Ben homofobikim. En azından öyleydim. Üniversite yıllarında başıma gelen bir olay, eşcinsellere karşı tutumumu yargılamama sebep olmuştu.Burada, eşcinsellerin üniversitede klüp kurması olur mu, olmaz mı yazısını olurken bu eski bir anım ve akabinde yaptığım araştırma geldi. Tekrar toparlayıp burada da sizlerle paylaşmak istedim.Bir kız arkadaşım “azınlıkların içinde bulundukları toplumlar tarafından diskrimine edilmesi” konulu bir ödev hazırlıyordu. Burada azınlıktaki toplumları (Ermeniler, Yahudiler, vb.), Türkiyede çalışan yabancılarla anketler yapıyor, durumlarını inceliyordu. Ben de ona bir fikir verdim; “sex her zaman satar, bu ödevin içine biraz sex karıştıralım” dedim. “Nasıl?” diye sorunca, Eşcinsel ve transeksüellerin de toplumda azınlık oluşturduğunu ve cinsel tercihleri gözetilerek diskriminasyona uğradığını, onları da araştırmaya dahil etmesinin ilgi çekeceğini söyledim, fikrim kabul edildi ve uygulamaya koyulduk. Hatta ödeve görüntü unsurunu da katmak için bir de kamera sırtlandık (o zamanlar oole cepte taşınmıyodu kameralar) ve yola koyulduk. Çatalla kovalanmamızla sonuçlanan bir kaç girişimden sonra, sonunda Ankara’da travesti bar olarak bilinen bir yere gittik ve öğrenci olduğumuzu, bir ödev hazırladığımızı, izin almak (ve tabii racona uymak) koşuluyla içerideki insanlarla anket yapıp yapamayacağımızı sorduk. Bizi şaşırtan bir şekilde kibar ve olumlu bir tepki verdiler ve içeriye buyur ettiler.Tabii içeride benim elimdeki kamera, kızın elindeki mikrofon falan epey ilgi çekti. Köşe masalaran birinde oturduk ve bizimle beraber yol göstermeye gelen görevliden, durumumuzu açıklaması ve ankete tabi tutulmayı kabul eden bir travestiyi masamıza çağırmasını rica ettik. Bir süre sonra geldi bir tanesi. Oldukça gösterişli bir kadın görünümünde. Kendisine de durumu izah ettik, gülümseyerek kabul etti, “Yanlız (duvar dibindeki masayı göstererek) şuraya geçelim, ben duvara arkamı vereyim, siz de çekim yapacaksanız arkamda sadece duvar olsun ki sizi buradan tek parça uğurlayabilelim” gibi bizi iyice tırsıtan bir laf etti. Beraberce geçtik o masaya, kamera açıldı (tabii ışık da açmak zounda kaldık, yani bayağı pisikopat feneri şekline geldik), arkadaşım sorularını sormaya başladı. İşte yok efendim “kendinizi neden kadın gibi hissediyorsunuz”, “kendinizi ne larak niteleniriyorsunuz”, “başkaları ne olarak görüyor”, “ne gibi davranışlarla karşılaşıyosunuz”,”mahalle bakkalı size veresiye yazıyo mu” gibi rutin sorulara tek tek, sabırla ve uzun uzun cevap verdikten sonra, bir örnek verdi:”Bak kızım; böyle olmak benim suçum değil. Biz kimseye anlatamıyoruz. Mesela şu arkandaki arkadaş (bana diyor) Normal bir erkek değil mi (hatta “sevgilimisiniz lan siz yoksa diye de takıldı bi taraftan)? Şimdi ben ona desem ki, ‘Al sana 100 milyar, git şu herife bir kere ver’, belki gider o herife verir bir kere, 100 milyar iyi para… Ama ben desem ki ‘sana 1 trilyon, herif seni s.kerken zev alacaksın’, onu yapamaz.”
İşte bu örnekti beni beni araştırmaya sevkeden. Umarım bu yazacalarım da buradaki kafalarıi bir nebze olsun rahatlatır.90 lı yıllarda gelişen teknolojik yöntemlerle “Homoseksüellik doğuştan mı gelir, yoksa bir eğilim olarak sonradan mı kazanılır” sorusunu cevaplamak için çokça araştırmalar yapıldı. Bunların arasında Simon LeVay’in 1991 yılında hipotalamus üzerinde yaptığı araştırmalar bir öncülük niteliğindedir. LeVay, cinsiyetler arasında boyut açısından en çok farklılık gösteren SDN-POA (the sexually dimorphic nucleus of the preoptic area) bölgesi üzerinde yoğunlaştı. SDN’nin yetişkin erkelerde, yetişkin kadınlarda olduğunun 2 katı büyüklükte olduğu, ve gonadotropin salgılanmasını tetiklediği, ve annesel davranış ve faaliyetlerin önemli bir merkezi olduğu bilinir. Bu bölgede de “Interstitial Nuclei of the Anterior Hypothalamus”, kısaca INAH diye adlandırılan 4 ana hücre grubu vardır (INAH 1, 2, 3, 4). Aşağıda bu bölgenin lokasyonunu işaretledim. Ayrıntılı bakmak isteyenler bunu kullanabilir.
genel lokasyon
genel kesit
INAH
Bu alanlar erkekler ve kadınlar arasında mukayese edildiğinde, erkek INAH3 ününün kadınınkinden 3 kat, gene erkek INAH2 sinin de kadınlarınkinden 2 kat daha büyük olduğu gözlemlenir. bu bölgelerin cinsel ayırılımdaki bilinen önemi, LeVay’i cinsel tercihin de ölçümlenebileceğine inanmaya sevketmiş ve araştırmasını INAH2ve3 ün kadınlığa eğimli insanlarda küçük, erkekliğe eğimli olan insanlarda büyük olduğu yönünde tezlendirmesine sebep olmuştur. Ortaya çıkan sonuçlar da, homoseksüel ve heteroseksüel erkeklerde ölçümlenen bu çekirdeğin boyutsal farkının, homoseksüelliğin biyolojik anlamda incelenmesini kabul edilebilir kıldığı yönündedir.Fakat LeVay’n araştırmasında karanlık noktalar da vardı. başta, kullandığı deneklerin güvenilir olmadığı öne sürüldü, çünkü kullandığı denekler AIDS hastalığından ölmüşlerdi. Bu hastalık, beyinde bir takım defektler yaratmış olabilirdi. Bundan başka LeVay, heteroseksüel erkeklerde daha büyük ve homoseksüel erkeklerde daha küçük INAH3 ler bulmayı umudederken, bu beklediği olmadı, hatta bazan heterosexuel erkelerde INAH3 daha büyük olarak gözlemlendi. Bütün bunlara göre, homoseksüelliğin en iyi yaşayan insanlar üzerinde, gerçek dünya şartlarında insanların davranışlarındaki farklılıklar gözlemlenilerek anlaşılabileceği görüşü ağırlık kazandı.Ama şu da vardır ki, beyinleri incelemek için deneklerin ölmesi beklenmelidir. Bu da INAH3 ün normal gelişimine başlayıp, daha sonra yaşarken edinilen deneyimlerle boyut değiştirip değiştirmediğini öğrenmemizi imkanız kılar. Yani cinsel tercihin ne zaman belirlendiğini bilemeyiz. yapılan deneyler ve ölçümler, hep sonuç aşamasında elde edilmişlerdir.Bundan sonra, LeVay’in araştırmaları ışığında yapılan başka bir araştırmada, anterior comissure’un homoseksüel erkeklerde, heteroseksüel erkekler ve kadınlardakine oranla daha büyük olduğu bulgulandı. (Allen ve Gorki, şurada okunabilir) Böylece homoseksüe ve hetroseksüel beyinlerin farklı yapılarda olduğu kabu edildi, ve bu konuda daha da çok bulgu vardır. Bu’ LeVay’in homoseksüel erkek beyninin kadın beynine benzer olduğu tezini desteklemez. Aşağıdaki kesitte bu araştırmaya konu olan decussation of anterior commissure, ACX olarak işeretlenmiştir.
