Adamın ya da “kadının” kafasını kırmak, suratını dümdüz etmek, façasını bozmak, yamultmak; yaşadığımız coğrafyanın hepimizce malum gerçekleridir. Memleket çocukları uzunca yıllar, uzak doğu dövüş sanatları içerikli sinemalara gidip, o dolduruşla çıkışta birbirinin kafasını gözünü yarmıştır. Bu alışkanlık her ne kadar kaybolmuş zannedilse de hayatın bir çok alanında hala sürmekte. Bu nedenle bu blogun departmanı “çık lan dışarı” zaten…
“Çık lan dışarı” başlı başına bir fenomendir. Bulunduğunuz ortamdan, tartışmaya başladığınız mekandan, hasmınızı dışarıya çağırırsınız. Maksat ortamın huzurunu bozmamak, amiyane delikanlıca “biz kozumuzu paylaşalım ama içerdekiler rahatsız olmasın” demek.
“ben senden korkmuyorum ama burada gösterişe lüzum yok” demenin lan’lı da olsa, dürüst ve kibar halidir “Çık lan dışarı” .
Çok dürüst bir tavırdır açıkçası. Senin burada façanı bozarım demekten çok daha dürüsttür… Faça gösterişsiz bozulmalıdır,‘tavuk’lar gibi ortalıkta gırtlaklanarak değil!!
Bizler “güüüç bende artııık” nidalarıyla büyüdük , sürekli gölgelerin gücü adına bişeyler yaptık . HE-MAN ve ahalisi hayvanadam-iskeletor – her dizinin sonunda sevgi mesajları veren orko bize kendimizi savunmayı öğretti ; sihirli kılıcımız olmadığını çok sonra öğrendik ama olsun dövüş dövüştür…
Yine aynı dönemin efsane çizgi filmi voltron…
-ben kollarını oluşturuyorum
-ben gövdesini oluşturuyorum
-ben … diye giderdi ; 4 ayaklı koşan garip yaratıklar birleşince dünyayı baştan yarattıklarını zannederlerdi ,böylece mutlu olurlardı oysa O da kaypaktı çünkü düşmanlarında olmayan tek özellik ışınlanma özelliği voltron-da vardı çok darda kaldığında düşmanın arkasında bitip onu yok ederdi yine de olsun dövüş dövüştür .
Saçından sürüklemek , burnunu kırmak ,midesine okkalı bir yumruk geçirmek ,kafa atmak ,yüzünü dağıtmak ,bacak arasına tekme savurmak bunlar sokak dövüşçülerinin en baba hareketleridir ; sokakta her şey mübahtır önemli olan teke tek dövüşmektir ama onunda kendine has bir takım kuralları ve jargonu vardır ; bu kuralların bir çoğu fight club ta işlenmiştir
Tyler Durden ve Jack bir gün zevk için kavga etmeye başlarlar, bir kaç delikanlı bu kavgayı izler ve bu Fight Club’ın başlangıcı olur, Fight Club gün geçtikce büyür. . .
İşte sokak dövüşünde uyulması gereken kurallar :
Kural 1: Fight Club hakkında konuşmayacaksın !
Kural 2: FIGHT CLUB HAKKINDA KONUŞMAYACAKSIN !!
Kural 3: Kavga sırasında biri ‘yeter’ dediğinde kavga bitmiştir.
Kural 4: Bir kavga sadece iki kişi tarafından edilir.
Kural 5: Aynı anda sadece bir kavga edilir.
Kural 6: Ayakkabı ve ve bel üstü giysiler çıkartılır.
Kural 7: Kavga sonuna kadar devam etmelidir.
Kural 8: Fight Club’de ilk gecen ise kavga etmek zorundasın.
ve kavga baslar…
Adamın ya da “kadının” kafasını kırmak aslında gerçek bir sanattır. Üstad kareteci Matsumura’yagöre “Sözde stillerin takipçileri düzenli olarak çalışmazlar, kazanmanın yollarını arayarak, insanlarla münakaşa ederek ve belki de rahatsız ederek, oraya buraya gidip gelirler,kendilerine vazife olmayan bir çok konuda fikir beyan ederler, huzur bırakmazlar yani hem üretmeyip hemde üretene tü kaka derler Hepsinden önemlisi ise bedensel zarara neden olarak ana-babalarını ,ailelerini ve ‘site sakinlerini’ utandırırlar.Örnekleri çok bakınız hatta parmakla gösteriniz …
Ama gerçek dövüş sanatçıları yolunu şaşırmaz,
kendi kalbini kontrol eder, Düşmanının düzeninin bozulmasını bekler,
Kendini sakinleştirir düşmanının heyecanlanmasını bekler,
Düşmanının kalbini yakalar , Böylece onu yener.
Ustalığı arttıkça, herşeyi yapabilir ve yolunu şaşırmaz ,
Vahşi bir kaplanın ruhu ve uçan bir kırlangıcın hızı doğal olarak gelişecek ve böylece bütün saldırganların üstesinden gelebilecektir.
