2-3 hafta önce Pazar gecesi Radyo D ‘de Maximum Rock programını dinliyordum. Kurban’ın iki senedir çıktı çıkacak denen albümünden bahsediyordu Güven Erkin Erkal. Tabi albümdeki parçalardan biri de Haftanın En Sıkı Onlusu’na aday olmuştu; “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa”. Çıkış parçası olarak bu cover şarkının seçilmesine önce şaşırdım sonra da dinlemeye koyuldum. Kurban’ın çok hoşuma giden mizahi ve biraz da şımarık tavrı şarkının üstünde etkisini göstermişti tabii. Yani parça iyi olmuştu hoş olmuştu ama sorun güzel olup olmaması değildi ki! “Sen de mi Brütüs?” diyerek iç geçirdikten sonra hadisenin üstüne fazla gitmedim. Ta ki geçtiğimiz cumartesi gününe kadar. Hürriyet gazetesinin cumartesileri yayınlanan “Hürriyet Cumartesi Keyif” ekinde cover konusuna ayrılmış iki sayfalık bir yazı görünce bu dertten muzdarip olanın bir tek ben olmadığıma sevindim. Ekte yer alan yazıda, çeşitli rock ve rock olarak addedilen grup/şarkıcıların yorumlarına yer verilmişti. Bir de iki üç tane köşe yazarının görüşleri eklenmişti.
Bu yazıyı okuyunca hafifte bu konunun konuşulup konuşulmadığı aklıma geldi. Son zamanlarda yoğunluktan dolayı giremediğim için hafif’in gündemini de takip edemiyordum. Neyse, kimsenin son zamanlarda cover konusunda bir şeyler girmediğini mtlda_ dan öğrendikten sonra bu konuda bir yazı hazırlamaya karar verdim. Hafifçilerin bu konudaki fikir ve görüşlerini gerçekten çok merak ediyorum. Umarım herkes bu tartışmaya katılır. Şimdi izninizle bu konudaki kendi görüşlerimi ifade etmek istiyorum;
Ben cover olayını sevmiyorum. Neden mi? Birkaç tane sebep sıralayabilirim. Bana ticari bir yöntem gibi geldiği için, dinlediğim insanların kendi görüş ve fikirlerini, kendi melodilerini ve duygularını dinlemek istediğim için, cover şarkılarla malı götürmeyi düşünen zavallı zihniyetliler için, kolaycılığa kaçılmasını sağladığı için vb, vb. Cover müziğin ülkemizdeki gelişimi bu bahsettiğim yazıda yeterince anlatılmış, burada fazla değinmek istemiyorum.
Bence rock müzik gibi ne söylediğinin en az nasıl söylediğin kadar önemli olduğu bir müzik türü için cover çok ters bir şey. Ben bu müziği dinlerken birinin düşüncelerini dinliyorum, duygularını, bakış açısını, bir şeyler anlatıyor bana oradaki insan ya da insanlar. Cover parçalar ise, bende yabancılık hissi uyandırıyor. Neden diye sormadan edemiyorum. Neden cover yaptınız sorusuna çok çeşitli cevaplar var. Kimisi, eski kaliteli parçaları, yeni nesillere tanıtmak için, kimisi o parçayı çok özel hissettiği için, kimisi iyi bir çıkış yapıp tanınabilmek için yapıyor cover’ı. Aslında burada çok katı bir cover karşıtı olmak istemiyorum ama birkaç durum karşısında cover’a hayır demek istiyorum;
1-)”Bu bizim zamanımızın şarkıları bunu gençlerin de duymasını istedim” tavrı: Bana pek inandırıcı gelmiyor açıkçası. Gençlerin bunu dinlemesini istiyorsan başka şekillerde de sunabilirsin. Bu parçayı albümüne almak daha doğrusu çıkış parçası ya da klip parçası olarak seçmek bana ticari kaygıdan ya da iyi bir çıkış yapma çabasından başka bir şey çağrıştırmıyor.
2-) “Bu parça benim için çok özel” tavrı: aslında sorun albümde cover parça kullanmak değil. Örneğin Feridun Düzağaç albümünde “Düşler Sokağı” isimli parçayı coverladı. Eline sağlık güzel bir yorum olmuş. Ama tutup da klip çekmedi ya da çıkışı için kullanmadı. Bu durumda covera daha olumlu yaklaşıyorum ben.
3-) Cover parça ile çıkmak: Duman, 6.Cadde ve en son olarak Kurban’ın başvurduğu bu yol beni albümden soğutuyor. Bence kendilerine ait bir parçayla çıkış yapmaları daha doğru olurdu. Tabi burada amaç tanınmak, kitlelere ulaşmaksa sorun yok. Ama rock müziğin temelinde herkese ulaşmak, popüler olmak yoktur ki! Düş Sokağı Sakinleri milyonlar satan bir grup değildir ama kendine has bir kitlesi vardır mesela. Bilen bilir, dinler. Duman’ın açıkça belirttiği gibi bu şekilde bir çıkış yapmak onları çok daha çabuk bazı imkanlara kavuşturdu. Böylece diğer şarkıları da kanallarda sıkça gösterilmeye başlandı. Aynı şekilde 6.Cadde de Sabuha parçasıyla bir anda her yerde duyulur oldu. Kendi şarkılarıyla yapacakları bir çıkıştan çok daha kısa sürede tabii. Benim takıldığım nokta rock müzik adı altında bu işlerin yapılması ve Maximum Rock gibi bir programda “Sabuha” parçasının haftalarca liste başı olması. Kurban gibi çok başarılı bir ilk albüme imza atan grubun, neden içinde altı adet cover bulunan ikinci bir albümle aramıza döndüğünü sorarım sizlere.
Gazetenin ekinde grupların yorumları da var demiştim. Çok kısa şekilde sunmak istiyorum;
Teoman: İşin Suyunu Çıkardık.
Bunu anlaması güzel olmuş tabii. Bir ara sırtını cover parçalara dayamıştı Teoman bey. Ama bir süre cover’a bulaşmayacakmış. (ne mutlu bize>
Aslı: Amaç Yeni Nesile Şarkıyı Tanıtmak
İşte yukarıda bahsettiğim örneklerden biri. İlk albümünün hiç fena olmadığını düşündüğüm Aslı çıkışını kendine ait bir parça ile yaptı. Önümüzdeki günlerde bakalım kördüğüm için neler yapacak?