ACC değil ACX, o nucleus accumbens; yani acumben çekirdeği, karıştırmayın
Başka bir teori de nöroendokrinal teoridir. Basit olarak, (büyük ihtimalle doğumdan önce) androjene maruz kalan fetusun erkeksi ta da kadınsı yöne meyledebileceğini ortaya atar. Stanfort Üniversitesinde zavallı fareler üserinde yapılan deneylerde, erkek normlarında (daha fazla) androjen alan yetişin dişilerin, çiftleşme amaçlı olarak diğer dişilerin üzerine çıktıkları, kadın normlarında (daha az) androjen alan erkek yetişkin farelerin de diğer erkeklere domaldıkları gözlenmiştir.
Bu teoriye bağlı olarak 2. Dünya Savaşı sırasında hamile olan kadınların doğurduğu erkek çocukların büyük oranda homoseksüel olduğu yönünde bir istatistik edinilmişti, ancak bunun kaynağını internette bulamadım.
Çift ve tek yumurta ikizleri ve evlat edinilmiş kardeşler üzerinde yapılan araştırmalar da vardır. Bunlara göre, homoseksüellik, tek yumurta ikizi bireylerde %52, çift yumurta ikizi bireylerde %22 ve evlatlık bireylerde sadece %5 olarak tespit edilmiştir, ki bu da yetiştirilme tarzı ve ortamın homoseksüellik üzerinde biyolojik unsurların olduğundan daha az etkili olduğunu destekler.
Bir de “Homoseksüel Geni” bulgusu var. Dean Hamer, homoseksüelliğin X geni üzerinden taşındığı konusunda bulgular elde etmiştir. Eşcinsel erkeklerin aile ağaçlarını incelerken, anne tarafından bir bağlantı olduğu fikrine kaplımış, bunun üzerine araştırmasını derinleştirerek homoseksüel erkeklerden topladığı 40 DNA örneğini genetik olarak incelemiş ve Xq28 üzerinde 5 markerın birbirlerine bariz olarak uyduğunu kanıtlamıştır.
Tüm bu bulgular, cinsel eğilimlerin doğuştan edinildiği fikrini büyük oranda destekler, ama tabii ki normalin ne olduğu ile beraber, bunun da bir anomali olup olmadığı halen tartışmaya açıktır.
Cinselliğin sebeplerinin sadece ufacık bir parçasını bile bilemeyiz. Konunun bütünü karanlıkta saklıdır.Charles Darwin, 1862
Bütün bunlara ek olarak kendi fikrimi de ifade etmeden geçemeyeceğim; “Ben delikanlı gibi ipne s.kiyorum” diye bir mantık olamaz. Bir homoseksüelle beraber olma işi, bir homoseksüel daha gerektirir. Bir homoseksüele karşı erekte olabilen bir bünye de dibine kadar homoseksüeldir, Homoseksüelliği bilmem ama “homoseksüelle cinsel ilişkiye girdiği halde heteroseksüel (sapına kadar erkek, delikanlı, taş fırın erkeği, vs.) olduğunu savunmak”, Anormalliğin dikalasıdır.
yorumlar
ben bu link verme işini bi türlü düzgün beceremedim, alışmışım hep kaynakçayı sonra vermeye, kusura bakmayın. Konuyla alakalı makaleler içeren ek linkler aşağıdadır.* The Homosexual Brain? Huma Q. Rana * Why am I gay? * Homosexuality: Nature or Nurture Ryan D. Johnson* Within family determinants: Psychoanalysis and beyond* Two sexually dimorphic cell groups in the human brain LS Allen, M Hines, JE Shryne and RA Gorski * Sexual Orientation and the Size of the Anterior Commissure in the Human Brain LS Allen and RA GorskiPDF kaynaklar:* High Wire Press
su kaynaklara bakmadigimi giris cumlem olarak yerlestireyim ilk olarak, homoseksualite konusunda kulliyat yutmuslugum yok , kisisel sinirlara girmedikleri surece bir sirun yok, gay larin bu konuda sabikalari kabarik, bir kizin burnumun dibine sokulmasindan rhatsiz olurken hemcinsimin ayni sey yapmasi kabullenilr deil, + suu homeseksuelligin dogustan geldigine inanan lara koca bir slm gonderiyorum, kendi cinselliklerini kendi sinirlari icinde yasayacaklarsa yasasinlar,
eline saglık diyorum….güzel bi anı ve yazı olmuş ayrıca edinebilene faydalı bilgilerde var…
teşekkür ederim. valla en azından ben bu araştırmayı yaptıktan sonra, Freddy Mercury’nin, Paşa’mın ve Bülent Ersoy Hanım’ın hayranı olmaktan dolayı duyduğum “lan keşke öyle olmasalardı, o zaman daha bir harika olurlardı” şeklindeki küçücük rahatsızlığımdan, tamamen arınmıştım. En azından artık mükemmel eserlerini kafamda “bir erkeğe yazılmış olabilecekleri” hissinin verdiği tedirginlik olmadan, daha büyük bir hazla dinleyebiliyorum…
Adı Dua Olan SevgilimYedi Rekat Günah Kıldım BedenindeDizlerinde Yedi Zikir Secdeye Vardımİhmalin Uzak Meleğine Teninde AldandımYapayalnızdım Kendi Kalabalığım İçindeTarih Kadar Yalnız,Aşka Aşina, Acıya UnutkandımEr Yüzlerde Tavaf Ettim Bunca Yıl Kalb Evini………………..Murathan Mungan__________________________________________Homoseksüellik, bence DNA` lardan aktarilan bir genetik miras.. tasarim,moda,resim,müzik,heykel,mimari,dans,sinema,tiyatro vs vs cok yaraticilar…ve kadim zamanlardan:-)) buzaman kadar bir cok bilim adami ve filozof da homoseksüeldi……:-))gene güzel bir yazi hazirlamissin Euqon, zinhar:-))