Memleket çocuklarının diğer kahramanlarına bir göz atalım isterseniz ; bu işin piri Bruce Lee dir
Bildiğimiz gibi O bir cinayete kurban gitti ama burda bambaşka bir şekilde anlatılıyor ölümü ,,,
ve karşınızda
jackie chan
Jackie Chan, müthiş akrobat ve karate tekniğiyle (her sahnesini kendi tasarlıyor, asla dublör kullanmıyor ve elini kolunu sallaya sallaya dümdüz duvara tırmanabiliyor) rakiplerine göz açtırmamaya başladı. Ama gelin görün ki filmde tam bir harekete konsantre olmuşken öyle bir espri yapıyor ki gözünüzde ejder olan Jackie bir anda maymun oluyor .
Sıra geldi Steven segal‘a
Japon dövüş sanatları konusunda uzman olan Steven Seagal, aksiyon filmlerinin vazgeçilmez isimlerinden biri. Segal filmleri, yüksek dozda şiddet içeren filmler olmakla beraber, ruhani konulara yer vermeleri, çevre duyarlılığı gibi sosyal konulara eğilmeleri ile benzerlerinden ayrılmakta.
dövüş sanatlarının tarihine bakacak olursak M.S 540 yıllarına dayandığını görürüz . Bütün dövüş sanatlarının hareketleri Hindi-Çin ikonografisindeki 18 ana hayvanın (ejder, kaplan, yılan, turna, maymun, peygamber devesi, leopar vb.) hareketlerinden esas alınmıştır. Hangi dövüş sanatı olursa olsun, talebe sıfırdan başlar, birbirine benzer kademelerden sabırla geçerek fiziksel ve mental seviyesini yavaş yavaş yükseltir. Bu yükselme seviyesinde de aslında edinilen kazanç izafidir. Tıpkı bir okulda sınıf geçen talebelerin aldığı notlar gibi; kimisi 5 alır ve sınıf atlar; kimiyse tam not olan 10 ya da buna yakın baremlerle seviye atlar. Fakat hepsi de atlamıştır: 5 alan da , 10 alan da atlamıştır… Kademeleri geçer ile mükemmel arasındaki grup kateder. Ve nihayet dar köprüye gelinir. Bu, artık talebenin, o güne kadar kullandığı araçları yenileriyle değiştireceği yere çıkan dar yoldur. Aslında pek çok kimse bu dar köprüye ulaşır, fakat pek azı oradan geçebilir. Dar köprüden geçmek için, öğrenilerin haricinde pek çok şeyi de bilmek gerekmektedir. Olgunluk, bilgelik ve dahası genel kültür gerekecektir.
Ana başlıklarla toplamak gerekirse taekwondo
tae; Ayak, kwon; El anlamına gelmektedir. do ise, ahlak ve fazilete ulaşmak için takip edilmesi gereken düşünce ve davranış biçimi demektir.
Taekwondo kelime anlamıyla el ve ayaklarla uygulanan savunma ve vuruş tekniklerinden oluşan, sporcuda ahlaki değerlerin yüceltilmesine katkıda bulunan bir spor dalıdır.
aikido ‘da direnmek yok , boş yere kuvvet sarfetmezsiniz iç enerjinizle fiziği birleştirip sonuca ulaşırsınız .
full contact , judo ,karate do , kung fu (şener şen ‘in kulakları çınlasın’)
Artık bu yazıyı bitirmenin vaktidir;
Üstad-ın biri şöyle demiş zamanında :
‘Kıskanç olmayın, paylaşmayı bilin, kimsenin onuruna zarar vermeyin ve iyi yolda, mantıklı bir şekilde bağlılığınızı ispat edin. Unutmayın ki, bağlılık hiçbir zaman tartışma edilemez; ya vardır ya da yoktur… Belli düzeye ulaşanlar için vardır da, hala kendine bir çekidüzen verememiş olanlar için de yoktur’
Bende diyorum ki,,,
Eğer biri size meydan okuyorsa asla kaçmayın, beklemeniz gerekiyorsa bekleyin onu sesiz ve derinden takip edin zamanı geldiğinde ölümcül vuruşunuzu yapın ; bırakın ruhunuz serbest kalsın bütün ruhsuzlara inat …
Çok daha başka ve keşfedilmemiş konularda buluşuncaya dek hoşçakalın.
Hepinizin gözlerinden öpüyorum
yorumlar
Bazı linkler yanlış verilse de yeni kullanıcılara örnek olabilecek hoş bir blog. Yazanın eline sağlık. 🙂
adına kümesler inşa edilesi kıymetli üye FuckawayBride.
mücadele ruhunuza hayran kalmakla birlikte, biz ölümlü site sakinlerini durduk yerde kışkırtmak ve zeka küpü sitemizi kanlı bir arenaya dönüştürmek ne kadar gerekli veya ne kadar akıl karı bilemiyorum. bu konuda ciddi şüphelerim var. yani diyorum ki yazınızın ne derece başarılı ve öldürücü olduğunu ifade edebilmek için çok mu gerekliydi o linkleri vermek?
