Esin’i, Can tam bu an avucunda hissetti. Bir şeyleri ortaya çıkarmak istiyordu. Aslında içinde kalan ve konuşmak istediği şeyler vardı. Bunlar yılların getirdiği tortulardı. Artık çıkmak istemekteydiler.
Tam bunları düşünürken Esin’in heyecanlanması Can’ın daha da hoşuna gitti. İstediği buydu. Tam zamanı dedi, Esin’in üzerine gitti.“ Sen sinirleniyorsuun! Demek ki seni sinirlendirecek bir şey var…”

corbis.com
corbis.com

Can bunları oldukça rahat, gevşek bir şekilde, yüzünde hafif bir gülümsemeyle söylemişti. Esin’in kapana kısıldığı ve amacına yaklaştığı düşüncesi olayı daha da zevkli hale getirmişti.“ Hiç yorulmayacaksın değil mi ?”Esin, Can’ın bu ısrarcı tutumunun yorgunluğunu yaşıyordu. Tamamen farklı açıdan bakıyorlardı. Birbirlerini seviyorlardı evet ama havadan sudan konuştukları zaman sorun yoktu.Zaten her zaman olmuyordu böyle bir konuşma. Bir şeyler bilinirdi de halledilmesi çok zor gelir ve o durum ne zaman hissedilse kapatılır, geçiştirilirdi.Can, bunun yoğunluğunu hep duymuştu. Ve bunu şu an konuşmak-konuşabilmek, halletmek; sorun olmayacak bu şeyi sorun olmaktan çıkarmak istiyordu.Bu durumun her seferinde geçiştirilmesinden rahatsızlık duyuyordu. Neden konuşamıyoruz ? Bu, bu kadar zor mu diye sormuştu kendine.Ne zaman konunun üzerine gitse, uzattı olurdu. Karşı tarafın sıkıntılı tavırları nedeniyle hiç bu konuyu konuşma girişiminde bulunamadı. Şimdi Esin’e göre o yine böyle yapıyordu. Uzatıyordu saçma sapan, sıkıyordu onu .Oysa yıllar yılı işte bundan sıkılmıştı Can. -Yok sayılan bir şeyden.- Bunu hep bir gün konuşmayı düşünmüş, her geçiştirildiğinde yutkunarak içinde kalmıştı bu durum. Hep o beklemişti. Yeterdi.Bu gün konuşacaktı. Hep aman sıkılmasın, negatif bir durum olmasın diye diye bugüne kadar gelinmişti.Bugün o negatif ortam olursa da olsundu. Aslında tabi ki negatif bir ortam olmasını istemiyordu Can. Ama biz böyle ufacık bir konuyu konuşamıyor olmamalıyız diye düşünüyordu. Ve biz böyle ufak bir konuyu konuşamıyorsak, çözümleyemiyorsak o zaman bizim iletişim sorunumuz var.Bizim (!) böyle bir sorunumuz olmamalı. Asıl biz bunu konuşabilmeliyiz hem de çok rahat bir şekilde.Can’ın bunlar içine oturuyordu. Ya bu sorunu halledeceklerdi ya da böyle gidecekti ve o, bunun böyle gitmesini istemiyordu.Esin, konuşmasına devam etti.“ Bu güne kadar da hiç yorulmadın.”Ansızın sustu. Olayın gerginliğinin farkındaydı ve kendini de negatif hissediyordu. Geçiştirmesinin nedeni buydu zaten.Böyle bir hava yaratmak istemiyordu. Oysa düşündüğü, dilinin ucunda hemen söylene gelen sözler vardı. Ama söylemedi. Söyleyemedi. Sustu. Ortalık sessizdi.Onun söyleyeceği cümlelerin beklenildiğini biliyordu. Sözün anlatmayacağını düşündü. Düşünceyi, duyumsananları, duyumsanmış olanları düşünüp gitmişken birden kedisine geldi, evet haklıydı gereksiz buldu. Sözün anlatamayacağını düşündü. Ama içinde çok şey vardı.Tüm bunları bir dakikadan az bir zamanda düşünmüştü. Can karşısında bekliyordu. Ağzından çıkanları duymak isteyecekti ve bunu istiyordu da. Ama Esin bunun hiçbir işe yaramayacağını biliyordu.Acaba ikisinin bildikleri aynı mıydı ya da aynı kulvarda ayrı yerlerden mi koşuyorlardı?(Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir. Bu madde, altında yazmıyor olsa dahi, Astral’ın tüm yazıları için geçerlidir.)