bildirgec.org

srkncntrk

11 yıl önce üye olmuş, 17 yazı yazmış. 27 yorum yazmış.

Sanal sermaye ve kriz.

srkncntrk | 08 October 2008 09:27

Dünya piyasalarında oluşan büyük kriz’in baş aktörü Amerika ve yardımcı rollerde AB devletleri.
İşte bu iki süper güç’ün yaptıkları hatalar neydi,

  • Amerika özellikle 1980 yılından sonra Bill Gates
    v.b.girişimciler tarafından bilgisayar ve internet teknolojileri alanında katma değeri yüksek ürünler
    ürettiler ve bunları 2000 yılı başlarına kadar geliştirdiler ve büyük bir ekonomi yarattılar.
  • Amerika devleti özellikle 2000 yılından sonra bu büyüyen ekonomiyi yani silikon vadisi’nin önünü kesecek politikaları hayata geçirdi. Bu politika neticesinde 2003 yılından sonra ırak’a yapılan operasyon’a yani savunma sanayi’ne kaynak aktarıldı, hatta tahminden daha fazla bir kaynak aktarıldı. Halkın endişelerini gidermek içinde kredi musluklarını (mortgage v.b.) açarak, inşaat sektörünü ve tüketimi canlandıracak sahte bir refah ortamı yaratıldı.
  • Amerikan halkı kazandığından daha çok yemeye, hatta çin sen üret biz üretmeyelim, bizde para çok sen üret biz tüketiriz mantığıyla buraya kadar gelindi. Tabi olarak üretimin olmadığı, üretimin ve teknolojinin teşvik edilmediği ve geri dönüşü olmayan savaş yatırımları amerika’nın sanal sermayesini çökertti.
    Avrupa’da bundan nasibini aldı. Amerika’da refah yükselince euro paritesi’de üstünlük kurunca bizim neyimiz eksik deyip, onlarda aynı cendere’nin içine düştüler. Çalışma saatlerini düşürdüler, sağlık harcamalarını maksimum düzeyde tuttular. Biz avrupalıyız, moderniz az çalışırız, başkaları üretsin, biz zamanında çok kazandık, çatır çatır yeriz dediler.
  • Sonuç olarak, üretmeden kazanılmaz, kazanmadan yenilmez.
  • Ne demiş atalarımız, Çalışan demir pas tutmaz, Ayağını yorganına göre uzat, Hazır’a Dağ dayanmaz, Borç yiyen, kesesinden yer.

Atalarımız hakikaten haklıymış…

Vazgeçme gönül!

srkncntrk | 19 September 2008 09:36

Zaman, mekan tanımadan
Yaşamak lazım herşeyi
Geçmişe dönmek imkansız
Bari yaşayalım geleceği
Gelecek özgürlük
Ne yapacağın belli değil
Geçmiş ise belli
Tekrarı hoş değil
Zamanın varken yaşa hayatı
Her zamankinden daha özgür
Yeni birşeyler yap,
Hayatına renk kat
Yeterince var zaten hüzün
Yaşam bu bedelleri ağır
Ödülleri olmasa
Çekilmez bu kahır
Hep sev, sevmeye çalış
Duy, işit, gör.
Boşverme hayata
Bir film bu sonu belli değil
Belki ödül alacak, belki de değil.
Ödüller öldükten sonrada alınır
Pişmanlık günü değil
Sarıl hayata,
Gün vazgeçme günü değil.

Düşler yaşandıkça, yaşam aydınlanır

srkncntrk | 09 September 2008 10:17

Saman alevi gibiydi, düşlerim.
Biri yanar, biri sönerdi.
Gecemi gündüz.
Gündüzümü gece yapardı.
Kimi zaman umutlu
Kimi zaman umutsuz bakardı hayata
Kah güzeldi, kah hüzünlü
Ama her zaman tazeydi, yeniydi.
Hiçbir zaman birbirini tekrarlamadı
Hep yenilendi, aynı olmadı hiçbir zaman
Gelecek bu ya aydınlık, ya karanlık
Seçmek elimizde, yada değil
Bu bir muamma hayatta
Kimi zaman boşvermişiz
Kimi zaman peşinden gitmişiz.
Varacağımız yeri bilmeden
Belkide sonsuzluk özlemi
Bize düş kurduran,
Yenilenme arzusunu yaşatan
Bedenimiz bile hergün yenilenmekte
Ama sonsuz değil,
Hayatta hergün değişmekte,
Ama baki değil
Baki olan bir allah
Bir de ruhlarımız.
Ama onunda sonu belli değil
Belki acı cekecek, belki sevinecek
Ama birgün mutlaka hesap verecek.
Düşler sona erdiğinde herşey ona yüklenecek.
Aydınlık veya Karanlık birini seçecek.

Çıkmayan candan, ümit kesilmez

srkncntrk | 04 September 2008 12:33

Gözler hep birşeyler arar.
Bulacağı vaadine hep kanar
Ne zamanki mutluluğu yakalar
Pembe Pembe hayaller kurar
Onun için herşey tarifsiz
Hayat ise kedersizdir
Ne zaman gerçeği anlar
Yaşadığı anlar kayıtsızdır.