yine de justine’den yeterince sıkılmamış olduğunuzu farketmek ve de tabletlerin fena halde işe yaradığını, araştırma-inceleme-resimekleme hususunda hayli yol katettiğinizi görmek beni üzmez, en fazla gurur verir. yürekten tebrik ediyorum. (ancak umarım bu sadece bir dönem ödevi olarak kalır ve hayatınızın hiçbir döneminde dövüş sanatlarına başvurma ihtiyacı duymazsınız.)
fakat şunu da itiraf etmeliyim ki, evet, haklısınız, hatalı vuran bendim. tabletlere ek olarak, sakinleştirici fitil de (sabah-akşam, 4 doz) yazmış olsa idim, belki de linkler konusunda daha özenli olacak ve böyle lüzumsuz savaş naralarıyla maziyi eşeleme gafletine düşmeyecektiniz. ama olsun. yine de hiçbir şey için geç değil. bahsettiğiniz üstad-bilgelerden biri de şöyle der: “pencereye git. ağaçları dinle. yalnızca hava içinde yaşadığımız. altedecek bir şey yok.” reca ederim siz de balkona çıkıp biraz nefes alın, biraz rahatlayın ve iç enerjinizi fazla bozmayacaksa bu konuyu kapatalım.
yok, eğer ‘sana ne benim sinirimden, zktr git’ diyosanız da ne diym, voltronlar yesin sizi e mi!
olmuş biraz fight club şeklinde. hata değil de eksik daha çok. Üçüncü kural daha çok şöyle bir şey:
3. taraflardan biri dur derse, ya da bayılırsa ya da yumruk piskopatı olursa kavga sona erer.
yani birinin dur demesine gerek yok ve fakat yumruk manyağı olan da yumruk manyağı olduğunun farkına varmalı ve eşek dahil (kaplan da olabilir mesela) herhangi bir hayvanın jenital organlarına ekstra sıvı takviyesi yapmamalıdır.
Bu doğrultunun aksine yapılan çalışmalar Fight Club örneğin de de görüldüğü gibi yersiz olarak kabul edilebilir.
Birde Voltron’a kaypak diyen zihniyet, şöyle bir silkinmeli kendine gelmelidir.
Voltron’un nice niteliksiz, çirkin ve özü itibariyle işe yaramaz canavar karşısında zaman zaman esrik kaldığını sadık izleyicileri bilmektedir. Söz konusu canavarlar bir çok kere Voltron’un birleşmesini önleyip 4 veya daha az aslan durumunda saldırıya geçmişlerdir. Bunun için sessiz ve derinden çalışmalar yapıp on bin türlü hile denemişlerdir. Peki sonuç ne olmuştur? Tabii ki Voltron kazanmıştır. Neden? Çünkü Voltron niteliklidir hatta niteliğin önemsenmediği bir galakside niteliğin yegane askeridir. Bu bağlamda “ışınlanma” adıyla anılan durumun kaypaklık değil güzel bir nitelik olarak görülmesi gerekir.
Ne de olsa Voltron’un içinde yaşamak durumunda olduğu galakside nitelikli ya da ince şeyler söz konusu olduğunda kafaları karışan ve bu kafa karışıklığını sinire döken bireyler vardır. Daha da korkuncu bu bireyler sayıca çok çok fazladır. İşte bu nedenle 5 aslanla koskoca vasat bireyler galaksisine kafa tutan Voltron’a ek bir özellik çok görülmemelidir.
Birde kaplanı ruhunun yönlendirdiğini iddia etmek gerçekten manasız olmuş gibi geldi bana. Kaplan ruhu yüzünden gördüğü her şeye saldırıyor ve büyüktü küçüktü demeden parça parça ediyorsa, öyle ruh düşman başına demek düşer bana.
sayın runawaybride ve tabii ki justine… hep boole devam edin
He-Man, Voltron, Bruce Lee Jackie Chan, Seagall karate hayt huyt gudik mevzular içinde Fight Club’ın ne işi var be. “Abi şimdi Tyler Durden var çok güzel dövüşüyo bu adam yaşasa Bruce Lee yi bile döverdi vallahi kuralı muralı klübü falan da var bu Tyler’ın..” Bu mudur bir başyapıttan akla kalan. “Çık lan dışarı” denmek istenip denememektedir. Yerine Justine okunup sakinleşilmeye çalışılmaktadır.
justine anti-blog yazarak yıkar ortalığı diyorum.
umuyorum. 🙂
(kavga değil tabii güzel blog)
size ne diyebilirim ki inanın bu kadar üzülüp bu kadar kışkırtılacağınızı bilsem o linkleri yine girerim yine girerim…
Bana tavsiye ettiğiniz üstad bilge sözünde inanın gözlerim yaşardı, ne muazzam sözler bütünü , o ne dahiyane yön veriş bir de sizin klavyenizden çıkınca tadından yenmiyor sevgili justine ,reca ederim önden siz buyrun balkona .nefes al nefes ver burundan derin hah oldu !
