Yatağında kaç kişiyi hesapsız terk eden kadınsın. Erkekliğimi elimden alırken kadınlığında kanırdığın ince zarda tutsaksın. Parçalanıyorsun surlarımdaki tasmanda. Şarapnel parçaları vuruyor yüzüme, bir damla kanında arta kalan. Sen umut taciri iyi şeyleri ümit ederken ne kadar aptalsın.İçimde fısıldayan şeytanlar kadar yoksun. Ben seni kıvranışlarında sevdim, sadece, inlemelerin kadar kadınsın. Kapı aralığından sızan karanlığın içinde aydınlık sandığın dolanışlarım. Dokundukça yanan tenin, dokundukça eriyen yanılgım. Sakın beni kendine mülk sanma, bir gecelik nefessin karanlığımda. Şarapnel parçaları vuruyor yüreğime bir damla kanından arta kalan.Sana her seferinde sordum, sorduğum her sorunun ardında beni buldun. Kaç kişisin, kaç kişiye yalnızlıksın bilmedin. Seni sürüklerken ruhunun ayak izlerinde, ancak bir fare kadar köpeksin. Ölüsün, ölüsün, ölüsün…Karanlık kıvrımlarımda tüketirken seni, geceyi bürünüp alıyorum koynuna inançsızlığımın. İnadına ağlıyorum gülerken içimden. Aptallığımın ön koşulu yitik zekam. İnanıyorsun boş duvarın siyah noktalarına. Arta kalan kımız sarhoşluğunda emiyorum yaralarımı, meme başlarından. İrin tadında tıslayan bir hayvan… karanlık bir zırh giyiyorum yüreğine. Masumsun aptallığında… yitiksin saçmalığında… gök yüzün var ahmaklığında. Kayıp kadınlarım kadarsın yatağımda… boğularak kaybol sabahımda… kayık çarşafı düzeltmek gibi kolaysın hesaplarımda…