Bizler hep hayaller kurarız, içimizde devamlı bir umut vardır. Birilerine, birşeylere sahip olma arzusu
bizim içimizdeki enerjiyi açığa çıkaran en önemli unsurdur. Ama her zaman içimizde bir boşluk taşırız, hiçbirşeyden tatmin olmayız, herzaman daha iyiye, daha güzele odaklanırız. Sahip olduklarımızla, övünür. Olamadıklarımız ise bizi yer bitirir. Kimimiz sinir hastası, kimimiz kanser, kimimiz de bedbaht olur.
Oysa sahip olamadıklarımızın bizi daha çok motive etmesi, hayata yaklaştırması gerekir. Çünkü önümüzde hala yapamadığımız, gerçekleştiremediğimiz bir hedef sözkonusu. O hedef için harcadığımız vakit, sonunda başarı bile olmasa bizi zinde tutmuş, hayata bağlamıştır. Başarılı olunduğu zaman da şımarmamak, yeni hedeflere kanalize olmak veya eskiyi devam ettirme çabası içinde olmak, sağlıklı olmanın bir numaralı anahtarı olsa gerek.
Umut olmasa biz olmazdık, hayaller olmasa gerçekler olmazdı.

Çıkmayan candan, ümit kesilmez.

1.000.000 $’lık minik panda yavrusu.

srkncntrk | 30 August 2008 13:55

http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=msnSonDakika&Kategori=yasam&ArticleID=984363&Date=29.08.2008&b=Saniye%20saniye%20%20dogum%20ani&ver=37&reftype=1

Oruç, sadece aç kalmak mıdır?

srkncntrk | 29 August 2008 15:59

  • Oruç tutmak,
    bilindiği üzere sağlıklı olan her müslümana farzdır.
    Sabah vaktinden, akşam ezanına kadar yemeden,
    içmeden, cinsi münasebetten, kötü davranış ve
    sözlerden sakınmaktır. Gecenin o karanlığında uykudan uyanmak, birşeyler yemeye çalışmak, bardak bardak üstüne su içmek bayağı zor gelir her insana. Sahur bu ibadet’in en zor kısmı. Ama akşam ezanı okunduğunda duyulan huzur, iftar’da içilen su ve yenilen her lokmanın zevki bambaşka.
  • Açlık, enteresan bir duygu, enerjin azalıyor, bağımlıysan, sinir yapıyor v.s. Oruç sadece açlık çekmek değil oysa, ruhu olgunlaştırıyor, sabrı öğretiyor, zamanın önemini kavratıyor, bir o kadar da insan hayatına disiplin katıyor. Bu disiplin hem manevi hem de bedeni. Bir kere sözlerimize ve davranışlarımıza dikkat ediyoruz. Bu orucun manevi yanı. Miğdemiz ve buna bağlı diğer organlar, Bir Sene’nin yorgunluğunu atıyor, yemek aynı saatte yenildiği için miğde bir disiplin kazanıyor. Bedensel faaliyetler yavaşlıyor ve vücut dinleniyor.
  • Demek ki oruç tutmak sadece aç kalmak değil, ruh ve beden sağlığımız için gerekli olan bir ibadet. Boşuna Ramazan ayına 11 ayın sultanı dememişler.
    * Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.

Kadınlar pırlanta’yı neden bu kadar seviyor?

srkncntrk | 29 August 2008 09:15

aşkın ve sevginin simgesi pırlanta
aşkın ve sevginin simgesi pırlanta

* Pırlanta hayatımızda çok önemli bir yer tutuyor artık. Eskiden evlenildiğinde geline altın kolye, altın bilezik takılırdı. Oysa şimdi pırlanta takılar revaçta, binlerce model, göz alıcı, cezbedici. Sadece evlenildiğinde değil, sevgililer gününde, küslüklerde işi tatlıya bağlamada hep pırlanta. Kadınları bu kadar etkisi altına nasıl aldığını hep düşünmüşümdür.
Artık günümüzde bir tebessüm, güzel söz, bir buket çiçek kadınlara yetmiyor veya etkilemiyor. Ama bir pırlanta yüzük veya kolye hemen yüzde bir tebessüm yaratıyor, davranış şekilleri değişiyor. Dün size bağırıp çağıran, demediğini bırakmayan eşiniz veya sevgiliniz pırlantayı görünce hemen yumuşuyor. Her sene ülkemizde işçiliğimizin kaliteli oluşundan dolayı pırlanta ihracat patlaması yapıyor, hatta o kadar ki vergiden bile muaf tutuluyor.
Bu pırlanta da bir keramet olsa gerek, insanların yaşamını nasıl bu kadar etkiliyebiliyor.
Yabancı ülkeden gelen bayan turistlerin türkiye’ye
tatile geldiklerinde ilk yaptıkları denize girmek mi hayır, tarihi eserleri gezmek mi hayır önce kuyumcuya uğrayıp pırlantalara bakıyorlar, her turistik işletmenin lobisinde mutlaka pırlanta satan bir mağaza mutlaka var.
Parası olmayan erkeklerin vay haline, pırlanta alamazsan, mutluluk hayal gibi.

Tarih başkenti Sultanahmet

srkncntrk | 28 August 2008 12:44

Sultanahmet, dünya medeniyetinin başladığı bir meydandır. İstanbul dördüncü asırdan beri bir dünya başkentidir. Bu dünya başkentine birçok medeniyetler sahiplik yapmış ve eserler bırakmışlardır. Öyleki yerüstünde olduğu kadar yeraltındada bir çok gizli eserler vardır, bunlardan bir taneside tabiat harikası olan yerebatan sarayıdır. Yerebatan sarnıcının etrafına birtakım suistimaller sonucu birçok yüksek yapılar yapıldı. Oysa Roma İmparatorluğu döneminde buranın korunması için buraya hiçbir inşa yapılmamış, at meydanı olarak kullanılmıştı. Osmanlı’da burayı at meydanı olarak kullanmış, bu sayede bu yapılar hiç zarar görmemişti. Günümüzde ise buraya oteller yapılmak istenmekte, sanki sultanahmet adliye binası yeterince görüntü kirliliği yaratmıyomuş gibi.