Yalnız bu kadar kolay kaçamazsınız sürekli dönem ödevi cümlesini telaffuz etmenizden cesaret alarak
^^altedecek birşey yok sadece hava değil mi içinde yaşadığımız^^ cümlesini 100 kere yok çok zalimce 50 kere defterinize yazmanızı reca ediyorum …
Tablet ve fitil kısmına gelince sizde çok fazla yan etkisini gördüğüm için özür dileyerek kullanamayacağımı bildirir ; son cümlenizi ise oldukça yakışıksız bulduğumu belirterek nice bloglara justine demek istiyorum izninizle…
olhor (voltron’ın başı sanırım ?yanılıyorsam düzelt lütfen ) oldukça gereksiz ahkamına üzülerek cevap yazamıycam ama sen saçmalamaya devam edebilirsin ne de olsa benim blogum şimdiye kadar voltronsuz bir blogum olmadı (kambersiz düğün gibi)
down ;sanırım daha yenisin .
Senin baş yapıtının bu sitede boku çıkarılmıştır geçen zaman içinde .
Artık yazdığımız bloglara ek açıklama koymak lazım zira algılama ve anlama oranı bayağı düştü …
bu yazının ek açıklaması ne olabilir bakalım ;blog konusu fight club diildir ,filme takılmayınız o filme sadece sokak dövüşünün kuralları için başvurdum …
ahkamınız bana o eski şarkıyı hatırlattı nedense sevgili kaçak gelin. Efendim öncelikle bana Voltron’un başı diyerek yanlış bir belirleme yapmışsınız ve fakat korkmayın sizi affediyorum zaten başından beri çizgi film kültürü az olan insan portresi çizmektesiniz. Voltron’un bir başı yoktur olamaz sevgili kaçak gelin, 5 aslanın birleşmesidir aslolan, konu Voltron olduğunda. Gerçi bunları size anlatmanın çok yararsız olacağı yönünde bir his de var içimde.
Birde devşirme ve yeni olduğunu tahmin ettiğim tavrınız sizcede iyi bir şeyin kötü bir kopyası değil mi? örneklerle açıklamak gerekirse bir nevi Creed’i değil misiniz Pearl Jam’in?
Kısacası yeni yeni keşfettiğiniz alaycı ve ironik tondan kale yapanlar var aramızda, bu nedenle yaptığınız tereciye tere satmak gibi bir şey olmuş daha çok.
Hatalarınızı düzeltmek artık beni yormaya başlamış olsa da son bir şey eklemeden geçemeyeceğim, fight club adının da belirttiği gibi “Dövüş Kulübüdür” bu nedenle sokak dövüşü kuralları için söz konusu kitaba (Chuck Palahniuk, Paper Back, 208 sayfa, 10.40$, Türkçesi de yanılmıyorsam Ayrıntı yayın evinden Dövüş Kulübü ismiyle basıldı) ya da filme baş vurulamaz, mümkün değildir ve evet, her şeyiyle mantıklı cümle kurmak mülkün temelidir olmalıdır. Saçmalama konusunaysa pas geçmek zorundayım.
Vaktim var, sizin gibi eğlenceli bir özne de hemen karşımda duruyor, o nedenle birbirimize “ah ne saçma, ah aman allahım senin ulusal yayın tecrüben de yoktur şimdi” gibi kıtırlar atmadan sonsuza dek ahkamlaşabiliriz gibi geliyor bana.
siyah aslandan sevgilerle.
yılınn sazanı olarak konuya karışmadan edemedim. voltranın başı vardı en son başını oluşturuyorlardı. hatta bu bir espiri konusudur. 🙂
neyse dövüş devam etsin. çekiliim aradan.
Çok duygulandım bu yazınız karşısında Runaway Bride, gerçekten bir önceki bloğunuzdan bu yana kendinizi epey geliştirmişsiniz, okurken eğlenebileceğimiz, belki de düşünebileceğimiz bir örnek eser çıkartmışsınız ortaya. Gerçi bunun için geçen zaman zarfında şöyle orta halli bir yazar orta büyüklükte bir roman çıkartabilirdi ama olsun. Beni tek üzen şey ise motivasyonunuz oldu. Şöyle ki: sizi motive eden şeyin sokak kavgasından ziyade yazma – paylaşma dürtüleri olmasını öylesine arzu ederdim ki. Ha bu arada Voltron arkadaşlarıma da teessüf ediyorum, bence bu güzel yazıya daha olumlu yaklaşmalı, hevesinizi kırmamalıydılar. Başarılarınızın devamını dilerim.