HHHHÜÜÜLEEEAAAYYYYYNNN!ya “yaratıcı değilsin” diyosun, ya da “ipnesin” diyosun! her hâlükârda yedim seni zezzzz!;)
Euqon, homoseksüellerden hazetmemekle homofobik olmak arasında bir fark var. Sana bunu çok iyi bir psikiyatristin bir cümlesi ile açıklayayım: “En tepkili olduğun durumlara bak, en sevmediğin kişileri düşün. Çoğunlukla yapmak/olmak istediklerindir.” Yazıya homofobik olduğunu belirterek girmene ne gerek var ki? Merak edip araştırmış olabilirsin…Dişi-erkek-dişi/erkek… Cinselliği hangi biri saldırgan, yılışık, abuk şeklide yaşıyorsa tepki görüyor az çok zaten…Not: Ellerine sağlık data kısmı için… 😉
redorack; yazıyı okutan ilk cümlesidir. o kadarcık da reklam stratejisi uygulayalım müsade et 🙂 ayrıca o psikiyatristin söylediği çok yamukmuş be abi yaa… şimdi ben öcalan’dan nefret ediyorum mesela, çok tepkiliyim; bu terorist olmak istiyorum mu demek oluyor? Onu söyleyen sınırlandırmıştır olayı yakın çevreyle, ya da belli bir alana yönelik falan, yoksa çok düz mantık.
Doğuştan gelen genetik cinsel kimlik anomalileri nedeniyle; XXY erkekleri (Kleinefelter sendromu), XXX süper dişilik, XO bir cinsiyet kromozomunun eksik olması (Turner Sendromu), çift cinsiyetlilik (Psödohermafroditizm, doğumdan sonraki 24 saat içinde cinsiyete karar verilmesi gerekiyor!) toplumdan dışlanan, hor görülen insanları gördükçe “gelin lan Persler, dikin şu Spartanların anasını” diyesi geliyor insanın.
Bir reklam yazarına reklam stratejisi satmaya çalışmakta olduğunu belirteyim ilk olarak… Elbette homoseksüel eğilimlerin var gibi birşey kastetmedim. Ancak homofobik kelimesi, bu anlamda özellikle belirteç sayılan kelimelerdendir. Bunu da bir dipnot olarak alalım, çatışma niyetli olmayan sohbeti tadında bırakalım 🙂 Yoksa Öcalan derkenki kastını da yorumlayacağım duramayıp…
serdarsabri, homosaksüellik alanında benim bu yazdıklarımın çoğunun popüler magazinlerde yayınlaması zaten kabul edilmemiş (o verdiğim kaynaklarda da yazıyor). Bu alanda yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal. bir kesim homoseksüalitenin doğuştan olduğu görüşü kabul edildiği taktirde, homoseksüellerin zenciler ya da çinliler gibi ayrı bir sınıf olarak değerlendirileceğinden korkuyor. bir kısım da bunun bir “eğilim” olduğu ıspatlanırsa, psikolojik baskıya maruz kalacakları görüşünde. o yüzden bu tip bilgiler özel alanlarda dolaşıyor (hatta bazılarına ulaşana kadar canım çıktı. hele bir de “am i a gay” sitesi açıkken babam gördü, bana bakışını görmeliydin:). Bence silme o yazdıklarını, faydalı bir bilgi. Hem testesterona yeterince maruz kalınmadı diye illa homoseksüel olunmaz, sadece bir işarettir.
redorack; yok zaten öyle bişi kastetmediğini biliyorum. dediğin gibi konuyu saptırmayalım, tadında bırakalım. öcalan bir örnekti sadece, burada yeri yok. homofobik kelimesini de kullandım çünkü hakikaten eskiden rahatsız olmanın ötesinde tepki gösteriyordum. bunun doğuştan kaynaklanabiliyor olduğu ihtimali konuya biraz daha ılımlı yaklaşmama sebep oldu. benim gibi tepkili olan başka insanlar da olayı aynı şekilde (en azından yazıyı okurken) önyargısız değerlendirebilsinler diye düşündüm.
kendilerinden çok hoşlanmıyorum ama, hoşlanmamamı arttıran şeylerden birine örnek vereym, dün gece oldu.otobüs durağındaki birilerine soruyorum;-Pardon 25T barbarostan çıkıyor değil mi ?ve ne idüğü belirsiz ;-25T burdan geçiyorum yavrumben;-hııı, (vınnnnn)
buradaki ve şuradaki iki video, türkiyede eşcinsellerin yaşadıkları konusunda az çok fikir verebilir ve ön yargıların giderilmesi konusunda yardımcı olabilir.
yıllar önce tanıştığım ve birkaç hafta çalıştığım otelde kalan ve de çok samimi olduğum çok ünlü bir homoseksüele ”kendini nasıl hissediyorsun” demiştim, o da bana şöle dedi, ”izmirlim işaret parmağın ile kulağının içini hafifçe kaşı ve bana söyle parmağın mı zevk alıyor yoksa kulağının içi mi?” ben de kaşıdım ve ”kulağımın içi” dedim, o da ban şöyle dedi ”izmirlim bunu sana ben söyledim yaptın, yoksa aklına gelmezdi değil mi?, daha ileri gidip bundan sonra başka deliklerini de kaşıyacağını sanmıyorum çünkü naturana aykırı, erkeklik te benim naturama aykırı, başka çarem yok, şu an belki erken ama ileride birgün toplumun buna alışacağını sanıyorum.”
