bildirgec.org

Normal

11 yıl önce üye olmuş, 6 yazı yazmış. 7 yorum yazmış.

Truva’nın Beylik Yorumlamaları

Normal | 27 May 2004 03:27

Truva’nın Değerlendirilmesi Üzerine

Hayır izlemedim. İzlemeyeceğim de. Zaten afişine baktığımda, oynayanları gördüğümde, hatta çok daha önce, filmin çekileceğini duyduğumda bile ne olacağını biliyordum. Fragmandaki süper-kalabalık çarpışma sahnelerini görmem tamamen emin olmamı sağladı. Özellikle fikirlerine saygı duyduğum birinin tavsiyesi üzerine olmazsa, böyle filmlere gitmem zaten. Daha sonra gazetelerde dergilerde eleştiriler, yorumlar çıkmaya başladı. Neyle suçlayacaklarını da biliyordum. Tarihsel saptırmalar, Homeros’la ilgisi olmaması ve destanın Amerikanlaştırılması. Ne bekliyordunuz ki?

google’da kendimi arıyorum

Normal | 06 May 2004 19:43

benim halim işte böyle, söyle bana ne oluyor
şarkılar da zaten öyle kolay kolay gelmiyor…

kitaplar bir yanda, çalış çalış, toparla, parçala, bütünle. hep biryerlere varsın diye. varanlara bakıyoruz, doçent falan olmuşlar, bunamışlar, bıkmışlar.

enstrümanlar gözümün içine bakıyor, kızıyorlar, azarlıyorlar beni. bas gitar küfrediyor; ulan yine aynı minör üçlüden çalacaksan dokunma bana. gitar ha keza… trompet kafa şişirme bari, nasılsa birşey çıkaramayacaksın diyor. davullar ise zamanın başından beri aynı şeyi çalıyor.

bilişim otoyolu (2. baskı)

Normal | 16 March 2004 22:46

(yazının ilginizi bu kadar iteceğini farketmemiştim. yine de konu üzerine konuşmak istediğimden burada günlük olarak tekrarlıyorum.)

İnternette kayboldum. 3 gün aç susuz gezdim de sonunda elektrikler kesildi, ben de düşüp bayıldım. Temizlikçi kadın geldi buldu beni. O günden beri pek de kendime geldiğimi söyleyemem. “Herşey elimizin altında” değil mi? “Ne dilediğine dikkat et gerçekleşebilir!” derler ya, ona doğru gidiyoruz. Enformasyon otobanında herşey var. Bu siteleri yapanlar da insan değil mi? Bir takım değerlendirmeler sonunda birşeyleri internete koymaya, paylaşmaya değer buluyorlar. Bütün bunların da bir amacı var. Hem bu bilgileri alıp adamların amacını, tarafını anlamaya çalışırsanız işlerin nasıl karıştığına ağzınız açık bakakalırsınız. Bütün bu bilgiler birileri tarafından, taraflı olarak geliyor. Tabii bilginin tarafı filan olmaz, ya doğrusu ya yanlışı olur da. Eksiği, gediği, yalanı dolanıyla birlikte ne taraftan geldiğini anlamaya olanak olmayan bir ton şey var.

Yayınevleri Ne Yapıyor

Normal | 16 March 2004 20:35

Michel Houellebecq. Tanıyanlar, temel parçacıklardan tanırlar. Bir de “Kuşatılmış Yaşamlar” var tabii. Aynı yazarın Türkiye’de 2001 basımlı bir romanı. Özgün adı nedir biliyor musunuz: “Extension du Domaine de la Lutte.” Extension=genişleme, Domaine=alan, Lutte=çarpışma, çatışma. “Çatışma Alanının Genişlemesi.” Hiç de zor değilmiş değil mi türkçeye çevirmesi.

Tabii ki kitabı elinize aldığınızda, arka kapağın size biraz fikir vermesi gerekir. Ama şuna da bakın bir hele: “Bankacısınız. Çok gözde bir mesleğiniz var. İyi para kazanıyorsunuz… vs. vs. ancak çok çalışmak zorundasınız. Öyle ki, kazandığınız parayı harcayacak vakit bulamadığınız oluyor. Göğsünüze bir ağırlık biniyor…” ve de “yada bunların hiçbirine sahip değilsiniz, televizyonda gördüğünüz insanlar gibi ışıl ışıl gülücükler saçarak steril yerlerde yemek yemek istiyorsunuz… vs. vs. İsyan ve kıskançlık karışımı bir duygu boğazınızdan gözlerinize doğru yükseliyor. Hayattan kopuyorsunuz bu anlarda..” birbirini tutmayan birkaç cümle daha. Ve işte asıl bomba: “Kuşatılmış Yaşamlar, içimizden birinin alabildiğine sert öyküsü. Bir depresyon günlüğü.”

Bilgi otobanı genişliyor. Malumatlar kafamdan taşıyor…

Normal | 16 March 2004 03:53

İnternette kayboldum. 3 gün aç susuz gezdim de sonunda elektrikler kesildi, ben de düşüp bayıldım. Temizlikçi kadın geldi buldu beni. O günden beri pek de kendime geldiğimi söyleyemem. “Herşey elimizin altında” değil mi? “Ne dilediğine dikkat et gerçekleşebilir!” derler ya, ona doğru gidiyoruz. Enformasyon otobanında herşey var. Bu siteleri yapanlar da insan değil mi? Bir takım değerlendirmeler sonunda birşeyleri internete koymaya, paylaşmaya değer buluyorlar. Bütün bunların da bir amacı var. Hem bu bilgileri alıp adamların amacını, tarafını anlamaya çalışırsanız işlerin nasıl karıştığına ağzınız açık bakakalırsınız. Bütün bu bilgiler birileri tarafından, taraflı olarak geliyor. Tabii bilginin tarafı filan olmaz, ya doğrusu ya yanlışı olur da. Eksiği, gediği, yalanı dolanıyla birlikte ne taraftan geldiğini anlamaya olanak olmayan bir ton şey var.

Armageddon: Dünyaya Göktaşı Çarpma Günü

Normal | 05 February 2004 13:57

Amerikalıların göktaşını görüp de kimseye çaktırmadan kendi kendilerine halletme planından hiç bahsetmeyeceğim. Bu kadar çok tesadüfün biraraya gelmesine de ancak film icabı diyoruz. Benim ekranda görmekten en sıkıldığım şey şu gerçekçilik olayı. Herşey çok gerçeğe bağlıymış gibi gösteriliyor. Komple adım adım NASA uzay eğitimi, efenim ayın çevresini dönüp göktaşının üzerine inme planları… G şoku, petrol kuyusu, bombayı at ortasında patlat filan derken film bizi kendi gerçekliğine sokmaya çalışıyor. ‘Yani bütün bunlar hakkaten de olabilirdi’ diyoruz. Tabii durum böyle olunca bütün pürüzler daha bir batmaya başlıyor.