>
Duman: Ticari Söylemler, Kaygılar Hiçbir Zaman Müziğimizin İçinde Yer Almaz
Demiş Duman ama ben gidişatlarını pek iyi görmüyorum.
>
Mor ve Ötesi: Gelenekle Bağı Güçlendirme Çabası
Çok severek dinlediğim bir grup olan Mor ve Ötesi’nin geçen yaz çıkardığı ve tamamı cover parçalardan oluşan albümünü almayı düşünmedim bile. Ama kendi parçalarını her zaman severek dinlerim. Onların görüşü de böyleymiş.
Kurban: Cover Şarkının Maliyeti Daha Fazla
Cover’ ladıkları şarkıları daha önce konserlerinde sıkça çaldıkları için albüme koymayı düşünmüşler. Tamam güzel, koydunuz albüme ama altı tane biraz çok değil mi? Hem de çıkış parçası yani albümün tanıtımı bir anlamda bu parçalardan birine dayalı.>
6.Cadde: Sabuha’yı Ödev Olarak Cover’ladılar
Katıldıkları müzik yarışması her yarışmacıdan bir cover istemiş. Yaptıkları Sabuha cover’ı da çok tutunca grup bunun üstüne yatmış.
Olayın bir başka boyutu ise, zamanında ses getirmiş şarkıların altına iki tane elektro gitar ekleyip ortaya rock müzik yapıyoruz diyen tiplerin çıkması. Cover’ın bir anlamı varsa bile, her şey gibi onun da içi boşaltılmış. Ajda Pekkan’ın bunu yapması normal karşılanabilir ama ben bir Kurban’ın ya da bir Mor ve Ötesi’nin adını bu şekilde duymak istemiyorum. Her zaman kendi şarkılarını, kendi söylemlerini tercih ederim. Ben dinlediğim müziğin özünde bunun yattığına inanıyorum. Bu cover çılgınlığına bir son verilmesini istiyorum ve bilinçli dinleyicilerin buna tepki göstermesini istiyorum.
yorumlar
İnsan ruhuna en yakın tınıları yaratan müzikte ‘cover’larla müziğe katılan insan ruhunu öldürüyor.Başkasının cümlelerinini toplayıp yeniden yorumlanamanın, hatta bu çalıntı ruhun getirdiği ‘zirve’ keyfini sürmek için gazete gazete dolaşmanın nasıl bir ruh karmaşası olduğunu anlamak zor. Hele rock gibi kendine özgü anlatımın güçlü olduğu bir dalda.Özgünlük ölüyor. Kasetler satıyor. Neden coverların bu kadar tutulduğunu, özgünlüğün kalıcılık anlamına geldiğini anlayamayanlarda her halde anlık bu başarılarının sevinciyle müzik tarihimizin sayfalarında yerlerini alamadan kaybolup gidecek.Özellikle Teoman’a özel bi yer ayırmak istiyorum. Özgünlük kelimesini karşılayan şarkı sözleriyle ilgi çeken Teoman, sayılarını sürekli arttırdığı coverlarla bu yapıya bi ek yapıp, sadece kendini değil, coverların özgünlüğünü de öldürüyor.İnsanların ruhlarının yaşamak için bu kadar zorlandığı bir ülkede yazılması gereken o kadar çok şarkı sözü ve hatta film senaryosu var ki. Umarım bir gün hepimiz bu şarkı sözlerine ve senaryolara kavuşuruz.
ticari kaygılarla yapılmış coverlar gerçekten kötü oluyor ama zaten ticari kaygıları olan bi gruptan iyi müzik yapmalarını beklemek de anlamsız değil mi? herkesin hayatında bikaç şarkı vardır hayatımın şarkısı diyeceği. o kadar seversiniz ki bu şarkıyı belki de sürekli mırıldanıyorsunuz. sizin gibi sadece o şarkıyı sevdiği, söylemeden duramadığı için söylemiş şarkıcılar da vardır diye düşünüyorum. iyi yapıldığında o kadar farklı sonuçlar doğuruyor ki bazen onu daha fazla bile sevebiliyorsunuz. mesela şu aralar catpower diye bi gruba takmış durumdayım. senelerce oasis’ten dinlediğim wonderwall şarkısını o kadar farklı ve bence güzel söylemiş ki şimdi sadece bunu dinliyorum. geçen ayki roll dergisinde grubun solisti chan marshall’la bir ropörtaj yapmışlar. orda “cover albümler yapmanızın sebebi ne?” sorusuna chan marshall “şarkı aşkı. Turnede, konserlerin sonunda başkalarının şarkılarını söylüyorum genellikle ve kendi şarkılarımdan nefret etmeye başlıyorum” diyor mesela.cover şarkılardan bahsederken tribute albümleri de atlamak olmaz. futbolcuların jübile maçı havasında olsa da bazıları gerçekten iyidir. mesela türkiye’de çıkan ilk tribute albüm sanırım bülent ortaçgil için yapıldı. şu an bülent ortaçgil’in mi yoksa levent yüksel’in mi “sensiz olmaz” yorumunu daha çok sevdiğime karar veremiyorum. ya da henüz dinlemesem de müslüm gürses’in nasıl söylediğini merak ediyorum.seviyorum coverları:)