Eşcinselliğin sebepleri hiç bir zaman ilgi alanıma girmedi. Yani ister genetik, ister sonradan olsun beni bağlamadı. Alt kültürlere her zaman garip bir ilgim oldu, belki nedenlerini onların ağzından duyma; belki solcu romantizmi; bilmiyorum. Travestilerin kadınlardan çok daha devrimci olduklarına da inanırım. Herşeyden önce doğuştan sahip oldukları bedeni yıkıp, yeni bir beden inşa etmişlerdir. Bu yüzdendir ki! Aklıma hep Orhan Pamuk’un sözü gelir: Başkalarının acısını anlayamıyoruz, sadece anlıyormuş gibi yapıyoruz. Aynı şey eşcinsellik için de geçerli. Sadece anlıyormuş gibi yapıyoruz. Oysa kimsenin kimseyi anladığı yok.Velhasıl sözü çok uzatmadan; bar için neden taaa Ankara’lara gittiniz? Kapatılan meşhur Hans Barı duymadınız mı:)
nevdalist, ben ankaralıyım normalde, yurdum orasıdır. özellikle gitmedim yani, zaten oradaydım 🙂
Eşcinsellik çoğu canlıda görülen bir doğal çeşitliliktir, bir cinsel tercih değildir, çünkü cinsellik tercih edilemez içine doğulur.. Kimse eşcinselliği tercih edeyim demez..Tam olarak biyolojik mi ya da psikolojik faktörlerde mi var bilim çözemedi, her ikisinin de kişiye göre değişen oranlarda etkin olduğu düşünülüyor…Ben yedi sekiz yaşındayken daha ilk okul döneminde farklılığımın farkına vardım.. Bunu tamamen doğanın bir çeşitlemesi ya da Tanrı vergisi olarak düşünün… kedilere, kuşlara, balıklara, seks yapmayı kim öğretiyorsa… Banada ister Tanrı ister doğa deyin bu içgüdüleri o verdi…Bu arada dünya sağlık örgütünün 1970′ li yıllardan itibaren eşcinselliği hastalık kategorisinden çıkarttığını hatırlatırım…Dünyada Yahudi soykırımı kadar bilinmez ama, Hitler Yahudilerle beraber on binlerce çingeneyi, komunisti, özürlü insanı, gayi ve lezbiyeni de gaz odalarinda öldürdü, hatta gaylerin bütün dünyada sembolü pembe üçgen kamplarda gaylerin ayrilmasi icin nazilerin onlarin elbiselerine taktigi isaretten gelir, Hitlerin bunu yapmaktaki amaci gaylerin uzayli gibi baska bir ırk oldugu ve dünyayı ele gecirmek istedikleri paronayasıymıs 🙂 yani faşizm bu kadar bile şizofrenleşebiliyor ! evet uzaylıyız gizli antenlerimiz sayesinde iki gay heryerde hemen birbirini tanır 🙂
Biri bana şunu açıklasın( Erkekler)…Poponuzun çevresi yada daha ileri gidilerek içi uyarıldığında neden zevkten ölüyorsunuz? Bunu bir bayan yaptığı için mi? Yoksa bundan zevk alanlarda mı eşcinsel eğilimi taşıyorlar?
gaykedi; yazdığınız için teşekkür ederim, burada “erkek-erkeğe” bu konuyu bir yere kadar tartışabilirdik zaten, geldiğiniz iyi oldu.amele ruh; görüyorum ki hafif’e yeni bir abone kazandırmışım, aman efendim ne güzel ne güzel, hoşgeldiniz. ama yorum yazarken biraz daha az iğneleyici olunuz ki diğer çoğu başlık gibi burası da boka sarmasın. ben cevap verirdim ama özelden “cinselliği çok fazla yansıttığım” konusunda tepkiler alıyorum, o yüzden vermemeyi tercih ediyorum, ama şu biraz tardımcı olacaktır.igus; videolar çok düşündürücü gerçekten. ancak “fuhuş” olayının homoseksüellikten ayrı değerlendirilmesi gerektirğini düşünüyorum. asıl tehlike fuhuş yapan travesti ya da transeksüeller değil, onların meraklıları bence. bu konu toplum sağlığına onarılamaz zararlar veriyor. işin kriminal tarafı da cabası. insanların cinsel tercihi ne olursa olsun, toplum tarafından kabul edilirlerse o zaman radikal uçlarda olanlar radikal işler yapmak, radikal uğraşlar edinmek (ki bunların çoğu ister istemez llegaldirler) zorunda kalmazlar, bu da herkesin daha çok işie gelir kanımca.
Bilimsel açıklaması yapılmaya çalışıladurulsun, bilinen tarih boyunca eşcinsel (homoseksüel) eğilimler varolagelmiştir. Çeşitli hormonal mekanizmaların bozukluğu (doğumdan önce ve sonra) ve cinsiyet ayrımındaki genetik imkansızlıklar nedeniyle eşcinselliğe yönelen insanlar hep olmuştur ve hep olacaktır. Bu rakamsal olarak yüzdeye vurulmuş bir gerçek olarak, her toplumda ortaya çıkmaktadır. Hatta hiçbir müdahale olmaksızın, hayvan sürülerinde de eşcinsel yaklaşımlar gözlenmektedir.
xx, xy olması gereken eşey bilgileri, xxx, xxy, xo şeklinde hatalı birleşmeler yaparsa, meydana gelen karakterler ya yaşamaz, ya erken ölür yada üreme yeteneği olmaz. Böylesi bir sıkıntıda olan insanı dışlamak çok yanlış olacaktır. Bu insanlar, doğuştan gözleri görmeyen, biri kadar masumdurlar. Ona kendine ait cinsiyet belirleme fırsatı ve o cinsiyet üzerinden yaşama fırsatı verilmelidir.
Tüm bunlar bir yana psikolojik etkilenmelerden kaynaklanan eşcinsellikte görmezden gelinemeyecek haldedir. Gerçekten hiçbir hormonal yada genetik bozukluğu olmamasına rağmen eşcinsel eğilim göstermekte olan insanlarda mevcuttur. Bunun sebebi, ensest ilişkiler, toplumsal baskılar, fazlaca etken-edilgen karakterler olabilir. Cinselliğin fark edilmeye başlanmasında iki yöne gidiş her insanda olabilir. Doğru olan yol karşı cinse yönelmektir. Buradaki “doğru” tanımlaması toplumların geleceğini sağlayan “çocuk sahibi olabilme” olarak algılanmalıdır. Bir insan elbetteki kendi cinsel eğilimine kendi karar verme serbestliğine sahiptir. Karar verdiği eğilimin toplumdaki açılımını, o toplumun bir parçası olarak değerlendirmelidir.
şimdi zabun, yazıda en son “gay geni” diye belirttim, Xq28, gayler arasında ortak markörlere sahip, ancak bu hala bir teoridir. Eşcinselliğin tek başına sebebi olarak gösterilemez. Gaylik sadece bir sebepten mi kaynaklanıyor, o da kesin değildir. Anatomik ve eşey olarak tamamen sağlıklı erkek ya da kadınlar da gay olabiliyor. O senin dediğin yanlış eşeylenme, çok farklı birşey. Burada ayrıntılı bilgi var, amman karıştırmayalım.