Voltron’un sol bacağı.
bi kere voltron da birleşen 4 değill 5 aslandır.tevellüttünüz yetmediyse yada izlemediyseniz bile web site sini bulmaya yeten genel kültürünüz keşke siteyi biras kurcalamaya da yetseydi. voltron sayesinde 5 kişi olup kavgaya girmeyi ve birlikte hareket etmeyi öğrendik.büyük kavgalar kazandık, kendimizden güçlülerle başettik.her nekadar macross manyağı isem de kendilerine saygım ve sevgim büyüktür. gel kuyruğu ol deseler bir an duraklamam. o yüzden kıskandım sizleri olhor ve ingilizanahtarı beyler..
saygılarımla
dünya kuvvetleri
rick hunter
Valla diğer 2’nin kim olduğunu bilmiyorum ama “justine, ingilizanahtarı ve olhor” gerçekten Voltron’sunuz. Hiç ortalıkta görnmüyor, ses seda çıkartmıyorsunuz ama içinizden birine bir dokundurma olduğunda hemen toplaşıyorsunuz. Evet dayanışın! Ama artık bu bana Voltron’dan çok “Hafif’te Justine ablaya saldırmışlar ingilizanahtarım, kahveden arkadaşları topla yaralım ortalığı” durumunu daha çok çağrıştırıyor, afedersiniz!
tutumunuzu esefle kınıyorum sayın olhor! bende sizin hatalarınızı düzeltmek durumundayım çünkü voltron’un bir başı vardır ve evet çekirgenin dediği gibi voltron’un bu baş hikayesi zamanında pek çok espriye konu olmuştur ama tevellütünüz itibariyle bunu hatırlamanızı beklemek ya da benim doğru yazmış olabileceğim ihtimalini kabullenmenizi beklemek yanlış olur ,,,
Bir diğer düzeltmeniz ki bu da garip ; sokak dövüşü kurallarını niçin fight club’tan (filmden yada kitaptan) aldığım.
Bildiğiniz başka bir kural varsa lütfen bizimle paylaşınız blogların amacı bu diil midir ? herşeyi biliyorum diye bir blog yazılmaz sayın olhor, bildiklerimi paylaşıyorum hadi sizde ekleyin sloganıyla oluşur (paylaşalım çoğalalım gibi ahah)doğru mudur?
Gelelim ironik tavrıma ;
nabza göre şerbet vermek deyimini duymuşsunuzdur sanırım bu genç yaşınıza rağmen onun gibi birşey .
Aslında blog-ta bahsedilende bir nevi böyle birşey .
Karşındakiyle silahları eşit hale getirmek ya da daha amiyane bir tavırla anlatacak olursam ‘anladığı dilden konuşmak’Hah işte tam bu karşılığı…
Hele O insan hayatını konuşarak kazanıyorsa , kelimelerle oynayarak herkesin anlayacağı bir dilde konuşabilir sanırım .
Eğlenceli özne yakıştırmanızı nesne olmanız koşuluyla kabul edebilirim ancak şimdi bize bir de yüklem lazım ki anlam oluşsun…
Sonsuza dek ahkamlaşma konusunuysa pas geçmek zorundayım .
Tanrı sizi korusun
Ve sevgili ingilizanahtarı
uzun bir aradan sonra sizi yine duygulu bir şekilde görmek beni sevindirdi .Ama yine bir konuda beni yanlış anlamanız açıkçası biraz üzdü .Şöyle ki: beni sokak kavgasının motive ettiğini yazmışsınız halbuki bir çok motive edici unsur vardı bu yazıyı yazarken etrafımda, yazma-paylaşma dürtüsü çığ gibi büyüdü içimde. Takdir edersiniz ki insana bir kere bu dürtü gelmeye görsün ne dur bilir ne durak
Paslanmaman dileğiyle ,sevgimle…
Benim anlamadığım konu, bu uzakdoğu savaş sanatları olayında her 5 yılda bir modanın değişiyor oluşu. Diesel Jeans gibi her sene başka bir felsefe yapıyorlar kendilerine. Ben bebekken Jei-jit-su rüzgarı esiyormuş mesela, sonra Full Contact geldi, akabinde bütün salonlar Kung Fu’ya geçti, sonra Thai box, Aikido falan derken bu sanat işi iyice karıştı.
Bi de anlamadığım şu var: Bunların arasında bi tane olsun “yüzyılların engin bilgeliğinin”, “Konfüçyüs’ün öğretilerinin” falan eseri olduğunu iddia etmeyen mütavazı bi şey yok mudur? Bu adamlar bu kadar felsefeye düşkünse neden birbirlerini kesiyolar 100 yıldır Mançurya’da, Kamboçya’da, Tayland’da, şurada, burada?
Ama Runawaybride’ın Şener Şen’i hatırlatması iyi oldu, Hababam serisinin en komik sahnelerinden biridir hakkaten onun Kung Fu dersleri..
herkes olaya bir şekilde dahil olmak istiyor ama panikten olsa gerek yanlış yerlerden girmeye çalışıyor . Sevgili redstar yazımın neresinde voltron’un 4 aslandan oluştuğu yazılmakta ? cümlemi bir daha ısrarla okumanızı tavsiye ederim gözünüzden kaçmış olmalı hem de tevellüte rağmen …
RunavayBride Hanım kızım, makalenizin cazibesine kapılıp mevzuya müdahil olmak, bir nebze de olsa fikrimi beyan etmek lüzumunu hissettim. Ümit ederim ki, fikrimi beyan ederken zat-ı âlinizi müteessir etmiş olmam. Acizane söylemek istediğim şudur ki; makalenizde, ata sporumuz olan güreş müsabakalarından hiç bahsetmemişsiniz. Halbuki, en az ecnebi orijinli dövüş müsabakaları kadar enterasan olan güreş sporu, son devirlerde hakettiği alakayı görememektedir. Bu konuda da akranlarınızı aydınlatan bir makaleyi kendinize has üslubunuzla yine sizin kaleme almanız fevkalede yerinde bir hareket olacaktır. Memleketimizin sizin gibi münevver hanımlara ihtiyacı vardır. Bazı densizlerin sergilemiş olduğu lüzumsuz kritikler sizi asla ve kat’a yıldırmasın. Atamızın da dediği gibi muhtac olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.