Böylece adamlar albüme cover parça koymak zorunda kalmazlar.Kaçımızın evinde Duman,Mor Ve Ötesi,Kurban, Replikas,Athena,Mavi Sakal,Zen veya Babazula ,Kesmeşeker,Fairuz Derin Bulut,Bülent Ortaçgil,Bulutsuzluk Özlemi,Pentegram,Hakan Kurşun,Kargo albümü var.Duman dan başlayalım.Halimiz duman albümü çıktığında kimse tanımıyordu .Ne zaman ki herşeyi yakı coverladılar bir anda adidas tüketen toplumun baş tacı oldular.Çünkü toplumun dikkatini çekti popüler kültüre mal oldu. O albüm ilk cıktığında da tüketilebilecek durumdaydı.Dışarı çıkın sokakta yürüyen herhangi bir tikiye sorun o bile dumanı seviyor artık .Cover yapmasaydı bir çok iyi türk rock grubu gibi yitirilmiş bir isim olacaktı.Sagolsun bizim gençlerimiz hem vefalıdır hemde alternatif(pop müziğin şüphesiz yeni adıdır ) dinlerler.Türk rock dinleyicisinden hayır gelmediğini fark eden her grup türk pop müzik dinleyicilerininde dikkatini çekmek adına albümlerine cover koyacaktır.Çünkü bir şekilde albüm satıp para kazanıp hayatlarını sürdürmek ve yeni albümler yapabilmek için yapımcı şirketlerin dikkatini çekmek zorundadırlar.Mor Ve Ötesi nin Şehir albümü bence çok iyi bir albümdür.96 da çıktı .Çıktığı sene albümü alıp dinleyip notunu vermiştim.Mor Ve Ötesi bana türk rock müziği adına hep ümit veren bir grup olmuştur.Bırak Zaman Aksın ve Gül Kendine albümleride çok iyi albümlerdir. Bu albümlerin hepsi ,hiç dinlemesemde(mp3 lerini dinlerim)arşivimde mevcud.Bu grubu tavır olarakta sempatik bulurum .Gençliğin sesi olmaya çalışırlar ama pek beceremezler .Sosyal alanlarda boy gösterirler.Tartışma programı,savaşa hayır konserleri ve albümlerine katılırlar.İyi niyetli bir çaba olduğuna inanmak isterim hep.Yukarıda saydığım grupların hepsi hakkında bu gibi şeyler yazılabilir. Mavi Sakalın çekti çekti çektir gitli, Tibetli zamanları, Athena nın One Last Breath i,Kesmeşekerin İnsülini,Tut Beni Düşmedeni…Ama Pentegramdan biraz bahsedelim ki durum iyice kavransın.Pentegram şu an pek hazzetmediğim bir grup olmasına rağmen lise çağlarımda bir albümünü dükkan dükkan aradığımı hatırlıyorum;Trail Blazer.bulursanız alıp Fly Forever şarkısını dinlemenizi tavsiye ederim.Ben bulamadım (Belki diğer albümdeydi ki ondada bir Mehtermarşı da vardır ki sormayın zaten bulamazsınız) Trash sevmediğim bir tür olsada bu şarkı kendisini sevdirebiliyor.Bu adamlar bir cok albüm yaptılar ama Türkiyede tutunamadılar.Ama yabancı ülkelerde albümleri iyi satmış duyduğuma göre (özellikle Kanada).Anatolia albümüne kadar bir çoğumuz Pentegramı tanımıyorduk.Bu albümle Türk toplumunun hatta bizlerin dikkatini çektiler.Bu yüzdendirki hep merak etmişimdir popçular dışarı derken neyi kastetmişlerdi.Şimdi biraz da niye biz sevdiğimiz isimlerin cover pop parçası yapmasından rahatsızlık duyuyoruz sorununu ele alalım.Bu bir kimlik sorunudur.Az çok etrafındaki insanlardan özellikle ailesindeki sokaktaki insanlardan farklı olmak ister insan.Kendini özel yapan şeylere yönelir ve çevresindeki kendi gibilere yakınlaşır.Ortak özellikler bir çeşit grup oluşturur.Biz rocker olduğumuz için kendi grubumuzu ele alalım .Bazı tanımlamalar ve gizli anlaşmalarımız ortak bir literatürümüz vardır.Türk olduğumuz için durumumuz biraz zordur.Nihayetinde doğu batı sorunu bizi can evimizden hergün vurmaktadır.Uzun saçlarımızla aile meclislerinde dedemizin elini öpüp diz üstü oturmak,bayram namazlarına gitmek, ev işi yapıp misafire çay vermek hala daha pek çoğumuzun alıklaşarak yapmak zorunda kaldığı eylemlerdir.Sonra Adidaslar çekilir ,ortamlara dalınır bir bakmışsınız Duman Çile Bülbülümü coverlamış, hemi de annenizin mutfakta yemek yaparken söylediği gibi detone bir tondan.İlk duygu ihanet duygusudur. Toplumun kaçtığınız yüzü içinizden birilerine yansımıştır.Bu duyguyu bilirim.Tom Yorke u Saturday Night Live da izlediğimde bende aynı duyguyu yaşamıştım.Tam da onun kansere yakalandığını duymuş ,ölümünü dört gözle beklerken.Çünkü o benim gözümde kapitalist tüketim araçlarının işkenceleriyle eziyet çektirilmiş artık hepimizin ruhu adına feda edilerek çarmaha gerilmesi gereken İsa Mesih ti.Abarttım şüphesiz .O zamanlar gençtim Street Spirit beni bu dünyadan alan bir parçaydı.Veremden ölen Franz Kafka gibi onun eseride kanserden ölmesi ile tamamlanacaktı.Kurt Cobainin inteharı gibi,Jmi gibi,Janis gibi,Morrison gibi,Vicious gibi.Yada Sid Barreth gibi müziği bırakıp ortadan kaybolması gerekiyordu.Ama o ne yaptı Saturday Night Live katıldı.Ne para almıştır .Ama şarkılarında “Fat bloody fingers are sucking your soul away…” demeyi biliyor.Şimdi nasıl inanmalıydım ben bu mesihe.Ama inanmaya devam ettim hala dinliyorum.Çünkü sadece insanlar yalancıdır.