Homofobikler şunların genellenemez olduğunu anlamalıdırlar1 “Eşcinsel ilişkilerde romantizm yoktur”2 “Eşcinseller seksten başka birşey düşünmezler”3 “Eşcinseller çok eşli olurlar”4 “Erkek (kadın) eşcinseller, her erkekten (kadından) hoşlanırlar ve önlerine gelene sarkıntılık yaparlar”5 “Eşcinsellerin dine inanmazlar”6 “Eşcinseller sadece fuhuş, sektöründe çalışırlar”7 “Eşcinsellerin hiçbir ahlak anlayışları yoktur”8 “Erkek (Kadın) eşcinseller, kadınsı (erkeksi) davranırlar”
EUQON, dikkat edersen
Genetik olarak yanlış eşleşmeler eşcinsellik yapar demedim. Eşcinselliğin olması için ortada anatomo-fizyolojik olarak gerçek bir cinsiyetin olması gerekir. Genetikteki bozukluk anatomo-fizyolojik patoloji olarak zuhur eder ve bir cinsiyetin baskın olmasını önleyebilir. Bu sebeple kişi, yönelmek istediği cinsiyete yaklaşması için, gerekirse cerrahi-dahili yardımlar alabilir. Senin bahsettiğin henüz ispatlanmamış “gay-geni” hakkında ise hiçbir yorum yapmadım. Karıştırdığım bir şey yok.
hah tamam, şimdi oldu 🙂 ben yanlış anlaşılmasın diye dedim.
bu başlık sapıttı yaa, yorumlar yer değiştiriyo falan! ana sayfada 0 post gözüküyo??!! yönetim n’ooluyoooo??? top ettiniz başlığı valla :))(şaka)
konuyla ilgili bir görüş de ben sunayım: homonun heteroya kur yapması beni çok sinirlendirir.
Zabun şunu yazmış;”Doğru olan yol karşı cinse yönelmektir. Buradaki ‘doğru’ tanımlaması toplumların geleceğini sağlayan ‘çocuk sahibi olabilme’ olarak algılanmalıdır”Ama heteroseksüellerde sadece çocuk yapmak için sex yapmıyorlar ki…Hetoroseksüel olup bu dünyaya sekiz çocuk getirmek mi daha doğrudur yoksa gay yada lezbiyen olup kimsesiz iki çocuğu alıp büyütmek mi?Bakınız seksolog Sylvain Mimou ne diyor;”Beynimiz en önemli cinsel organımız.. İşin içinde olduğunu düşünmediğimiz zamanlarda bile devrede. En hayvansı içgüdülerle, en aşksız seksi gerçekleştirdiğimizi zannederken bile. Biz insanlar, sandığımızdan çok daha fazla duygusalız.”Eşcinsellikte sanki bu son derece karmaşık duygularımızda saklı!
İnsanlar cinselliğe çok eskiden beri anlam vermeye çalışıyor zaten. (daha önce de başka bir yazıda söylediğim gibi) İnsanlar anlayamadıkları şeylerden korkarlar, korktuklarını da yok etmeye çalışırlar. Sanırım cinsellik de bu “anlaşılamayan” kısma tabii. Günümüzde gen haritası tamamen çözülmüş olsa da, orijinlemize yönelik çok önemli bulgular edinilmiş olsa da, güneş daha yakın gezegenlerde yaşayabilecek yengeç kabuklu insanlar yaratabilecek teknolojiye sahip olsak da, memeli beyninin sadece çok az bir kısmı çözülmüş durumda. O çözülen kısım da (sanırım %20 si gibi bir orandı) sadece anatomik ve deneysel bazlı indekslenebildi. nöroendokrnoloji alanında neyin ne miktarda salgılandığını ölçebiliyoruz, ancak ne zaman salglandığı, kimin salgılattığı gibi şeyler heniz tam açıklığa kavuşmuş değil.
bunu başka bir yerde, başka bir konu hakında söylemiştim, ancak bu konuda da oldukça geçerlidir. İnsan beyninde hakim 2 sistemden biri olan limbik sistem; insan varolalı beri eklenmiş kodları içeren koskoca bir kütüphane gibidir. 20 yaşında bir insanın motor iletişim sistemi (motor association) 20 yaşında iken, limbik sistemi 100 bin (daha fazla da, yuvarlak öyle diyelim) yaşındadır. Cinsellik de bir o kadar (limbik sistem kadar) yaşlıdır, 8 yaşında bir çocuğun yanan sobaya elini yapıştırıp canının yandığını acı bir tecrübeyle öğrenmesi gerektiği halde bir bebeğin bunu asla yapmamasını açıklayamadığımız gibi, cinselliik konusunu da tam olarak açıklığa kavuşturmamıza daha çok zaman var.Ama gene de mevcut kriterleri oluşturan methodlar var. Buradan ve buradan bakabilirsiniz. sağ yandaki cinsel tercih sınıflandırmalarını da okumayı ihmal etmeyin.
@gaykedi, Cinselliği, çocuk sahibi olmak için yaşamadığımız düşüncesine bir nebze katılabilirim. Cinselliği çocuk sahibi olmak amacıyla hissetiğimizi bilmeyiz sadece bunu yaşarız. Sözlerinden heteroseksüeller, homoseksüeller kadar, cinsel haz alamazlar yada birbirlerinden bu denli hoşlanamazlar gibi bir anlam çıkartmak istemiyorum. Yemeği de yaşamak için yemeyiz ama yemesek ölürüz. (Lezzetli bulduğumuz şeyler bedenimize lazım olan yararlı maddeleri içerir, farkına varmayız). Nefesi de ölmemek için almayız ama almasak ölürüz (Aldımız her nefes ruhumuzu dinlendirir. Bazen derin derin nefes alıp rahatlamaya çalışırız. Bunun temel alan terapilen geliştirilmiştir). Birini de çocuk sahibi olmak için çekici bulmayız (Aslında çekici gelen insanlar daha iyi üreme yeteneğine sahiptir ama biz bunun farkına varmayız). Bunlar birer iç güdüdür yada insani gereklerdir. Üremekte insani bir gerektir. Bunu yaşlandıkça anlıyor insan yada daha bir ihtiyaç hissediyor. Çocuğunun olması için, milyonlarca insan tedavi görüyor ve milyonlarca insan, sevdikleri eşlerinden ayrılmayı bile göze alıyor. Çok pahalı tüp bebek yöntemlerini, kiralık anneliği defalarca deniyorlar. Hatta avrupada bazı eşcinsel evli çiftler, evlat edinmeyi bile istiyorlar. Yapılan bir deneyde, günlerce aç bırakılan bir fareye, iki seçenek sunuluyor. Birincisi lezzetli bir peynir, ikincisi kızgınlık gösteren bir dişi. Fare açlıktan ölme riskini boş verip, dişiye yöneliyor. Bu bize üreme dürtüsünün (genlerinin, soyunun devamlılığını sağlama isteği) ne kadar baskın olduğunu gösterir. Doğanın kanunlarında doğmak, beslenmek, üremek ve ölmek var. Bu inkar edilemez tek yoldur. Bu yolu bir sebeple takip edemeyen türler yok olur.
