesin diye. Yağmurlarda ıslanmasın diye. Esen rüzgârlar onu yerden yere vurmasın diye…Koruduğumu sandım ama aldandığımı er geç anladım. Korumak isterken, gelişmesine engel olmuşum. Hırpalanmasın derken, hayata hazırlayamamışım.
Hoyrat bir elle tanıştım. İlk işi içimdeki çocuğu öldürmeye çalışmak oldu. Bir süre direndim ama vazgeçmeye niyeti yoktu. Ya içimdeki çocuk ölecek ya da “O” gidecekti. Öldürmesine izin veremezdim, vermedim de…Aldım eşyalarımı düştüm yoluma, içimdeki çocuk ağlasa da ona sus demedim. Ağladıkça açılır diye ağlamasına izin verdim ama kimseye belli etmedim.Kuraktı yüreğim bir o kadar da mağrur. Ya ben sevmesini bilemedim ya da hep yanlış eli seçtim. Suçluyu aramıyorum şimdi tek derdim bundan ötesi için.Hazırım sil baştan yapmaya ama ya içimde ki çocuk hazır mı ki buna?
yorumlar
hayat genellikle karşımıza bu hoyrat elleri sık çıkarır..hoyrat olmayanlar bile içindeki çocuğu kabullenemezler.. bir şekilde susturmayı yada sindirmeyi isterler…o çocuk bizi umutla hayata bağlayan..sevgiyi unutturmayan…kötülüklerden arınmış masum tarafımızdır…neden onu yok etmek isterler ki? 34 yaşındayım ve o çocuğu kaybetmemek için hep direndim, zaman zaman küstü saklandı benden..o zamanlarda hayattaki en mutsuz ve en umutsuz insan oldum…hatta acımasız ve katı oldum…bu şekilde yaşamak çok zor…o yüzden tüm etkenlere karşı onu korumanın ve canlı tutmanın yolunu aradım…ve şu çözümü buldum…içimdeki o çocuk tarafımı yok etmeye çalışan herkesi bir kalemde çizdim…aramıza sıra sıra dağları koydum ki..bana ulaşmasın bencil elleri
Bu sevgi denen şeyde, iki yarafında birbirini sevmesi gerekmeseydi, bir tarafın sevmesi yetseydi, ne güzel olurdu.
İçindeki çocuğa sarıl, insanın kendinden başka kurtarıcısı olamaz…
senin bu kelimeden anladığın nedir thing..içindeki çocuk..yıllar geçsede kaybetmediğin çocuk ruhundur..
eğer o ruhu taşımazsak hayatın sert ve keskin köşeleri fazlasıyla canımızı yakardı..hayata çocuk saflığında bakmak insanı mutlu eder…herşeye rağmen umudunu ve insanlara olan güvenini diri tutar..güvenmeden nasıl yaşanır ki
çok güzel olmuş…
ruhsuz olana yaşamak bile saçmalık.
içimizdeki çocuğu kaybetmediğimiz sürece yaşam güzel.
bir kişi hariç herkese teşekkür ederim.o tek kişiye tek sözüm içimdeki çocuğa el uzatmaya kalkma, çek elini saçmalık olan da sensin!ben senin bloguna geliyor muyum?bırak peşimi…