Şarkı sözleri ve yaptıkları değil.Tamamen iyi ve mükemmel insan yoktur.Bir ikinci ihanetide Bono Vox dan yedik.Million Dolar Hotel diye muhteşem bir film yapıp Mel Gibson gibi bir faşist ile Mila hanımı oynatmak neydi.Brit ödüllerinde ise sadece aynı firmada oldukları için Grek David midir nedir çok beğendiğini söyledi.Tomb Raider a soundtruck yaptı …liste uzatılabilir.Rock müziği ölmekte olan bir müzik türüdür.World Beat Elektronik geleceğin müziği olmaya aday görünüyor.Yeni çıkan alternatif isimleri dinlediğimde bunların aslında taklitten bir mixten ibaret olduklarını düşünüyorum.Sanki bir dj bunların bmp lerini filan ayarlıyor oradan biraz loop şuradan biraz sample,biraz Eddie Wedder vokali,biraz hip hop,acinik hard core,birde boy band imajı ekleyip hadi bakalım alın alternatif diye önümüze koyuyorlar.Yani durum dışarıdada parlak değil.Maroon 5 tam bu tür gruplardan.Herifler tam bir boy band.Evanescense de bir diğer örnek.Tabi bunların arasında süper olanlarda var Audioslave,İncubus,Doves… bunlar harbici çocuklar.Fakat pek talihsizler.70 ler özğürlük meydanlar uyuşturucu80 ler tayt giymiş tipler90 lar seatle00 ise dj ler ile anılacakScratch midir Turntable mıdır nediri müzik aleti sanan bir kuşak oluşuyor.Konuşmayı şarkı söylemek sanan, hiç bir mesajı olmayan bir kuşak.Sorun mesajdır.Rage de hip hop vokal kullanıyor ama mesajı var.İncubus ta turntable kullanıyor Megalomaniac ın klibinde nasıl dokundurmuş.Tom abim Dj Shadow la Uncle da nasıl döktürmüş.Albüm almazsak destek olmazsak durum daha da kötüleşecek.Kendimden biliyorum.Bir rock grubum vardı ve para kazanmak için barlarda çalıyordum.Önceleri idealistik.Kendi sevdiğimiz parçaları çalıyorduk.Uzun doğaçlamalar yapan görünüşü normal tiplerdik.İnsanların ilgilerini çekemiyorduk.Repertuarımız pek popüler olmayan parçalardan ibaretti.Para kazanmak zorunda olduğumuz için alternatif popüler şarkılar çalmaya karar verdik.Azçık tiplerimizi düzelttik.Bar dolmaya başladı ama içki satışı düşük olduğundan yine beklediğimiz geliri alamıyorduk.Çünkü sevgili rockerlar dışarıda içip geliyor,bir iki bira yalanıp gidiyorlardı .Tabi onları anlıyorduk. Paraları azdır ,bakkalda bira dah ucuz.Aldığımız para karnımızı doyuruyordu ama yeni aletler almamıza grubu ilerletmemize yetmiyordu.Demo filan yapmak istiyorduk,organizasyonlara katılmak filan.Bazen paramızı bile alamıyorduk. Adamlar mafia tipli herifler kuyruğumuzu kıstırıp susuyorduk.Biz de pop barlarda çalmaya karar verdik ikisini birden yürütürüz diye düşündük.Bizi pop barda görenler gelmez oldu.Sonunda grubu dağıtmak zorunda kaldık.Şu anda herbirimiz ayrı pop barlarda çalıyoruz.(Bir kere televolede bir pop yıldızının arkasında Gürol Ağırbaşı barda çalarken görüp çok üzülmüştüm).Pop ta para var.Türkiyede ya topçu yada popçu olacan.(geçen bizim vokalisti gördüm popstara katılsammı diye düşünüyordu.)Bunları yaşadıktan sonra insan biraz daha duyarlı oluyor sanırım.Beğendiğim grupların albümlerini alıyorum artık.Bara gittiğimde her grubu dinlemiyorum .Beğendiğim grubun olduğu bara gidiyorum.İçkimi adam gibi hatta çoçuklar iyi çalıyorsa biraz fazlaca içiyorum ki kendimi rahatlatabileyim.İmla hataları,yazım yanlışları ve kulaktan dolma bilgiler içermektedir. Verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.
Bu olay had safhaya ulaştı sanırım bugünlerde. Son zamanlarda çıkan Duman ve Kurban albumlerinde bu anlamda ne ararsan var. Hoş keyifle dinliyorum bunları ama bu kadarı biraz abartı mı olmuş. Bence degerlendirmemiz gereken bu gibi müzik grupları kendi müzik parçalarını üretebiliyorlar mı, ve bu yapıtlarını piyasaya çıkarıp satabiliyorlar mı. Örnek verdiğim bu iki grup da kendilerine ait hit diyebileceğimiz parçalar yapımış ve yapabilecek kapasitedeler bana göre. Teoman da bugüne kadar çıkardığı hemen hemen bütün albümlerde cover parçalara yer verdi vermeye de devam ediyor. İşin ilginç yönü de Türk Rock piyasasında kitleleri yakalayacak özgün eserler de çıkmıyor, cover belkide piyasanın ayakta kalmasını sağlıyor malesef. Albüm yapma şansı bile bulamayan birçok genç grup silinip da gidiyor. Böyle bir ortamda hiç cover yapılmasın demek var olan durumun da daha kötüye gitmesine katkı yapabilir. Rock müziğine gönül vermiş ve özgün ya da cover güzel şeyler yapan grup ve sanatçılara destek vermemiz albümlerini almamız iyi olur diye düşünüyorum. Bu şekilde onlara en azından bir sonraki albümlerinde kendi üretimlerine yer vermeleri için fırsat vermiş oluruz. Yok eğer kendi üretebilecekleri bir şey yoksa zaten dinleyicilerinden gerekli cevabı alacaklardır.
Şebnem Ferahı ayrı tutalım bu tartışmadan. Orjinalinden iyi olan coverlar yapmıştır . Gerçi kasetlerine koymamıştır ama olsun.