lezzetli bulduğum pek çok şey, bünyeye pek yararlı değil deniyor oysa:) (kızartmalar, etin/sebzenin közde yanmış hâli, bilimum margarin, kuyruk yağı gibi)
derin nefes sıkıntı ve daral anlarında pek iyi gelmiyor; en azından bana. diyafram üzerindeki baskıyı sigara dumanı ile soluklaştırdığım nefesimle azaltıp rahatlamak daha kolay:)
tok karnına sex zor iştir. mayışır karnı doyan. o kadarına vâkıf demek ki mahlûkat 🙂 o deneyin şu versiyonu da var mıymış? önce karşı cinse yönelirse yiyecek bölmesinin kapandığı, yok yiyeceğe yönelince karşı cinsin olduğu bölmenin açık kaldığı?deneyler çeşit çeşittir. amaca ve sonuca endeksli olabilirler 🙂 lâtife bunlar elbette :)hemcinslerimin karşılıklı itişkakışından hiç hazzetmem (futbol maçlarında sevinip, salya sümük kutlaşanlar dahil).lâkin, karşıcinsimin birbiriyle cilveleşmesi hormonlarımı kıpraştırır :)kendi kendime homofobik olduğum varsayımıyla, asıl benim gibiler ipne değil mi? 🙂
Bahsettiğim deney zaten o şekilde yapılıyor. Bilindiği gibi deneyler, birden fazla deneğin ve kontrol gruplarının, defaatle, sınırlandırılmış -şüpheye mahal vermeyecek- senaryolar hazırlanarak yapılır. Uzun süre aç kalan bir canlıda sperm üretimi düşer, cinsel istek azalır, hayatta kalmak için gereken aktivitelerin dışında, lüks sayılan fonksiyonlar askariye iner. Tok canlıda cinsel istek artar. İlginç olan farenin buna rağmen üremeyi seçmesi. Uyuklayacak kadar mideyi doldurmaktan bahsetmiyorum. Leziz yemek derken patates cipsleri, kepaplar aklınıza gelebilir tabi. Bu örneklerde bile bir yanlışlık yok aslında. Yağlı, karbonhidratlı besinler bizlere lezzetli gelir. Bedenimiz kıtlık zamanlarında kullanılabilme ihtimali ile bunları depolar. Üstelik kepap gibi, et içerikli yiyecekler, protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral gibi her gruptan öğeleri barındıran çok yönlü besinlerdir. Lezzetli gelmemesi tuhaf olurdu. Mineral eksikliğinde toprak yemeye kalkan çocukların durumunu düşünün. Bu durumda toprak bile nasıl lezzet duyulan bir şey haline gelmekte. Sağlıklı bir insan için nefes almak huzur vericidir ve zihni açar. Aerobik, yoga ve nefes egzersizleri yaptırarak bir sürü para kazanan salonlar var.
Hmm, bu konuyla alakasız olmakla birlikte şunu söyleyeceğim; zabun; fare sanırım yanlış bir kriter. fare türleri genelde 3-4 nesillidir (1 senede 1 deneğin görebildiği jenerasyon sayısı “nesillenme” tabir edilir). bu durumda zaten kısa ömrünün tek gayesi bir sonraki nesle atlayabilmek olan bir yaratık, tabii ki aç kalmak ve üremek arasında seçim yapması gerektiğinde üremeyi seçer. kendisinin yaşayıp yaşamayacağının, sebep olacağı yeni bir nesil yanında hiç bir önem taşımadığı genlerinde kodlanmıştır (aynı şekilde komünleri sözkonusu olduğunda da kendilerini fda etmekten çekinmezler). Bu yüzden hamam böcekleri (20 nesilli olan türleri vardır), fareler, meyve sinekleri (drosophila) gibi deney hayvanları bu konu için iyi örnekler değil.fareler ayrıca “kemirgenler” sınıfına dahildir. kemirgen beyni fonksiyonları, memeli beyni fonksiyonlarından çok farklıdır. bu tip denekler insanlara, sadece endokrinolojik, mikrobik (farmakolojik de denebilir) ve sistematik (sindirim sistemi, solunum sistemi, vs.) mukayeselerde yararlıdır. tabii ki bir takım nörolojik veriler de sağlayabilirler, ancak sözkonusu hipotalamus gibi hassas bir bölge olduğunda, insan beyniyle kıyaslanmamalılar.bilgilerinize…
EUQON yazin icin ellerine saglik ve diger arkadaslarin yorumlari da beni mutlu etti fakat amele ruhu kınamadan gecemeyecegim…yazınızı okurken simdiyle- bir zamanlar homoseksuelligi zihnimde nasıl farklı imaja soktugumu dusunuyodum…tanıdıkca, tartıstıkca, yasadıkca bunu daha iyi anlıyorumders aldıgım en onemli nokta : neyi, kimin, nasıl, ne yaptıgı diil ne icin yaptıgıdır… sonunda mutlu oluyorsanız dogru olandır, cogunun dogrularını yapıp mutsuz olmaktansa..ve zabun sana da bilgilerin icin tesekkurler ilk gunumde bu sohbete rastladım takipcinizim 😉
Bir çalışma yapmışsınız,yanlış anlamayın ama bu toplayıp,kesip yapıştırdığınız şeyler herkesin kolayca ulaşabileceği şeyler,yani size özgün ne var burada?…Emek tamam ama,ansiklopedik bilgilerin derlenip toparlanıp,sunulacağı bir alan mı burası?…Neyse ben yeniyim ama yazar olmanın vasıflarını taşıyan yazılara rastlamak isterim,fikir.hiciv,düşünce,yorum,farklı bakış vs….