numb: böyle bir mantığı sizin yürütmüş olmanız beni çok şaşırttı. niye böyle bişi yazdınız ki??
oldukça avam bir şekilde bahsettiğiniz üyelerin, beni herhangi bir saldırıdan korumak için yazmış oldukları tek bir cümle yok ortada. durduk yerde bir arena yaratarak voltron hadisesine dalan ve o üyelerin her birini lüzumsuz taciz eden fuckawaybride, o üyelerin her birinden cevap geleceğini daha yazıyı yazarken biliyordu ve istediği de buydu zaten. gurur duysun kendisiyle, ne mutlu ona ki emeline ulaştı. umarım kuyruk acısına merhem olur. ancak eğer ortada herhangi bir koruma veya gereksiz vazife üstlenme gibi bir durum varsa, bu ancak sizin yan kahveden koşarak gelmenizle açıklanabilir.
genelgeçer: bu arada yersiz eşelenen voltron hadisesinin, espri (yani hümor, mizah, nükte, ironi, matrak, taşak, ti vb) menşeili olduğunu ve bunu ciddiye alıp aleyhine ‘aldım verdim ben seni yendim’ içerikli yazılar döşenmenin ve böylesi hafif bir sitede lüzumsuz ağırlık yaratmanın feci bir trajikomedi olduğunu söylememe de gerek yok sanırım.
fakat yazı sahibiyle paylaşacak ne kozumuz olduğunu, sınırsız gri hücreme rağmen, hala anlayabilmiş değilim. bir tür kabusa dönüşmeye başladı. kendimi, holivud yapımı ucuz gerilim filmlerindeki ruh hastası mürebbiyenin kanlı bıçağından kaçan aile bireyi veya dev köpekbalığının sessiz ve derinden takibi altında kalmış sörfçü gibi hissetmeye başladım.
sorun eğer kedigiller konulu yazıyı beğenmemiş olmam ise (böyle bir hırs olabilir mi yarabbi?), tamam, artık itiraf ediyorum, yeniden okuduk ve çok beğendik, süper bir yazıydı, yazanın ellerine sağlık, nice köşelere başyapıt, nice kedilere manifesto olsun, bununla da kalmasın, kutsal kitaplarda adı geçsin, uğruna nice tavuklar kurban verilsin, nice horoz dövüşleri tertip edilsin, kıssadan hisse olsun, cümle aleme şiddet yoluyla ilan edilsin, karşı çıkanın tez boynu vurulsun.
yalnız yazısı beğenilmeyen ve çürüğe alınan her üye benzer tacizi uygulayacaksa, önümüzde hayli çileli ve eziyetli günler var demektir.
yarmayı analım
İnsanların bir okulu bitirmesi ne hoş…
Bitirme tezleriyle bilgilerini göstermesi…
Fakat cahil cühelalar, insanı bir adım ileri götürecek her hamlede korkması da bir o kadar acı…
Zaten hepimiz birşey bilmiyoruz, birbirimizi eğiterekten yaşamı öğrenmeye çalışıyoruz…
Genel itibariyle insanlara kötü davranma moda şu aralar…
Her konuda birbirini kötüleme, tekerine çomak sokma, voltrancılık oynama… herşey var…
Yapıcılıktan öte, yıkıcılıktan yana…
Bu ve bu; insanlar için bünye bozucu, atom reaktörü, HIVirüsü, uluslararası aranan bir terörist etkisi göstermekte…
herkes olaya bir şekilde dahil olmak istiyor ama panikten olsa gerek yanlış yerlerden girmeye çalışıyor panikten değildi o aslında önyargıdandı 🙂 hata yapmışım özür dilerim ama eminim bu konuda avukatınız benimle irtibat kuracaktır…
Öncelikle bütün kardeşlerimin geçmiş kebap/kavurma bayramını kutlar ahkamıma geçerim.
Blog konusuyla ilgili görüşüm şu, yumruklarını konuşturmadan bişey elde edemezsin, herşey sonuçta orda biter, yani her koşulda kavga etmen gerek diye bişey yok, ama karşındaki sana istediğini yaptırmak isterken bi noktadan sonra mutlaka fiziki güç uygulamak isteyecektir(Bknz: bu ülkenin sokakları, abd, ırak..), o noktada onu hakladın mı olay biter.
Şunu da ekleyim, bu dediklerim işin savunma yönüyle ilgili, yani birini bişeye zorlamak için de kuvvet uygulamalısın diye bi düşüncem yok, heralde bu uzakdoğu savaş felsefelerinin derinlikli yönü de bunla ilgili, yani sen kaliteli bi insan ol, ama hala saldırıya uğrarsan, defet.