Bu konuda sana kesinlikle katılıyorum. Kendimden biliyorum dışarıda içip geldiğimi Rock Barlara ama nedense Türkiye’ de Rock Metal dinleyen kesim genellikle (genelleme yapmak istemem ama lazım) çulsuz. Sürekli korsan CD alma, beleş mp3 indirme peşindeler. Paraları olanlar da, arkadaşlarından etkilenip orjinalini almıyorlar. Orjinal CD alan arkadaşlarla az mı dalga geçtik : “Hadi git sen Laila’ ya” ” sen yakında Lacoste da giyersin”.. Böyle olunca kimse orjinal CD almıyor. Zaten günde 3 öğün makarna yiyip “öğlen fiyonk makarna,akşamda spagetti yedim. Nası dengeli besleniyom di mi?” diyen insanlardan orjinalini almalarını beklemek ayıp olur. Yanlış anlaşılmasın üniversiteye girmeden önce (sanki sonrasında çok değişti ya) bende öyleydim ve açıkçası çok eğlendiğim günlerdi. Hala da ararım.Ama olay Rock gruplarının para kazanmasına gelince işler bozuluyor. Gerçektende para popüler kültürde ve kariyer için onların dikkatini çekmek gerekiyor.İşte bu yüzden cover yapanlara o kadar haksız bakmıyorum. Dumanın çıkış şarkısının bir cover (her ne kadar süper yapmışlarsada) olmasına üzüldüm ama Duman bir albüm daha çıkaramaz hale gelseydi daha çok üzülürdüm.Bu yüzden ben param oldukça yeni çıkan Rock/Metal gruplarını albümlerini almaya çalışıyorum ama ne yalan söyleyim Türkiye’ de Rock ve benzeri müzikler pek çıkış yapamaz geliyor bana..
Kötüsünüz çoook kötüsünüz,şarkı sözleriniz naylon,duruşlarınız karikatür,müzikler ya arak ya da rezalet,kıçınızla algılamışsınız canım rock felsefesini,ya keşsiniz ya seksdüşkünü ya da hala “17 yaşındayım babamdan nefret ediyorum” tribindesiniz.Kendi tarzınızı yarattınız cover eksik kalmıştı bir tek.Kurban’ı sedece Kurban’ı ayırıyorum.Gayet rocckkk gayet özgün işler yaptı bu adamlar,cover belasından sıyrılırlar umarım acil şifalar diliyorum kendilerine.(Duman,sabah şekerlerine katıldığı günleri unuttu herhalde.Aslı kimdir özgün ne yapmıştır ucuz Şebnem Ferah taklidi..Mor ve Ötesi gitti o eski keyif veren lezzet,ne dese boka batıyorlar artık.Teoman,değil cover parçaları müziği bıraksa daha iyi olur)
Umarım bu ikisini birbirine karıştırmıyoruzdur.
saygı başka bir şey.Mesela Bülent Ortaçgil’e saygı albümü ne ticari anlamda ne müzikal anlamda ne de kıyaslanabilecek her ne varsa her anlamda başka zırvalarla kıyaslanamaz.
duman, kurban, ferudun falan, cadde sokak, düş müş bunlar rock falan, ben gene sinirlenmeye başlıyorum.Ulan bunlar rock gurubumu, bunlar rock mı yapıyor? Bunlar cover yapsa ne olur yapmasa ne olur? cover yaparlarsa ticari kaygıları varmış mış gibi olurmuş muş ticari kaygı olursa şöyle olurmuş. En abuk subuk kanalda fıldır fıldır klipleri dönüp duran, nereyi açsan çıkan adamlar bunlar. yeni albüm çıkardılarmı gezerler tüm kanalları, gazetelerde, radyoda orda burda. Bunların her hareketi ticari kaygı, cover yapsa hiç ayıp etmiş olmaz en iyisini yapar bi fazla klip çeker bir fazla tv ye çıkar.cover olayı tartışılır ama bu adamların coverleri tartışılmaz.
cover fenomeni
“hazir bilinmis melodiden ekmek cikarma amacli cakal girisimi..” olarak da betimleyebilecegimiz bir olgu bu “cover..” yanlis hatirlamiyorsam ayna grubu “gurbette yorgun dustun be ceylan” coveri ile bu kapiyi acmisti..yani melodi hazir, kurgu hazir, biraz ritm, bir iki distortion sarki senin, ekmek senin, san senin, sohret senin..ama ya “emek” iste o senin degil.. onu “arak”ladin, “aaa burada yapilmisi var”di onun sen ustune kondun..
büyükşehirde,pop, rock ve ailemin dürtmesiyle klasik müzik dinleyerek büyümüş biriyim. çok türkü bilmem ama bildigim kadarini severim. bildiğim kadari da barış manço,cem karaca yorumlarıyla sınırlı. kubat, kıraç ve haluk levent türküleri cover yapmaya başladıklarında bu işe en çok sevinen insanlardan biriydim, zira onların versiyonlarından orjinallerini öğrenip dinleme firsati buldum. türkü cover’lari benim için yararlıydı anlayacaginiz. konu rock ya da populer muzik’teki cover’a gelince… yapana göre degisir bence,teoman “kol dugmelerini” katletmisti, baris abi mezarinda ters donmustur diye düşünüyorum, ama “ünlü” (bu grubu hatirlayanlar vardir aramizda umuyorum) estarabim’i soylediginde hayran kalmistim.cover sarkilar, tribute albumlerde yeterince soyleniyor bi de bunu yeni albume sokusturmanin ne alemi var tepkisini hakli buluyorum. kurban’in hem sari cizmeli mehmet aga hem de namus belasi yorumlarini dinledim. kendilerinin olmayan sarkilari kendileri gibi soyleyebilme cabalari gozlerimi yasartti, keske bu kadar cabayi yeni bir sarki yapmaya harcasalardi. barlarda calinan cover kalitesindeki sarkilarin albume konmamasi taraftariyim. duman’in cile bulbulum yorumu gibi ya da teoman’in (maaaaleeseefff gene teomannn!!!) anliyorsun degil mi yorumu gibi.bi de rock muzik yapanlarin ya da en azindan yaptigini zanneden arkadaslarin bu konuda daha dikkatli olmasi lazim çünkü rock muzik ozgun, kaliplardan uzak, kliselerden mumkun oldugu kadar kacinarak yapilmasi gereken bir muziktir. en azindan ben boyle dusunuyorum. yeni nesil kurban,teoman,duman vs…dinleyerek baris manco ve cem karaca sarkilarini ogrenecekse amenna, ama bu arkadaslar turk muziginin bugune kadar yapilmis en guzel sarkilarinin sirtlarindan para kazanacaklarsa bir yerde durmayi bilsinler diyorum
Kötü cover = kötü müzik.
İyi cover = iyi yorumculuk, iyi müzisyenlik, ve peşinden helal olsun.