sezenay siz önce şu yazıya bir göz atın:http://www.hafif.org/yazi/hafif-te-kesfetmek
eh be cânım sezenay kardeşim :)) sen biraz dolaş bak etrafa, o aradığın gibi yazılar “serbest” bölümünde. bu keşif bölümü benim gibi odunlar için 🙂
Burasi kesfetmenin ve ezberlerini bozmak isteyip dayanilmaz taklalar atmak isteyenlerin yeri….kisi ancak bilmiyorsa ögretebilirgercekten biliyor olanlar ögretmez diyorum…..burda okursun bildiklerin biraz tazelenir yada bir iki yeni latince kelime kaparsin…düsünürsün..burasi yasamin leksikonu degil yahuuu sevgili sezenay….:-))))Euqon , sen bu kesifin Nephilimisin dostum ;-))))))
sen e diyosun zez, film çekecem yakında; “MOBYDİCK’in DÖNÜŞÜ” diye :))
starbaks kafenin adının mobidikdeki kaptan starbak dan geldiğini biliyormuydun ueqon,
Anlaşılmıştır dostlarım keşfedelim:D
Şu hususu merak etmekteyim. Acaba homoseksüellik ailenin yetiştirme tarzıyla ortaya çıkabilir mi? Yani düşünün ki bir aile var. Bir erkek çocukları var. Bir kız evlat isterken erkek evlat ortaya çıkıyor. Aile, bu çocuğu genelde kız gibi yetiştiriyor. (Aile saplantılı olabilir belki.). Sonrasında böyle bir eğilim ortaya çıkıyor. Erkek erkeklerden hoşlanmaya başlıyor. Olabilir mi yani?
kopanisti; bilmiyodum valla, saolcatik; o yazıda ikizler ve evlatlıklar üzerinde yapılan incelemeler var, ama bu sorduğun farklı. O konuda çeşitli teoriler var ama bayaa bi uzun. Puberti de rol modelleri falan giriyor işin içine, kimlik çatışması olayları var. Freud ve Lacan dan açıp okumak lazım onları. Burada ve burada 2 makale var konuyla ilgili
@EUQON,
Primatlarda (İnsanlar burada tasnif edilmiştir), Rodentlerde (farelerde burada tasnif edilmiştir), mammalia (memeliler) sınıfının, alt sınıfı Eutheria’ya bağlı bulunan takımlardır. Dolayısı ile ikiside birer memelidir. Evet fare kullanılması birebir insan davranışlarını açıklamakta yetersiz kalır. Fare yerine insan kullanılsaydı bile, her toplumu oluşturan insan gruplarının, üreme stratejilerine açıklık getirilemezdi. Fare kullanılarak basitçe bir biyolojik örnekleme yapılmış olundu. Bir fare 1 yıllık ömründe, 5-10 kere gebe kalır, bir batında 5-8 arası yavru yapar diyelim. İnsanda 70 yıllık ömründe 0-11 defa gebe kalır ve bir batında 1-2 yavru meydana getirir diyelim. Buradan hareketle, insan topluluklarının da, hayvani olarak ne kadar üreme isteği olabileceği kestirilmeye çalışılabilir. İnsandaki üreme isteği, salt insan ömrüne, bir batında doğan bebek sayısına bağlı değildir elbette. Bu insan topluluklarındaki kompleks yapılanmayla beraber oldukça değişik sonuçlar gösterebilir. Şu bir gerçek ki, üremesi azalan bir toplum yaşlanmaya ve gen havuzundaki çeşitliliğin azalmasıyla ortadan kalkmaya mahkum olacaktır.
kesinlikle doğru.
Moby Dick’in yazarı Herman Melville’in, DJ Moby’nin büyük büyük amcası olduğunu duymuşsunuzdur.
homoseksüellik… hııımmmm…boktan bi konu daa…hak deliği varken, bok deliğinde işin olmıycak, derdiannanemin annesi… onu bilirim ben.kromozomsal etkiler, psikofizyososyolojik etkileri, beyninnöron yapısındaki kıvılcımlanmaları falan bilmem, kafa da yormam, yoranı da hayra yormama gibi bir bilmişlik yapmam.ama ben “sappına kadar” kadar heteroseksüel bir mefkud olarak diyorum ki; teyze, amca, bir hoşgörü gösterhomoseksüeller de becerebilsinler/becertebilsinler…
serdarsabri onu da duymadım. siz Moby DICK’i duydunuz mu?
onu diil de deveye DICKen insana SICKen’i duydum ben
bi de LICKen var o apayrı
Peki sizler cölde bedevilerin eline düsmüs kutup ayisinin basina gelenleri duydunuzmu yahu ?????????
nassı şey o öyle ?
Sevgili “Mefkud” eşcinselliği sadece anal sex’ e indirgemeyiniz lütfen!…anal sexten tek hoslanan gayler degil heterosexuel erkeklerinde anal sexe bayildiklarini kızlarla en büyük fantezilerinden biri olduğunu biliyoruz.Üstelik bakireligin ve kadin bedeninin evlenmeden tabu oldugu bizim gibi ülkelerde anal sexin cok yaygin oldugunu ve bir zorunluluk haline geldigini görüyoruz…Her hetorosexuel anal sexten hoslanmadigi gibi anal sex sevmeyen gaylerde vardir…üstelik lezbiyenler anal sex yapmazlar ve eşcinseldirler değil mi?
tam üstüne denk geldi: homofobi
Orgazm dediğimiz şey muhabbet sonunda 5-6 tıkla gelen boşalma ve kimyasalları koyverme.Evet bütün konuştuklarımız bu 5-6 tık a ulaşma 7-8 olursa ne mutlu.Beyin buna ulaşmak istiyor endorfin salgılamak istiyor.Vucudun buna ihtiyacı var.Ama nasıl ulaşılacağına yine beyin karar veriyor.İster erkek ister kadın istersen Gey ol sonuç 5-6 tık ve kimyasal endorfin salgılanması.