Dağılıyor ama FightClub’la ilgili bi ekleme yapmak isterim: Filmin bizim gibi ülkeler için havada kalan bi yönü vardı, filmin geçtiği ortamda kavga çok sıradışı/radikal bişey, hatta adamlar ömür boyu kavga edememe riski taşıyolar, ama buralarda kavga hayatın gerçeği, onun için sebepsiz kavga o kadar şok edici bişey değil, yani, acaba hayatı boyunca hiç kavga etmemiş bi site sakini var mı??
Voltron‘suz bir tek yazım olmadı, kışlar ise bana haram demişsin, ee orta yerde voltron diye bağırırsan, gelir tabi. Kedilere övgü yağdırmıştın ama şimdide 4 ayaklı koşan garip yaratıklar diyerek, kedi görünümlü voltron süvari araçlarını aşağılamışsın.
Bu yazının tek amacı belli ki, voltron’u, özellikle justine’i kışkırtmaktır, dövüş sanatları falan hikaye. Görev başarıya ulaştı, voltron kışkırtıldı ve tüm sitenin gözü önünde küçük düşürüldü.
Artık daha mantıklı yazılar bekliyoruz senden, mesela zen budizm’i olabilir. Unutma ki yazdığın yer hafif.org, kaliteli şeyler okumak isteriz hepimiz, kin ve nefret dolu şeyler değil.
bir keresinde 20-25 kişi birden üzerime yürümüştü. onu saymazsak hiç kavga etmedim.
🙂
konuşarak hallederim genelde sorunu. 🙂
o kadar gevezeyim ki sonunda ya vazgeçer ya da unutur karşımdaki :))
kavga etmedim hiç tabi dayakta yemedim:) Sataşmazsan sataşmıyorlar, gerçekten…
madam justine sınırsız gri hücrelerini biraz yoklarsa taciz ve kışkırtma kelimelerinin kendisinin göbek adı olduğu gerçeğine ulaşacaktır
Bir horoza aşık olmadıysanız ya da paşa dedenizden bir tavuk çiftliği kalmadıysa benim kaplanlarıma karşı girişmiş olduğunuz süper tavuk blog-unuzun amacını sizin cümlelerinizle size iade etmek durumunda kalıyorum ;
– üyelerin her birini lüzumsuz taciz eden justine o üyelerin her birinden cevap geleceğini daha yazıyı yazarken biliyordu ve istediği de buydu zaten. gurur duysun kendisiyle …
Ben sizi emelinize ulaştırmamıştım gerçi yani af buyrun ama mastürbasyonunuza katılmamıştım .sessiz kalmayı tercih etmiştim .(düüüttt ! madam justine’in bana karşı asla takınamayacağı tavır! evett doğru cevap şak şak şak )
böylesi hafif bir sitede lüzumsuz ağırlık yaratmanın feci bir trajikomedi olduğunu söylememe de gerek yok sanırım demişsiniz; ahh madam justine şu cümlenizin kendinizle ne kadar çeliştiğinin farkında olsanız keşke O da bir erdemdir…
bol bol rezene çayı için , kendinize iyi davranın olur mu
@winmaker
‘Unutma ki yazdığın yer hafif.org, kaliteli şeyler okumak isteriz hepimiz, kin ve nefret dolu şeyler değil’
demişsin ;
O kadar taraflısın ki sana birşey söylemeye dilim varmıyor ama yazı bu cümleyi haketmiyor ! Hatta çok gereksiz bulduğum ahkamından şöyle bir sonuç çıkardım ‘hey voltron hani beni aranıza almıştınız heyyy ben de burdayım işte ‘
umarım yanılıyorumdur
ne saçmalıyosun sen ya? kafayı mı yedin nedir? sıradan bir sanal sitedesin, kendine gel biraz.
tavuk blogunun yazılma amacı sizin salak kaplanlarınız filan değil, bizzat sizin ve eşdeğerlerinizin ‘kolaysa otur da sen yaz bi yazı da görelim’ talebinizdi. ben tamamen sizin istekleriniz doğrultusunda hareket ettim. kışkırdıysanız o sizin sorununuz, benimle ilgisi yok.
hayatınızı konuşarak kazanmanız da ayrıca beni ilgilendirmez, fakat benim yazdıklarıma benzer bir şey yazabilmeniz için dil ile beyin organlarının birlikte kullanılması anaşarttır. dolayısıyla sadece kendi kulvarınızda debelenmeniz sizin açınızdan daha faydalı gibi görünüyor.
dip not: benim taşağa aldığım tek üye siz değilsiniz, bu kadar üstünüze alınmanıza hiç gerek yoktu. hatta kedi yazınızdan başka bir yazınızı da hatırlamıyorum. varlığınız ve yokluğunuz benim için aynı şey. mümkünse düşün yakamdan.