Kurban’la yapılanröportaj
okumamaya karar verdim.cover iyidir bence. herşeyi yak hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı mesela. veya sabuha. sabuha ve sabuha arasında fark birini dinlemem diğerini söylememdir. hepsi iyidir değil ama kimi çok iyi.
Selam,Cover ve tribute arasındaki temel fark cover’ın bir albümde veya performansta tek bir grup ile yapılması, tribute ise tribute to xxx gibi bir albümle veya performans ile birden çok grubun xxx şarkılarını coverlaması.
Şimdi eğer cover’a ticari kaygı gözü ile bakıyorsak, tribute a da aynı şekilde bakmamız lazım, çünkü tribute da çalan adamlar da hayrına yapmıyor bu işi (istisnalar kaideyi bozmaz 🙂 )
Ayrıca cover belirli ölçütlerde yapıldığı sürece iyidir, yani bir grup kurarsın ve ısınma turlarını coverlar ile atarsın veya bar grubu kurdun, 4 saatlik performans istiyorlar, ne çalacaksın? yapmayın arkadaşlar, hiç mi cover çalmadık? Gruplar genelde gençlik heveslerinden öteye gitmezler, birkaç gerçek müziksever haricinde – ki onlar da zaten kendilerine ait olan birşeyleri yapmaya başlamışlardır.
Bir diğer konu da pazarlama stratejisi yani asıl konumuz, evet, albüme cover sokulur, ama %10 dan fazla bir oranda değil. 10 şarkılık bir albümde 1 tane cover yaparsın, albümü lanse ederken de cover ile başlarsan hakkında üç şey düşünülür:
1) Abi harika yapmışlar, severek dinliyoruz
2) Bu grup sanki şunun kopyası gibi? sen ne dersin?
3) Terbiyesizlere bak yahu!
birincisini tabii ki ne olsa dinlerimciler söylerken, ikincisini ve üçüncüsünü müziği az da olsa anlayan, daha eleştirel gözle bakabilen kişiler söylüyor benim çevremde.
Aklıma bir de popstar varyansları geldi.. yahu burda da bizim millet yarışmacıları cover performanslarına göre değerlendirmiyor mu?
benim gibi yap. çıktısını al otobüste giderken oku :)Bu arada cover olayını destekliyorum – tabii iyi yapıldığı sürece – yukarıda ismi geçen 6. Cadde nin sabuha cover ı dışında beni rahatsız eden bir cover olmadı. Birde dumanın çile bülbülüm coverı. O parçayı söyleyebilmek için ses lazım. Kaan abimizin sesi yetmiyor ama büyük bir inatla söylemeye çalışıyordu. Neyse cover demişken “Neredesin Firuze” de birbirinden ilginç cover lar var. Müslüm Baba dan bir Bülent Ortaçgil şarkısı dinleyebiliyorsunuz mesela. Soundtrack’ini edinmek lazım.
öncelikle bu konuda fikir beyan eden herkese çok teşekkürler. burda kesilen ahkamlardaki bazı noktalara açıklık getirmek istiyorum; ben de teoman’ın, aslı’nın ya da duman’ın rock müzik yaptığını düşünmüyorum ben sadece gazetedeki röportajdan alıntı yaptım. yani cover yapanların görüşleri bi yerde. bir de aklıma pentagram’ın gündüz gece cover’ı geldi aklıma. hatta o da maximum rock’da haftalarca(ne haftası aylarca) liste başı olmuştu. gerçi pentagram gibi köklü, kendini ispatlamış bi grup olarak cover yapmalarının ticari bir kaygı taşımayacağı görüşündeyim. daha önce de belirttiğim gibi aslında cover kendini tanıtma, albümünü satma amacıyla yapılmadığı zaman ben de hoşgörüyle karşılıyorum. evet bu konuda ne diyorsunuz bakalım?
Kurban bu parcalari zaten konserlerinde calardi, bu bir, cover calmakta hic bir sakinca yoktur, bu iki (ajda’nın parcalari bile cover), maddi kaygı diye bıdı bıdı edilmesin, bir albüm yapmak icin neler neler gerekiyor… maddiyat bunun en büyük parcasi… ilgilenecek daha elle tutulur konular yok mu bu uc, herkes kendi isine baksin, beğenmeyen dinlemesin bu da kapak…
bir parçayı sağlam kılan sadece söz ve beste olsaydı, dediklerinize anlam verebilirim..ama üslup diye birşey mevcut..korkmayınız, müsterih olunuz..coverın esas parçanın ününden faydalanması mümkün değil. çünkü parça; sözü, bestesi, ve seslendirenin üslubuyla bir bütün oluşturur ve insanı etkileyen budur (NŞA). coverı yapılan parçaya halel gelmediğini gördüğümüze göre, olaya bir de şu açıdan bakmayı deneyiniz..”çok hoşuma giden bir x parçasını z şahsı seslendirmiş olsaydı acep nasıl olurdu?” işte bu noktada üslup, yorum devreye giriyor. o kadar da korkunç değil hatta çok keyifli. Aynı manzaraya farklı pencereden bakmak gibi.. örneğin dreadful shadows – the crawl, bir placebo coverı olmakla beraber beni zaman zaman “daha şık olmuş yahu” düşüncesine sevk edebilmektedir.Kötü örnekler yokmudur, elbette vardır, fakat bu coverın güzel sonuçlar doğurabileceği gerçeğini değiştirmez..Doğrusu coverın hangi kötü emele alet edildiği konusu ise ticaret yapanı ve popüleriteyi körükleyeni bağlar. Türk piyasasında olup biteni az çok kavrayabildiğimize göre, vah vah demenin alemi yok. sonuçta “yahu bu parça çok popüler, coverı da bu yüzden beğenirim, albümü alırım” zihniyetini taşımıyorsanız bir problem de yok. ticari kaygı taşıyan gruplar yada kişiler için de geçmiş olsun..Cover kaka bişey değildir, kötü emellerine alet edenler ise ne yazıkki üretim özürlü beyinler..Üzüntünüzü anlayabiliyorum sanki ama ticari kaygı cover kavramı oluşmadan önce de çeşitli vesilelerle ortaya çıkmaktaydı..