bay “gaykedi”… eşcinselliği nereye “indirgeyelim” o halde?homoseksüel olmayan bir erkek, pekala anal seksten hoşlanabilir. bu eyleme nikahlı eşi müsaade etmez, etmek istemez pek…daha ziyade “yollu” ve “motor” kısmının ve porno sektörünün meşhur aksiyonu olduğu görüşü yaygındır.doğru mu?ama erkek tabiatı yasak “delme”yi çok sever. fırsatını bulunca da bunu tatbik eder.doğrudur, kızlık zarı tastamam olup da “anal”itik açıdan ihtisas yapmış tesettürlü müminelere bile rastlanmıştır bu memlekette. eyvallah!heteroseksüel erkeklerin pek çoğu anal seksi “fantezi” boyutu dolayısıyla ister. heteroseksüel kadınların pekçoğu da “acılı” bu eyleme sıcak bakmaz. erkeği ve dişisi bunu isterlerse, onların bileceği bir şeydir.erkek eşcinsellerin ha babam “anal” ilişkide olduğunu yazmadım. ama sahilllerde el ele, göz göze gezip birbirlerine aşk şiirleri okuduğunu da söylemeyeceksiniz sanırım!haa, oralı vardır, tensel temas, okşama falan filan…lesbiyenler de de “aşkın” duygusal boyutu yaşanır elbet.”duhul” eşyanın tabiatı gereği olmayacağından dildolar ve bilumum alat edevat da devreye girecektir kuşkusuz.sarılma, öpme, okşama… her neyse… hiçkimse “homoseksüel” yaşam biçimini ve “lesbiyen” hayatı “heteroseksüalite”den üstün sayıp bunun propagandasını yapmadıktan sonra, istediğini yapmakta özgürdür.ne “homofobik”im ne de baskıcı bir hayat anlayışına sahibim…anlayamayanlara/anlatamadıklarıma ilanen tebliğ olunur…
arkadaşlar, E.M. Forster’ın Maurice adlı kitabını tavsiye ediyorum bu noktada. ben de bu kitap üzerine bir araştırma yazısı yazmak durumunda kalmıştım üniversitede. Ve eşcinsellikle ilgili tüm düşünce ve duygularım alt üst olmuştu.o zamana kadar toplumun öğrettiği yargılama tavrıma balyoz gibi inmişti bu kitapta anlatılanlar. ve bir roman olmasına rağmen, benim o zamanki odun tavrımı yıkmıştı.
STRAWBERRY75, “Maurice” yillar önce sinemaya da uyarlandı, Hugh Grant’ da oynuyor bu filmde 🙂
Yetenekli Bay Ripley ?
gaykedi, şimdi hatırladım, evet filmi de yapılmıştı. ama ben izlemedim – ki hugh grant’a aşığımdır! hay allah! depresif bir zamanıma geldi demek ki, evden çıkasım sinemaya gidesim gelmemiş:) sağol hatırlattığın için.ama inan kitabını okumak çok keyifliydi. bence okunmalı, filmi olsa bile.
@Mefkud
Yaklaşımını paylaşıyorum.
Her ikisini de ne üstün görmek gerek ne de aşağı, bunlar insanlık halleri :)ama çoğunluk içinde azınlıkların dini, dili, cinsiyeti, ırkı herşeyi daima hakir görülmüştür 🙁
Dr. Haydar Dümen’in bu konuda bir teorisi var. Bir programda kendisine yöneltilen bir soruya istinaden cevap niteliğinde aksettirmişti. Hoca der ki; Herhangi bir sebepten ötürü cinsel haz alması imkansız hale gelen insan, bunun yoksunluğunu çekmesin diye tenasül organları dışında vücudunun çeşitli yerlerinde erojen bölgeler ve zevk reseptörleriyle donatılmıştır. Cinsel tatmin, gerek kendi kendine sağlanıyor olsun, gerekse başkasına endeksli, her şekilde düzgün bir psikoloji için elzemdir. Tabii tam olarak seçtiği kelimeler bunlar değildi, ama fikir olarak söylediği budur, bilgilerinize sunarım.
Anal seksin acı verici bir eylem olduğu ve pasif partnere (eşcinsel erkekleri bilemem ama aynı olduğunu sanıyorum) zevk vermediğini iddia etmek doğru bir düşünce değil. Tam tersi genelde doğrudur. Yaklaşımla ilgili ve teknik bir hadisedir.
Yazınızın geneli ve özellikle de son bölümdeki kişisel fikriniz için tebrikler. Hiç boşu boşuna ne kendini ne de kadınları kandırmaya çalışsın bu arkadaşlar gerçekten. Bir de “bi kereden bi şey olmaz” cılar diye bi erkek grubu vardır ki bunlardan da kaçarak uzaklaşmak gerekir:-)
yazının başında eklenen ilk resimin kime ait olduğu hakkında bir bilgisi olan var mı ?
Eşcinsel koyunların küçükbaş hayvancılıkla uğraşan kişilere büyük zarar getirdiğini savunan ABD’li bilimadamları, onları nasıl heteroseksüel (karşı cinse ilgi duyan) hale getirebileceklerini araştırdı.Oregon Üniversitesi’nde eşcinsel erkek koyunların beynine laboratuvar ortamında elektrotlar yerleştirilerek neyin “farklı” olduğu araştırıldı ve hormonal dengenin bu durumda büyük rol oynadığı tespit edildi.Beyne enjekte edilen hormonlar, sonrasında daha önce gay olan erkek koyunların tekrar sürüye bırakıldıklarında dişilerle çiftleştiği görüldü.bu olay eşcinselliğin ciddi oranda genetik olduğunu doğruluyor buna da din adamları karşı çıkıyor, çünkü eşcinseller de yaratılışları gereği davrandıkları için günah işlememiş oluyorlar 🙂
koyunlara uygulanan yöntem insanlara neden uygulanmıyor peki peki @gaykedi
kim beynine hormon enjekte edilmesini ister ki? Bir de escinsellerin bunu kabul etmesi demek, bulunduklari durumdan hosnut olmamalari anlamina gelir. Acaba isterler mi?
ben zaten durumlarından hoşnut olmayanlardan bahsetmiştim sevgili razielz…
gnc; o resmi buradan aldım. kime ait olduğunu ben de bilmiyorum, ama modern tekniklerle yapılmış bir illüstrasyna benziyor.
@euqon perugino tarafından resmedilmiş mitolojik bir efsanedir.yerde oturan apollo onu süzen ise marsyas dır.bilgilerinize efendim 🙂
ressam hakkında da kıssacık bir detay veremeden geçemicem .pietro perugino italyan asıllı erken rönesanans ressamlarındandır.1400lü yıllarda yaşamış sanırsam şu mitolojik yunan tanrısı apolloya fena takmış kafayı bi aralar.bu resimde ahşap üstüne yağlı boğa çalışmasıdır[modern teknik ilistürasyon diil (:].şu an pariste louvre da sergileniyor.bilgilerinize efendim… 🙂
teşekkürler gnc 🙂
)? Şimdi ben ona desem ki, ‘Al sana 100 milyar, git şu herife bir kere ver’, belki gider o herife verir bir kere, 100 milyar iyi para… Ama ben desem ki ‘sana 1 trilyon, herif seni s.kerken zev alacaksın’, onu yapamaz.”Hahahahah çok iyi ya süper. Nerde vu yazarlar? Bahsi geçen bara biz de gittik almadılar içeri:)
Bilgi için teşekkürlerbitkiselbitkisel tedavibitkisel ilaçlarbitkisel ilaç