ahkamlarınızı sırayla okudukça tamamen kontrolden çıkmış olduğunuzu görüyor ve bu duruma çok üzülüyorum ;üslup değişimleriniz son derece kaygı verici…
Bir sonraki ahkam ‘senin saçını başını yolarım, ağzını cart curt’ olmasında sevgili justine nitekim burası sizinde buyurduğunuz gibi bir sanal site …
P.S : Adaçayı da olur
haaaaaaaaaaayyyyyyyyyyyyyyyytttttttttt
hooooooooooooooooyyyyyyyyyttttttttttttt
aaaaaaaaaaahhhhhhhhhhhhh
muaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahhhhhhhhhh
haaaaaaaaaaaaarrrrrrrrrrrrrrrrr
haaaaaaaaaayyyyyyyyyyyy
yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
mesaj aracılığı ile yapsak daha gusel olmaz mı böylece biz de 29 tane dovusle ilgili ahkam var diye girip okumayız saf saf.
ruhani konular ve çevre duyarlılığı.. hay allah yanlış anlamışız. segal filmlerindeki derin anlamları göremeyenlerin, bu blogdaki büyük bilgi birikimi paylaşımını da anlamaları mümkün değildir tabi.
sokak dövüşünün kuralları vardır. şöyle oluyor galiba:
-şşt
-ha?
-ne bakıyon lan?
-şşt demedin mi?
-her şşt diyene bakıyon mu lan!
ya da “ne bakmıyon lan!” da olabilir. kuralları vardır tabii ki, en az üç katı kalabalık değilsen kimseye sataşmayacaksın. ne kadar faydalı bir eser yahu. tarlabaşına gidip okutturacam hepsine kuralları and şeklinde.
LesClaypool kardeşim, kavga o kadar da radikal bişey değil o toplumda. bu toplumda da tacize karşılık vermezsen hayatını tek bir yumruk atmadan geçirebilirsin. eminim ki vardır birsürü kişi kavga etmemiş. ve amerikada uğrayacağın taciz oranı, buradakinin o kadar altında değildir.
olmasın deriz hep. ama olacaksa da olsundur. oky’nin bir günlüğü vardı, çok tartışılmıştı. eski biraz, bulamadım şimdi.
Cuma günü hiç bir şey yazılmamış. Ben okuyordum oysa.
kadın kısmısı garışmasa böle şeylere böle şeylerde çıkmaz.Kavgalarda onların yüzünden çıkmıyomu zaten.Bakın kavgaların 72% hep gadınların yüzünden çıkmış.Bu gızgardaşımızda otursa evinde,ev işlerine baksa olmayacak.Hep yabancıları örnek vermiş,birde bu kavgaların çogu yabancılara özenmeynen oluyor.Bu gızgardaşımızda yabancılara özenmiş yazmış.
Kavga edilmesi gereken bir olay.
Dövebiliyorsan döversin. Dövemiyorsan efendi efendi dayağını yer gidersin.
Budur…
“tüketici”likten kurtulmak için bedensel acılarla yeniden doğmak gerekir.
tam anlayamadım. kendimize işkence mi yapalım? açar mısın mornehir…
hindular gibi çivili yatak mı… mevlevilerin çile odaları vardı.
tüketicilikten kurtumak gerekir tabii. o ayrı mevzu. ama tırstım şimdi bak.
pagan:bu benim diil Chuck Palahniuk hoca efendinin görüşüdür. ayrıca tüketiciliğimizden kurtulmanın bedeli kırık bi bilek,yarılmış bi kaş,bol dikişli,yaralı bedeli bi bünye olsun,varsın olsun..hindular, mevleviler ve bilimum hede hödöler zaten tüketici değil,bireysel acılar değil kollektif dövüşler 🙂 yüzleşelim diyorum,kaçmayalım diyorum,bünyemizi zorlayalım öleceksek ölelim,dövüşelim,reddedelim bilimum totaliterliği..
bu iş öyle kadıköydeki büfeden sosisli yemeye benzemez. (canım çekti ha)
Bak izah edim, kavga ederken karşındakine sevgiyle yaklaşan, ona sevgiyle vuracan. işte böyle bişey… herhalde?! bilmiyorum…
“Fight Club” mı anlatılmaya çalışılıyor burda, bana mı öyle geliyor? Tüketicilikten kurtulmak için havaya uçurmadı mı zaten dairesini? Ben “Fight Club” anladım, yanılmıyorum herhalde…
bir oturuşta yedi tane mi yiyosun şaştım kaldım ama neyse ki mayonezsiz:)ya sözüm söz göndericem de kargoyla nasıl olur ki nasıl nasıl , sen yol yordam göster ben sana bi yedi tane de şoklatıp gönderirim ertesi gün için …
vallahi-utanarak söylüyorum. hele ki kızılkayalardan kaç hamburger yediğimi söylemek istemiyorum. çabaların için sağol ama, yemiş gibi olduk:)
mornehir ve diğer biraderlerin sevgiyle vurmak söylemi üstüne:
bir nevi fight club olayını uygulamıştık rashit grubu üstünde, yıllar önce. bilen bilir. çok severim ama kendilerini yeni albümleri bomba. herkese tavsiye.