Bugün arabesk tarzında söylediği şarkılarla neredeyse birinci seçilecek bir popstar adayının olduğu ;O yarışmanın ve benzerlerinin kapısında onbinlerce insan bekleştiği bir ülkede yaşıyoruz.Dolayısıyla çok fazla alıcısı/dinleyicisi olmayan ve sayılı bir kaç grubun/kişinin yapmaya çalıştığı orda burda bar köşelerinde yaşatılmaya çalışılan bir müzik türü rock.Hal böyle olunca da kitlelerin ilgisini çekmeye çalışan gruplar onların suyuna gidiyor bir anlamda.Bilindik şarkılar coverlanıyor.Olayı özgünlük elden gidiyor boyutuna getirmeden önce bunu düşünmek lazım.Bir grubun veya sanatçının kendine has bir kitlesi olması çok ta iyi bir şey değil bence.Eğer güzel ve iyi işler çıkarıyorsan bunları insanların duymasının hiç te sakıncası veya kötü tarafı yok.Dumanı sokaktan çevirdiğin rastgele bir kişinin biliyor olması da kötü değil.Hatta bu beni mutlu bile eder.Çünkü onu bilmesi dinlemesi antik kuntik birini dinlemesinden iyidir diye düşünüyorum.Duman, kurban …vs vs rock yapmıyor diye iddia edenler var ki onlar da ilginçmiş.Öyle yapıyor sayılması için distorte edilmiş gitar tonları kullanıp hiçbir yerde gözükmemeleri mi gerekir.Bunun bir kriteri var mıdır.Rage against the machine grubuna sormuşlar siz politik duruşunuzla dikkat çekiyor ve seviliyorsunuz ama SONY’den albüm çıkarıyorsunuz burda bir çelişki yok mu demişler…Onlar da eğer daha çok kitleye ulaşmamızı sağlıyacaksa tabii ki çıkarırız demişler.Bence doğru bu söyledikleri.Artık herşeyin tanımının bulanıklaştığı gibi rock’ın da bir tanımı yok.Zaman o zamanlar değil.Rock ta o zamanın rock’ı değil.Bugüne uyarlandı o da bugün gibi giyindi…Ne çok derin felsefesi ne kitleleri arkasından sürükleyen ilahları var.Tabi eğer öyle bir şeyler arıyorsanız.Bence thefsl arkadaşın dediği gibi :”cover piyasanın ayakta kalmasını sağlıyor malesef”…Olayın özü burda saklı.Böyle olmasaydı da piyasada bir sürü kişi/grup olsaydı ve rock dinleyenler de gerçekten fazla olsaydı gene cover öcü olmamalı.İsteyen istediğini yapar kardeşim önemli olan ne yaptığını bilip doğru yapıp yapmadığın.Zaten iyi olanın değeri anlaşılıyor.Cover aynı tadı vermez, söyleyenin sözlerini çalmaktır diyenlere de cevabım şudur.Eğer bir şarkıda sana hoş gelen bir şeyler varsa,kendinden bir şeyler bulabiliyorsan vs vs…o şarkıyı seversin (ki bir şarkıyı da ünlü yapan odur kanımca).Tutup ta kendine göre yorumlamanın kötü bir tarafı yok.Bir çok örnek verebilirim orijinali kadar belki de ondan çok daha güzel olduğunu düşündüğüm şarkılar konusunda..Listemden gözüme çarpanlar şunlar mesela…Guano Apes – Big in Japan (Alphaville’den)Dave Matthews Band – All along the watchtower (Bob Dylan’dan)Ben harper – strawberry fields forever(The Beatles’tan)Cinerama – Love (Smiths’ten)Sixteen Horsepower – Day of the Lords (Joy Division’dan)Ünlü – Estarabim (Erkin Koray’dan)Apocalyptica şarkıları (Metallica’dan)Kimi gruplar veya sanatçılar vardır anlarsınız ki samimidir yaptığı her işte.Gerek kendi bestesinde gerek yaptığı coverda.Kimisi de vardır ki ortama bakar nedir tutulan ,o sıralar trend olan, gider onunla ilgili bir şeyler yapar.Şöyle bir güzel piyasanın tozunu attırır,kaymağını yer bi yoğurdun ondan sonra sır olur gider.Bence öyle adamlara göz açtırmamak lazım.İsim vermiyim diyorum ama tutumadım kendimi mesela “destan” ve “haramiler” isminde gruplar vardı bi ara.Ne idüğü belirsiz Cem Karaca’nın yandan yemişi vokalistleriyle, moğollar tribinde çıkmış adamlar şarkı söylüyor.Nedir bu şimdi salak mıyız biz diye düşündürten şeyler bunlar…Duruşları,tipleri,yaptıkları şeyler taklitten öteye geçmiyor.Neyseki yoklar görünürde, iyi ki de yoklar..Ben diyorum ki kasmamak lazım güzel adamların yaptığı güzel işleri takip ederim ben.Onun dışındakiler beni ilgilendirmez zaten.
Güzel şeyler yapanları dinlemeli. Ya da bu Rock mıdır değil midir diye tartışmayı gereksiz buluyorum.
Yanılıyor muyum? Eserin yaratılması yalnızca dinlenmesi ve beğenilmesi içindir. Rock şarkısı dinleyicisi için ve sadece dinleyicisi için yapılır. Kendi içinde, yalnızca yaratılmasından duyulacak haz ve doyum için yapılan bir ‘ideal sanat’ var mıdır? Buna net bir cevabım yok. Ama rock müzik dediğimiz şeyin asla tam olarak böyle olmadığını bir düzenlemeci ve dinleyici olarak söyleyebilirim(her türlü popüler müziği de buraya koyuyorum.) Sanat’ın ancak hafif bir gölgesini taşıyabilir. Bunu daha iyi açıklamak için ‘nakarat’ denilen şeyi gösterebilirim. Sanat eserinin tanımı gereği eşsiz olması gerekir.Bu yüzden popüler müziği oyundan ileri bir şey olarak düşünmüyorum. Cover yaparak ya da başka türlü, bu insanların bundan para kazanmaları bile saçma geliyor çoğu zaman. (çeşit çeşit adamların nelerden nelerden para kazandığını düşününce boşveriyorum tabii) Öncelikle bütün barlar bu çeşit çeşit icracı grupları ortaya sürerken, amatör bestecinin şansının ne kadar kısıtlı olduğunu görüyorsunuzdur. Ama benim asıl fikrim şu; zaten bestelerin ve sözlerin hepsi birbirinin tekrarıyken, başkalarınınkileri de tekrar etmelerinden ne çıkar ki?Kurban bu piyasanın kurbanı olmuş diyorlar. Adını oradan almış. Anladığım kadarıyla albüm çıkarmak için, tarzlarından taviz vermek zorunda kalmışlar. Sonra? Kendi stüdyolarında kaydettikleri albümlerinde ve konserlerinde de farklı bir şey yapmıyorlar… Bu sıradanlığın sebebi ‘kurban’ değil de ‘bahane’ olmasın? “Yalan dostum aşk diye bir şey yok!” nakaratının orjinalliğini savunacak biri olmadığını umuyorum.Bir de bu Rock müziğinin bildiğimiz Pop’tan ayrımını yapmanızı rica edeceğim. Pop, ‘popüler’ demektir bildiğiniz gibi. Bu arabesk de olur rock da. Alternatif müzik diye belirli bir tarzın oluşması ise beni başka hayretlere düşürüyor. Kimin yaptığı alternatifse odur alternatif müzik. Pop kadar popüler olmayandır. İkisi için de geçerli sabit bir tarz yoktur. Teoman, Kurban, Sertab Erener ve Sezen Aksu pop müzik sanatçılarıdırlar. Rock’u genel akımdan böylesine sakınarak ayırma sebebinizi göremiyorum. MTV Rokçu kaynıyor. Rock, Punk, Rap vs. vs. hemen hepsi de aynı kapıya çıkıyor. Ama bunun dışında ayrı bir rock felsefesi varsa bunu anlatmanızı rica edeceğim…
Niye illa tanım istiyorsun veya niye keskin çizgilerle ayırma gibi bir telaş içindesin.Popüler olan şeyin elbette kesin bir çizgisi yoktur.Yani bu senin dediğin gibi rock,reggae,rap ..vs olur ama bunları kendi içinde ayrı ayrı tanımlayıp aralarına sınır koyacak derece ayrıntılı kalıplar içine sokmanın hiçbir manası yok bana göre.İlk paragrafta söylediklerinden anladığım rock’ın sanat olmaktan öte yapana ve dinleyene haz veren bir tür olduğu.Sanat eserinin “tanımı gereği” eşsiz olması gerektiği durumu ise kulağımı tırmalıyor ve ben bu düşünceye sıcak bakmıyorum.Bir kere tanımı kim yapmış,neye göre yapmış falan filan konu gene tanımlamaya gelecek ama benim kişisel fikrim üretmenin temelinde sanat olması yönünde.Burdan şu noktaya geleceğim.Bana bir şeyler hissetirmeyen bir şarkının cover versiyonunun beni bulutlara uçurabilecek kadar mutlu etmesi çok ilginçtir.Dolayısıyla bu üreten de olsa onu tüketen veya onun muhatabı kitle de olsa önemli olan orda bir şeyler yapıyor olmak bana göre.Sanatın tanımı gereği eşsiz olması düşüncesi bana direk telif hakları meselesini çağrıştırdı.Bu öyle komik bir boyuta varır ki..Yani Yngwie Malmsteen’in gitarı icat eden kişiye veya Salvador Dali’nin mağara duvarlarına resim çizen ilk insana telif ödemesi gibi bir durum ortaya çıkar :)Cover yapanlarla beste yapanlar terazinin ayrı kefelerine konulmamalı.İnsanların bir şeylerle uğraşırken önlerinde belirli bir yol yok birileri tarafından çizilmiş.Kimi çimleri eziyor kendine kestirme bir yol yapıyor,kimi hazır olandan ilerliyor.Ama neredeyse hepsi aynı yere çıkıyor.Cover yapan ayrıca hiçbirşey üretmiyor denilebilir mi? Herkes belli yollardan geçer,önemli olan sonunda çıkacağın yeri bilebilmektir ve doğru yürümektir bana göre.Popüler olan kötüdür gibi bir düşüncem yok benim ama en başta açılan konu başlığına gerçekten katıldığım tek bir nokta var.O da cover’ın moda ve popüler olmasının kötü bir şey olduğu.Cover’ın kötü bir şey olması değil onun trend olması kötü.Fakat önceki yazıda da belirttiğim gibi cover piyasayı ayakta tutuyor.Onu moda yapan da bu özelliğinin keşfedilmiş olması cover yapanlar tarafından.
Arkadaşlar.. bu cover işine en çok rastladığım zamanlar genelde grupların yeni oluşum dönemlerinde grup elemanlarının birbirine uyumu sağlamaları gerktigi zamanlar oluyo. yaptıkları arasında çok iyileri de oluyo kötüleride Ama derseniz piyasadaki profesyonel bi grup işi abartmış o zaman iş değişir. Tabikde yaptıkları albümün çogu parcasının cover olması büyük hayal kırıklığı yaratır Hele bide bi hevesle gidip satın aldıysanız..gelelim kurban konusuna … Bence tamamen ticari kaygılar yüzünden böyle şeyler yapıyolar İlk albümlerini hala dinlerim çok sıkılar ama tabi kendi parçalarını çalma konusunda biraz daha özen gösterebilirler. yanlız şundan uzak duralım ‘rock müzik gösteri değildir de nedir’eksik yazılmış.. gösteridir.. hayat tarzıdır..tutkudur..başkaldırıdır..gerçeklerdir..daha çook tanımlama yaparım birde cover konusunda son bişey karşı değilim herşeyin fazlası zarar..cover parçalar dinlemek isteyenlere punch’ı tavsiye ederim konserde gözlerinizi kapatırsanız karşınızda Rage Against The Machine varnış gibi oluyo
duman mesela, nil’in kek’ini, cake’in i will survive coverindaki tarzina benzer sekilde coverlasa. guzel olur…(kek/cake benzesmesi tesadufi tabii.)not @d.purple:punch’i bi’ cok kereler severek ve eglenerek dinledim.